Galatasaray'ın efsane futbolcularından Cevad Prekazi, "Her yerde bir 'Amerikanizm' var. Buna bir de demokrasi diyorlar. Ne demokrasisi, öyle demokrasiyi sadece kendi evinde yapamazsın" dedi.


Galatasaray'ın efsane futbolcularından Cevad Prekazi, dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Belgrad'da genç futbolcular yetiştirmeyi sürdüren Prekazi, soL'dan Hatice İkinci'ye bir röportaj verdi. Prekazi, kapitalizmin bir hırsızlık düzeni olduğunu, Yugoslavya'nın sosyalist bir ülke olduğu için NATO tarafından bombalandığını söylerken, bu düzenin bir yerde patlayacağını ifade etti.

"HER YERDE BİR 'AMERİKANİZM' VAR..."

Prekazi, "Çok büyük bir yoksulluk var dünyada, fakirleşme her yerde, işte kapitalizm budur. Birkaç aile zengin olsun da ötekiler ölse de olur" derken,"Devrimler yine olacak. Olması lazım, başka türlü de gitmez bu. İnşallah gençler yetişecekler ve insan için normal olan bir hayatı kuracaklar" dedi.

"Propagandayla her şey yapılabilir, inanın bana. Zaten büyük bir propaganda yapıldı, 'yok sosyalizm kötü, yok Tito diktatör'. Hitler’in de Goebbels’i vardı ya, onun gibi. O da Hitler’in propagandasını yapıyordu, ne oldu ama sonucunda? Biz maalesef şu anda bu kara propagandalara karşı bir şey yapamıyoruz" diyen Prekazi, "Her yerde bir 'Amerikanizm' var. Buna bir de demokrasi diyorlar. Ne demokrasisi, öyle demokrasiyi sadece kendi evinde yapamazsın" dedi.

Yugoslavya ve sosyalist sisteme özlemini de aktaran Prekazi, "Biz normal bir sosyalist ülke olarak yaşıyorduk. Okulumuz bedava, doktorlarımız bedava, hastanelerimiz, ilaçlarımız bedava. Devlet düşünüyordu bunları" derken, "Babam işçiydi ama her sene tatile giderdik, hem de nereye istersek oraya. Her işçi ev sahibi olurdu. Her şeyimiz vardı Yugoslavya’da. Şehirlerde yüzme havuzları vardı, her isteyen kullanabiliyordu. Tito döneminde yapıldı bunlar. Şimdi ne oldu? Her şey para oldu" diye belirtti.


"YUGOSLAVYA'YI PARAMPARÇA ETTİLER"

Prekazi ile yapılan röportaj şu şekilde:

"Yugoslavya'yla başlamak isterim. Bizlerin ve tüm dünyanın gözü önünde çok kanlı bir iç savaş yaşandı ülkenizde. Bu dönemi nasıl yaşadınız ve nasıl karşıladınız?

Avrupa’nın son derece normal bir ülkesiydi Yugoslavya, fakat parçaladılar. Çok modern, özgür bir ülkede kardeşçe yaşardık biz. Bir sosyalist ülke olarak çok ilerideydik. Sonra ne olduysa oldu, savaş çıktı. Bu çok büyük bir olaydı. Avrupa’nın ortasında böyle bir şey oldu. Çok üzücüydü, kabus gibiydi ve inanılmazdı. Sanki çok kötü bir rüya gördük hep beraber. 1993’te döndüm Belgrad’a. İstanbul’dan Belgrad’a giderken “deli misin, savaş var orada niye gidiyorsun?” dediler; Belgrad’a gittik, bu sefer “savaş var burada, niye geldin?” dediler. Yugoslavya benim ülkem, uzaktan izleyemedim. Avrupalılar ve ABD’liler mahvetti Yugoslavya’yı, paramparça ettiler. Bir büyük ülkeden bir sürü küçük ülke çıkardılar. Şimdi hangisi Yugoslavya kadar güçlü, özgür? Hiçbiri değil, olamazlar da.

1999’da da Belgrad’ı bombalamıştı NATO. Siz de o sırada Belgrad’daydınız. Ne yapmıştınız o günlerde?

