Erenel, ABD'nin Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı Fransa, GKRY, İsrail, Yunanistan, Mısır, İtalya ve Birleşik Arap Emirlikleri ile 'saadet zinciri' kurduğunu belirtti ve ekledi: İttifaka karşı ittifak! Bu üs, Türkiye ve Rusya’yı kuşatma planına karşı en önemli cevap olur. Karşı bloğu da dağıtır


Doğu Akdeniz'de Türkiye'ye karşı kurulmaya çalışılan cepheye karşı Türkiye'nin attığı adımların etkileri bölgenin dışında da hissedilmeye devam ederken emekli Tuğgeneral Fahri Erenel'den çarpıcı bir çıkış geldi. Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)'nde kurmayı planladığı deniz üssünü hatırlatan Erenel, “Türkiye’nin tek başına üs kurması diğer bir ülkeye bu konuda sağlanacak üs kolaylığı kadar etkili olmayacaktır. Haklarımızı savunmamız, ABD’nin en önemli rakibi olan Rusya ve Çin ile işbirliğinden geçmektedir” dedi.

İstinye Üniversitesi’nde Doçent Doktor, Türk Silahlı Kuvvetleri Askeri Bilimler Araştırma Merkezi’nde Onur Üyesi ve Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM)’nde de Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Erenel'in Aydınlık'a yaptığı açıklamaları şöyle: “Çin’in henüz askeri olmasa da Akdeniz’de kiraladığı limanlarla ve yatırımlarla varlığını ciddi bir şekilde artırdığını biliyoruz. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyesi olan bu iki ülke ile Kıbrıs merkezli işbirliği, dengeleri tamamen değiştirecektir. Bunun için Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması dahil birçok yaptırımlar, artan ölçüde gündeme gelebilecektir. Öncelikle her iki ülkeye ayrı ayrı ticari liman kolaylıkları sağlanabilir ve Çin’e bir bölge yeni bir liman yapımı için kiralanabilir. Kurulacak ortak üs veya ayrı üsler Doğu Akdeniz siyasetini ve tarafları tamamen yeniden şekillendirir. Bu üs, Türkiye ve Rusya’yı kuşatma planına karşı ABD’ye en önemli cevap olur. İki ülkeye verilecek üs imkanı KKTC’nin tanınmasına katkı sağlayabilecek ve bu ülkelerle birlikte hareket eden çok sayıda ülke KKTC’yi tanıyacak ve bu durum uluslararası ilişkileri güçlendirecektir. Aynı zamanda, KKTC’nin tanınması Doğu Akdeniz üzerinde Rum tezinin zayıflamasına neden olacak, paylaşım için kartlar yeniden karılacaktır. Yunanistan kabuğuna çekilmeye zorlanacaktır. Öte yandan bu üsler KKTC ekonomisine gelir ve istihdam açısında da önemli katkı sağlayacak ve gelir düzeyinin artışına etki sağlayabilecektir.”

ABD VE İSRAİL'İN PLANI: TÜRKİYE VE İRAN'I PARÇALAMAK!

Erenel, “Bu adıma NATO’nun nasıl tepki vereceğine yönelik” sorumuza da şöyle yanıt verdi: “Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması dahil birçok yaptırımlar artan ölçüde gündeme gelebilecektir. NATO’da kalmak Türkiye’nin avantajınadır. Ancak Türkiye’yi bir şekilde çıkarmak veya bypass etmek için her türlü çabayı göstereceklerdir. Batı ağırlıklı organizasyonlarda Türkiye zaten dışlanmaya çalışılıyor. Ve aynı zamanda da Rusya ve Çin’e yaklaşması da engellenmek isteniyor. Bu çabaları kırmak gerekir. Türkiye’nin bugüne kadar hamleleri ABD eksenli bu kuşatmayı kırmaya yönelik olmuştur ve sonuçları itibarıyla kırmayı sağlamıştır da. ABD’nin bu tür girişimlerin devam edeceği beklenmelidir. Öncelikle Ortadoğu’da tam hakimiyet için Türkiye ve İran parçalanmalı ve çevreleri ile bağlantı kuramaz hale gelmeleridir. Bu İsrail için de gereklidir.”

