FETÖ üyeliği ve casusluk suçundan dava açılan eski MİT’çi Mehmet Barıner ifadesinde, teşkilatta İran masasında görev yaptığı sırada kendisinden sorumlu örgüt üyesinin özellikle 'Hakan Fidan'ın İran bağlantısı' olup olmadığını sorgulattığını anlattı. Fidan hakkındaki soruları geçiştirdiğini öne süren Barıner, bu nedenle daha sonra kızak göreve getirildiğini söyledi.

GAMZE ÇINLAR / Veryansın Tv

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, eski MİT mensubu Enver Altaylı ve damadının da arasında bulunduğu 4 kişi hakkında hazırlanan iddianamede MİT Başkanı Hakan Fidan’la ilgili dikkat çeken bir ayrıntı yer aldı. FETÖ üyeliği ve casusluk suçundan dava açılan eski MİT’çi Mehmet Barıner ifadesinde, teşkilatta İran masasında görev yaptığı sırada kendisinden sorumlu örgüt üyesinin özellikle ‘Hakan Fidan’ın İran bağlantısı’ olup olmadığını sorgulattığını anlattı.

İfadesinde FETÖ bağını itiraf eden eski MİT’çi Barıner, örgütle lise yıllarında tanıştığını, iyi bir kariyer yapmak amacıyla ve istihbarata da ilgisi olduğu gerekçesiyle MİT’e başvuru yaptığını söyledi. MİT’e girmek istediğini kendisinden sorumlu Alpaslan kod adlı örgüt üyesine anlattığında, cemaat lisesi mezunu olduğundan güvenlik tahkikatından geçmesinin güç olacağı söylendi. Ancak öyle olmadı.

CEMAAT LİSESİ MEZUNU AMA MİT’E ALINIYOR

2011 yılının Ekim Kasım aylarında sınavlara girdi. Mayıs 2012 sonlarına doğru MİT’e davet edildi. Temmuz 2012’de teşkilatın İstihbarat Akademisinde 159. dönem kursiyeri olarak eğitim görmeye kendisi dahil 22 arkadaşıyla birlikte başladı. Alpaslan kod adlı örgüt üyesi, artık MİT mensubu olacağından Barıner’le bundan sonra başka birisinin irtibata geçeceğini bildirdi. Öyle de oldu.

Teşkilata girdikten iki hafta sonra arandı. Kendisinden sorumlu olan Selim kod adlı örgüt üyesinin sık sık kaldığı eve gelerek dini sohbetler verdiğini, toplu namaz kıldıklarını ve Fetullah Gülen’in kitaplarını okuduklarını belirten Barıner, aylıklarının yüzde 10’u civarında himmet ve kurban parası verdiklerini anlattı. Kendisine de Mustafa Kod adı verilmişti.

‘HÜKÜMET VE CEMAAT ALEYHİNE HERHANGİ BİR FİKİR OLUP OLMADIĞI’ SORGUSU

Bu buluşmalarda neler olduğunu Barıner şöyle anlattı ifadesinde:

“Daha sonra çay faslında kurum durumumuzun nasıl olduğunu sorar, çalışma arkadaşlarımızdan bazıları hakkında hem bize bilgi verir hem de hükümet ve cemaat aleyhine herhangi bir şekilde beyan veya fikirlerinin olup olmadığını sorgulardı. İş konusunda ise ayrı ayrı görüşürdü. Bu görüşmelerimizde sözlü olarak konuştuğumuz hususları kendisinin getirdiği bilgisayara yazmamızı isterdi. Ben iş konusunda gizli bilgilere vakıf olduğumuzu ve bunların orta yerde konuşulmasının uygun olmayacağını bir çok kez uygun bir dille ifade ettim.

ÖZELLİKLE HAKAN FİDAN SORUSU

Ancak o dönemde kamuoyunda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İran bağlantısı olduğuna dair bazı haberler çıkmıştı. Özellikle bu konu hakkında bilgi edinmek istediğini Hakan Fidan’ın İran bağlantısının olup olmadığı veya İran İstihbaratına karşı koyma faaliyetinin yürütüldüğü şube olmamız itibariyle bu konuda herhangi bir zorlukla karşılaşıp karşılaşmadığımızı defaatle sorardı. Bende böyle bir şeyin hakkında en ufak bir emare olmadığını, herhangi bir şey önüme gelirse paylaşacağımı söyleyip konuyu geçiştirmeye çalışırdım.”

