Cumhurbaşkanı , 20 Kasım 2016'da Özbekistan seyahati dönüşünde, uçakta gazetecilere "Türkiye Şanghay Beşlisi içinde neden yer almasın? Bu Türkiye'nin, çok rahat hareket etmesini sağlar" şeklinde bir açıklama yapmıştı. Kısa sürede yankı bulan bu açıklamaya Rusya Federasyon Konseyi'nin Savunma Koesi üyesi "Erdoğan için mantıklı bir adım olurdu" demiş; Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Gıng Şuang ise, "Türkiye'nin arzusuna büyük önem veriyoruz" açıklamasını yapmıştı.

'nın bilgisayarından bu sürece dair bir mektup çıktı. Mektubun kime hitaben yazıldığına dair detay yok. Ancak Altaylı mektubuna '' dönemininin en ünlü  ajanları  ve Duane Clarrige'i referans göstererek TürkRusÇin yakınlaşmasının ABD ve Avrupa için sakıncalarını dile getiriyor.

"ERDOĞAN YAKIN TAKİBİMDE...'
"Kendi istihbarat kaynaklarım vasıtasıyla yakın takibimde olan Erdoğan'ın …" ifadesiyle başlayan mektup şöyle devam ediyor:

"Erdoğan'ın hem şahsiyetini hem de niyetlerini ve amaçlarını çok iyi bildiğimden dolayı bu açıklama beni pek şaşırtmadı. Ancak şu iki noktanın çok iyi anlaşılması gerektiğinin altını çizmek istiyorum: Erdoğan, bu basın açıklamasını, Şangay İşbirliği Örgütü'nün (ŞİÖ) üyelik sürecinde veto hakkı olan bir ülke olan Özbekistan'dan dönüşünde yaptı. Erdoğan'ın açıklamaları, uluslararası ilişkileri "müşterinin" dikkatini çekme esasına dayandıran bir şark kurnazlığından çok daha fazlasını ifade ediyordu. Erdoğan, Şangay kararını çok önceden almış ve gerekli temasları kurmuştu. Bu açıklamayla da aslında Türk halkına Şangay kampanyasını pazarlamış oldu. Konuya iyi niyet ve saflıkla yaklaşan kimileri, Erdoğan'ın bu isteğinin asla yerine gelmeyeceğini düşünebilir. Ne var ki Türkiye'nin neredeyse 200 senedir kendine Batı'dan başka bir yaşam alanı benimsememiş olduğunu, ulusal bağımsızlık savaşında dahi İngiliz ya da Amerikan mandasını bağımsızlığının teminatı olarak gördüğünü, yakın zamana kadar ABD'nin kayıtsız şartsız müttefiki ve dostu olduğunu düşününce, Türk toplumunun tek taraflı ve dev bir propaganda aracı vasıtasıyla Şangay ittifakına yönlendirilmesinin bile Batı için telafisi olanaksız bir kayıp olduğu kanaatindeyim. Yaşamımın 50 yılını insanlık tarihinin en büyük hapishanelerinin kurucularından olan insafsız Rus emperyalizmine karşı mücadeleyle geçirmiş bir kişi olarak, saygıdeğer büyüklerim Ruzi Nazar ve Duane Clarridge'e (ruhları şad olsun) karşı taşıdığım ahlaki sorumluluğun bilinciyle biricik dostlarımı mevcut durumun ihtiva ettiği büyük tehlikeler konusunda uyarmayı borç bilirim."

Altaylı'nın mektubunda 'Saygıdeğer Büyüklerim' diyerek andığı isimlerden Ruzi Nazar, 1959 ile 1970 arasında Türkiye'de CIA'nın üst düzey yöneticisi olarak görev yaptı. Diğer isim  ise 1968 itibariyle CIA için Türkiye'de çalışmaya başladı ve daha sonra Nazar'ın yerine geçti. İstihbarat dünyasında 'Karanlıklar Prensi' olarak bilinen Clarridge, CIA adına Hindistan'dan Nikaragua'ya kadar birçok yerde faaliyet yürüttü. CIA tarihindeki en etkili ajanlardan biri olarak da kabul ediliyor.

.