ZEYNEP SES

Büyük kentlerin merkezlerinde planlanan, üniversite amfilerinde tartışılan, arkasına HDP'nin "özgürlük vaadini", diline ithal çeşitli alt tanımları alıp sokağa "hak arama" adına çıkan gruplar, bu yıl içinde kadın sorunları olmayan bir eylem çizgisinde hareket edince hem sosyal medyada, hem bizzat yürüyüş için toplanılan alanda büyük tartışmalar gündeme geldi.

Tartışmalarındaki önemli vurgular şöyle:

“1857'den bu yana bu günü ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olarak bilirdik  emeğe adanmış bir anma gününden çıktı ne yazık ki!”

“Siyasilere malzeme oldu, hediye alınıp verilen salonlarda bugün bizim günümüz diye eğlenilen bir tarih 8 Mart!”

Batı’dan, dalga dalga gelen feminizm akımının bilinen dokuz alt kolu vardı ve her yıl bu kollara yenisi ekleniyordu. Örneğin: "Feminist Pedagoji", "Eşitlikçi Feminizm" gibi...

Şimdi,  alfabenin tüm harfleriyle başlayan, önüne "feminizm" gelince bir mücadele ve hatta artık kavga konusu olan, "KADIN +" diye başlayan ve devam eden yaklaşım, bu yıl kendi içinde KADIN duvarına toslamış görünüyor.

ABD'li Filozof (politikacı) Judith Butler'in Cinsiyetsizlik Teorisi üzerine kurulu 3. Dalga tartışmalarının konusu, "CİS Kadın" söylemi (trans olmayan kadın), atanmış cinsiyet ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği tartışmalara yansıdı.

ERKEĞİN YASAKLANDIĞI EYLEMLER İÇERİYİ KARIŞTIRDI

“Yürüyüş ve eylemlere neden erkekleri katamıyoruz?” sorusunun sorulduğu ve fiyaskohüsran gibi sözcüklerin dillendirildiği Twitter sohbet odalarından, karşılıklı yapılan basın açıklamalarından bunu saptıyoruz.

İçinde Anadolu kadınının sorunları, işçiemekçi kadının emek mücadelesi, kız çocuklarının eğitim önceliği, psikolojik ve ekonomik şiddetin kadının hayatına yansıması, Medeni Kanunumuz ile kazandığımız hakların tanıtımı, feodal yapıların kadına dayattığı yazısız kuralların aldığı "ya benimsin ya toprağın" algısının değişmesi için hiçbir sözün bulunmadığı, kadın kimliğinin aşağılandığı, kadın mutsuzluğunun erkek mutsuzluğu olduğu bilincinin yok sayıldığı anlayışın, kendi içinde kaçınılmaz olarak yaşadığı ayrışma ve gelip dayandığı çıkışsızlık, kendisini feminist olarak tanımlayan önemli kesim için giderek ürkütücü olmaya başlamış durumda.

Kadının haklar mücadelesinin, savrulduğu cinsiyetçilikten çok cinsiyetsizleşme bunalımından çekip çıkarılması, bilimselsınıfsaldevrimci olan ve nefret söylemlerinden arınarak ulusunu, devletini sahiplenen sorumlu bir kadın hareketine evrilmesinin zamanı gelmiş olmalıdır.

Aydınlık