La Plata Ulusal Üniversitesi Profesörü Arjantinli Facundo Escobar, Bolivya'daki Amerikancı darbenin iç yüzünü Aydınlık için yazdı. Darbenin, Morales'in antiemperyalist projelerine karşı yapıldığını söyleyen Escobar, 'Özgürlük Latin Amerika halklarının kaderidir, Bolivya kazanacak' dedi.

FACUNDO ESCOBAR / ARJANTİN

13 yıl sonra, sol parti MAS’ın lideri, köylü ve yerli Evo Morales, Bolivya tarihinin sosyal ve ekonomik açıdan en başarılı hükümetini kurdu.

Geçen pazar ise, haftalardır süren şiddet ve uluslararası emperyalist baskıdan sonra, ABD ve diğer bölge ülkeleri tarafından desteklenen sivil bir darbe yapıldı. Elbette bu darbe ‘güçlü bir halk direnişi’ maskesi ile sunuldu.

HALKÇI PROGRAMA OLİGARŞİ DARBESİ

Bu darbe, oligarşinin ve beyaz elitlerin, Morales’in her zaman ötelenip, marjinalleştirilmiş olan halkın büyük çoğunluklarını esas alan tarihi projesine karşı yapılmıştır. Morales hükümeti tarafından önderlik edilen bu devrimci, antikapitalist, insani proje geçen pazar yapılan darbeye kadar geliştirilmeye devam ediyordu.

Bu darbe ile birlikte emperyalizm aynı zamanda Bolivya’ya el koyuyor. Çünkü ülke, doğalgazı da içeren doğal kaynaklar açısından zengin ve dünyanın en büyük lityum rezervlerine sahip.

EMPERYALİZMİN SENARYOSU

Morales, ‘adalet ve medya gizliliği için halk hareketi’ maskesi ile örgütlenen isyan eylemleri eşliğinde yapılan büyük baskılardan sonra istifa etti. Bu darbe, CruzRubioTrump çizgisinin ve bölgedeki sağ hükümetlerin bir operasyonuydu. Aynı senaryo emperyalizm tarafından yıllardır Venezuela’da da uygulanmaya çalışılıyordu fakat bu sefer büyük bir başarı kazandılar.

Ne yazık ki dünya çapında bu emperyalist darbe olaylarının doğası hala tartışılmakta. Bizler savaşmak ve bu kanıyı değiştirmek zorundayız. Çünkü bu emperyalizmin kültürelliberal algı yaratmadaki bir zaferidir. Hakim ve emperyalist yanlısı sınıf ve grupların gazeteciliği de kapsayan medya sektörü üzerindeki etkisi bu olayın bir darbe olup olmadığını sorgulatıyor.

Ana akım medya, liberalsağ hükümetler ve siyasi güçler, Morales’in seçim sonuçlarındaki sahtecilik suçlamaları yüzünden istifa ettiği tezini öne sürüyorlar. Bu yüzden açıklamalar yerel ve bölgesel bağlamdaki yakın geçmişte aranmalıdır.

ÖNCEKİ DARBE GİRİŞİMİ 2008'DE

Bolivya’da, şu anda darbeyi gerçekleştirmeyi başaran ultra sağ, daha önce Eylül 2008’de de bunu yapmaya çalıştı. Irkçı, yabancı düşmanı, emperyalist ve köylüyerli düşmanı kesimler (köylüyerliler Bolivya halkının büyük çoğunluğunu oluşturan ve Morales tarafından temsil edilen kesimlerdir) muhalefet grupları ile bağlantılı olarak aynı bugün olduğu gibi o zaman da Morales’i devirmeye ve Pando, Beni, Tarija ve ekonomik olarak en güçlü şehir olan Santa Cruz’u ayırarak yeni bir ülke yaratmaya çalıştılar. Darbe hemen o zaman, sadece yerel bir direnişle değil aynı zamanda acil ve güçlü bir uluslararası tepki ile de etkisiz hale getirildi. UNASUR(Güney Amerika Uluslar Birliği), Şili’de acil toplanan bölge başkanları tarafından imzanan ‘La Moneda’ Bildirgesini yayınladı. Bölge ülkelerinin başkanları, yaşanan şeyin bir darbe olduğunu ilan ettiler ve yalnızca Morales’i başkan olarak tanıdıklarını bildirdiler. Bolivya’nın toprak bütünlüğündeki herhangi bir değişimi tanımayacaklarını ilan ettiler.

Bugün ne yazık ki aynı durum olmadı. Dayanışmalar tecrit edildi. Bu sefer bölücüler MAS hükümetini bitirmek üzere ayağa kalkıp plan yaptılar.

