SORU 1

ABD/NATO ve Patriot lobilerinin faaliyetlerinin özellikle S400 teslimatı yaklaştıkça arttığı gözlemlenmektedir. Kamuoyumuzun bilgilendirilmesine yönelik S400’ün önemine ve F35 konusuna ilave bilgiler verir misiniz?

Gazete ve dergilerdeki yazılarımda, televizyon programlarımda, röportajlarımda dikkat ederseniz F35 uçağının salt teknik özellikleri konusuna mümkün olduğu kadar değinmiyorum veya başka uçaklarla mukayese etmiyorum. F35’lerin ABD’nin lideri olduğu “Küresel Sermayenin, Küresel Silah Gücü” veya “ABD’nin Saadet Zinciri” olduğunu vurgulayarak daha çok F35 uçağının lojistik yönetim sisteminin Türkiye üzerinde yaratacağı ABD’ye bağımlılıklar konusunda bilgi vermeye çalışıyorum. Milli Muharip Uçağımızın (MMU/TFX) üretilmesine öncelik verilmesini destekliyorum.

TürkiyeABD arasındaki ilişkiler, F35 projesine dahil olduğumuz 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında farklı, özellikle 2004’den sonra kesinlikle çok daha farklıdır. ABD’nin Rusya ve Çin ile hakimiyet mücadelesi, Ortadoğu’daki vahşi politikaları Türkiye ve ABD’yi karşı karşıya getirmiştir. ABD’nin Rusya’dan S400 alırsanız F35 programından çıkartır ve yaptırım uygularım tehdit ve şantajı Türkiye tarafından kabul edilemeyeceğini, meselenin sadece bir uçak veya hava savunma sistemi almak değil “egemenlik mücadelesi” olduğunu anlatmaya çalışıyorum.

Ağzıyla kuş tutsa bile Türkiye’nin; mevcut jeostratejik konumu, jeopolitik ortamı, Rusya ve İran ile ticareti önümüzdeki yıllarda da devam edeceğine göre S400’leri almayıp, F35 alsa bile başka bahaneler öne sürülerek ABD’nin siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımları ile geçmişte olduğu gibi önümüzdeki dönemde de karşı karşıya kalacağı değerlendirmesini, son 60 yıl içerisindeki 23 adet önemli krizi hatırlatarak yapmıştım.

ABD eğer işine gelmiyorsa Rusya, İran hatta CAATSA kapsamında olmasa bile başka mevcut yasalar veya yeni yasalar çıkartarak Çin dahil bu ülkelerle Türkiye’nin üstüne basa basa vurgulamaya devam ediyorum “Milattan Önce (M.Ö.)” imzalanmış anlaşmaları da olsa siyasi, ekonomik ve askeri ilişkilerinin geliştirilmesini istemeyecek, belli bir seviyede tutmaya çalışacaktır. ABD’nin yaptırımları uygulaması sırasında tek başına hareket etmeyeceğini, NATO ülkelerinin büyük bir bölümünün yanısıra Körfez Ülkelerinin de destek vereceğini, ABD’nin yaptrımlarına Türkiye’nin tek başına karşı koymasını beklemenin yanlış olacağını Türkiye’nin; Rusya, İran, Çin ve diğer komşu ülkelerle işbirliği yapmasının hayati önem taşıdığını vurgulamıştım.

Biz o zaman Türkiye’nin S400’ler için neden ısrarcı olduğunu bir kez daha ifade edelim, öğrenelim, etrafımızla paylaşalım. ABD ve bazı Batı ülkeleri, PKK/KCK, PYD/YPG ve FETÖ/PDY ile mücadelede Türkiye’ye karşı ikiyüzlü bir politika uygulamakta ve terör örgütlerini destekleyerek ülke güvenliğimizi yıllardır tehdit etmektedirler.

ABD’nin çeşitli bahanelerle yüksek teknoloji ürünü silahları, son yıllarda ise daha düşük kapasiteli silahları, bırakın Patriot satmayı tabanca bile satmaktan vazgeçmesi üzerine Türkiye farklı kaynaklara ve işbirliği yapacağı ülkelere yönelmiştir. Türkiye elbette PKK/KCK ve PYD/YPG’ye 'kara gücüm' diyen, 21 Mart 1999’dan beri FETÖ elebaşına ev sahipliği yapan, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olan ülke ve ülkelere karşı bazı yaptırımlar uygulayacaktır. Bunlardan en önemlisi, egemen bir ülke olarak siyasi karar gerektiren Rusya’dan S400 alımı örnek olarak gösterilebilir.

