Gladyatörlerin çalıştırıcıları 'İanista’lar', Atina, Makedonya, Kartaca, Anadolu, Trakya, Galya, Afrika, Ionia, Suriye, Filistin vb. köle pazarlarından derlenen köleleri 'öldürmek' için eğiterek, arenalarda birbirleriyle dövüştürüyor, öldürtüyordu.

TANSU BELE YAZAR

Tarihte Roma İmparatorluğu çökerken Romalıların en büyük eğlencesi gladyatör savaşlarıydı. Roma’da; işler ve sistem bozulur, İran’da Sasani İmparatorluğu yükselirken imparatorluk ordularının finansmanı için kentleri ağır vergiler altında eziyordu. Bir yandan da "düşman esirlerini arenalarda dövüştürerek; ölenlerin kanına karşı düşman kanı akıtma" geleneğini sürdürüyordu.

Gladyatörlerin çalıştırıcıları "İanista’lar", Atina, Makedonya, Kartaca, Anadolu, Trakya, Galya, Afrika, Ionia, Suriye, Filistin vb. köle pazarlarından derlenen köleleri "öldürmek" için eğiterek, arenalarda birbirleriyle dövüştürüyor, öldürtüyordu. Bu dövüşler halk tarafından çılgınca alkışlanıyor, "öldüren", kahraman ilan edilip özgürlüğüne(!) kavuşuyordu!

Siyasal ve toplumsal çürüme içinde toplum barbarlaşırken, yabancı güçlerin saldırıları artarken, Roma; tüm dünyada hüküm süren ordularıyla uzak topraklara felaket ve ölüm götürmeyi sürdürüyor, yaydığı korku ve kin duygularına aldırış etmeden tüm halkları köleleştirmeye çalışıyordu! Bu yüzden kölelerin "gladyatör" yani birbirini yeme kıyımları Roma’da büyük alkış topluyordu.

Bu satırları okuyan sizleri bilemem ama, Roma İmparatorluğu’nun tarihi benim için günümüze ışık tutan bir örnek; bugün de halkları etnik ve din sarmalında birbirine kırdıran emperyalizm, sanki gücünü hâlâ bu geçmişten alıyor.

ÜLKELER ARENASI

Reklamdan sonra devam ediyor 

Batı uygarlığının kökeninde yatan bu işgal ve kıyım geleneği, bugün ABD’nin başını çektiği, Batılı ülkelerin de ardına takıldıkları "gelişmemiş barbar(!) halkları ülke arenalarında birbirine kırdırıp, soykırımlarla inletip ülkelerini işgal etme" girişimlerinde sürdürülüyor.

Halklar etnik ve dinsel ayrımlarla birbirine düşman edilip saldırtılıyor, "kazanan(!)" kahramanlider ilan edilip, emperyalizmin yeni uşağı olarak başa geçiriliyor, ülkesi emperyalizme yani küreselleşmeye devrediliyor. Çağdaş gladyatörlerin çalıştırıcıları da (yani siyasal partiler, siyasetçiler, toplum mühendisleri vb) kahraman uşaklarını baş tacı edip toplumlarının başına bela ediyorlar. Kısacası dünya emperyalizmin elinde kocaman bir arenaya dönüşmüş durumda: Gladyatörleri (pardon halkları) birbirine öldürten emperyalizmin orduları da, bu halkların antrenörleri sanki, ABD askerleri durmadan gladyatörlere (pardon teröristlere) eğitim ve silah verip halklarını öldürmeye hazırlıyorlar.

DEĞİŞMEZ DİYALEKTİK

Bu emperyal askerler kendi ülkelerinin siyasal partilerinin ve yöneticilerinin de uzantıları. Tüm ülkeler, birer arena, tüm ülkelerin partileri ise sanki halklarını demokrasiyle yönetme değil de köleleştirme ve sömürme savaşları içinde. Yaptıkları iş birbirini tepelemekten ibaret, halklara hoş görünüp imparatora yaranarak kahraman rütbesi almak için! ABD’den icazet almak için! Uygarlığa (hangi uygarlık, Batı’ya mı: Fransa’sı, İtalya’sı, İspanya’sı vb.) "En büyük Amerika, başka büyük yok" dedirterek! Tıpkı Roma gibi: Oysa Roma’ya başkaldıran Spartakus de, köleliğin zincirlerini kırmayı bilen kişi olarak geçmiştir tarihe...

Henri Barbusse diyor ki; "Yenenlerin ve yenilenlerin mücadelesini simgeleştirmek isteseydik, Spartakus modern tarihin eşiğine özgürlüğün devasa bir heykeli olarak dikilecek ve uygarlık imparatorluğunun (ABD) gökdelenlerine hotoz olmaya yarayan şu çok tanınmış heykel (Özgürlük heykeli), bu mağrur figürün yanında boy gösterecekti."

Bakalım hangi ülke Spartakus’luğa soyunup "modern gladyatör savaşlarını" kazanarak heykelinin (Rodos heykeli gibi) dünya denizlerine (özellikle de Akdeniz’e) dikilmesine hak kazanacak? Çünkü eninde sonunda biri Spartakus olacak, tarihin değişmez diyalektiğidir bu!