Evo Morales Meksika’ya iltica etti. Eski hükümetin pek çok görevlisi de sürgün edildi, tecrit edildi ya da gizlendi.

'SANTA CRUZ GENÇLİĞİ' TERÖRÜ

Sivillere karşı şiddet kullanma haftalardır süren bir olay. Bu olayların en önünde de aşırı sağcı ‘Santa Cruz Gençliği’ olarak adlandırılan, faşist, terrorist bir grup var. Milis kuvvet olan bu oluşum ülkenin her yerinde kargaşa yarattı, tüm istasyonlarda yıkıcı eylemler yaptı, kaos yarattı ve bu eylemlerinde polisten ve Morales’in istifasını isteyen ordu kuvvetlerinden destek aldı.

Tıpkı yirminci ve yirmi birinci yüzyıl boyunca olduğu gibi, Latin Amerika'da farklı şekil ve yöntemlerle yapılan askeri darbeler ABD ile koordineli olarak gerçekleştirildi. Bu sefer de bir istisna olmadı.

ABD BAĞLANTILI SES KAYITLARI

Kısa süre önce, darbeyi yöneten Bolivya muhalif liderleri ile birlikte, emekli asker ve eski Cochabamba başkanı Manfred Reyes Villa’nın yanı sıra, ABD senatörü Ted Cruz, Marco Rubio ve Bob Menéndez'in de müdahil olduğu bazı ses kayıtları yayınlandı. Manfred Reyes Villa ayrıca 2009’da yolsuzlukla suçlandıktan sonra ABD’ye iltica etmişti, hala da orada.

Bu ses kayıtlarında, hükümet partisinin, Küba ve Venezuela Elçiliklerinin yapılarının yakılması ve ülke genelinde şiddet içerikli hareketler başlatılması için çağrıda bulunuluyordu.

Plan, Evo Morales 20 Ekim’de seçimleri kazandıktan sonra, hükümetin sivilasker hükümetine çevrilmesi için seçimlerin iptal edilmesi üzerine odaklanıyordu.

Bunların hepsi yapıldı. Burada Amerikan Devletleri Örgütü'nün (OAS) desteği de önemliydi. Fidel Castro OAS’ı “sömürgeler bakanlığı” olarak adlandırırdı. OAS ilk önce oyların yeniden sayılması gerektiğini söyledi fakat sonra seçimler yenilenmeli dedi. Morales bunu kabul etti, seçimleri iptal etti ve yeni seçim çağrısı yaptı. Fakat darbe çoktan yoldaydı ve birkaç saat sonra yerli halka karşı güçlü bir şiddet ile saldırdılar. Morales ve yardımcısı istifalarını verdiler.

Darbe lideri Luis Fernando Camacho yerlilerin bayraklarının yok edilmesi çağrısı yaptı ve Bolivya bayrağının üzerine İncil’i koydu. Bu sapkın olay üzerine biraz düşünürsek, Amerikan yerli halklarının 10 milyondan fazlasının imha edildiği Amerika'nın fethi canlanabilir kafamızda.

AND UYGARLIKLARININ KADERİ ÖZGÜRLÜK

Bu ülkede on yıllardır ırkçı ve yabancı düşmanı beyaz elitlerin hegemonyası görüldü, ta ki 2006’da başlayan Morales hükümetine kadar.

Halk, zaten hali hazırda hissettirmiş olduğu tepkisini göstermeye devam edecek. Bolivya uysal değildir. Avrupa’nın kültür ve toprak işgalinden beri direniş gösteriyorlar. Emperyalist yanlısı hükümetlerin baskısı ve yağması ile karşı karşıya kaldılar. Ve 13 yıllık Morales iktidarında belki de bu ülke sadece birkaç sene barış içinde yaşayabildi, onun dışında örgütlenmeye ve güç kazanmaya devam etti.

Genel olarak And uygarlıklarının (Güney Amerika’nın And Dağları) bakışında, özel olarak da Bolivya’da özgürlük, kimliklerin gelişmesi, dayanışma ve kardeşlik insanların kaderidir. Bu nedenle onların dünya görüşünde bu tip durumlar ayağa takılan bir taş gibi algılanır. Çünkü onların inandıkları kader bütün erkekleri ve kadınları kapsıyor; darbeciler tarafından kurgulanan kader ise beyaz seçkinlerin büyük halk çoğunluğu üzerindeki dışlanması, sömürüsü ve tahakkümüne dayanıyor.

Zaferi, savaşan ve direnen insanlar kazanır. Bolivya, savaşacak, direnecek ve kazanacak!