Fransa’nın Rum Kesimi’nde kurduğu üssü hatırlatan Erenel, BM ve AB’nin Türkiye’nin üs adımına karşı çıkacağını fakat bu kurumların artık eski döneme göre etki sahibi olmadıklarını vurguladı. Emekli Tuğgeneral, diplomatik ataklarda gündeme getirilmesi için de iki soru ortaya attı: “Ada'da henüz çözüm yokken Mari’de üs açması için Fransa ile anlaşma imzalayan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’ne neden ses çıkarmamışlardır. Veya İsrail’in burada liman inşa etme girişimlerine neden dur dememektedirler.”

İTTİFAKA KARŞI İTTİFAK!

Fransa, GKRY, İsrail, Yunanistan, Mısır, İtalya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin ‘saadet zinciri’ kurduğunu belirten Erenel, KKTC’ye üs adımıyla bu zinciri kırabileceğimizi belirtti: “Zaman realizm zamanıdır. Yani güç ile sorunların çözüldüğü bir süreci yaşıyoruz. Diğer uluslararası teoriler denemiş, ancak barış ve adaleti tesis etmekte yetersiz kalmışlardır. Güç kullanma tehdidi veya kullanma en önemli dış politika enstrümanı haline gelmiştir. Kısacası bütün dengeler değişebilecektir. Bugün Cibuti’de farklı ideolojilerden birçok devletin nasıl yan yana üs bölgesi varsa KKTC’de olmaması için hiçbir neden bulunmamaktadır. BM kararları artık hiçbir anlam taşımamaktadır. Öyle olsaydı İsrail’in Golan dahil işgal ettiği Suriye ve Filistin toprakların terketmesi, Ermenistan’ın işgal ettiği Dağlık Karabağ’ı, Rusya’nın Kırım’ı çoktan teslim etmesi gerekirdi. Artık bu tür örgütler yavaş yavaş tarihe karışmaktadır. Uzun soluklu bu tür örgütlerin devletlerin yaşamında fazla bir rolü olmayacaktır. İttifaklar kısa süreli ve menfaatlerin kesiştiği noktalarda ihtiyaç kadar sürdürülecektir.”

"HEDEF ASTANA ORTAKLIĞI"

Ermenistan’ın son saldırılarına da değinen Erenel, Ermenistan'ın sadece Azerbaycan’ı hedef almadığını belirti, “Hedef Astana ortaklığıdır” dedi. Erenel üç ülke arasına nifak tohumu ekildiğini vurguladı: “Ermenistan'ın saldırılarıyla Astana süreci ile oluşturulan üç ülke arasına nifak tohumu sokulmak isteniyor. Tovuz saldırısı ağırlıklı olarak Tek Kuşak Tek Yol'un bu bölümüne yani yolun geçtiği ülkelere mesajdı. Türkiye’ye Huawei ile teması kes denmesinin nedeni de orta koridorun yapımını Çin tarafından verilen kredilerle üstlenen Türkiye’ye bu ortaklıktan vazgeç mesajıdır.”

ABD "TÜRKİYE’DE İÇ SAVAŞ" PLANI YAPABİLİR

Fahri Erenel’e ABDTürkiye ilişkilerinin Kasım ayındaki ABD Başkanlığı seçimlerinden sonra ne yönde ilerleyeceğini de sorduk. Erenel, ABD’nin Türkiye’yi kuşatmaya çalıştığını, artık geri dönülemez bir noktaya geldiğimizi vurguladı: “TürkiyeABD ilişkileri ister Trump ister Biden seçilsin, artık asla geri dönülemez bir noktaya gelmiştir. ABD’nin Türkiye’ye karşı tüm hamleleri Türkiye’yi kuşatmaya yöneliktir. Devam etmesi halinde Türkiye’de iç savaşa yönelik girişimlerini hızlandıracağı düşünülmelidir. Biden’ın seçimi kazanması sonrasında parası en çok değer kaybedecek ülkeler olarak Türkiye ve Rusya görülüyor. Bu Biden'ın bugüne kadarki seçim sırasında söylemlerinden kaynaklanıyor. Konuşmalarının bir çok bölümünde Rusya ile Türkiye’yi öncelikle durdurulması ve zayıflatılması gereken iki hedef olarak, ABD’nin yeniden hegemonik güç olmasının önünde en büyük engel olarak görüyor. Bu iki ülke sınırlandırılmadan Çin’in ilerleyişini de durduramayacaklarını biliyorlar. Pompeo’nun Türkiye’ye adeta Çin ile ilişkilerini sınırla şeklinde demeç vermesinin altında da bu yatıyor.”