öncesinde 'nün İstanbul'daki ana soruşturmasını yürüten ve 'ne el konulması dosyasını yapan dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili , 15 Temmuz öncesindeki  ile mücadele ve darbe girişimi gecesi yaşanılanlara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Fuzuli Aydoğdu, FETÖ'nün büyük hedefinin Türkiye'yi efendileri Fethullah Gülen'e teslim etmek olduğunu buna izin verilmeyeceğini kaydetti. Fuzuli Aydoğdu, şunları söyledi:

Fetullahçı Terör Örgütü, 15 Temmuz'daki darbe girişimini aslında 17/25 Aralık girişimi ile gerçekleştirmek istemişti. 17/25 Aralık olayları ile ülke genelinde büyük yolsuzluk ve rüşvet olayları algısı ile seçimlerden önce kamuoyu önünde hükümeti küçük düşürerek halkta oluşacak olumsuz kanaatle hükümeti düşürmek istediler.

'ONLARA GÖRE ERDOĞAN ÖNLERİNDE BİR ENGELDİ'
Hükümeti düşürmek istemelerinin nedeni de FETÖ'nün istediği şekilde hareket etmeyen bir hükümet ve Başbakan olması idi… Onlara göre o dönemde Başbakan olan Sayın  önlerinde bir engeldi. Bu engeli kaldırmaları gerekiyordu. Bunun da en kolay yolu muhafazakâr bir toplumun hükümeti ve liderini rüşvet ve yolsuzlukla suçlayarak kamuoyu oluşturmak ve seçimlerde gitmesini sağlamaktı… Bu yol onlara göre belki en kolayıydı…



Yargı ve kolluk güçlerine büyük oranda sızmış olmaları nedeniyle dolaylı yoldan Başbakan ve diğer siyasileri dahi yıllarca dinleyip fiziki takip yaparak işlerine gelen kısımlardan kesitler alarak sahte tapeler yapmışlar, usulsüz kanuna aykırı olarak birçok dinleme ve fiziki takip yapmışlardı. Bu usulsüz montajlanmış telefon kayıtları ve fiziki takipler ile 17 Aralık olaylarını gerçekleştirdiler.

'SORUŞTURMAYI KENDİ ELEMANLARINA VERDİLER'
17 Aralık olaylarındaki iddialar aslında Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nun görev alanına giren suçlardı… Ancak bunlar bu iddialarla ilgili soruşturmayı kendi elemanları olan firari FETÖ'cü Savcıları Celal Kara ve onun emrine başka yerden getirtilen Savcı Mehmet Yüzgeç eliyle yürüttüler ki olaylar dışarıya sızmasın…

Bu olayı İstanbul Adliyesi'nde bazı arkadaşlar; İrfan Fidan,  ve ben görünce bunun hükümete, devlete yönelik bir kumpas olduğunu anladık. O dönem İstanbul Adliyesi'nde terörden sorumlu başsavcı vekili Oktay Erdoğan'dan bu dosyanın FETÖ'cü ekipten alınarak bize verilmesini istedik.

Bizler bu dosya ile ilgilenirken bir de  dosyasının FETÖ'cü firari  tarafından devreye sokturulduğunu gördük. 'Devreye sokturulduğunu' diyorum, çünkü Muammer'in bunu kendi iradesi ile yapmadığını anladık. Neden? Çünkü birkaç gün önce yeni dinleme kararları almıştı. Bu aslında soruşturmanın devam ettiğini, operasyonel hale gelmediğini göstermektedir.
Ancak örgütlü hareket ettikleri için arka arkaya operasyonlar yaparak kamuoyu oluşturmaları gerekiyordu.25 Aralık olayını da öğrenince; Ben, İrfan Fidan, İsmail Uçar, İdris Kurt odamda oturduk. Bunların devlete yönelik FETÖ kumpasları olduğunu, başsavcımızdan bu dosyaları isteyerek bizim bakabileceğimizi konuştuk.

'25 ARALIK DOSYASINI BİZE VERDİ'
Bu isteğimizi Oktay Erdoğan'a ilettik. Oktay Erdoğan, o gün mesai bitiminde benim odama geldi. Muammer Akkaş'a ulaşamadığını, dosyayı bize vereceğini söyledi. Ben de 'Zaten biz de dosyalara biz bakalım istiyoruz' dedim. 'Yarın size haber vereceğim' dedi ve ayrıldık. Ertesi gün Başsavcı Vekilimiz Oktay bey bizi odasına çağırdı ve 25 Aralık dosyasını bize verdi.

