Yağmur Biçen 
Yağmur Biçen

Twitter'ın masum mavi kuşunun, Netflix'in capcanlı kırmızı “N” harfinin ve LGBT'nin gökkuşağının emperyalizm ile ne mi ilgisi var?

İşe önce emperyalizmin ne olduğunu anlayarak başlayalım. Genel olarak emperyalizm, bir ülkenin kendi çıkarları doğrultusunda etkide bulunmaya yönelik faaliyetlerini ifade eder. Bir bakıma ülkelerin, gerek siyasal gerekse de ekonomik ve kültürel açıdan sömürülmesidir. En kısa hali ile "yayılmacılık" olan emperyalizm günümüzde; bir ülkenin başka bir ülke üzerinde hegemonya kurması şeklini almıştır. Peki, "yayılmacılık" sadece başka ülkenin topraklarını kendi topraklarınıza kattığınızda ya da üzerinde tahakküm kurdurduğunuzda mı olur? Yoksa bir ülkenin vatandaşlarının fikirlerini ve kimliklerini değiştirince, çelince de toprak genişletmiş olunur mu?

Bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini başka ülkele halkına benimsetmesine kültür emperyalizmi denir.

SOSYAL MEDYA ARAÇLARI

Emperyalist devletler, kendi fikir ve düşüncelerini yaymak için elbette kendi kanunlarının geçerli olduğu sosyal medya araçlarını kullanacaktır.

Sosyal medya araçlarının denetlenmesi genellikle ABD ve Almanya kanun ve kurallarına göre oluyor. Yani sizin ülkenizde, sizin vatandaşınız için neyin zararlı neyin yararlı olduğuna başka bir ülke karar veriyor. Hal böyle olunca, ABD' in kurallarının geçtiği bir mecrada, ABD'nin tırlar dolusu yardım yaptığı PKK ile mücadele eden ülkemize destek veren hesaplar askıya alınıyor (Barış Pınarı Harekatı' na destek veren TGB İl Başkanlarımızın, TGB kurumsal hesapları ve Genel Başkanımız Yıldırım Gencer'in de hesabı da askıya alınmıştı.) Bu gibi yaşanan sorunlar için "Sosyal Medya Düzenlenmesi" tasarısı gündeme geldi. Sosyal medya düzenlemesine "özgürlük kısıtlaması" gözüyle bakanlar, ABD'nin düşüncesiyle  çatışınca hesap kapatmasını göz ardı ediyorlar. Ya da Türkiye, sosyal medya düzenlemesi yapmak isteyince özgürlük düşmanı olurken Fransa, Almanya gibi ülkeler kendi sosyal medya düzenlemelerini yapınca vatandaşlarını düşünüyor ve haklarını koruyor oluyor.

Emperyalizmin araçlarından her gün onlarca yalan haber üretiliyor ve önümüze sürülüyor. Bu yalan haberlerin doğrusu en kısa sürede ortaya çıksa dahi kargaşaya sebep oluyor. Ve bazen toplumda doğru olmayan haberler kalıcı yer ediniyor, yalan haberin okunma ve paylaşılma sayısı  doğru habere oranla daha çok oluyor. Yalan haberlerin de önemsiz olduğunu düşünmeyelim, haberlerin içeriği genellikle " Türkiye ne kadar kötü bir ülke" ya da "Avrupa; özgürlükler ülkesi" niteliğinde oluyor. Sistemli şekilde bu haberlere maruz kalanlarımızda ise "Bıktım artık, gitmek istiyorum bu ülkeden" cümlesi "Merhaba" cümlesi kadar normalleştiriliyor. Yani emperyalizm sizi ve kimliğinizi topraklarına katıyor.

NETFLİX

Netflix'in denetlenmesi konusu son günlerde oldukça gündemde. Öncelikle ülkemizde hangi kurum ve kuruluşlar denetleniyor bir bakalım. Sebzemizi, meyvemizi aldığımız manavımız, ekmeğimizi aldığımız fırınımız, ilaçlarını tükettiğimiz firmalar... Tüm bu kurumlar denetlenirken doğrudan beynimize giden, davranışlarımızı dahi etkileyen Netflix neden denetlenmesin?

Denetleme meselesinin bir başka boyutu ise, devletin denetleme ve düzeltme işinin özü olan; Atatürk'ün bizlere miras bıraktığı Altı İlke ve Devriminden biri olan Devletçilikte. Devletçilik İlkesine kısaca bakacak olursak:

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında özellikle ekonomi alanın gelişimin sağlaması için planlama yapılmasını kaplıyordu. İlerleyen yıllarda ise Devletçilik ilkesinin kapsamı genişlemiş, devletin milli birlik ve beraberliğinin korunması, toplumun çağdaş ve dinamik olabilmesi için yapılanları denetleme ve düzeltme biçimini almıştır. Bu denetleme ve düzenlemeler Halkçılık ilkesi ile de bağdaşıyor. Netflix meselesine de Devletçilik penceresinden baktığımızda düzenlemenin olması gerektiğini görürüz.

