Değerli Dostlarımız,

 

 

Halk Tv'de 25.05.2019 Cumartesi günü Fatih Ertürk'ün sunduğu “Türkiye Nereye?” isimli programda konuklardan Sözcü Gazetesi köşe yazarı Zeynep Gürcanlı’dan S400'ler hakkında akıllara ziyan açıklama ve yorumlar yapıldı.

 

Zeynep Gürcanlı yaptığı değerlendirmede, "Füze yazılımı önemli. S400 füzeleri asla bir Rus uçağını, füzesini vurmaz. O füze öyle bir füze ki, Suriye uçaklarını vurmayacak, kimi vuracak, Yunan uçağını vuracak. Neden, çünkü NATO uçağı. Biz NATO üyesi bir ülke olarak NATO'ya karşı füze alıyoruz. Yunanistan'dan şu anda ciddi bir tehdit değerlendirmesi yok. Aslında o füzeler niye alındı: 15 Temmuz'un etkisi. Biz Amerikan uçağı kullanıyoruz. 15 Temmuz'da uçaklar bombaladı ya, bir darbe daha olursa biz kendi uçağımızı vuracağız o füzelerle. O yüzden Saray'ın etrafına kuracaklarını düşünüyorum. Götürüp de onu Kars'a ya da Edirne'ye koymayacaklar. Çünkü sen o füzeyle Suriye uçağını, İran uçağını vuramazsın" ifadelerini kullanmıştı.

 

Türk kamuoyunu yönlendirecek dış siyasetteki gelişmelerden haberdar edecek olan dış politika yazarı olan Gürcanlı’nın, Ege’de Türkiye’ye ait adaları işgal etmiş, bu adaları Lozan Andlaşmasına aykırı olarak silahlandırmışken, Amerika ve İsrail ile birlikte Akdeniz’de Türkiye’yi hedef alan sürekli deniz tatbikatları yaparken “Yunanistan'dan şu anda ciddi bir tehdit değerlendirmesi yok.” diyecek kadar ulusal gözlüklerini çıkartabilmiş olması, kimlerin milli unsurlar içinde yer aldığının önemli bir ölçütü olmaktadır.

 

Gürcanlı’nın S400 konusundaki dehşetengiz uzmanlığı ise başlı başına ürkünç bir vakıadır. Bu konuda fikir beyan edebilmek için önce bilgi sahibi olmak gerekir.

 

Her şeyden önce bilinmesi gereken gerçek; NATO’nun, ABD’nin ve Türkiye’nin balistik füze tehdit algılaması hiçbir şekilde eşit olmadığıdır.

 

O halde, Türkiye’nin balistik füze tehdit algılamasındaki öncelikleri nelerdir?

 

(i) Eğer Türkiye bölgemizde gelişmekte olan özellikle Suriye eksenli yeni paylaşımlarda, nihaî tercihini Türkiye’ye yönelttiği tehditlerine 14 Ocak 2019 Pazartesi günü attığı tüvitle “Kürtlere saldırması halinde Türkiye’yi ekonomik olarak MAHVEDERİZ” diyerek düşmanlığını yeni bir aşamaya taşıyan ABD’nin yanında yeralırsa, kaçınılmaz olarak ABD’nin İran’a yapmayı planladığı saldırıda, Kürecik’teki İran’ı gözetleyen ABD radarı nedeniyle ülkemiz İran’ın bu noktaya yapacağı balistik füze saldırısına maruz kalacaktır.

 

(ii) Çatışmanın yaygınlaşması halinde ise İncirlik üssündeki Amerikan uçak ve nükleer silahları nedeniyle İncirlik, İran ve Rusya’nın potansiyel balistik füze hedefi olacaktır.

 

Her iki durumda da Türkiye’nin kendini koruma şansı, imkân ve kabiliyeti yoktur.

 

(iii) Eğer Türkiye, Türkiye’den toprak talep eden, ABD ve NATO ülkeleri tarafından BOP çerçevesinde kurulmak istenen Kürdistan girişimine karşı, kuzey Suriye’deki 70 bin kişilik PKK/YPG ordusuna müdahale ederse veya Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde Münhasır Ekonomik Bölgemiz’deki deniz menfaatlerini güç kullanarak korumaya kalkarsa, muhtemel ABD, NATO ülkeleri (özellikle Yunanistan’ın) ve İsrail’in saldırılarına karşı bir vatan savunması yapmak zorunda kalırsa, mevcut savunma imkân ve kabiliyetlerimiz bu düşmanlardan ülkemize yönelik balistik füze ve ilâveten hava taarruzlarına karşı koymaya ve onları önlemeye yetersiz kalacaktır.

