Gara’daki rehine operasyonunda 16 şehidimiz var.

13 rehine hain teröristler tarafından infaz edilmiş.

İçimiz yanıyor.

Bu şehitlerden üçü yüzbaşı ve astsubay rütbesinde operasyon esnasında şehit olan askerler, 10’u 2015’te PKK tarafından kaçırılan asker, polis ve MİT görevlileri.

Ancak hükümet onları sivil vatandaşlar olarak yansıtıyor.

Gerekçe de kaçırıldıktan sonra görevlerinden azledilmeleri imiş.

PKK’nın en büyük destekçileri, AB ve ABD de bu üzüntümüz ile alay edercesine müstehzi açıklamalar yapıyor.

Bakın Biden gelmeden önce uyarmıştım.

Türkiye ve tüm bölge ülkelerini başı çok daha belaya girecek.

Yaşayarak görüyoruz.

Bu son olayda Biden ve onun adamı Brett McGurk’un parmağı yoksa ne olayım.

PKK’yı silahlandıran eski CENTCOM Komutanı, yeni Savunma Bakanı Austin Lloyd da kesin işin içinde.

Suriye, Irak ve İran üzerinden yeni bir operasyon başlattılar.

Tamamı PKK ve uzantılarının desteklenmesi üzerine.

2015’teki açılım faciasını ağır hasarla atlatan Türkiye, Biden gelene kadar terörle ve onların yurt dışındaki uzantılarıyla esaslı bir mücadele yaptı.

Biden geldi bir anda fitne fesat başladı.

Suriye’de asker artırıyor.

PKK/YPG’ye yeniden tırlar dolusu silah gönderiyor.

Deyrezzor’da hava üssü inşa ettiriyor.

Biden ve ekibi barışın değil terör ve savaşın adamları.

BIDEN PLANI

ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü olarak PKK/YPG destekçisi Brett McGurk’u atayan, Savunma Bakanlığı’nın başına da YPG’yi silahlandıran Lloyd Austin’i getiren Biden yönetimi, YPG ve diğer muhalif grupların buluştuğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile masaya oturma hazırlığında. ABD Dışişleri Bakanlığı heyetinin bölgeden elini çekmediğini belirten Türkçe Konuşan Ülkeler Gazetecileri Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan, Sözcü Gazetesi’nden Saygı Öztürk’e şunları anlattı:

“Kuzeydoğu Suriye’deki Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve YPG temsilcileri bir araya geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı temsilcisi David Brownstein ve ekibi iki tarafı müzakereleri sürdürmeye çağırdı. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir heyet Suriye’nin kuzeyinde  YGP/SDG/PKK ile Barzani’ye yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENSK) siyasi entegrasyonunu geliştirmek, ABD’nin etkisini ve himayesini göstermek üzere tekrar Suriye’nin kuzeydoğusuna gitti.”

Geçen yıl, PYD’ye bağlı unsurların, Barzani’ye bağlı ENKS siyasi ofislerini yakıp, yöneticilerini tutuklandığını hatırlatan Yavuzaslan, tarafların yaşananları geride bırakıp ABD’nin isteğiyle masaya oturduğunu belirtti.

Güngör Yavuzaslan’a göre bölgedeki yeni Biden planı şöyle:

Suriye’deki dağınık Kürt yapılarının SDG adı altında birleştirilmesi.

Fırat’ın doğusundaki petroldoğal ve tarım ürünleri ile su kaynaklarının kontrolünün sağlanması.

SDG adı altında siyasi, askeri, ekonomik, idari entegrasyon, sağlanması ve “Bölgesel Yönetime” geçilmesi.

Suriye için bölgesel yönetimin tanımlanması ve Şam idaresine kabul ettirilerek meşrulaştırılması

ABDFransa kontrolündeki Fırat’ın doğusundaki tüm silahlı unsurların tek çatı altında toplanması.

Irak’ın kuzeyinde bulunan Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin himaye ettiği 67 bin ENKS Peşmergesinin, Irak’tan Suriye kuzeyine gönderilmesi.

ABDYPG kontrolündeki IŞİD’liler “Arap Gücü” adı altında DSG içinde yer alması.

Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın Sincar bölesiyle YPG koridorunun kalıcı hale getirilmesi.

İran'ın yüksek yargı başkanı İbrahim Raisi, geçen hafta Biden/Harris rejiminin yer değiştirdiğini ve IŞİD'i silah, lojistik, istihbarat ve diğer yönlerden güçlendirdiğini söyledi:

"Irak, Suriye, İran ve bölge ülkeleri IŞİD'in kalıntılarını ortadan kaldırmak için birlikte çalışırken, Amerikalılar hegemonik amaçlarını sürdürmek için bölgedeki IŞİD teröristlerini yeniden konuşlandırdı.”