ABD, 2019 yılı dahil üretilen 500 adet F35’i, 2046 yılı sonunda tüm dünyada toplam 3 bin 359’a çıkartmayı planlamaktadır. Bu rakamın F35 satın alacak ülkelere göre artacağı yaklaşık 4 bin4 bin 500 olacağı değerlendirilmektedir.

Reklamdan sonra devam ediyor 

HEM TAKİP HEM SÖMÜRÜ

ABD, F35 projesini “ABD için hayati önemi haizdir” olarak tanımlamaktadır. ABD, F35 projesi ile hem uçağa sahip ülkeleri daha yakından kontrol edecek, hem de açıkca sömürecektir. Örneğin, Türk Hava Kuvvetleri olarak halihazır durumda ABD’ye yüzde 9095 bağımlılık oranı, yüzde 100 olacaktır. Bu tespit şaka veya korkutma amaçlı değildir. Ülkeyi yönetenler ile özellikle “ne yapalım daha önce ülkeyi yönetenler zaten paçayı kaptırmış, şimdi zincirlerden nasıl kurtulacağız” demeden özellikle Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı içerisinde halen görev yapanlara önemli sorumluluklar düşmekte olup, bu tespitleri ciddiye almalarını öneriyorum.

NORVEÇ VE İTALYA YAZILIM GELİŞTİRİYOR

F35 uçaklarının lojistik sistemi Türkiye'nin kontrolünde olmayacaktır. Bunlardan birincisi; Otonom Lojistik Bilgi Sistemi (Autonomic Logistics Information SystemALIS). İkincisi; Performansa Dayalı Lojistik (Performance Based LogisticsPBL)’tir. 2017 yılından itibaren Norveç ve İtalya’nın, ABD/Florida'daki Eglin Hava Kuvvetleri Üssü'nde bir yazılım laboratuvarı kurarak ülkelerinin hassas ve çok gizli bilgilerine ABD’nin ALIS ile ulaşabilmesini engelleyebilmek ve filtreleme yapabilmek amacıyla şimdilik yaklaşık 25 milyon dolar harcayarak donanım ve yazılım geliştirilmesi hususunda, çalışma yaptıkları bilinmektedir. Türkiye’nin S400 ve F35 tartışmaları arasında böyle bir çalışma yaptığı bilinmemektedir. Hemen belirteyim ne yaparsanız yapın, bu kuyudan çıkma şansınız çok düşüktür.

Akla hemen şu soru geliyor F35 kullanıcısı ülkeler bu ortaklığa girerken daha önce ALIS’e ilişkin riskleri bilmiyorlar mıydı? Hemen cevap verelim çok büyük olasılıkla bilmiyorlardı ve ABD’ye güvenmenin bedelini ödeyecekler zaten ödemeye de başladılar. ABD ve Batı ile bir savunma projesine dahil olurken özellikle gözünüzün içine baka baka yalan söylenebileceğini aklımızdan çıkarmayalım. Ayrıca, hangi ülke ile proje yürütmeyi düşünürseniz düşünün projenin ilk sayfasına değil, bütününe bakmanın bunun için ise liyakat ve milli bakış açısına ihtiyaç olduğunu kendi tecrübelerimden çok rahatlıkla söyleyebilirim.

25 Nisan 2019 tarihinde ABD Hükümet Sorumluluklar Ofisi (United States Government Accountability OfficeGAO), Kongre’ye F35 projesi hakkında 81 sayfalık bir rapor sunmuştur. Bu rapor ağırlıklı olarak aksaklıklarını eleştirdiğimiz F35’lerin “Küresel Sermayenin, Küresel Silah Gücüdür” veya “ABD’nin Saadet Zinciridir” dediğimiz tedarik sistemine aittir. Aydınlık gazetesi okurları için Türkçe'sini hazırladığımız raporunda özetle GAO, ABD Savunma Bakanlığı’nın F35’ler için önemli tedarik zinciri zorluklarını ele alması gerektiğini vurgulamıştır.