Biz dosyaların delil torbalarını teslim almak için sayım yaparken baktım ki 25 Aralık dosyasının delil torbalarının emniyetteki mühürleri olduğu gibi duruyor. Torbaların mühürleri dahi açılmamış! Bunu tutanağa geçtik, görüntülerini de kayda aldık.

DELİLLERE BAKMAMIŞLAR
Bu şunu gösteriyor; Belli bir hedefe kilitlenmişler, delillerde ne olursa olsun onu gerçekleştirecekler. Oysa savcının delilleri titizlikle değerlendirmesi gerekir. Hatta firari Muammer Akkaş teslim tutanağında torbaların mühürlü olduğunu tutanağa bağlayarak teslim etmiş.
Bu olaylar böyle arka arkaya gelince 'Bunların elinde benzer dosyalar olabilir, terör bürodaki tüm dosyalara bir bakın' dedik. Bunun üzerine terör büroda hangi dosyaların olduğunun sayımı görevini terörden sorumlu başsavcı vekili bize verdi.

'SELAM TEVHİD İLE DE YÜZLERCE KİŞİYİ DİNLEMİŞLER'
Dosyaları kontrol ederken  dosyasının da olduğunu tespit ettik. Selam Tevhid dosyasını Savcı Adem yürütüyordu. Savcı Adem dosyayı başsavcı vekili kontrolünde gönderirken üç veya beş klasörü göndermiş. Diğer yüzden fazla klasörü de başka bir odada saklamıştı. Bu dosyanın bu kadar olamayacağını, eklerinin nerede olduğunu katibe sorduğumuzda gizlemeye çalıştı ama sıkıştırınca devamını da söyledi. Devam eden yüzden fazla klasörü de getirttiğimizde baktık ki Selam Tevhid dosyasında da yüzlerce kişiyi senelerce dinlemişler.

ERDOĞAN VE HÜKÜMETİNE YARGI ELİYLE DARBE
Kısa sürede şu net olarak anlaşıldı; FETÖ terör örgütü kurmaca suçlarla hükümete operasyon yaparak kendileri için tehlike oluşturacak Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı ve hükümetini yargı eli ile darbe yaparak düşürmek istemişler…
Biz 25 Aralık dosyasını ayrıntıları ile aylarca inceleyerek gerekli kararı verdik.
Bunlardan sonra FETÖ ile mücadele devam etmeye başladı. Vatanı, dinini, milletini, bayrağını seven bütün meslektaşlarımız bu uğurda görev aldılar. Kendilerine verilen görevleri yaptılar.

'TANIKLARI DİNLEDİKÇE FETÖ'YÜ TANIDIM'
Ben de FETÖ'nün İstanbul ana dosyası vardı. Bu dosyayı yürütürken hala kollukta terör örgütü üyeleri olduğu için yazılan yazılara cevap verilmiyor, eksik veriliyor, mazeret uydurularak zaman kazanıyorlardı. Tabi kimlerin FETÖ'cü olduğunu bilmiyorduk. FETÖ ana dosyası soruşturmasını yürütürken çok sayıda tanık, gizli tanık dinledim. Tanıkları dinledikçe FETÖ'nün iç yüzünü daha iyi tanımaya başladım. Ne kadar gizli ve yüzlerinde maskeli çalıştıklarını gördüm.

FETÖ İstanbul ana dosyası o kadar kapsamlı oldu ki, bu dosyadan ayrılan çok sayıda dosya ayrı bir soruşturmanın konusu oldu. Günlerce, haftalarca, hatta bazılarına aylarca çalışmak gerekti.

FETÖ dosyaları tamamlandıkça operasyonlar yapılmaya başlandı. Diğer arkadaşlarımızın dosyalarından, kendi dosyalarımızdan operasyonlar olmaya devam etti. İfadeler alındı, öyle zamanlar oldu ki ifadeler günlerce sürdü. Emniyette, adliyede gece geç saatlere kadar ifadeler alındı.