ABD, "yaklaşık 4 yıldır Orta Doğu'da görülmemiş bir faaliyet seviyesine geri dönüyor."

ABD güçlerini Suriye'den çekmek yerine, büyük bir yığınak yapıyor.

Pentagon, son açıklamasında ülkedeki misyonunun bir kez daha IŞİD ile mücadele etmek olduğunu bildirdi.

Duyuru, terörist grubun ülkedeki kuvvet gücünün ABD'li yöneticiler tarafından artırılmasının ardından geldi bu, Suriye'de savaşı bir kez daha tırmandırmak için uygun bir bahane.

Teröristler, Suriye'deki ana savaş alanı İdlib vilayetini istila etmeye başladı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ise bu yeni durumu görüp, tedbiren bölgedeki birliklerini azaltma yoluna gitti. Çünkü Suriye ordusuna arka cephe saldırıları da başladı eş zamanlı.

Suriye'de ve başka yerlerde PKK/YPG ve IŞİD güçleri oluşturmak, savaşların devam etmesini ve ABD'nin bölgesel geri çekilmesini tersine çevirmeyi hedefliyor.

Mart ortasında ABD'nin Suriye'deki dolaylı savaşı 11. yılına girecek.

Biden, Amerika’nın Afganistan, Yemen ve Güneydoğu Asya’dan sonra modern zamanlarda en uzun dördüncü savaşını bitirmek yerine, tekrar IŞİD ile savaşmak gibi sahte bahanesiyle savaşı tırmandırmaya niyetli görünüyor.

İşin gerçeği ise, ABD'nin terörist grubu ve benzer düşünceleri kirli amaçları adına yarattığı ve desteklediği.

Cihatçıları ve PKK’lıları, Pentagon ve CIA tarafından öngörülen yerlerde vekil savaşçı olarak kullanıyor.

IŞİD, El Kaide, YPG, PKK ve benzeri örgütler, Suriye, Irak, Afganistan ve diğer ülkelerdeki ABD emperyal çıkarlarını ilerletmek için silahlandırıldı, finanse edildi, eğitildi, yönlendirildi ve kullanıldı.

PUTİN’İN YOLU

Tüm bu verilerden yola çıkarak, Türkiye’deki askeriye, siyaset ve diplomasiyi eleştirmek yerine farklı bir örnek vermek istiyorum.

2004 yılında Rusya’ya bağlı Kuzey Osetya’daki Beslan kentinde 30’dan fazla Selefi Çeçen terörist, bir okulu basmış ve binden fazla öğrenci, öğretmen ve velileri rehin almıştı.

Rehineler 3 gün boyunca aç ve susuz tutulmuş, teröristler tüm okula patlayıcılar yerleştirmişti.

Rus özel birlikleri kurtarma operasyonuna başlarken, bir anda bombalar patlamaya başladı ve olay korkunç bir trajedi ile sonuçlandı.

Batı destekli bu korkunç terör eyleminde 186’sı çocuk, toplam 334 kişi ölmüş, 810 rehine yaralanmıştı.

Putin hemen atladı Beslan’a geldi ve şunu söyledi: “Onların ayaklarının altındaki yeri yakacağım”.

Ve yaktı. (2019’daki bir röportajında, Beslan trajedisinin yaşamı boyunca çekeceği şahsi acısı olduğunu söylemişti)

2004 sonrası Kafkaslarda SuudiCIAMI6 destekli vahabi terör bitti.

Ancak olay sadece askeri çözümlerle de bitmiyor.

Sağlam bir diplomasi de şart.

Biliyorum beni Rus hayranlığı ile suçlayanlar olacaktır ama elimdeki tek sağlam örnekler bunlar.

Diplomasi nasıl olur, bunun örneğini de Rusya’dan vermek durumundayım.

Malumunuz Avrupa Birliği, Biden ile birlikte Rusya’ya karşı hasmane bir tutum aldı.

Moskova’yı yaptırım ile tehdit ediyor.

Oysa AB’nin kendi çıkarları da Rusya ile işbirliğinden geçiyor.

Ama DNA’sındaki Atlantikçi siyaset yapısı bunu engelliyor.

Ancak Rusya tehditleri alttan almadı.

Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov resti çekti, Rusya ekonomisinin hassas alanlarını riske atacak yaptırımlar uygulanması halinde AB ile ilişkileri koparmaya hazır olduklarını söyledi.

