Biliyorum ki bu satırlar; aynı zamanda para kazanma ve meşhur olma gayretinde olduğu anlaşılan yeni yetme sözde bağımsız gazeteci bir kadının, biraz daha tanınmasına yarayacak…


Bu yazı zorunlu olarak kaleme alınmıştır. Biliyorum ki bu satırlar; aynı zamanda para kazanma ve meşhur olma gayretinde olduğu anlaşılan yeni yetme sözde bağımsız gazeteci bir kadının, biraz daha tanınmasına yarayacak… Ama tanınacaksa da gerçek yüzüyle tanınsın değil mi?

Aslında düne kadar bu kadının isminin geçmediği, ama onun üzerinden bana tehdit gönderen bir FETÖ’cü sözde general için “bomba” bir yazı hazırlamıştım. O sözde generalin, zaten ortada olan ipliğini biraz daha pazara çıkarmak, boyalarını dökmek için yapacaktım bunu… Ama onu sonraya bıraktım…

Ne yapalım bazen Akit gazetesi gibi ne idüğü bilinen bir gazetenin başyazarı Ali Karahasanoğlu gibilerin (Hakkımda yazdığı yazılardan dolayı mahkemeliğiz), bazen de FETÖ’cü ya da tetikçilerinin saldırısına uğrarız.

Kaderidir kayaların, yellerin esintilerine gark olmaları. Ama dün FETÖ’nün sırtlanlarının, en güçlü zamanlarında attıkları iftira ve kumpaslara nasıl direndiysek ve onları yerle yeksan ettiysek, bugün de onların üzerimize saldığı tetikçilerini savuşturmak bizim için sorun olmaz! Yel, kayadan ne alır ki?

***

Zaman zaman bir araya gelip dertleştiğimiz, dünyanın en pervasız, hesapsız, eyvallahsız adamlarından biri Nihat Genç, bu kadının paylaşımı üzerinden hakkımda yazılanlara öyle öfkelenmişti ki, geçenlerde “Ya bunlara cevap ver, ya ben ağızlarının payını vereceğim” demişti. “Yazacağım” dememe rağmen bir Karadenizli tez canlılığıyla, öznesine bu sözde bağımsız gazeteciyi koyan bir yazı yazdı. Keşke yazmasaydı diyorum, çünkü kadın buradan daha fazla nemalanacak. Öncesinde varlığından bile yeterince haberimiz yoktu bu kadının. Bu son olayla müşerref olduk. Dün de Nihat Genç’in dünkü yazısını ve beni hedef alan twitler atmış. Yazdıklarının altına öncesinde olduğu gibi, tamamı sahte isim kullanan FETÖ hesapları üşüşmüş. Bu sadık takipçileri, kadını, “meyve verdiği için taşlanan”, “kahraman”, “15 Temmuz’un üzerine gittiği için saldırıya uğrayan”biri olarak gösteren yorumlarla şişirmişler de şişirmişler.

Allah korusun bunların şerrinden. Kim kime saldırdı yahu? Bu kadınla ilgili bir paylaşımım bile yok. Hem saldır, hem saldırıya uğradım de. Tipik FETÖ taktiğidir. Karşısındakini neyle suçluyorsa onu yapıyordur. İftiraları itirafları olan bir örgüt! Neyse…

Evet, belirttiğim gibi bu tetikçi kadını öncesinden tanımam. Birkaç kez sosyal medyada görmüşlüğüm var. Öncesinde bir kere yine örtülü bir saldırı yapmıştı ama çok üstelememiştim.

GEÇEN HAFTA BANA SALDIRDI

Geçtiğimiz hafta beni ekleyerek aşağıdaki twiti atmış. Bir gizli tanık 15 Temmuz akşamı güya benim ona “Darbe başladı, başarılar dilerim!” dediğimi iddia etmiş.

“Başarılar dilerim!” demek, kalkışmayı açıkça desteklemek demek! Böylesine akıllara ziyan bir twit.