GEREKTİĞİ KADAR UÇAMIYOR

Mayıs 2018Kasım 2018 tarihleri arasını kapsayan raporunda GAO; F35 uçaklarının performansının harekat ihtiyaçlarının gerisinde kaldığını, F35’lerin çok fazla görevi gerçekleştiremediği veya gerektiği kadar uçamadığı tespitini yapmış, F35’lerin mevcut tüm görevleri yapma kapasitesi hedefinin minimum %60 olmasına rağmen ancak yüzde 27’sini gerçekleştirdiği, yine emniyetle tek görevi yapma kapasitesinin minimum yüzde 75 olmasına rağmen yüzde 52’sini gerçekleştirdiği, arzu edilenden daha düşük olan bu uçak performansının büyük ölçüde F35 yedek parça kıtlığı ve dünyadaki parçaları yönetme ve taşımadaki zorluklardan kaynaklandığı ifade edilmiştir. Görüldüğü gibi Türkiye’nin bağımsızlığına önemli bir engel teşkil edecek F35 ve onun lojistik yönetim sistemi, ne yaparsanız yapın ayağınızdaki pranga olmaya devam edecektir.

SORU 2

ABD, Türkiye’nin S400 tedarik etmesi halinde F35’lerin teknik sırlarının Ruslar tarafından ele geçirileceğini iddia etmektedir. Siz ise F35’lerin çalınmayan sırrının kalmadığını ifade etmiştiniz. Bu konuya ilişkin ilave örnekler verebilir misiniz?

ABD, Türkiye’nin S400 tedarik etmesi halinde F35’lerin teknik sırlarının Ruslar tarafından ele geçirileceğini en önemli gerekçe olarak öne sürmektedir. Aslında S400 satın alıp ülkemize yerleştirilmesine gerek kalmadan F35’lerin sırlarının çok daha önceden ortalığa saçıldığı tüm dünya tarafından yaklaşık 11 yıldır bilinmektedir. Ayrıca, 2017 yılında ABD Başkanı Donald Trump F35 uçaklarının sırlarının çalındığını en üst düzeyde itiraf etmiştir. Yine Rus yetkililer yaptıkları açıklamalarda ABD’nin hatalarına düşmeden beşinci nesil uçaklarını geliştirdiklerini açıklamışlardır. Aynı şekilde Rusya ve Çin’in beşinci nesil uçaklarında kısa zamanda yaptığı iyileştirmelerin uzun araştırmageliştirme (ArGe) çalışmaları sonucunda yapılmadığı çok net belli olmaktadır.

Reklamdan sonra devam ediyor 

SNOWDEN İFŞA ETMİŞTİ

2013 yılında ABD The Washington Post Gazetesinde yer alan bir makalede, F35’lerin milyarlarca dolar değerindeki 25 yıllık araştırmageliştirmesine (ArGe) ilişkin bilgilerin, Çin siber saldırı uzmanları tarafından 2007 yılında ele geçirildiği haberi yer almıştır. 2013 yılında ABD’nin gizli çalışmalarına ilişkin bilgileri ifşa eden halen Rusya’da yaşayan Ulusal Güvenlik Kurumu (National Security AgencyNSA) eski çalışanı Edward Joseph Snowden, 2015 yılında Alman Der Spiegel gazetesinde yayımlanan röportajında, sadece F35 bilgilerinin değil ABD’nin en önemli silah projelerine ait bilgilerin Çin siber saldırı uzmanları tarafından ele geçirildiğini doğrulamıştır.

KÜTÜPHANENİN BEŞ KATI VERİ

ABD’nin başkenti Washington DC'de bulunan Kongre Kütüphanesi dünyanın en büyük kütüphanesi olup, 16 milyondan fazla kitap ve 120 milyondan fazla başka ürün ve koleksiyona sahiptir. Kongre Kütüphanesi’ndeki raflarının uzunluğunun yaklaşık 810 kilometre, mevcut dokümanların ortalama bir standartta digital ortama aktarılması halinde yaklaşık 10 terabayt olduğu hesaplanmaktadır. Şimdi sıkı durun Çin siber saldırı uzmanları tarafından ABD ve diğer ortak ülkelerden ele geçirilen özetle; F35, B2, F22, nükleer denizaltı, önemli silah projeleri ve askeri personel kayıtları hakkındaki bilgilerin de bulunduğu dosyanın büyüklüğünün yaklaşık 50 terabayt, başka bir deyişle Kongre Kütüphanesi’nin beş katı büyüklüğünde olduğu ifade edilmektedir.

