2011 öncesinde coğrafyamızın en istikrarlı, en güvenli ve en hızlı büyüyen ülkesiydi. Suriye’nin en kadim medeniyetlerinden ve kentlerinden olan Halep için Hong Kong denilirdi. Defne sabunu, tekstil, ilaç, Halep Fıstığı (Antep Fıstığı), 2011 öncesinde Suriye dünyada dış borcu en az olan nadir ülkeler arasındaydı.
Enflasyon, devalüasyon, cari açık tabirleri yabancıydı, mali sohbetlerin konusu bile değildi. Gıda, su, gaz, benzin, ilaç konuları hayatlarından uzaktı. Din Allah’ın vatan hepimizin şiarı yaşam felsefesiydi. Sünni, Şii, Alevi, Arabi, Kürdi, Türkmeni, Süryani, Ermeni, Yahudi, Çerkez, Arnavut, Memluk, Abhaz kardeşçe yaşıyordu. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin kuruluşuna giden antiEmperyalist mücadeleyi birlikte inşa etmişlerdi.
19451949 yılları arasında 150 binden fazla insanın ölümü ve 1 milyon insanı yurtsuz eden Yunanistan iç savaşından kaçanların bir bölümü Kıbrıs üzerinden Lübnan ve Suriye’nin Akdeniz şehri Tartus’a yerleşti. Birçoğu kalıcı oldu.
Bugün Tartus, Hamadani Mahallesi RumYunan mahallesi olarak bilinir. Suriye, iç savaşlardan, açlıktan, krizlerden kaçan Afrikalıların, Asyalıların, Kafkasların yurdu oldu. Yabancı sömürge devletlerine karşı savaşan Libya, Tunus, Cezayir, Eritre, Yemen, Anadolu, Filistinli, Lübnanlı devrimcilerin, milli kuvvetlerin, sanatçıların, sinemacıların, edebiyatçıların, şairlerin, tüccarların sığındığı güvenli limandı.
1980’de ABD’nin Conileri Kenan Evren cuntasından kaçan solcuların koruma, 2000’den sonra ülkemizde okuyamayan başörtülü kızlarımızın üniversite okuma fırsatı bulduğu ülkeydi Suriye. Halkımız Suriye’den ucuz mazot, şeker, içki, sigara, kahve, çikolata, zeytin yağı, peçete ve hatta sebzemeyve almak için kuyruklar oluşturur, sınırda izdihamlar yaşanırdı.
Ülkemize turist amaçlı gelen Suriyelileri kazığa bağlasınız ülkemizde kalmazlardı. Zira ülkeleri daha huzurlu, daha zengin ve daha güvenli idi. Şimdiki tabloya bakın. Sebep olanlar utansın ve kahrolsun.
İKTİDARINI VE MEŞRUİYETİNİ DAHA DA PEKİŞTİRDİ
Anlamak istemeyenlere, genelde Suriye özelde Halep’i mezhep taassubu ile okuyanlara, Halep’i Osmanlı haritasında okuyanlara, Sultan Selim’in atına binmiş fethe çıkanlara tane tane anlatalım. Osmanlı Halep Vilayeti, Osmanlı Musul Vilayeti diye başlayanlara, Halep Türkiye’nin olacak hezeyanları yaşayanlara tane tane anlatalım.
Halep Kalesi'ne Türk bayrağı asanlara methiyeler düzenlere, kökleri ElNusra, ElKaide başı HTŞ olan ülkemizin terör listesinde yer alan örgüte Suriye silahlı muhalifleri, Halep fatihleri diyenlere tane tane anlatalım.
Sahibine göre kişneyen, sahibinin kırbacının sesine göre şahlanan yerlerde sürünenlere tane tane anlatalım. 2022’den sonra Esad ile normalleşme sürecinin sinyalini alan, en nihayet Sayın Erdoğan’ın Esad’a daveti, buluşma arzusu, tekrar ailece olabilme dilekleri telaffuz edilince jet hızıyla Esad’la normalleşmenin neden zaruri olduğu, neden Türkiye için önemli olduğu, deviremediğimiz Esad ile inatlaşmanın ekonomimize, toplumumuza maliyetini hatırlayanlara tane tane anlatalım.
Ahmet Davutoğlu gibi “Esad, Sayın Erdoğan’ı dinleseydi, benim önerdiğim reformları yapsaydı Esad şimdi bu kadar yalnız, aciz, bitmiş olmazdı.” diyenlere tane tane anlatalım: Esad, Halep faciasından sonra iktidarını ve meşruiyetini daha çok pekiştirdi. Siyaset, askeri sanat, tarih cahili olanlar Halep’in düşmesiyle Esad’ın sonunun geldiğine inanır bunu umut eder.
Mustafa Kemal bunların geçmişteki versiyonu olan Turan ve İslam Ümmeti Devleti talep edenlere maceracı, yalancı sahtekarlar demiştir.
Esad, 20112021 yılları arasında takriben tüm Arap ülkelerinin dışladığı, kurucusu olduğu Arap Ligi'ndeki üyeliği askıya alınmış bir Suriye’nin başındaydı. Ambargo ve abluka altında inleyen bir ülkenin lideriydi. Tüm şehirlerinde sivil ve silahlı isyan yaşayan, dünyanın her yerinden devşirilmiş on binlerce profesyonel savaşçı ve katilin Suriye’yi yakıp yıktığı bir yurdun başkanıydı.
ABD, İsrail, İngiltere, Fransa, Ukrayna, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Türkiye’nin medyasıyla, lejyonerler göndererek, silah ve yüzlerce milyar dolar para harcayarak yok etmek istediği bir devletin başıydı.