Twitle deli saçması bir soru soruyor bana sözde bağımsız gazeteci. Bir sorunun tutar tarafı olur değil mi? Bu deli saçması iddialar nereden çıktı filan diye yazdım. Gazeteciyim, gizli tanık böyle demiş ben de soruyorum falan dedi. Kimmiş bu gizli tanık denilen adam deyince “Beni twitten takip edersen sana DM’den bildireyim” diye karşılık verdi. Neyse ben de onu twitterda takibe başladım.

Oradan bana gizli tanığın açık ismini bildirdi. Mesaj trafiğimiz bayağı uzun sürdü. Bu trafik sırasında içerdeki generallerle sıkı fıkı bir ilişkisinin olduğunu öğrenmiş oldum. Söz konusu iddianın bir FETÖ’cü generale ait olduğunu ifade etti. Onun kendisine yazdığı mektubun beni ilgilendiren bölümünü gönderdi.  Tabi onu normal bir paşa diye takdim ediyor.

GENERALDEN ULAK GÖREVİ

Sözde general buna ulak görevi vermiş. Bana ulaşmasını o istemiş vs. Yani bu “bağımsız gazeteci” ile ilişkim böyle başladı.

Böylece bunca işimiz arasında bir de bu tetikçi, ulak, sözde gazeteci ile uğraşacaktık. O mektuba cevap verilecek, o sözde generalin ipliği pazar yerinde işporta tezgâhına düşürecek yazıyı hazır ettim ki, dünkü gelişmelerle bu kadına öncelik vermek durumunda kaldım! Eh ne yapalım!

Bu yazıda bağlantılarına fazla takılmadan olan biteni anlatayım da kamuoyu karar versin!

FETÖCÜLERİN TEHDİTLERİ

Özel yazışmada mealen “Böyle saçma paylaşımı nasıl açıktan yaparak sayfanda tarafıma tamamı sahte isimlerle yorum yapan FETÖ hesaplarının hakaret, küfür ve tehditlerine sebep olursun” dedim. Ama o gazeteci olduğunu, iddiayı sormak durumunda bulunduğunu belirtti ısrarla. Bunu bir kamuoyu oluşturmak, geleceğe dönük kumpas hazırlamak için son kozlarını kullanan FETÖ’nün oyununun bir parçası olduğu o kadar belirgindi ki. Bu sözde gazeteci de söz konusu oyunun parçası gözüküyordu.

Attığı twit yabancı dillere bile çevrilmişti FETÖ hesapları tarafından. Twitin altında yazılanlardan hiç gocunmadığı gibi “Ne çok düşmanın varmış ağbi”diyecek kadar da pişkindi. Twitin altına yapılan yorumlardan sadece bir iki örnek vereyim de bu sözde bağımsız gazetecinin ne yapmak istediğini anlayın!

İfrit FETÖ hesapları beni İran ajanı bile yaparak, fotomu koyarak hedef gösterme, tehdit etme yarışına girdiler. Tıpkı 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi. Bu örgütün en aptal tarafı da bu! Öncesinden beri bu şekilde beni yıldıracaklarını ve böylece mücadeleden geri adım atacağımı düşünerek, fırsat buldukça bunu yaparlar. Tabi bu sadece onlarla mücadele kararlılığımın biraz daha bilenmesine sebep olur!

Neyse, işte söz konusu paylaşımdan sonra sosyal medyada yazılanlardan örnekler;

Bunları sosyal medyada olur böyle şeyler diyerek geçiştirebilirsiniz, bu ismini saklayarak karanlıktan havlayan, iftiralar atan, hezeyan kusan ağzı salyalıları yok sayabilirsiniz. Ancak üzerinde durduğum bu sözde bağımsız gazetecinin ne yapmak istediğidir. Onu irdeleyeceğiz.