O zamanlar ben amatör bir takım çalıştırıyordum. İdmana çıktık, baktık havada uçaklar. Görüyorduk uçakları. Geceyse korkunçtu. Bilmiyoruz nereyi, nasıl vuracaklar. O bombalarda ne kadar uranyum vardı biliyor musunuz? Kosova bölgesinde, Sırbistan bölgesinde neler neler yaşandı. Sonrasında da çok büyük problemler yaşandı. Bir bilseniz kanser hastalığı ne kadar çok arttı. Feci şeyler tabii bunlar.

"HER ŞEY SERBEST VE BEDAVAYDI..."

Sizce NATO Yugoslavya’yı neden parçaladı?

Biz normal bir sosyalist ülke olarak yaşıyorduk. Okulumuz bedava, doktorlarımız bedava, hastanelerimiz, ilaçlarımız bedava. Devlet düşünüyordu bunları. Mesela büyük firmalarımız vardı, onlar Afrika’da Ortadoğu’da büyük işler yapardı. Tito’nun önderlik ettiği Bağlantısızlar Hareketi vardı; Cemal Abdülnasır, Kaddafi, Nehru’nun da içinde olduğu. Bunlarla büyük ticari işler başlatıldı. İstemediler bunlar sürsün. Bakın Irak’a ne yaptılar, Libya’da neler yaptılar. Şimdi Suriye’de de yapmaya çalışıyorlar. Tüm buralar birer sosyalist ülke olabilirdi, öyle geçmişleri vardı.

Sosyalist bir ülkede doğdunuz, eğitim gördünüz ve sporcu oldunuz. Bu nasıl bir fark yarattı hayatınızda?

Her şey serbest ve bedavaydı. Devlet verirdi her şeyini sporcuların da, futbol, su topu hiç fark etmezdi. Çok iyi sahalar yoktu belki ama sokaklarda, okullarda herkes spor yapardı. Herkes herkese yardım ederdi. Müthiş bir sevgi ve saygı vardı, birlikte yapılırdı her şey. Artık böyle bir şey yok. Şimdi kimse kimseyi tanımaz. İlkokulda öğrendik biz herkesin eşit olduğunu. Babam işçiydi ama her sene tatile giderdik, hem de nereye istersek oraya. Her işçi ev sahibi olurdu. Her şeyimiz vardı Yugoslavya’da. Şehirlerde yüzme havuzları vardı, her isteyen kullanabiliyordu. Tito döneminde yapıldı bunlar. Şimdi ne oldu? Her şey para oldu.

Eski günleri sizin kadar özleyenler var mı hâlâ ülkenizde?

Propagandayla her şey yapılabilir, inanın bana. Zaten büyük bir propaganda yapıldı, “yok sosyalizm kötü, yok Tito diktatör”. Hitler’in de Goebbels ’i vardı ya, onun gibi. O da Hitler’in propagandasını yapıyordu, ne oldu ama sonucunda? Biz maalesef şu anda bu kara propagandalara karşı bir şey yapamıyoruz. Her yerde bir “Amerikanizm” var. Buna bir de demokrasi diyorlar. Ne demokrasisi, öyle demokrasiyi sadece kendi evinde yapamazsın.

Ama buna rağmen, genç arkadaşlarım var benim, ben onlara anlatırken “ah be” diyorlar “ben de o zamanlar yaşasaydım keşke”.

Sosyalist bir ülkede doğup büyümek kişiliğinizi ve düşüncelerinizi nasıl şekillendirdi?

Birçok insan beni ters bulur. Fakat ters falan değilim ben, doğduğumdan beri böyleyim. Kavgacı değildim ama şimdi tam Türkçe kelimeyi de bulamıyorum ama hep, herkes birbirine yardım etsin isterdim. Çünkü görüyorsunuz dünyada neler neler oluyor. Ben ilk defa Türkiye’de gördüm bazı şeyleri. Galatasaray tesislerinde neler yapılıyordu çalışanlara; kaba saba seslenirlerdi, “getir bunu” “götür onu”. “Neden böyle yapıyorsunuz” diye sorardım. “Ne demek o, o işçidir” derlerdi. “İşçi ne demek ki, ne farkı var senden” derdim, bakarlardı öyle. Sen futbolcuysan ne olmuş.

