Emmanuel Macron, oyların yüzde 58’ini alarak yeniden cumhurbaşkanı seçildi. Ancak Marine Le Pen, oylarını yüzde 8 arttırması ile birlikte Haziran’daki meclis seçimlerinde muhalefetin başbakanlığı kazanması ve ekonomik sebeplerle Macron’un 5 yılı tamamlaması gerçekçi görünmüyor

Fransa cumhurbaşkanlığı seçimini oyların yüzde 58,54’ünü kazanan mevcut Başkan Emmanuel Macron kazandı. İkinci tura kalan diğer aday Marine Le Pen ise 13 milyon seçmenin oyunu toplayarak yüzde 41,46 oranına ulaştı. Le Pen’in oyu, yine aynı adayların yarıştığı 5 yıl önceki seçimlere göre yüzde 8 arttı. Bu partisinin tarihinde aldığı en yüksek oya ve 3 milyonluk bir artışa tekabül ediyor. İlk turda NATO ve AB’ye karşı Fransa’nın egemenliğini savunan adayların toplam oyunun yüzde 60’lara dayanması da bu seçimlerin gerçek sonuçlarını da gösteriyor. Tam da bu durum, Macron’un zaferine rağmen Batı merkezlerinde efkarın dağları sarmasının sebebi. Çünkü Fransa’nın ve dünyanın içine girdiği süreçte Atlantikçi siyasetlerin iktidarda tutunması bir hayli zor. 2017’den bugüne oylarında 2,5 milyonluk bir azalma olan Macron’u artan hayat pahalılığıyla birlikte Sarı Yelekliler benzeri protestolar ve haziran ayında parlamentoda çoğunluğu kaybetme tehlikesi bekliyor.

SANDIĞA GİTMEYEN 15 MİLYON

İkinci turda sandığa gitme oranı ilk tura göre yaklaşık 2 puan düşerek yüzde 71,5 oldu. Bu, 15 milyon Fransız’ın sandığa gitmediği anlamına geliyor. Tüm seçmen sayısına göre hesaplandığında 18 milyon oy toplayan Macron’un, seçmenlerin yüzde 38’inin oyuyla cumhurbaşkanı seçildiği anlaşılıyor. Bu kadar yüksek bir sandığa gitmeme oranı, Fransa halkının yüzde 31’inin sandığa gitmediği 1969 yılında görülmüştü.

Seçim sonrası konuşmasında Macron, “Akademik, kültürel ve girişimci güçlerimizi özgürleştirmek için çalışmaya, üretmeye dayalı hümanist, cumhuriyetçi, sosyal, ekolojik bir projeyi seçtiniz. Şu andan itibaren, artık bir tarafın değil, tüm tarafların başkanıyım.” ifadelerini kullandı. Le Pen ise "Ülkenin üzerinde büyük bir özgürlük rüzgarı yükselebilirdi. Seçimler aksini belirledi. Bu gecenin sonucu kendi içinde büyük bir zafer." dedi.

ATLANTİK HER ŞEYİNİ ORTAYA KOYDU

Le Pen’in yüzde 42’lere varan bir oya ulaşması, Brüksel’de ve Atlantik ötesinde “sağın yükselişi çok tehlikeli boyutlara ulaştı” gibi yorumlara yol açtı ancak daha fazla oy alarak Macron’u yenmesi ihtimal dahilindeydi. Bunun gerçekleşmemesi için Atlantik güçleri varını yoğunu ortaya koydu. Fransız büyük sermayesinin desteğini arkasına alan Macron ve 2016’da kurulan Yürüyüş Halindeki Cumhuriyet (La République En Marche) partisi, sokaklara inmek yerine daha ziyade medya üzerinden bir kampanya yürüttü. Le Pen ise şehir şehir Fransa’yı dolaştı ve özellikle “unutulmuş taşradaki” insanlarla buluştu. 

Seçim boyunca Fransız ve Avrupa medyası, “Le Pen öcüsü”ne karşı sabah akşam Macron propagandası yaptı. Bu rüzgârın etkileri Türk basınında da güçlü bir şekilde hissedildi. Almanya, Portekiz ve İspanya’nın başbakanları açıkça bir başka AB ülkesinin iç işlerine karışarak Macron’a destek açıklaması yaptılar. Le Pen’in sürekli aşırı sağ bir hareket olarak sunulup marjinalize edilmesi, kararsız ve “emanet” oyların Macron’a gitmesinde önemli bir rol oynadı. Nitekim Macron zafer konuşmasında bu gerçeğe işaret ederek “Çok sayıda vatandaşın aşırı sağa karşı durmak için bana oy verdiğini biliyorum.” ifadelerini kullandı. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel seçimden sonra “rahatladığını” söyleyerek Macron’u tebrik etti.