Bu ve benzer FETÖ hesabı twitlere karşı da benim gibi ittihatçı ataların hayranı ve takipçisi, onlarca çatışma görmüş, bu dünyada canı pahasına sadece doğrunun yanında durmaya iç dünyasına söz vermiş adam için hadi bakalım korkak zombiler topunuzun… demekten başka diyecek bir şey yoktur.

Devam edelim…

ÖNCE ÖZÜR DİLERİM DEDİ

Uzatmadan tarafıma yapılan ağır iftirayı gündeme taşıyan ama utanma ve sıkılma duymadan soğuk sıkım zeytinyağı misali suyun üstüne çıkıp bana iftiracı deme cüretini gösteren bu sözde gazeteciye dönelim.

Yazışmaların tamamı elimde. Sonunda mealen kendisine eğer gizli tanık sanki darbeyi destekliyormuş gibi “Darbe başladı, başarılar dilerim” dediyse onu mahkemeye vereceğimi, değilse bunu da paylaşımda yaptığı gibi kamuoyu ile paylaşmasının gazeteciliğin gereği olduğunu ifade ettim.

Bundan daha masum bir istek olabilir mi?

İşte bunun üzerine yani gizli tanık iddia edildiği gibi bir şey söylemediyse ne yapacağını iki ayrı mesajda belirtti;

İlkinde “Tanık demedim derse ben senden özür dilerim…” İki dakika sonra kendine cezaevinden mektup yazanları kastederek (eğer söylendiği biçimde görüşme olmadıysa); “Yalan söylediklerini, iftira attıklarını yazacağım. Çünkü tanıktan hayır demedim dediğini duyacağım.” 

İşte o mesajlar;

YALAN SÖYLEDİĞİ ORTAYA ÇIKTI

Bunun üzerine peki, dedim. Duruşma tutanağının çıkmasını bekledik. Geçtiğimiz hafta içinde tutanağa ulaştık. Evet, bu sözde gazetecinin bana gerçek ismini yazdığı gizli tanık verdiği ifade de benden bahsetmişti. Ama söylediklerinin içinde darbeyi destekliyormuşum gibi “Darbe başladı, başarılar dilerim” gibi deli saçması bir söz yoktu.

Aksine o gece sayısını unuttuğum sayıda arayan insana hemen hemen aynı şeyi; “Bu kalkışmaya karşı kanımızın son damlasına kadar savaşacağımızı” söyleyerek bunlara karşı direniş çağrısı yapmıştım.

Gizli tanık da gereği varmış gibi bunu teyit eden şeyler söylemişti mahkemede. Aşağıda sunduğum tutanağın, benimle ilgili bölümünü bu sözde bağımsız gazeteciye gönderdim (çözümü yapanlar soy ismimi yanlış yazmışlar).

Ve sözünü yerine getirmesini istedim. Bu sefer “Ama sen gizli tanıkla görüşmüşsün” demeye başladı. Sözde bağımsız gazeteci “Bu nedenle özür dileyecek bir şey görmüyorum” dedi sonunda. İpe un seriyordu. Verilen söz neydi ki onun için. Asla samimi değildi. Amacı daha da iyi anlaşılmış oldu. Yukarıda sorduğum bu “bağımsız gazetecinin” ne yapmak istediği sorusuna, böylece açıklık geldi. Yapmak istediği tam bir Algı ve hedef göstermeydi…

Elbette bu örgütün iftira attığını söyleyemezdi. Onlarla sıkı fıkı bir işbirliği söz konusuydu. Kılıfı da, doğruyu arama çabasındaki gazetecilikti. Kaba bir araştırmayla dahi bu sözde bağımsız gazetecinin onlar tarafından nasıl alabildiğince desteklendiği görülebilirdi.

Ee parayı (?) verenin borazanının çalındığı bir çağda yaşıyorduk. Ahlak, vicdan, onur, civanmertlik gibi insanlık değerlerinin prim yapmadığı günlerdeydik…

BUNLAR DÜN DE AYNISINI YAPIYORDU

Sonuç olarak ifade etmek isterim ki; Onlar, yani Fetullahçı çete; dün, Balyoz ve diğer isimli davalarda attıkları iftiralar ve oluşturdukları sahte veriler üzerinden, bizleri, militan savcı ve hâkimlerine yargılatıp yıllarca cezaevinde kalmamıza sebep olmuşlardı.