Doğduğumdan beri herhalde hep böyleydim ben. Hem solak, hem sol el, hem kalbim hep sol tarafta. Böyle bir dünya istiyordum. Bizim istediğimiz gibi bir dünya olsaydı, insanların yüzde yetmişi, yüzde sekseni çok mutlu olabilirdi. Dünyanın her yeri böyle olsaydı, niye olmasın ki; okul bedava, hastane bedava, kim istemez bunu. Herkes bir yol seçiyor, zaten hayat bir seçimdir. Hayatım boyunca hep böyle olup, hep bunları savunacağım. İnsanlar aynı değil tabi, bazıları istiyor çok zengin olayım. Bir odada yatıyorsun, bir banyoya kullanıyorsun, bir mutfağa giriyorsun, salonda oturuyorsun. Yeterlidir bunlar insana.

"KÜÇÜKKEN ERNESTO CHE GUEVERA'YI BİLİRDİM"

En çok hangi siyasi kişiliklerden etkilendiniz peki?

Çok var. Küçükken Ernesto Che Guevera’yı bilirdim, ondan çok etkilendim. Tabi ki Simon Bolivar, Emiliano Zapata gibi devrimciler. Onlar, dünya daha iyi bir yer olsun istediler. Herkesin karnı doysun istediler. Daha eski çağlardan da Kartacalı Hannibal, Roma’ya meydan okudu.

Mesela Che Guevera aristokrat bir ailede yetişti, Havana’nın topraklarının yarısı Castro’nun babasınındı. Neye ihtiyaçları vardı, hiçbir şeye. Ama öyle yaşamak istemediler, Batista’yı kovdular. Popoviç var, Yugoslavya zamanında, Koca Popoviç. Belgrad’ın yarısı onun babasınındı. Çok büyük zenginlerdi, adam yedi dil konuşuyordu, İsviçre’de üniversite bitirdi, sonra Sorbonne’a gitti. Ama dünyada bazı insanlar sağcılarla sağ tarafa gider, bazıları da solcularla sol tarafa. O da büyük bütün isimler gibi solcularla sol tarafa gitti. İspanya İç Savaşı’nda Franco’ya karşı, faşizme karşı savaştı. Döndü, Tito’yla beraber, onun sağ kolu oldu. O sosyalizmi seçti. Çok büyük insandı. Bir de tabi Tito var.

Tito ismi tam olarak ne ifade ediyor sizin için?

İnanılmaz, bir liderdi. Bir de diyorlar diktatör, ne diktatörü? Düşünebiliyor musunuz şimdi, bu ülkenin parklarında, sokaklarında her yerinde yatıp, uyuyabilirdiniz, o kadar büyük güven vardı onun zamanında. Dünyanın neresine gitseniz bizim pasaportumuz çok büyüktü, önemliydi. Nazileri kovdu ülkemizden. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Yugoslavya yıkılmış, harap olmuş bir ülkeydi, Tito kaldırdı ayağa. Onun zamanında hepimiz kardeşçe yaşadık. Onun için ne söylesem az. Şimdi hakkında bir sürü yalan söylüyorlar, hepsi kara propaganda.

Gerçi faşizm dünyanın her yerinde artık, şimdi böyle insanlar var mı, kaldı mı onu da bilemiyorum.

Kaldı tabi ki hocam, bitiremezler böyle insanları.

Kalması lazım tabi, bu böyle gitmez. Dünyayı kaç kişi yönetiyor, belki yüz kişi belki iki yüz kişi, büyük firmalar, IMF, Dünya Bankası… Bunlar, ne isterlerse yapıyorlar, böyle gitmez bu ya. Bu kapitalizm hırsızlık düzenidir. Zenginler daha zengin olur, fakirler daha fakir olur. Çok büyük bir yoksulluk var dünyada, fakirleşme her yerde, işte kapitalizm budur. Birkaç aile zengin olsun da ötekiler ölse de olur.

Bu kadar fazlası da olmaz, bu bir yerde patlayacak. İyice sıkışacak ve bir yerlerde patlayacak bu düzen. Devrimler yine olacak. Olması lazım, başka türlü de gitmez bu. İnşallah gençler yetişecekler ve insan için normal olan bir hayatı kuracaklar.