ABD'nin Kürt devleti planı ve Çekiç Güç hamlesine açıktan tavır alan Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis, tam 27 yıl önce uçağının düşmesiyle şehit oldu. Olayın kaza değil suikast olduğu, Bitlis yakın silah arkadaşlarınca dillendirildi.

Malatya’da 1933’te dünyaya gelen Eşref Bitlis, 1952’de Kara Harp Okulundan teğmen rütbesiyle mezun oldu. 1966’da Kara Harp Akademisini tamamladıktan sonra Almanya’ya dil eğitimine giden Bitlis, 1969’da Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirdi.

Kara Harp Akademisinde başöğretmen olarak da görev yapan Bitlis, 1978’de tuğgeneral oldu ve Bolu Komando Tugay Komutanlığına getirildi, 1982’de de tümgeneral ve Kıbrıs 28. Tümen Komutanı oldu. 1986’da korgeneral rütbesi alan Bitlis, 1988’de Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığına getirildi.

Bitlis, 1990’da orgeneral rütbesi aldı ve Jandarma Genel Komutanlığına atandı.

ÇEKİÇ GÜÇ’E KARŞI

Çekiç Güç Kuvvetlerinin Türkiye’den ayrılması gerektiğini, ABD’nin Irak’ın kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı Kürt devletinin Türkiye’nin zararına olduğunu söyleyen Bitlis’in uçağı, 17 Şubat 1993’te Ankara Güvercinlik’teki askeri üsten Diyarbakır’a gitmek üzere havalandıktan kısa bir süre sonra Yenimahalle Posta İşletme Merkezi bahçesine düştü.

Kazada Bitlis ile Binbaşı Yaşar Erian, Yüzbaşı Tuğrul Sezginler, askeri personel Fahir Işık, Emin Öner, Posta İşletme Merkezi güvenlik görevlisi Ruhi Salay şehit oldu.

Org. Eşref Bitlis o gün uçağıyla Diyarbakır’a gidiyordu.

Olay yerine gelen zamanın Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Başbakan Süleyman Demirel gazetecilerin ‘Sabotaj mı?’ sorusuna “Öyle berşey yok” karşılığını verdiler. Genelkurmay Başkanlığı tarafından 2 gün sonra yapılan açıklamada ise “Ani buzlanma” dendi.

Ertesi günkü gazetelerin çoğu da ‘Sabotaj değil kaza’ manşetini attılar. Aydınlık gazetesi ise “Kaza değil suikast” manşetiyle çıktı ve Bitlis’in öldürüldüğünü duyurdu. Haberde, Bitlis’in yakınında bulunan bir kurmay subayın “Bitlis öldürüldü. ABDPKK ilişkisini kanıtlamıştı” dediği aktarıldı.

SUİKAST PLANI

Plana göre, yakıt deposuna konulan bir madde, uçak havadayken motora giden yakıt borularını tıkayacak ve uçak yere çakılacaktı. Pilotun son anonslarında ‘motor arızası’ demesi bunu kuvvetlendiriyordu. Uçağa bu maddeyi ise önceden içeriden ‘güvenilir’ birisi koydu.

Suikastın en önemli yalanı ‘uçak kalkıştan sonra buzlandı ve yere çakıldı” şeklindeydi. Bu da ‘kaza’ya gerekçe yapıldı. Bir de raporlarda ‘pilotoj hatası’ deniliyordu. Olayda şehit olan Pilot Yzb. Tuğrul Sezginler’in ailesi, Milli Savunma Bakanlığı’na dava açtı ve olayın kaza olmadığını kanıtlamaya çalıştı. Sezginler sıradan bir pilot değildi. Kullandığı uçaklara göre eğitim almış ve bu konuda da bir hayli deneyimi vardı.

EKSİ 60 DERECEDE UÇAR’

Aile olayın peşini bırakmadı. Avukat Nusret Senem uzun yıllarını bu davaya verdi ve çok önemli kanıtları ortaya koyarak davayı belli bir aşamaya getirdi. Senem, uçağın ABD’deki firmasına iddialara soru olarak gönderdi. Gelen bilgiler, olayın çözülmesinde önemli ipucu oldu: “Uçaklarımız sağlamdır. Eksi 60 derecede bile uçar. Kaldı ki uçağın buzlanmaya karşı sistemi var ve anında devreye girer.”

Esenboğa Meteoroloji Müdürlüğü de bunu destekler mahiyette, o günkü hava soğukluğunun sadece küçük tip uçaklar için sorun olacağını ve büyük tip uçaklarda buzlanma yaratmayacağını açıkladı. Aile olayın peşine düştükçe, yeni bilgilerle olayın esrar perdesi aralanmaya başladı. Her gelen yeni bilgi ‘suikastı’ güçlendirdi. Önemli bir konu da, kazadan sonra motorun ciddi bir incelemeye tabi tutulmamasıydı. Kaza sonrası enkazın süpürgeyle kaldırılması da ayrı bir sorundu. Tıpkı Uğur Mumcu suikastından sonra delillerin süpürülmesi gibi!

BİTLİS NEDEN HEDEF SEÇİLDİ?

Geleceğin Genelkurmay Başkanı olarak görülen Eşref Bitlis, “Kürt meselesi”nde “Bölgesel çözüm” peşindeydi. Buna ‘Bitlis Planı’ deniliyordu. Bitlis, Gladyo’nun Güneydoğu’da uyguladığı şiddet ve göç politikasından da rahatsızdı. Planda şu önemli başlıklar vardı: “Bölge halkı kazanılacak. Irak yönetimi, Barzaniler ve Türkiye ortak hareket edecek. Dış destekli PKK, bölgeden çıkarılacak.”

PKK’nın arkasında ABD ve Batılı güçlerin de olduğunu tespit eden Org. Bitlis, buna ilişkin görüş ve önerilerini zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a da rapor etmişti. (22 Mart 1992 tarihli mektubu gibi…) Özal’ın da bu raporları, ABD’li yetkililere verdiği ve bu bilgilerden rahatsız olan ABD’nin de, CIA üzerinden Türkiye’deki Gladyo unsurlarını kullanarak suikastı planlandıgı ileri sürüldü.

‘TÜRK ORDUSU HİZADAN ÇIKTI’

Bitlis’in ölümüyle ‘bölgesel iş birliği planı’, rafa kaldırıldı. Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı döneminde ise plan 1995 Mart’ında yapılan ‘Güneş Harekâtı’ ile hayata geçirildi.

Irak yönetimi, Barzani ve Türkiye’nin ortak hareketiyle bölgedeki ‘CIA Peşmergeleri’ kovuldu. Irak, Türk sınırına kadar bölgeye hakim oldu. Bu harekât Batı basınında “ABD’nin, Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirildi. ABD’nin Türk ordusuna düşmanlığı da bundan sonra arttı. ABD ve Batı basını sürekli olarak TSK’yı hedef alarak “Türk ordusu hizadan çıktı” yorumları yapmaya başladı.

Bitlis’i sadece ABD hedef yapmadı. Ergenekon kumpasında FETÖ de onun ismini Ergenekon şeması üzerinden iddianameye sokarak hedef aldı.

veryansıntv