Avrupa Birliği Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Rus muhalif Alexey Navalny'nin hapse atılmasından birkaç gün sonra Moskova'ya gitmişti.

Borrell, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştüğü sırada, Navalny yanlısı mitinglere katıldıkları için üç Avrupalı ​​diplomat sınır dışı edildi.

AB cenahı kıyameti koparttı.

Hristiyan Demokrat Avrupa Parlamenteri Estonyalı Riho Terras, ziyaret sonrası Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen'e bir mektup ileterek, Borrell’in kendisi istifa etmediği takdirde görevden alınmasını istedi

Terras, "Rusya AB'nin en üst düzey temsilcisini aşağılamak için her şeyi yaptı. Bir diyalog olmasının istendiğini anlıyorum ama bir taraf buz hokeyi yaparken diğer taraf artistik buz balesi yapamaz. Olan tam da bu oldu oysa. Rus dışişleri bakanlığı Borrell'in etrafında dolanıp onu aşağıladı" diye konuştu.

Şimdi bu noktada bir Rus diplomatin AB yanlısı bir medya kuruluşuyla röportajını getireceğim aşağı satırlara.

Rusya’nın AB nezdindeki Büyükelçisi Vladimir Chizov ile Euraktiv Ajansının editörü Georgi Gotev arasındaki röportajı sunuyorum:

Euractiv: Neden siz, ev sahibi ülke olarak Rusya, size açık fikirli ve açık yürekle gelen Avrupalı ​​konuğunuz Bay Borrell'i neden küçük düşürdünüz?

Vladimir Chizhov: Böyle bir soruyu duyduğuma şaşırdım. Yüksek Temsilci aşağılanmış hissetse bile, bu aşağılamanın Rusya'dan gelmediğine inanıyorum kesinlikle Moskova'da olmadı, onun dönüşünde burada Brüksel'de oldu. Avrupa Parlamentosundaki tartışmayı gördüm ve bir kısmı Borrell’in Moskova seyahatinden önce, çoğu ziyareti takip eden bir dizi yorum okudum. Görünüşe göre, ziyaret fikrinden hoşlanmayan insanlar vardı. Ve bu "dostane tavsiyelere" rağmen Josep Borrell'in Moskova'ya gitme iradesini ve kararlılığını göstermesini takdir ediyorum. Yani bu yapay olarak gergin durum Moskova'da değil Brüksel'de yaratıldı.

E: Bay Borrell muhtemelen şimdi Moskova'ya gittiği için pişman.

VC: Ona sormanız gerekecek. Ama umarım pişman olmaz çünkü ziyaret yararlı oldu. Tartışma oldukça içten ve oldukça profesyoneldi.

E: Belki bu tartışma kapalı kapılar ardında gerçekleşmiştir. Ancak basın toplantısında Rus kamuoyu iletişimi olarak gördüğümüz şey oldukça şok ediciydi. Müzakere sırasında, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, AB'yi "güvenilmez bir ortak" olarak nitelendirdi? Bunun ne anlama geldiğini açıklayabilir misin? AB ne bakımdan Rusya'nın güvenilmez bir ortağı?

VC: Bence bu, RusyaAB ilişkilerinin önceki siciline atıfta bulunuyor. Muhtemelen, bu konuyla uzun süredir uğraştığımızdan ortak çabalarla çok yönlü ve karmaşık bir işbirliği mimarisi yarattığımızın farkındasınız. Ancak, düzenli zirveler, bakanlık düzeyinde Daimi Ortaklık Konseyi, çok sayıda sektörel diyalog ve parlamento işbirliği komitesi de dahil olmak üzere bu formatların çoğu, 2014 yılında şüpheli bir iddiayla AB tarafından dondurulmuştu.

E: Bu “şüpheli bir iddia” değil Sayın Büyükelçi. Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı sonrası tarihinde ilk kez bir ülke yabancı toprakları ilhak etti. Bu "şüpheli bir iddia" değildir.

VC: Elbette, Rusya öyle bir şey yapmadı. Kırım'a atıfta bulunuyorsanız, işlerin nasıl geliştiğine bakın. Referandumdan önce neler geldi, neye yol açtı, nasıl yapıldı, katılım neydi ve sonuç neydi.

E: Avrupa bu referandumu tanımıyor.

VC: Çoğu AB üye devleti, daha önce Federal Yugoslavya Cumhuriyeti olarak adlandırılan bağımsız bir Avrupa ülkesini bölen, Kosova'nın tek taraflı bağımsızlık ilanını kabul etti. Orada Referandum da yapılmadı.

