AYDINLIK / ANKARA

Avukat Ceyhan Mumcu, eşten, kardeşten, kayınpederden dolayı kişinin devlet memuriyetine atanmamasının, hukuk devletinde kabul edilebilecek bir durum olmadığını söyledi. Aydınlık’a konuşan Mumcu, kişi hakkındaki davanın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararlarının, araştırmaya konusu edilmesine ilişkin teklif maddesini de eleştirdi.

 ‘15 TEMMUZ’DAN SONRA ATAMA ŞARTI OLDU’

Mumcu, Anayasa Mahkemesi’nin iki iptal kararından sonra, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması konusunda kanuni düzenleme yapma ihtiyacı doğduğunun anlaşıldığını belirtti. Mumcu, durumu şöyle özetledi: “Burada söz konusu olan, devlet memuriyetine ilk defa atanacaklarda ve yeniden atanacaklarda, kişilerin devlet memuriyetine engel olacak bir güvenlik sorunu taşıyıp taşımadıklarına dair bir araştırma. Bugüne kadar Devlet Memurları Kanunu’nda, güvenlik soruşturması yapılmış olmak, bir atama şartı olarak yer almıyordu. Önceden de güvenlik soruşturması yapılıyordu ancak kişinin dosyasında muhafaza ediliyor, gerektiğinde bilgi amaçlı kullanılıyordu.”

15 Temmuz 2016 hain darbe girişiminden sonra güvenlik soruşturması, devlet memurları için bir atama şartı haline geldi. Güvenlik soruşturması uygun şekilde sonuçlanmayan kişiler, devlet memuriyetine atanamıyor.

Mumcu, şöyle sürdürdü: “Anayasa Mahkemesi verdiği iki iptal kararıyla güvenlik soruşturması yapılmasının şartlarının doğru belirlenmesi, kişisel verilerin korunmasına dair kurallara da uyulması gerektiğini belirtti. Kanunlardaki düzenlemelerde belirsizlikler olduğunu söyleyerek, kanun hükümlerini iptal etti.”

‘O SUÇ ASLINDA HİÇ İŞLENMEMİŞ OLABİLİR’

Yeni düzenlemeyle, devlet memurluğuna ilk defa atanacaklar ve yeniden atanacaklar için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının nasıl yapılacağının teklif edildiğini ifade eden Mumcu, şu eleştiriyi yaptı: “Arşiv araştırması yapılırken kişi hakkında CMK Kanunu çerçevesinde dava açılmasının ertelenmesine dair kararların ve yine hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına dair kararların da araştırılacağı belirtiliyor. Bu iki tür karar, aslında kesinleşmiş nitelikte bir mahkeme kararı değil. Yani kişi hakkında ceza davasının açılmasının ertelenmesine karar verilen, iddia edilen bir suç, aslında hiç işlenmemiş olabilir. Sadece ceza davasının açılmasının ertelenmesine dair bir kararın arşiv bilgisi doğrultusunda bir kişinin memuriyete alınıp alınmamasına karar verilmemesi gerekir. Bu nitelikteki kararların arşiv araştırmasına esas olmaması gerekir.”

‘ERTELENEN CEZA DA KONU EDİLMEMELİ’

Ertelenen cezalara ilişkin Mumcu, “Kesin hüküm niteliği taşımıyor” uyarısında bulundu: “Davası açılmış, hüküm açılmış fakat hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş. Bu nitelikteki kararlar kesin hüküm niteliği taşımıyor. Her ne kadar mahkeme bir kanaat getirmiş olsa da bu kanaat yargı yolu tarafından incelenmeksizin ve hüküm açıklanmaksızın sadece benzer suç tekrar işlenirse açıklanmak üzere özel bir sicile kaydediliyor. Bu şekildeki kararlar da güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu olmamalıdır.”

‘EVLENİRKEN EŞİMİZİN ADLİ SİCİLİNİ BİLEMEYİZ’

Mumcu “Son olarak yanlış olduğunu düşündüğüm şey kişinin kendisi dışındaki akrabalarının da arşiv araştırmasına konu edilmesi” dedi, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Örneğin bir kişinin arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması, eşinden dolayı olumsuz sonuçlanmış. Bunlar bekarken kişinin eşi gösteri yürüyüşüne katılmış. Bu doğru olsa bile kişiler evlenmemişken taraflardan biri böyle bir eyleme katıldı diye güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması mantıksız bir şey. Evlenirken eşimizin adli sicil kaydını bilmeyiz. Eşten, kardeşten, kayınpederden dolayı kişinin devlet memuriyetine atanmaması, hukuk devletlerinde kabul edilebilecek bir durum değildir. Bu bilgiler elbette istihbari makamların dosyalarında bulunabilir. Uygun görülen kişilerle ilgili bilgiler çok üst düzey kamu görevlisi atamalarında, istihbari makamlarca atamaya yetkili mercilerin önüne konulur. Ama sıradan memurların, görevi gereği herhangi bir gizlilik içermeyen kişilerin bu şekilde araştırmalara tabii tutularak, doğru olup olmadığı tam olarak belli olmayan bilgilere göre devlet memuriyetine atanmamasının, hukuk devleti ilkesi ve kamu görevine girme hakkı bakımından yanlış olacağını düşünüyoruz.”