Geçen hafta kültür emperyalizmine dikkat çekmiş, TRT 2’nin Oscar törenini canlı yayınlamasını eleştirmiştim. Amerika’dan veya TRT’den değil ama, Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ten tepki geldi.

Anlaşılan, Ertuğrul Bey, Batı ideolojisini savunmayı görev bellemiş, yazımdan cımbızla çektiği üç cümleden sonra şöyle diyor: “Ne diyeceksiniz bu kafaya... Adamın elinden gelse, Spotify’daki bütün Amerikan şarkılarını silin diyecek... Kanal D, ATV, Netflix’te A harfiyle başlayan bir tek film, dizi bırakmayın diyecek... Ve bütün bunları da kafasındaki iptidai bir “Antiemperyalizm” ideali ile yapacak... Allah’ım sen bu ülkeye akıl fikir ver. Bense her medeni ve makul insanın yapacağını yapıp, TRT’ye bu küresel olayı yayınladığı için çok çok teşekkür edeceğim.”

Ha, bir de benim için, “ismini vermeyeceğim, polemik yapmaya bile değmez” diye yazmış. Belli ki kendini çok önemli bir fikir insanı bizleri ise onunla aşık atamayacak çer çöp olarak görüyor. Kibir pek çirkin bir hastalıktır ama, Ertuğrul Bey için bu hastalığın bazı anlaşılır sebepleri olabilir, mazur görüyorum, Allah affetsin diyorum. 

Ben ise kendisini ciddiye almak ve bir cevap yazmak zorundayım. Yanlış anlaşılmasın, bu zorunluluk fikirlerinden ileri gelmiyor. Yazdıkları, kişisel zevkini mutlak gerçekmiş gibi dayatan birinin, bir başka yazara yönelik ince hakaretlerinden ibaret. Okuyucularım bilirler, özel zevklere karışmam, bana yapılan hakaretlere ise neredeyse hiç cevap vermem. Ertuğrul Bey’e cevap verme zorunluluğu bunlardan değil, Türkiye’deki “Batı acentelerini” temsil eden tipik bir örnek olmasından ileri geliyor. 

Emperyalizmin her türü gibi kültür emperyalizmi de bir dış gücün kaba müdahalesinden daha fazlasına, yerli ortaklara, acentelere ihtiyaç duyar. Akademiden basına, sanattan edebiyata kadar her alanda kendine sadık temsilciler yetiştirir. Bunlar, Malcolm X’in ev zencisi dediği tipe benzerler. Günlük vazifelerinin yanında asıl sorumlulukları, tarla zencilerinin olası bir özgürlük talebine karşı efendiyi korumaktır. Bunlar, efendinin düzenini savunmakta efendinin kendisinden bile istekli, isyan edenlere karşı efendiden daha zalim olurlar.  

Ertuğrul Bey’in yazısı da böylesi bir refleksin ürünü gibi duruyor. Emperyalizminin koçbaşı kurumlarından biri olan Hollywood’u eleştirmemiz her nedense onun kanına dokunuyor. Batı’nın sapkın ideolojilerine itirazımız, onun gözünde bizi “medeniyetsiz, akılsız, fikirsiz” yapıyor. Amerikalılara laf söylenmesi Ertuğrul Bey’in gözlerini karartıyor, geçiyor makinesinin başına ateş ettikçe ediyor. Çünkü efendinin medeniyetinden başka bir medeniyet tanımıyor, efendinin uygun gördüklerinin dışında bir şey yemek, efendinin tarzından farklı giyinmek, efendinin estetiğinden başka bir estetik düşünmek, ona günahların en büyüğü gibi geliyor!

Özkök, zahmet edip tamamını okudu mu bilmiyorum ama yazımda iki ayrı kaynaktan bilgiler aktarmıştım, Batılı akademisyenlere ait olan bu kaynakların ikisi de Hollywood’un aslında ABD emperyalizminin bir aparatı olduğunu “bilimsel yöntemlerle” ispat etmektedir. Batılı kaynakları özellikle seçmiştim, Ertuğrul Bey arzu ederse kendisine Doğudan ve Batıdan yüzlerce başka bilimsel kaynak gönderebilirim, kültür emperyalizmi ve filmler üzerine kendi yazdığım makaleleri de tavsiye edebilirim. Oscar’ın ne olduğu benim politik tercihim ile ilgili bir tavrım değil, olgusal bir gerçektir.

Dolayısı ile konumuz, her ikimizin de özel zevklerinden çok daha ciddi bir şeydir. Bugün Batı dünyası bile Amerikan sinemasının (ve Netflix’in) ABD emperyalizmine hizmet ettiğini kabul etmiş durumda. Fransa, Almanya, İtalya gibi ülkeler kendi milli sinema sektörlerini koruyacak tedbirler alıyorlar. Filipinler’den Polonya’ya kadar yüzlerce ülke, küreselleşmecilerin dayattığı yoz kültüre karşı direniyor. Ancak dünyanın her yanına yayılmış Batı acenteleri, somut gerçekleri inkar ediyor, iman ettikleri Batı medeniyetinin artık tek bir dişten ibaret olduğunu görmek istemiyor. 

Tam bu satırları yazarken kardeşim aradı, dokuz yaşındaki yeğenimin Netflix’te izlediği bir çizgi filmde eşcinsel sevişme sahnesi ile karşılaştıklarını, ne yapacağını şaşırdığını söyledi. Çocuklarımız böylesi istismarlara maruz kalırken, Ertuğrul Bey bunlara itiraz etmeyelim istiyor! Hadi diyelim Netflix’e falan gücümüz yetmiyor, hiç değilse TRT’ye giden vergilerimizin hesabını soralım istiyoruz, Ertuğrul Bey’in ona da müsaadesi yok, elinde sopası ile yetişiyor: “Sus bakalım medeniyetsiz, akılsız, fikirsiz, Amerikalılar ne yapıyorsa doğrudur” diye ayar veriyor.

Türkiye bir süredir Batı’nın boyunduruğundan kurtulmaya, milli kültürüne dönmeye çalışıyor. Ancak iki yüz yıl önce Batı’dan acentelik alan kafa, dükkanı kapatmamakta kararlı. “Siz istediğiniz kadar seçim kazanın, iktidar olun, kültürün, sanatın iktidarı bendedir, değil iktidar olmanıza soru sormanıza bile müsaade etmem” diyor.