Netflix Neyi Yayıyor?

Netflix'in neredeyse her dizinde bulunan, madde kullanan ve bundan dolayı "havalı" görünen karakterlerle toplumumuzdaki "yanlış" olgusunu yıkmayı amaçlıyor.  Madde kullanımı normalleştiriliyor ve madde kullanmamak gibi normal davranışlar, dizinin "ezik" karakterine veriliyor. Böylece izleyenlere, kendini zehirlememek yanlışmış ya da madde kullanmazsanız "havalı" olamazsınız, ilgi çekemezsiniz mesajı veriliyor.

Yayınlanan dizilerdeki aile yapısı Türk aile yapısına asla uymuyor. Bu diziler toplumu bir arada tutan aile yapısının altına dinamit döşüyor. Aileye isyan etmek, aile bireylerini kırmak rencide etmek ya da aileyle bağlarını koparmak hoş gösteriliyor. Aykırı, başkalarının özgürlük alanını kısıtlayan davranışlar sözde özgürlükmüş gibi yansıtılıyor. Aile yapısına bir darbe de eşcinsellik üzerinden vuruluyor. Var olan aile yapılarımız çağ dışı gibi yansıtılırken, iki anne ya da iki babadan oluşan aileler modern ve olması gerekenmiş gibi gösteriliyor.

Netflix Neden Denetlenmeli?

Yazımızın başında da kısaca değindiğimiz gibi emperyalizm, yayılabilmek için kendi kültürünü empoze ediyor  ve benimsetiyor. Bunun yanında bir de gerçekliği olmayan yalanları dayatıyor ve terör örgütü propagandası yapıyor. Örneğin; Another Life dizisinde Ermeni Soykırımı yalanı gerçekmiş gibi yansıtılıyor ve FETÖ propagandası yapılıyor. Ülkemizin, Devletçilik ve Halkçılık ilkesine  yaslanarak, dayatılmaya çalışılan bu yalanları ve ülkemizi bölmeye çalışarak darbe girişiminde bulunan terör örgütü propagandasını kısıtlamasından daha doğal bir hareket yoktur.

Netflix'te yayınlanan "3 Altında: Arcadia Hikayeleri" adlı çocuk dizisinde 10 yaşında çocukların öpüşme sahnesi bulunuyor. Buna ek olarak Netflix'in neredeyse her dizisinde bol bol madde kullanımı ve eşcinsellik bulunuyor. Evet, eşcinsellik ve ne acı ki madde kullanımı hayatlarımızın gerçeği ancak en çok kullanımının 1025 yaş arası insanlardan oluşan bir platformda özendirilmesi, gelişim çağındaki insanlar için oldukça tehlikeli.

Netflix'in ülkemizde en çok izlenen dizilerinde biri de Narcos. Narcos dizisinin bir uyuşturucu kartelinin hayat hikayesini bu denli özendirerek ve hoş göstererek yansıtması oldukça rahatsız edici.

2019 yılında Avrupa Uyuşturucu Raporu'na göre Türkiye'de 1564 yaş arası aşırı doz madde kullanımı yüzünden ölüm önceki yıla oranla altı kat arttı.

Tüm saydıklarımıza karşın "para verip izliyorum, istediğimi izlerim" gibi görüşler dillendiriliyor. Öyle siteler var ki, içerisinde pedofili unsurları ve istismar içeriyor. O zaman onları izlemek isteyenlere de "parasıyla değil mi? bırakalım izlesinler." mi demeliyiz?  Ya da Abdullah Şevki'nin yazdığı içerisinde pedofili unsurları barındıran Zümrüt Apartmanı kitabından rahatsız olup kitabı basan yayınevinin önünden eylem yapmak yerine "isteyen alıyor, okumak istemeyen almasın o zaman" mı demeliydik? Bu sıralama, uyuşturucu kullanmak isteyenlerin kendi paralarıyla zehirlenmek istemesine kadar uzar gider.

Başka bir bakış açısından bakmamız gerekirse; ekranda madde kullanan bir genç göründüğünde rahatsız olunmazken, gerçek hayatta yolda yürürken madde kullanan bir genç görsek rahatsız olmaz mıyız? O zaman  bu uyuşturucu maddeye özendiren sahneler ekrandan hayatımıza taştığında söyleyecek pek sözümüz kalmaz.

