ÖZGÜR UYANIK

Pazar günü öğle sıralarında, Bolivya Genelkurmay Başkanı yanında kuvvet komutanlarıyla beraber yaptığı kısa açıklamayla devlet başkanı Evo Morales’in istifasını istedi. Aynı dakikalarda La Paz’daki başkanlık sarayını terk eden Morales ve yardımcısı Alvaro Garcia Linera, Cochabamba kentine gitmek üzere uçağa biniyorlardı. “Santa Cruz Sivil Komitesi” şefi Fernando Camacho başkanlık sarayına girerek yerdeki Bolivya ulusal bayrağı üzerine bir İncil koyarak açtı. Yıllardır beklediği şey gerçekleşmişti. Beş asırdır Bolivya’ya gelmiş ilk yerli başkan iktidarı bırakmak zorunda kalmıştı. Santa Cruz oligarşisinin temsilcisi, ikinci dünya savaşında Bolivya’ya kaçmış Hırvat kökenli bir Nazi ailesinin üyesi olan Camacho babalarının mirasına layık olduğunu kanıtlamıştı.

20 Ekim'de yapılan genel seçimleri 2006’dan bu yana ülkeyi yöneten Evo Morales ve partisi Sosyalizme Doğru Hareket “MAS” kazanmıştı. Alınan sonucu muhalefetin kabul etmeyeceği ise önceden belliydi. Venezuela’da olduğu gibi Bolivya’da da ABD’ci muhalefet seçim sonuçlarını tanımayı daima reddediyordu. Ancak bu defa ellerini güçlendiren tez zaferi ilan etmek için gerekli olan %10’luk farkın olup olmadığı üzerineydi. Bolivya’daki seçim sistemine göre öndeki aday %4050 arasında oy alıyorsa kendinden sonra gelene yüzde on fark atmalıdır. 20 Ekim gecesi bu fark %9 dolayındaydı. Bolivya dünyanın en zorlu coğrafyalarından birine sahip. Yarısı Amazonun kollarıyla kaplanmış. Geri kalanı dört bin metre ve üzerindeki yerleşimlerden oluşuyor. Buralardan ancak ertesi günü gelen sonuçlar durumu Morales lehine değiştirdi ve aradaki fark %10’u aştı. Oysa önceki seçimlerde Morales’e destek tartışmasızdı. Morales 2005’te %54, 2008’de %67, 2009’da %64, 2014’te %62 oyla seçimleri kazanmıştı.

POLİS GÖZ YUMDU

Seçim akşamı başlayan sağcı terör dalgası hızla ülkeyi sarmıştı. Sınır kapıları ve ana ulaşım yolları kesilmiş, Morales’in partisinin üyelerine saldırılar başlamıştı. Belediye başkanları kaçırılıp linç ediliyor, Morales’e destek veren kadınlara bile vahşice saldırılıyordu. Bolivya’daki en önemli güç olan polis başından itibaren olaylara müdahale etmedi. Polis Santa Cruz ve Cochabamba’dan sonra başkentte de açıkça muhalefetin tarafına geçti. Sağcı çeteler MAS milletvekillerinin ailelerini kaçırıp evlerini yakmaya başladılar. Morales’in kardeşleri ve ailesi de saldırılardan payını aldı. Meclis başkanı Victor Borda’nın kaçırılması hükümet üyelerinin hiçbir korumaya sahip olmadığını gösterdi.u saldırılar ve tehditler sebebiyle Morales’in partisi MAS’ın Potosi Belediye Başkanı William Cervantes, Vali’si Juan Carlos Cejas, Sucre Belediye Başkanı Iván Arciénega ve Potosi Senatörü Orlando Careaga istifa etmek zorunda kaldılar. İktidar partisi karşılaştığı şiddete dayanamayıp çözülmüştü.

Ana akım medya sağcıların elindeydi. Devlet televizyonu ise işgal edildi. Köylü sendikası radyosu tahrip edildi ve müdürü Jose Aramayo bir ağaca bağlanarak teşhir edildi.

EN İSTİKRARLI DÖNEMİYDİ

Morales ve partisi MAS yönetiminde Bolivya beş asırlık tarihinin en istikrarlı dönemini geçirmekteydi. Ekonomi yönetimi benzersizdi. Son on üç yıldır Bolivya ekonomisi hiç durmaksızın büyüdü. IMF ve Dünya Bankası verilerine göre 2010’dan bu güne Bolivya ekonomisi %127,6 büyüdü. Morales iktidara geldiğinde %60,6 olan yoksulluk oranı %30,4’e düştü. Nüfusun %13’ü okuma yazma bilmiyorken bu oran %2’ye indi. İşsizlik %4’e düşürüldü. Ancak oligarşinin gücü de ekonomik gelişmeyle beraber artmaya devam etti. Santa Cruz merkezli olan oligarşik elit ekonominin üçte birine egemen oldu. Morales’in en büyük hatası bu çıkar çarkını bozmamasıydı.

Güney Amerika’nın en istikrarlı ülkesinde artık her şey muğlak. Kesin olan şey şu ki ABD’ci cephe Morales’in düşüşüyle çok önemli bir mevzi kazandı. Ekvador ve Şili’de neoliberalizme karşı halk ayaklanmalarıyla kıtanın sarsıldığı bir dönemde yaşanan bu zafer stratejik önemde. Milli kuvvetler Arjantin’de yeniden iktidara gelirken komşusu Bolivya’nın kaybedilmesi ise büyük bir darbe.