Sahada askeri kayıpları olan, tüm şehirlerinde savaşmak zorunda kalan, İran, Rusya ve Hizbullah’tan yardım talep etmeye muhtaç kalan, 2011’den önce Türkiye favorisi iken, öncelikli ülke saymışken şimdi bu devletlere muhtaç özellikle Rusya’ya üs tavizi vermek zorunda bırakılan, siyasi meşruiyeti tartışılan Esad’ın konumu ve durumu o tarihte mi iyi idi?
Tabii ki hayır. Peki 27 Kasım 2024’te Halep’i işgal eden HTŞ’den veya deyimleriyle Suriyeli silahlı muhalefetin son saldırılarından sonra Esad düne kıyasla siyaseten ve askeri olarak ne durumdadır?
HER ŞEYE EVET DİYEN DÜNYA ARTIK YOK
Daha önce Esad’a savaş açmış olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri Esad’a ülkesindeki işgalcilere ve teröristlere karşı desteğe ve yardıma hazır olduğunu ilan etti. Suriye savaşının en provokatör medyası ElJazira'nın sahibi Katar haberlerinde yumuşak bir dil kullanıyor. Halep’e giren yabancı savaşçılardan bahsediyor. Arap devletleri topyekün Halep’in terör işgali altında olduğunu, Esad ve Suriye ordusunun savunma ve şehirlerini kurtarma hakkı olduğundan bahsediyor.
Çünkü, tüm dünyada HTŞ ve bileşenlerinin ve onun yanında yer alanların terör örgütü olduğuna ve BM kararlarına istinaden HTŞ ile savaşmak meşru Suriye devletine hak olarak verilmiştir.
Ve dünya artık ABD ve İsrail’in güdümünden çok farklı bir yerde. İsrail ve ABD’nin desteklediği her şeye evet diyen, düşman bellediği her şeyi düşman kabul eden bir dünya yok artık. HTŞ ve emsalleri istediği kadar parlatılsın, aklansın, istediği kadar mülayim davransın kuzu postundaki kanlı dişli canavardır.
Bu canavarı çok iyi bilen Fırat’ın kuzeydoğusunda yer alan Haseke Vilayetinde yaşayan onlarca Arap aşiret ve kabilenin reisleri, terör örgütlerine karşı mücadelede devletin ve Esad’ın yanında olduklarını ilan etti. Bu canavarların dinini, tanrılarını çok iyi tanıyan Şam Coğrafyası (Suriye, Lübnan ve Filistin) İslam alimleri ve Suriye Cami İmamları Birliği teröre karşı savaşta ve Halep’in teröristlerden kurtarılması savaşında Suriye ordusu ve Esad’ın yanında olduklarını ilan etti.
CANAVAR MASAYA YATIRILACAK
Türkiye, İran ve Rusya önümüzdeki hafta Doha’da bir araya gelmek için hazırlık yapıyor. Bu canavarın akıbeti masada olacak ve Suriye’de çözüm aranacak. Türkiye halen Esad ile buluşma ve uzlaşmadan vazgeçmiş değil. Türkiye’nin aracıları vasıtasıyla Şam’a çözüm önerileri gönderdiği, Suriye güvenlik heyetinin Antalya'da olduğu haberleri revaçta.
Gelişmeler HTŞ ve silahlı muhalefet saflarında korku ve kaygı yarattı. Açıkça RusTürk ihanetinden bahsediyorlar. Siyasi cühela olan muhalefetin Halep zaferi sarhoşluğunun kendilerine pahalıya patlayacağını söylüyorlar.
Sayın Erdoğan ve Fidan, Halep’te yokuz diyor. Suriye meselesinde ÖSO’ya her konuda sahip çıkan, şehit ilan eden, kanları askerimizin kanıyla birleşti diyen Sayın Erdoğan ve hükümet erkanı Halep konusunda neden izliyoruz, gözlemliyoruz diyor bu cühela takımı çözebiliyor mu?
Halep bir gaflet ve delalet sonucu mu HTŞ’nin kontrolüne geçti? İsrail, Ukrayna, ABD ve İngiltere’nin sahiplendiği HTŞ ve YPG arasındaki ayan beyan işbirliğini ortaya koyan İdlib ve Halep sahasından Suriye ordusu ve müttefikleri bu devasa hazırlığın idrakinde değil miydi? Gafil mi avlandı? Bilerek, planlayarak mı çekildi?
Suriye’nin en büyük sanayi ve ticaret merkezi Halep’i kaybetmek Suriye’nin zaten çok kötü durumunu feci yapar. Bu şehri neden eskiden olduğu gibi savunmadı? Şehrin tahrip edilmemesi için miydi? HTŞ’yi ve yabancı savaşçıları İdlib’in Türkiye sınırı boyunca bulunan merkezi karargâhlarından aşağıya ve daha geniş bir alana çekip kepçe operasyonu ve Kurt Kapanı taktiği mi uygulandı?
Tüm bu soruların cevabı askeri olarak sahada ve siyasi müzakereler netleşince ortaya çıkacaktır.
Tüm bu konular halen muğlak olabilir ama kesin olan bir şey varsa o da Esad’ın siyasi konumu, itibarı ve meşruiyetinin Halep’ten sonra pekiştiğidir. Askeri zaferler siyasi zaferlerle taçlandırıldığında anlam ve önem kazanır. Esad'ın 20112020'de siyasi zaferini sağlayan askeri zaferdi. Bugün Suriye’nin askeri zaferini Esad'ın sahip olduğu siyasi zafer sağlayacaktır. Her konuda uzman, kelli felli ekran güzellerine ve yarın yine pır dönecek sahibine göre kişneyen ‘’gazetecilere’’ bildirilir.