23 Mart 2021 tarihli Aydınlık Gazetesi haberi yol gösterici:

Türkiye ekonomisi son bir yılda üç kur atağı yaşadı. Dış sermaye akımlarına bağımlı ekonomik modelin getirdiği risklerin yanında spekülatif kararlar da kur şoklarının dalga boyunu etkiledi. Mayıs 2020, Kasım 2020 ve Mart 2021'de yaşanan kur şokları Türkiye'nin artık bu alanda bir adım atmasını zorunlu kılıyor. Vatan Partisi Merkez Ekonomi Bürosu Üyesi Hakan Topkurulu, Asya piyasalarında başlayan TL varlıklara yönelik satış dalgasına ilişkin, “Türkiye bunu ilk defa yaşamıyor. Savunmada S400'lerde radikal bir tercih yapıldığı gibi artık ekonomide de radikal tercihlerin zamanı gelmiştir. Bu radikal tercihlerin en çabuk uygulanması gereken yöntemi de kontrollü kambiyo rejimidir” dedi.

BÜYÜK BUHRAN'DA NE YAPMIŞSAK...

Türkiye'nin 1930 yılında, 1929 Buhranı'nın etkilerine önlem olarak aldığı kararı hatırlatan Hakan Topkurulu, “Ankara, daha sonra Sümerbank'ın Kurucu Genel Müdürü olacak Nurullah Esar Sumer'i İstanbul Bankalar Caddesi'nde sermaye hareketlerinin kontrolü ve bankaların yabancı para transferlerinin Sumer'in onayı ile yapılası için görevlendirdi. Aynı uygulama bugün de farklı şekillerde masaya konmalıdır. Ayrıca döviz kurları serbest piyasa adı altında 'City'nin kontrolünden bizim Merkez Bankamızın kontrolüne alınmalıdır” önerisini yaptı.

'KİMSENİN HADDİ DEĞİL'

“Timothy Ash (Türkiye ile ilgili spekülatif yorumlar yapan fon yöneticisi) gibi küstahların Türk devletinin neler yapabileceğini göreceği günler uzak değildir” ifadelerini kullanan Hakan Topkurulu, “Merkez Bankası Başkanımızı cezalandırmak kimsenin haddi değildir. En kritik ithalat konumuz doğal gaz ve petroldür. Bu konuda da gerek kardeşimiz Azerbaycan, Rusya, İran ile bu konuyu rahatlıkla çözebileceğimiz akıllarda tutulmalıdır. Avrupa'nın da, Amerika ile ilişkilerini uzaklaştırma konusunda Türkiye'nin yapacağı ekonomik operasyonlardan yana olacağı göz ardı edilmemelidir” diye konuştu.

'HÜKÜMET KARARLI DURMALI'

Fon yöneticisi Serhat Latifoğlu ise, piyasalarda yaşananlara ilişkin “Açıkçası bunu bir saldırısı olarak görüyorum. Bir kur şoku değil” dedi. Manipülatif bir saldırı yapıldığını vurgulayan Latifoğlu, “Tamamen manipülatif, Türkiye'yi sıkıştırma hamlesi. Bunun artık daha yüksek sesle dillendirilmesi gerekiyor. Bunun içinde sermaye kontrolleri de var. Yabancılar zaten bekliyor. Fiyatlamalar yapıldı. Çin sermaye kontrollerini en çok yapan ülke ama en çok yabancı sermaye çeken de o. Neoliberal politikaların kafamıza yerleştirdiği klişeler var. Özel sektör devletten daha iyidir, kamu verimsizdir, başarısızdır, gibi. Kurda serbest rejim şarttır, yabancı gelmez gibi. Bu büyük bir yalan. En tipik örneği Çin ve Rusya'dır. Sermaye kontrolleri sıkı da olabilir. Aşamalı yapmak daha uygun olur. Sermaye kontrollerinin kur saldırılarına karşı olması gerekiyor. Defans için bu gerekli. İşin finans tarafını bilen iyi bir ekip lazım. Serbest kur rejimi çare değil. Kaldıraçlı işlemler yapıyorlar. Ne rezerv olursa olsun bunun sonu yok. Kaldıraç kullanıyorlar. O korkuyu atmak, dogmalardan da bizim ekonomistlerin kurtulması lazım. Hükümet burada kararlı durmalı” ifadelerini kullandı.