 

İlk iki tehdit, 3. Dünya Savaşı demektir ki olasılığı düşüktür. Bu yüzden bu üç tehdit algılamasından en öncelikli olanı 3. şıktır.

 

 

Bu gelişmeler içinde S400 konusuna gelince:

 

S400 yüksek irtifa hava savunma füze sistemi, dünyanın en etkili sistemi olup, her bakımdan ABD ve diğer NATO ülkeleri tarafından üretilen benzer sistemlerden kesinlikle üstündür.

 

S400 bir saldırı silahı olmayıp, savunma silahıdır. Sahip olduğu özellikler nedeniyle Türkiye’ye stratejik bir caydırıcılık sağlayacaktır.

 

S400 sisteminin NATO radar ağına bağlanmasına gerek yoktur, müstakil olarak çalışabilir. Arama radarlarının menzili 600 km’dir. Ayrıca hava taarruzu ihtimali olan hassas sınır bölgelerine yerleştirilecek millî üretimimiz olan seyyar TRS22XX radarlarından elde edilecek bilgiler, RADNET[1] benzeri ayrı bir veri yolu ile NATO radar ağından ayrışık olarak S400 sistemine entegre edilebilir. Böylece erken ikaz menzilimiz, S400’lerden çok daha uzun olur.

 

Türkiye’nin S400 sistemi almasına ABD neden karşı çıkmaktadır?

 

Söylenen gerekçe, üretimine Türkiye’nin de ortak olduğu 5. nesil F35 uçakları Türkiye’ye geldiğinde, S400 radarları bu uçakların sırlarını çözermiş.

 

Bu gerekçe külliyen YALAN’dır.

 

Çünkü ABD ve İsrail, Suriye’de Rusya’nın kullandığı Hmeymim hava üssünde konuşlu olan S400 sistemine rağmen Suriye üzerinde veya yakınlarında F35 uçurmaktadırlar. Hatta görünmezlik özelliği (stealth) olan bir İsrail F35 uçağı Suriye hava savunma füzeleri tarafından vurulmuş ve güçlükle üssüne inmiş ancak tümüyle hizmet dışı olmuştur. Benzer şekilde Norveç, sınıra yakın konuşlu radar menzili 600 km olan S400 sisteminin varlığına rağmen F35’lerini uçurmaktadır.

 

ABD, Hmeymim’den 250 km uzaklıktaki Kıbrıs’taki İngiliz Agratur üssüne F35’ler konuşlandırma kararı almıştır. Nitekim 22 Mayıs’ta 6 adet İngiliz F35 uçağının Agratur üssüne indiği açıklanmıştır.[2]

 

İngiliz Deniz Kuvvetleri F35’lerin dikey kalkabilen modellerinin yüklü olduğu tek uçak gemisini Çin’in elinde S400 sistemi olduğu bilinmesine rağmen, ABD kuvvetlerine destek olarak Güney Çin Denizi’ne yollama kararı almıştır.

 

Türkiye’nin S400 sistemi almasına ABD veya NATO müttefiklerinin karşı çıkmalarının esas sebebi Türkiye’ye karşı bir askeri müdahale planları yapmış olmalarıdır.

 

Çünkü hatırlanırsa, Afganistan ve Irak’a karşı yapılan işgal savaşları; öncelikle bu ülkelere füze ve uçaklarla yapılan uzun süreli hava bombardımanlarıyla haberleşme ve radar sistemleri ile ağır silahlı birlikleri ile ikmal imkânlarının yok edilmesinden sonra kara harekâtı ile sonuçlandırılmıştı.

 

Ancak dikkat ederseniz, Suriye’nin çok güçlü bir hava avunma sistemi nedeniyle, Suriye hedeflerine etkili hava taarruzları yapamadıkları için Suriye’ye karşı ABD liderliğindeki koalisyon kuvvetleri 2011’den beri kara harekâtı ile işgal yapamamıştır.