17 ARALIK’TAN SONRA KIZAK GÖREVE

Hakan Fidan hakkındaki soruları “geçiştirdiğini” söyleyen Barıner’e sonra ne mi oldu? 1725 Aralık 2013’ten sonra İKK İran Şube’den alınarak İKK Diğer Uluslararası ve Şahıs Faaliyetleri Şubesi’ne getirildi. Mart 2014’te kızak görev olarak bilinen Açık Kaynaklar Daire Başkanlığı’na atandı. İfadesinde “DUKŞF Şubesinde iki ay kadar çalıştıktan sonra teşkilatın bütün Türkiye’deki personellerinin arasından sıyrılarak gerçek manada kızak göreve çekilen ilk MİT mensubu” olduğunu söyledi.

KIZAK GÖREVE ATAYANLAR DA FETÖ’CÜ ÇIKMIŞ

Örgüte göre kızak göreve atanmasının sebebi cemaat lisesinden mezun olmasıydı. Ancak Barıner farklı düşündüğünü ifadesinde şöyle aktardı: “Şu zaman düşündüğümde cemaatin tasvip etmediği bir evlilik yapmış olmam ve istenilen seviyede verimli bilgi akışı yapmıyor olmamı en önemli sebepler olarak görmekteyim. Çünkü teşkilat içinde personelin tahkikatlarından sorumlu olan bir birim olan ve benim muhtemelen İran Şubesinden tayin edilmemi akabinde kızak görev olan AKD’ye atanmamı tavsiye eden İç Güvenlik Birimindeki personeller bildiğim kadarıyla Nisan Mayıs 2016 tarihlerinde tamamen tasfiye edilmiştir.”

Bu süreç içerisinde teşkilat tarafından yapılan idari soruşturmalar dahilinde bazı mülakatlara ve testlere tabi tutulduğunu ifade eden Barıner, söz konusu soruşturmalar kapsamında herhangi bir olumsuz durum olmadığı gerekçesiyle 11 Temmuz 2016’da yine aktif görev olarak Cizre Bölge Başkanlığı İç ve Dış Tehditler Şubesi’ne meslek memuru olarak atandı. Yani 15 Temmuz darbe girişiminden sadece birkaç gün önce.

Barıner, Kasım 2016’da açığa alındı, Aralık 2016’da da ihraç edildi.

‘KAYINPEDERİM SANA BİR TEKLİFTE BULUNACAK’

“MİT’ten ayrılanların kaçırıldığı ve işkenceye maruz kaldıklarını” duyduğu için yurt dışına kaçmaya karar verdiğini öne süren Barıner, üniversiteden tanıdığı Enver Altaylı’nın damadı Metin Yılmaz’la görüştüğünü, Yılmaz’ın da kendisine yardımcı olabileceğini söylediğini şöyle aktardı:

“Metin bu görüşmelerimiz esnasında bana ‘Sen yurt dışına çıkıp nihai olarak bir ülkeye yerleştikten sonra kayınpederim seni arayarak bir teklifte bulunacak, bunu kabul edersin veya etmezsin onu bilemem ama etmediğin takdirde orada hayatını sürdürürsün, yollarımız ayrılır’ dedi. Bunun haricinde kaçış planı ile alakalı olarak da ‘Merak etme Bodrum’dan çıkıştan sonra Yunanistan tarafında bir sıkıntı yaşamayacaksın, seni götürecek adamların Yunan güvenlikçileri ile arası iyidir, herhangi anormal bir durum olmaz, rahat ol’ diye de söyledi. Metin bana bir ara ‘Senin çalıştığın yerle ilgili orada çalıştığına dair bir belge elinde var mı?’ diye sordu.”

HALKBANK DAVASI DETAYI

İddianamede, Barıner’in yurt dışına çıkarılmasıyla ABD’deki Halkbank davasını manipülatif şekilde etkilenmesinin amaçlandığına yer verildi. İddianamede şu değerlendirme yapıldı:

“Bu sözler ile şüpheli Mehmet Barıner’i ABD ülkesine kaçırmayı amaçladıkları, o tarihte ABD ülkesinde devam eden ve kamuoyunda Halkbank davası olarak bilinen yargılamayı dezenformatif şekilde etkilemeyi amaçladıkları, ‘Senin çalıştığın yerle ilgili orada çalıştığına dair bir belge elinde var mı?’ şeklindeki sözlerinden açıkça anlaşıldığı, ayrıca bu durumun tüm dosya kapsamında toplanan deliller, yazışmalar ve ikrarlarla da sabit olduğu, nitekim şüphelinin de bu hususa ilişkin tevil yollu ikrar sayılabilecek açıklamalarda bulunduğu anlaşıldı.”