Bugün ise kamera kayıtlarıyla sabit, yüz binlerce insanın gözü önünde gerçekleştirdikleri kanlı kalkışmayı; yeni yetme, meşhur olma ve para kazanma heveslisi, belki de kripto FETÖ’cü sözde gazeteci/gazetecileri kullanarak bize yöneltme, aleyhimize algı yaratma hayali kuruyorlar. Göle maya çalalım, tutmazsa bahtımıza misali…

Bakın aşağılık, insanlık düşmanı Fetullahçı çetenin ağızı salyalı sırtlanları. Biz her şeyimizle ortadayız. Dün iftiralarınızı yerle bir ettik. Bizleri tıktığınız cezaevlerinin duvarlarını yıktı ahlarımız. Büyüklerimizin, eşlerimizin, çocuklarımızın, sevenlerimizin ahını aldınız. Usanmadınız, uslanmadınız! Hiçbir değer yargısı ve ahlak tanımayan, vicdan taşımayan, emperyalizmin kapatması sümüklü bir vaize ipoteklediğiniz aklınızla hala bize alçakça iftiralarınıza devam ediyorsunuz ya!

Anlaşılıyor ki düzelme şansınız olmayacak. Beyniniz hasarlı çünkü. Siz bilirsiniz! Üzerimize bu sözde bağımsız gazetecileri salarak, onların yaratmaya çalıştığı algılarla bir yere varamazsınız. Siz ya da ağababalarınız gelsin!

O KADAR MASUM DEĞİL

Hani o en güçlü olduğunuz zamanlarda yazdığım bir kitap vardı ya, Ağacın Kurdu isimli. Yıllarca sızdığınız yerlerde üzerinize fener tuttuğum kitaptan bahsediyorum. 30 Aralık 2015 tarihinde o kitabı bitirirken; “Dedelerim de ben de bedel ödedik bu ülke için. Kim ki dedemin emanetine göz dikmiş, o zaman ilan ediyorum: Savaşa hazırım!” demiştim. O ifademi tekrarlıyorum.

Şimdi hadi havlayın bakalım saklandığınız karanlık köşelerinizden… Ama sağa sola salyalarınızı bulaştırmayın!

Hoşt ulan topunuza!

Son söz olarak Nihat genç ile ilgili;

Bu kucuğaz (Karadeniz’de daha çok küçük kızlara hitap şeklidir. Gerçi burada bahsettiğimiz kucuğaz oradakiler kadar masum değil), Genç’in dünkü yazısını benim yazdırdığımı iddia edecek kadar Nihat Genç’i tanımamış. Bunu da, benim Facebook’da yarın bomba yazı geliyor dememe dayandırmış. Kastedilen “bomba yazı” Nihat Genç’in yazısı değil benim yazımdı. Yukarı satırlarda bahsettiğim, ağırlıklı sözde generali konu eden o yazıyı hazırlamıştım ama gelişmeler bu yazıya zorladı. Eh birkaç gün sonra da onu göndeririz artık!

Nihat Genç mi, şu kadarını ifade edeyim; o, bırakın Mustafa Önsel’in, Ahmet’in, Mehmet’in yönlendirmesiyle yazı yazmayı, çok sevdiği Atatürk mezardan kalksa “şöyle bir yazı yaz evlat” dese yazmaz. O, birilerinin tetikçiliğini yaparak dolarcıklarla yaşamaz. O, yüreğiyle yaşar, yüreğiyle düşünür.

Onun için sen de ikile kucuğaz. Keşke Nihat Genç seni muhatap almasaydı. Dolar (?) kazanımını arttıracak…

Mustafa Önsel

Odatv.com