 

DostDüşman ayırımı:

 

Savaş gemilerinde, savaş uçaklarında ve yer radarlarından bulunan IFF cihazları (Dostdüşman tanımlarıIdentification Friend or FoeIFF) içindeki kataloglarda dost ve düşman objeleri tanımlanmıştır. Herhangi bir radar denizde veya havada bir obje tesbit ederse, IFF sorgulama sinyali gönderir. Eğer obje dost ise objeden otomatik olarak yayınlanan “dost sinyali” ile cevap verilir.

 

S400’lerin radarlarındaki IFF kodlarının, Türkiye tarafından “milli yazılımla” değiştirilmesi konusunda Rusya ile mutabakat sağlandığı daha önce basına yansımış idi.

 

Ülkemize yönelik bir hava tehdidi, millî şirketimiz Ayesaş tarafından üretilen RADNET yazılımı ile birbirlerine bağlanmış, Türkiye’deki 15 adet sabit NATO radarları ve millî imkânlarla üretilen 14 adet seyyar TRS22XX radarlarından elde edilen veriler Eskişehir (asıl) ve Diyarbakır’da (yedek) bulunan Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi’nde (BHHM) birleştirilip, anlık hava haritası çıkarılır. Bu bilgiler, Eskişehir’deki NATO’ya ait ARS merkezinde toplanıp, Uedem/Almanya’da bulunan NATO Birleşik Hava Harekât Merkezi’ne (Combined Air Operation CenterCAOC) gönderilir. Burada değerlendirilen veriler Türkiye için bir tehdit olarak görülürse, Türk Hava Kuvvetlerine uyarı ve harekât emri gönderilir.

 

Yani, Türkiye’deki NATO radar ağı tarafından tesbit edilen bir hava objesi ancak NATO Birleşik Hava Harekât Merkezi tarafından “düşman” olarak tanımlanırsa, Türk Hava Kuvvetleri uyarılır.

 

Ya tanımlanmaz ise ne olur?

 

Ege denizinde icra edilen “Kararlılık Gösteri1992” NATO tatbikatı dönüşünde 2 Ekim 1992 gecesi Muavenet muhribiz, Amerikan uçak gemisi Saratoga’dan atılan; 9 km. menzile sahip, 231 kg ağırlığında, 3,6 metre boyunda, bir hava savunma füzesi olmasına rağmen satıhtan satıha yani suüstü hedeflerine de atılabilme özelliği olan, yarı aktif radar güdümlü iki SeaSparrow füzesi tarafından vuruldu. Muavenet’in radarları hiçbir şekilde “düşman saldırısı” algılamadı. Çünkü geminin radarlarından yollanabilecek IFF sorgu sinyaline füzelerin radarından “dost” sinyali verildi veya füzeden cevap verilmedi ve mesafe çok kısa olduğundan tepki için yeterli zaman kalmadı.

 

Benzer bir olay, Ege Denizi hava sahasında bizim F16 ile “it dalaşı” yapan Yunan savaş uçağı, IFF sinyalini kapattığı için attığı füze ile F16’mızı vurdu. Çünkü IFF cihazı açık olsa, Türk F16’sını dost olarak göreceği için uçağımıza radar kilitlemesi yapan Yunan uçağının silahları çalışmazdı.

 

 

Sonuç olarak:

 

S400 sistemi kesinlikle alınmalıdır. Türkiye’ye stratejik bir caydırıcılık sağlayacaktır.

 

ABD ambargo uygulayabilir. Buna iç cephede birlik sağlanarak karşı koyulur.

 

Türkiye’yi NATO’dan çıkartamazlar, çünkü NATO’da kararlar OYBİRLİĞİ ile alınır.

 

Türkiye’ye F35’leri vermezler, mevcut savaş uçaklarımızı ve helikopterlere veya diğer kritik silah sistemlerimize yedek parça vermezler. Bu durumda başka kaynaklardan tedarik ile yerli üretimi arttırmak imkânı elimize geçer ki, “tam bağımsızlık” yönünde önemli bir fırsattır.

 

Saygılarımla,

 

Haluk DURAL

DPT Eski Uzmanı

Millî Merkez Genel Sekreteri



[1] : RADNET, Türkiye’deki NATO ve seyyar milli radarlar, diğer hava ve deniz platformlarından alınan bilgileri anlık olarak işleyip, Eskişehir ve Diyarbakır Birleştirilmiş Hava Harekat Merkez’lerine ileten milli yazılımdır.