E: İki yanlış bir doğru yapmaz.

VC: Bu yüzden iki durum arasındaki gerçek farkı tespit ediyorum.

E: Söyleyin bana, Bay Macron'a da aynı numarayı yapar mıydınız, eğer Moskova'ya gelirse, Bay Borrell'e yaptığınız gibi, onu küçük düşürür müsünüz? Soruyorum çünkü öyle düşünmüyorum. Bir tüzel kişilik olmayan bir AB ile dalga mı geçiyorsunuz?

VC: Yine, Bay Borrell’in Moskova ziyareti bağlamında "aşağılama" terimini kullanarak ne demek istediğinizi anlayamıyorum. Aşağılama olarak algılanabilecek hiçbir şey yoktu. Müzakerelerin ilk andan sonuna kadar resmi kısmında oradaydım. Ve bu şekilde algılanabilecek hiçbir şey hissetmedim.

E: Ama bir dost kaybettiniz. Bay Borrell'in Moskova'ya gitmeden önce ve ziyaretinden sonra söylediklerinden yola çıkarak, Rusya şimdi yaptırımlara hazır olmalı. Ve Moskova'ya gitmeden önce o ruh hali içinde değildi. Bunun başarılı bir ziyaret olduğunu düşünüyor musunuz?

VC: Bence faydalı bir ziyaretti. Başarılı olup olmadığı, yargılamak için belki de çok erken. Ama bizi yakınlaştıran konuların ve şu anda bizi bölen meselelerin dürüst ve açık bir şekilde tartışılması açısından başarılı olduğu açıktır. Borrell'in kendisinin de itiraf ettiği gibi, iki tarafın sorunları olduğunda bu farklılıkları tartışmak için diyaloğu sürdürmek özellikle gereklidir. Ve tam olarak olan buydu.

E: 2008'den beri AB Büyükelçisi sıfatıyla sizinle röportaj yapma fırsatım oldu ve her zaman yanıt verdiğiniz için teşekkür ederim. Ancak bir büyükelçinin görevi ilişkileri geliştirmek iken ABRusya ilişkileri istikrarlı bir şekilde kötüleşti. Herhangi bir hayal kırıklığınız var mı?

VC: Elbette var. İlişkilerimizin iniş ve çıkışları oldu. Belki senden daha uzun süredir buradayım. Ve 1999'dan beri doğrudan RusyaAB ilişkileriyle ilgileniyorum. Yani, gerçekten inişler ve çıkışlar gördüm. Örneğin, bazı demokratik ortaklar tarafından gerçek teröristlerin nazikçe "isyancılar" olarak adlandırıldığı 20022003 yıllarında, yani Çeçenya Cumhuriyeti’nde ülkemdeki olaylar nedeniyle belli bir düş kırıklığı yaşadım. Ondan sonra dört yol haritası, dört ortak alanla ilişkilerimizi daha olumlu bir yola sokmayı başardık. Daha iyi yıllarda ve daha karmaşık yıllarda, her yıl iki zirve yaptık. En son zirve Ocak 2014'te gerçekleşti, ancak Haziran 2014'te Soçi'de yapılması planlanan bir sonraki zirve için AB gelmedi. Bizim hatamız değildi; hiçbir müzakere kapısını kapatmadık. AB'ye hiçbir kapıyı asla kapatmayız. 2014'te Ukrayna krizi patlak vermeden çok önce bazı zorluklar, bazı sorunlar yaşadığımızı itiraf etmeliyim. Size vize serbestleştirme konusunda yaptığımız görüşmeleri hatırlatmama izin verin. Bir anlaşmanın eşiğine her geldiğimizde, bir nedenden dolayı AB'nin geri çekildiği hissine kapıldık. Ve benzer başka durumlar da vardı. Ancak her iki tarafın da gösterdiği azim ve kararlılıkla bu farklılıkların üstesinden gelmeyi başardık. Umarım bunu daha erken değil de yine de yapabiliriz.

E: Evet, ama daha zor olacak. Sayın Büyükelçi, ikimiz de tecrübeli insanlarız. 1975 Helsinki Süreci'ni hatırlıyoruz ve o zamanlar sözde “üçüncü sepet”, ilki silahsızlanma ve güvenlik ve ikinci ekonomik ilişkiler kapsamında insan haklarını tartışmak mümkündü. Rusya ile insan haklarını tartışmak neden artık mümkün değil?

VC: Bunu ben söylemedim. Elbette mümkün. Rusya'da, AB'de ve küresel ölçekte insan haklarını tartışmaya tamamen hazırız.