CDS İLE FAİZ VURGUNU

Sermaye kontrollerinin bir ülkenin egemenlik hakkı olduğunu ifade eden Serhat Latifoğlu, şunları söyledi: “Siz bir offshore ülkesi olsanız, Malta olsanız serbest olur. Ondan nemalanırsınız ama biz öyle bir ülke değiliz. Yabancılar bile sermaye kontrollerine karşı bu kadar yüksek ses etmiyorlar. ABD ile AB fon işleri yapın orada da sermaye kontrolleri vardır. Türkiye'den daha sıkıdır. Türkiye transferlerin en rahat yapılabildiği ülke. Manipülatif ataklara karşı korumasız. Egemen bir ülke sermaye kontrolleri getirmek zorunda. Faizler çok yüksek. CDS'ler ha keza. Bunu Türkiye hak etmiyor. Reyting şirketleri de bu manipülatif saldırının bir parçasıdır. Aşırı derecede risk primi yüklüyorlar. Reytingleri düşük tutuyorlar. Objektif kriterler kullanılmıyor. Siyasi risk ki sübjektiftir, bunun ağırlığını fazla tutuyorlar. Türkiye gerek milli geliri, gerek dış ticareti, gerek mali disiplini ile objektif değerlendirilince bunu hak etmiyor. Reytingi düşük göstererek Türkiye'den yüksek faiz talep ediyorlar. Yerlilerin de uyanık olması lazım. Kendilerine çeki düzen vermeliler. Korkunç bir reel faiz aldılar. Türkiye'nin üzerinden reel getiri elde edenlerin bu dönemde feragat etmesi de lazım. Tahvil ihraçlarından çok paralar kazandılar.”

BAĞIMSIZLIK 'RİSK' DİYE FİYATLANIYOR

TV'de izlediği yorumcuların adeta Amerika adına konuştuklarını ifade eden Serhat Latifoğlu, “Demokrasi, insan hakları vs. bunlar değil. Rusya'da Türkiye gibi saldırı altında. Bizden çok daha ağır yaptırımlar var. Bizdekiler sembolik düzeyde görünüyor. Gösterge faiz onlarda yüzde 4.5 düzeyinde. Bu şunu gösteriyor. Bizde hükümetin çok fazla kararlı olamadığını görüyoruz. Bu sıradan bir kur şoku değil. Burada manipülasyon çok fazla. Sıradan yatırımcılar değil. Yüzde 19 nereden yüzde 4.5 nerede! CDS'lere bakın. Bir BRICS sınıfındayız, Arjantin kategorisinde değiliz. Hükümetin eğilip bükülmemesi lazım. Avrupa ile iyi geçinelim filan değil. Rusların tavrına bakalım. Geçmişten gelen sıkı ilişkilere işte Londra ile New York ile buna gerek yok. Biz şu anda en kötüyü yaşıyoruz. Piyasa her şeyi fiyatladı. Siyasi riski fiyatladı. Atlantik'ten çıkılması, Doğu Akdeniz, Suriye, Cumhurbaşkanı Erdoğan... Türkiye'nin bağımsızlık adımlarını siyasi risk olarak tanımlıyorlar. Bu riskler fiyatlandı. En kötüyü görüyoruz” diye konuştu.

YENİ VE ADİL BİR KAMBİYO REJİMİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, Haziran 2019'da İstanbul'da düzenlediği toplantıda, Bretton Woods sistemi kurumları olan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret örgütü gibi kurumların zayıfladığına dikkat çekerek, korumacılık duvarlarının örüldüğü, gerilimin arttığına işaret etmişti. Bahçeli, "Türkiye'nin ekonomik gerçeklerine uygun, insanlarımızın ve ülkemizin ekonomik ilişkilerini emniyete alan, kültürümüzden, milli ve manevi kaynaklarımızdan beslenen, yeni ve adil bir kambiyo rejiminin üstünde mutlaka çalışılmalı, tek yanlı bağımlılıktan kurtulmak için kollar sıvanmalıdır" önerisini yapmıştı. Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise Mayıs 2020'de görülen kur atağı sonrası, Ulusal Kanal'da, “Türkiye'nin yeni bir kambiyo rejimine ihtiyacı var” açıklaması yaptı.