'ÖRGÜTÜN ORGANI ZAMAN'A KAYYIM ATADIM'
FETÖ'nün yayın organı Zaman Gazetesi 17/25 Aralık tarihinden sonra olanca hızı ile örgütün propagandasını yapmaya devam ediyordu. Usulsüz olarak hak ettiğinden çok çok fazla tiraj göstererek aynı zamanda Basın İlan Kurumu'nu da dolandırıyordu. Terör örgütünün bir organı idi.
Yaptığım çalışmalarla Zaman Gazetesi'nin FETÖ'nün suç unsuru olduğu, örgüt adına hareket ettiği anlaşılmıştı. Bu nedenle uzun ve titiz çalışmalar sonucu Zaman Gazetesi ve bünyesindeki kuruluşlara kayyım atanması gerekti ve kayyım atanması talebini Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'nden talep ettim. Kayyım atandı ve örgütün basın yayın ayağı büyük darbe aldı.
Fevzi Keleş'in Nöbetçi olduğu Sulh Ceza Hakimliği kayyım ataması talebimizi kabul etti ve karar verilerek Zaman Gazetesi ve diğer kuruluşlara kayyım atandı.

15 TEMMUZ SÜRECİ
Şike kumpas dosyası soruşturmasını Başsavcımız bana vermişti. Bu dosyanın soruşturmasını yapıp iddianamesini de 15 Temmuz'dan hemen önce adli tatile girmeden bitirebilmeyi ve adli tatile ayrılmayı düşünüyordum.
Ancak bazı eksiklikler kalmıştı. Tam tamamlayamamıştım. 15 Temmuz günü öğleden sonra Başsavcımız 'nun yanına gittim. İddianameyi tamamlayamadığımı, bu nedenle adli tatile ayrılmaktan vazgeçmek istediğimi, işim bitince de izin kullanacağımı söyledim.
Başsavcı Hadi Bey de kabul etti. 'Ben de bugün izne ayrılıp Ege tarafına gideceğim' dedi. O da ben de odasından çıktık. Mesai bitti. Akşam evimize gittik.

'DARBE OLUYORMUŞ' DEDİ ŞAKA SANDIM'
Evde istirahat halindeyken Başsavcı vekili  Ekinci Bey 'Darbe oluyormuş' diye yazdı. Ben de şaka yaptığını zannettim. Şaka olmadığını, gerçek olduğunu söyledi. Ben de hemen Emniyet Müdürümüzü aradım. İstihbarat Müdürü'nü aradım. Olayın doğru olduğunu, Boğaz Köprüsü'ne doğru gittiklerini söylediler. Benimle helalleştiler.
Bu şekilde konuşurken henüz basına düşmemişti. Bir süre sonra son dakika olarak tvlerde olay yer almaya başladı. Arkadaşlarımla haberleşerek silahımı ve tüm mermilerimi de alarak dışarı çıktım. Mehmet Akif Ekinci, ben, İsmail Uçar Bey buluştuk. Başsavcımız Hadi Salihoğlu'nu aradık ama bir türlü telefonuna ulaşılamıyordu.

'BU DARBE GİRİŞİMİDİR, YAKALADIKLARINIZI GÖZALTINA ALIN'
Biz polise 'Bu darbe girişimidir, yakaladıklarınızı gözaltına alın' talimatını verdik. Gözaltı kararları uygulanmaya başladı. Gözaltı kararları basına da düştü. Sayın Cumhurbaşkanımız da halkı meydanlara davet etmesiyle kahraman halkımızın da desteği ile yavaş yavaş FETÖ'nün gücü kırılmaya başlamıştı. Bu arada BaşsavcımıZ Hadi Bey beni aradı. Kendisinin Yunanistan'da olduğunu, bütün vekil arkadaşların adliyeye gitmesini söyledi.
Mehmet Akif Bey, ben ve İsmail Uçar süreci telefonla dışardan takip ettikten sonra ben ve İsmail Bey Başakşehir Emniyet Müdürlüğü'ne geçerek gözaltı kararlarını yazılı hale getirerek kolluğa gönderdik ve sabaha kadar süreci burada takip ettik. Sabahleyin de direk adliyeye geçerek adli işlemlere burada devam ettik.

'FETÖ, PKK'NIN KARDEŞ ÖRGÜTÜDÜR'
Halkımız şunun iyi bilmelidir ki; FETÖ, PKK'nın kardeş örgütüdür. PKK silahlı kanadını oluşturmakta, FETÖ dini ve milli değerleri bozan kanadını oluşturmaktadır. FETÖ müsteşrik bir örgüttür. FETÖ dolandırıcı bir örgüttür. FETÖ, kardeşi kardeşe kırdıran bir örgüttür. Dinle, imanla, ahlakla hiçbir ilgisi yoktur. Tek amacı vardır; Türkiye Cumhuriyeti'ni 'efendilerine' teslim etmektir. Biz Türkiye'yi teslim ettirmeyeceğiz. Tertemiz vatan evlatları, kandırılmış vatan evlatları bunları bilmesi lazım…