E: Ama AB'nin Navalny'yi hapse gönderme sorusunu gündeme getirmesini kabul etmiyorsunuz?

VC: Ne kadar anlamsız olursa olsun bu konuyu tartışabiliriz. Bu arada Lavrov ile Borrell arasında Moskova'da yapılan görüşmelerde bu konu her iki tarafça dile getirildi.

E: Peki sonuç ne oldu?

VC: Görüşümüzü açıkladık. Yargı bağımsızlığının AB'nin çok değer verdiği değerlerin bir parçası olduğunu hatırlattık ve her zaman AB'ye hatırlatıyoruz. Bu nedenle, Rusya'da yargı bağımsızlığına AB'nin saygı duymasını bekliyoruz. Navalny'nin veya Rusya'da hapishanede vakit geçiren diğer kişilerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması gerektiğini duyduğumuzda, bu şaşırtıcıdır. Yargı bağımsızlığı ilkesine olan ortak taahhüdümüzle çelişiyor ve her şeyden önce ülkemin içişlerine apaçık bir müdahaleyi temsil ediyor.

E: İnsan haklarını tartışmak içişlerine müdahale etmek değildir.

VC: Biliyorsunuz, aynı enerjiyi AB adına da görmek isterim, örneğin dünyada milyonlarca demokrasi yanlısı, İngiltere'deki bir hapishanede mahkum olmadan esir tutulan Julian Assange'ın kayıtsız şartsız salıverilmesi talep ediyor.

E: Sovyet döneminde Moskova, “Ülkenizde zencileri linç ediyorsunuz” anlamına gelen «А у вас негров линчуют» diyerek ABD'nin eleştirilerine yanıt verdi. Bana aynı geliyor.

VC: Bu terminolojiyi kullanmamalısınız. AfroAmerikalılar daha doğrudur.

E: Alıntı yapıyorum.

VC: O halde Rus dilinin belirli bir özelliğini dikkate almalısınız. Peki o zamanlara geri dönmek ister misin? O zamanlar farklı zamanlardı, hepimizin bitişini kutladığımız Soğuk Savaş dönemleriydi.

E: Soğuk Savaş'tan sonra yumuşama oldu. Şimdi detant (yumuşama süreci) görmüyorum.

VC: Détant, önceki zamanlarla da bağlantılıydı. Bence detant bugün sahip olduğumuz şeyi tarif etmek için kullanılmamalıdır. Farklı bir dünyada, ülkelerin ve hükümetlerin mevcut koronavirüs gibi ortak zorluklar ve tehditlerle mücadele etmeleri gereken çok kutuplu bir dünyada yaşıyoruz.

E: Bay Borrell, Sputnik aşısı için Rusya'ya iltifat etti ...

VC: Bu, kamuoyunda da takdir edildi.

E: Ama Borrell yine de Moskova’da aşağılandı.

VC: Bunu kim söylüyor?

E: Herkes.

VC: Yine, aşağılanmış olsa bile, Moskova'da değil, dönüşünde burada Brüksel'de yapıldığına inanıyorum.

E: Son açıklamalarından yola çıkarak, Bay Borrell şu anda Rusya'ya yeni yaptırımlar uygulamak için hazır.

VC: Açıklamalarını o şekilde okumadım, bundan çok daha temkinliydi. Ve tabii ki, herhangi bir kısıtlayıcı önlem hakkında karar vermek ona bağlı değil. Bu arada, AB'nin neler yapabileceğinden bahsettiğimizde, yaptırımlardan değil, yalnızca tek taraflı kısıtlayıcı önlemlerden söz edebiliriz. AB'nin yaptırım uygulama hakkı yoktur, bu sadece BM Güvenlik Konseyi'ne bağlıdır.

E: Buna kısıtlayıcı önlemler deyin, ancak yüksek mevkilerdeki Rus yetkilileri hedef alacaklar.

VC: Borrell'i sözde ‘aşağıladığımız’ için mi? Bak, bu çok saçma.

Uzun bir röportaj oldu evet.

Ama usta bir gazeteci ile usta bir diplomat arasında satranç maçı gibi geçen bumülakatı sizlere sunmalıydım.

Bizim diplomatlarımız da umarım Çizov gibi ustaca milli menfaatlerini korur.

Ancak malesef kariyer diplomatlarımız Batı sempatizanı, diplomat olarak atanan AKP’liler ise liyakatten çok uzak.

Bunun değişmesi ve Atatürk dönemindeki gibi onurlu dış politikanın uygulanması şart.

KAYNAK:

https://www.globalresearch.ca/russiaeuambassadordiscussingnavalnypointless/5737194