İki farklı tepki

Netflix denetlenmeli dediğimizde "Türk televizyon kanallarında daha beterleri var" deniyor. Toplumsal sağlımız için vermemiz gereken sorumlu tavır bu olmamalıdır. Elbette ki Türk televizyon dizilerinin bazılarında rahatsız edici ögeler bulunuyor ve kadına şiddet gibi toplumsal sorunlarımızı meşrulaştırıyor. O zaman bizim vermemiz gereken tepki "Netflix'i denetlemek yerine bunları denetleyin" değil, "Toplumsal gelişimimiz ve sağlığımız için nerede olursa olsun yayınlanan rahatsız edici içerikler denetlenmeli ve düzeltilmelidir" olmalıdır.

LGBT

"İnsanların özel hayatının emperyalizmle ne ilgisi olabilir ki" diyor olabilirsiniz. Aslında cevap sorunun içinde. Eşcinsellik neredeyse tüm toplumlarda gözlemlenen bir olay. Ancak artık "özel hayat" olmaktan çıkıp "özendirilen hayatlar" haline geldiler. Heteroseksüel olmak yani karşı cinsten hoşlanmak artık "demode" ve "sıradan" olarak yansıtılırken homoseksüel olmak yani eş cinsten hoşlanmak "renkli" ve "aykırı" olarak yansıtılıyor.

LGBT, emperyalist devletler ve küresel kuruluşlar tarafından fonlanıyor. Fonlamak, finanse olmak yani ekonomik destek sağlamak anlamına geliyor. Yani LGBT, insanların bir araya gelmesiyle oluşan masum bir topluluktan çok BM Mülteci Yüksek Komiserliği, Acil Eylem Fonu Urgent Action Fund (UAF) gibi kuruluşlar tarafından eylem yapması ve üye katmaları için finanse edilen bir kuruluştur. Örneğin; ABD, Türkiye için ülke çapında hibe programını açıklamıştı. Açıklanan programda;

“Teklifler, sanat, kültür veya diğer yenilikçi yaratıcı ifade biçimlerini içeren, ancak yetersiz hizmet alan kitlelere (ör. Etnik veya dini azınlıklar, LGBTİ, gençlik veya kadınlar) ulaşma ve öğretme de dahil olmak üzere, kamu söylemini ve düşünce özgürlüğünü teşvik eden faaliyetlere odaklanmalıdır. Sorunlar hakkında farkındalık yaratma) ve kültürel yaşamda, politikada, kültürel ve sosyal çeşitliliğe, çoğulculuğa ve eşitliğe saygı gösterilmesini teşvik eder”  ibareleri yer alıyor.

Yani, bu oluşum insanların aşklarını masumca yaşamak veya özgürlükleri içinmiş gibi gösterilse de aslında alakası yok. Amaç; kültürel bozulmaya sebep olmak. Kültürel bozulmayla ne elde edebileceklerini ya da neyi amaçladıklarının en büyük kanıtını bize 1998 2002 yılları arasında Türkiye' de Ankara Avrupa Komisyonu Delegesyonu Başkanı olarak bulunan Karen Fogg sunuyor. Türk gençliği üzerine planlarını açık açık söyleyen Karen Fogg: "Türk gençliğini milli kimliğinden koparmak istiyoruz" demişti.

Görüyoruz ki, tüm yaşananlar ve dayatılanlar bizleri milli kimliğimizden koparmak için yapılıyor. Bu nedenle sosyal medya araçlarının, Netflix'in ve LGBT'nin emperyalizmle sıkı bir bağı var. Emperyalist devletler, Türk Devrimi ile olgunlaşan ve çok daha öncesine dayanan milli kimliğimizden kopmamızı hatta kendi kültürümüzü küçük görmemizi istiyor. Geleneklerimiz, yaşantımız ve toplumsal yapımız sevilmesin isteniyor. Eğer  bu duruma müdahale etmek istenirse "diktatör" ve "özgürlük düşmanı" ilan ediniliyor. Sosyal medyada ülkemizi öven ya da sevilmesini sağlayacak herhangi bir bilgi aşağılanıyor ve ülkemize düşmanlaştırılıyoruz.

Ancak emperyalist devletler gençlerimiz için "Türkiye' den gitmek istiyorum" cümlesini normalleştirse dahi "uçurumun kenarında bir ülke"' yi uçurumdan düşmekten kurtaran Mustafa Kemal Atatürk gibi ülkemizi her şart ve koşul altında sevmekten vazgeçmeyip her daim mücadele edeceğiz.

Yağmur BİÇEN

TGB Edirne İl Yöneticisi

tgb.gen.tr