MELENCHON SİSTEMDEN KOPAMADI

Sol kesimin sırf “sağcı” Le Pen seçilmesin diye büyük tekellerin ve Atlantik emperyalizminin temsilcisi olan bir adayın arkasında toplanması şaşırtıcı gelebilir. Bunun yanıtını Fransa’da sol ve sosyal demokrat geleneğin sistemle köklü bağlarında aramak gerekir.

Fransa’da üçüncü cumhuriyetten bu yana defalarca cumhurbaşkanlığına gelen Sosyalist Parti, ülkenin NATO ve Atlantik sistemine bağlanmasının en ateşli savunucusu oldu. General De Gaulle, 1966’da NATO’nun askeri kanadından çıkma kararını açıkladığında Sosyalist Parti blok halinde karşı oy kullanmıştı. Bundan 43 yıl sonra 2009’da Sarkozy yeniden Fransa’yı NATO’nun askeri komutasına dahil ettiğinde, sosyalistlerden destek aldılar. Daha sonra iktidara gelen “sosyalist” cumhurbaşkanı François Hollande, Afrika’da Fransız emperyalizminin güçlenmesinin ve ABD’nin yaptığı askeri müdahalelerin destekçisi oldu.

“Sol popülist” olarak damgalanan Boyun Eğmeyen Fransa (FI) partisinin lideri JeanLuc Melenchon, savunduğu NATO ve küreselleşme karşıtı politikalar sebebiyle, bu sisteme göbeğinden bağlı sol gelenekten bir kopuşu temsil ediyor. Ancak sistemin zihinlere ördüğü duvarlar, Melenchon gibi “egemenlikçi” diye anılan bir ismin, kendisi gibi NATO karşıtı ve egemenlikçi Le Pen’e “Tek bir oy bile vermeyeceğiz.” açıklaması yapmasına yol açtı.

Nitekim Fransa'nın en çok izlenen haber kanalı BFMTV'nin Elabe Enstitüsü, RMC, L'Express ve servis sağlayıcı SFR şirketince gerçekleştirilen ankete göre Mélenchon'un seçmenlerinin yüzde 38'i ikinci turda Emmanuel Macron'a oy verdi, yüzde 44'ü çekimser kaldı, boş veya geçersiz oy kullandı. Bir diğer araştırmaya göre ise Macron’a oy verenlerin yüzde 91’i “sadece Le Pen’in seçilmesini engellemek için” bu tercihte bulunduğunu söylüyor.

Melenchon, seçimleri “Fransa’nın en kötü cumhurbaşkanı seçildi ama yine de Le Pen seçilmediği için mutluyum.” açıklaması yaptı. Melenchon, yaklaşan meclis seçimleri için, Le Pen cephesiyle işbirliği yapmak yerine AB ve Atlantik sistemiyle daha bağlı bulunan sosyalistler, sosyal demokratlar ve yeşillerle bir ittifak arayışına yöneliyor.

LE PEN: ESAS MÜCADELE ŞİMDİ BAŞLIYOR

Marine Le Pen ise seçim gecesi sonuçlardan sonra yaptığı açıklamada oylarını yüzde 8 arttırmalarının “kendi başına bir zafer” olduğunu söyledi ve “üçüncü tur” olarak nitelendirdiği milletvekilliği seçimleri için “büyük mücadeleye” hazırlanma çağrısı yaptı. Le Pen, partisinin müthiş bir dirence sahip olduğunu, 1000 muharebeden de mağlup çıksa savaşı kazanmak için mücadeleye devam edeceğini ifade etti. Fransa siyasetinin yeniden şekillendiğini söyleyen Le Pen, milli ve vatansever siyasetlerin zafere ulaşması için birlik kurulması gerektiğini vurgulayarak “Ulusal Cephe, nereden gelirse gelsin, Emmanuel Macron'un politikalarına karşı bir araya gelmek isteyen herkesi birleştirmek için çalışacak." ifadelerini kullandı.