ABD’nin askeri sırlarının çalınmasına ilişkin iddialar hiç gündemden düşmemiştir. Bazı şüpheliler FBI tarafından casuslukla suçlanarak tutuklanmış ve ceza almışlardır. Son 15 yıl içersinde bilgisayar korsanlarının başta F35’ler olmak üzere ABD’nin önemli askeri sırlarını ele geçirmelerine rağmen, şimdi ABD’nin S400’ler F35’lerin sırlarını çalacakmış büyük istihbarat elde edeceklermiş açıklamaları yapması ciddi değere sahip değildir. Ayrıca, F35’lerin başta Otonom Lojistik Bilgi Sistemi (Autonomic Logistics Information SystemALIS) ve diğer önemli sistemlerinin bilgisayar korsanlarının teknik imkanları ve yöntemlerinin hergün geliştiği dikkate alındığında siber saldırılara açık olduğu ve bu açıklarının henüz giderilemediği bağımsız kuruluşlarca belirtilmektedir.

SORU 3

ABD/NATO ve Patriot lobilerinin S400 karşıtı faaliyetlerinden bahsettiniz biraz daha konuyu açar mısınız?

Öncelikle bu soruya cevap verirken tamamen şahsi görüşlerimi ve tespitlerimi ifade etmek istediğimi vurgulamak istiyorum. Şahıs ve kurumları hedef göstermek veya suçlamak amacım olmadığı gibi şahısların vatanseverliliklerini sorgulamak ise haddim değildir.

Kamuoyu tarafından yakından takip edilen ABD/NATO ve Patriot lobisi olarak değerlendirebileceğimiz kişi ve kurumları çeşitli gruplara ayırabiliriz. En önemli lobi hangisidir diye sorarsanız? Halen kamuda görevli olup, ABD/NATO karşıtı görünüp aslında bir yandan ABD/NATO’ya göz kırpan makam ve mevkileri açısından en fazla dikkat edilmesi gereken lobi bunlardır diye cevap verebilirim. Bu arada ABD’nin bölgesel politikaları etkisiyle Türkiye’de ABD karşıtlığı oranı yüzde 95 civarındadır. Artık hiçbir şey eskisi gibi açık bir şekilde savunulacak şekilde değildir.

Nedense ABD/NATO ve Patriot lobisi, kağıt üzerindeki amaçlarına ve görevlerine göre genel olarak NATO’yu çok masumane göstermeyi tercih etmekte, ABD/NATO’nun teröre verdikleri destek ile Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendiren konulara açıktan değinmekten kaçınarak kusura bakmasınlar ama kaçak güreşmektedirler.

SAVUNMA SANAYİSİNİN ENGELİ ABD VE NATO

Reklamdan sonra devam ediyor 

Türkiye, yaklaşık 70 yıldır silah sanayisinde dışa bağımlılığı azaltmak için gayret göstermektedir. Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası ABD/NATO tarafından uygulanan silah ambargosu nedeniyle savunma ihtiyaçlarında yerlilik oranını ve farklı ülkelerle işbirliği yapma faaliyetlerini artırmıştır. ABD/NATO en son S400 örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin savunma sanayisinin gelişmesi ve ihtiyaçlarının karşılanmasındaki en büyük engel olarak her zaman karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’nin milli menfaatleri ve politikaları ile ABD/NATO politikaları her zaman uyumlu olmamıştır. Türkiye, Soğuk Savaş döneminde SSCB’ye karşı NATO üye ülkeleri içerisindeki ikinci büyük ordusu ile önemli görevler üstlenmiş ve fedakarlıklarda bulunmuştur. Türkiye, NATO şemsiyesi adı altında nükleer silahlara evsahipliği yapmış, halen İncirlik’te bulunan tahrip gücü artırılmış uçaklardan atılabilen 50 adet ABD nükleer bombasına evsahipliği yapmakta ve açıkça “nükleer hedef” olmaktadır.

ABD/NATO, Türk Silahlı Kuvvetleri diğer bir deyişle NATO’nun ikinci büyük ordusu Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas davalarla zayıflatılırken sesini çıkartmamış, 15 Temmuz 2016 ABDCIA destekli darbe girişimi nedeniyle tutuklanan FETÖ/PDY üyeleri için “en yakın çalışma müttefiklerini kaybettiklerini” söylemişlerdir.

Günümüzde başta ABD olmak üzere tüm NATO üyeleri, gerektiğinde başka başka isimler altında birliktelikler kurarak koalisyonlar yaratarak “NATO teşkilatının adını kullanmadan, NATO sayesinde elde ettikleri imkanları milli imkanlar gibi kullanarak faaliyetler operasyonlar” yürütmektedirler. Dolayısıyla NATO, eşit oy veya veto hakkını kullanmanızın ve NATO üyesi olmanın sağladığı haklardan yoksun bırakan durumlar yaratmaktadır.

KOALİSYONUN PKK'YA DESTEĞİ

Yakın zamanda yaşadığımız bir örnekle devam edelim. NATO’ya üye 29 ülke Türkiye hariç 28 NATO üyesi IŞİD’le mücadele adı altında ABD’nin liderliğindeki koalisyon içerisinde PKK/PYD/YPG’ye çeşitli zamanlarda Suriye’de destek vermiştir, vermeye de devam etmektedir. NATO ortada yok ama 28 NATO üyesi ile toplamda yaklaşık 80 ülke ABD liderliğindeki koalisyon içerisinde Suriye savaşına dahil olmuş, PKK/PYD/YPG’ye yol açmış, açmaktadır.

Türkiye’nin komşularıyla ilkişkilerini bozmak için çalışan ABD/NATO ikiyüzlü politikaları ile insanlık suçu işlemekte ve IŞİD’le mücadele altında PKK/PYD/YPG terör örgütüne yardım etmekte Türkiye’nin güvenliğini ve bütünlüğünü açıkça tehdit etmektedir. Görüldüğü gibi NATO organizasyonu dışında hareket ediyormuş gibi gözüken ABD ve NATO üyeleri adeta gözünüzün içine baka baka Türkiye ile alay etmektedir.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bir numarası FETÖ/PDY lideri 21 Mart 1999 tarihinden itibaren ABD’nde yaşamaktadır. Bir çok FETÖ/PDY üyesi özellikle ABD/NATO üyesi ülkelerden sığınma ve siyasi destek almış, almaya da devam etmektedir.

NATO üyesi ülkelerin yine büyük bir çoğunluğu ve ABD, PKK/PYD/YPG’yi yanına alarak eğitmiş, tonlarca karadan ve havadan silah yardımı yapmış, hava gücü ile desteklemiş ve desteklemeye devam etmektedir. NATO’yu kullanan ABD, Suriye’de kurduğu üslerle Ortadoğu’da kalıcı olmaya ve hakimiyet alanını genişletmeye çalışmaktadır. ABD/NATO artık Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve sonrasında İran ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef almıştır. Nasıl bakarsanız bakın benim açımdan terör destekçisi potansiyel bir tehdit unsurudur.

LOBİCİLERE CEVAP

Sonuç olarak; Lobiler adı üzerinde bir amaca uygun şekilde menfaat sağlamak veya bir politikanın gerçekleştirilmesi için karar vericileri baskı altına almaya yönelik faaliyet göstereceklerdir. Ama bunu yaparken aklımızla alay edip kelime oyunları ve süslü cümlelerle örtülü ABD/NATO bayraktarlığını yapmalarını, onların tehdit ve şantajlarını görmemezlikten gelmelerini kabul etmek mümkün değildir. O zaman Rusya’dan S400 alırsanız F35 projesinden çıkartır bir de üstelik yaptırım uygularız/uygulanır diyen ve ültimatom veren ABD/NATO ve onun lobicilerine benim de kısa ve net bir cevabım olacak, “Türkiye ABD’nin eyaleti değildir”.


Aydınlık