Sayın Cengiz Özakıncı ve Sayın Mehmet Ali Güller’in Mustafa Kemal’in Montrö sözleşmesi ile ilgili “makul ama parlak değil’’ sözleri ile yaptığımız saptamaya İtalya olmadığı için parlak değil iddiası doğru değildir. Bu iddia, Atatürk’ün devrimciliğini hiç ama hiç anlamamaktan geliyor. Atatürk, Türkiye’nin Boğazlar’da tam egemenliğini savunduğu ve amaçladığı için bu saptamada bulunmuştur.1936 yılında İtalya’nın başında Faşist Mussolini vardı. Atatürk Mussolini’yi aşağılıyordu ve İtalya’nın imza atmakta gecikmesi umurunda değildi.

 Montrö’den önce Türkiye’nin egemenliği.

Önce Türkiye’nin egemenliği sonra Montrö.

Montrö, Türkiye’nin egemenliğine hizmet ettiği ölçüde savunulur. Egemenliğimizi kısıtladığı ölçüde değiştirilecektir.

Atatürk devrimci olduğu için ve Türkiye’nin egemenliğini sınırsız olarak savunduğu için, Montrö için “makul ama parlak değil’’ saptamasında bulunmuştur.

Atatürk Montrö Yobazı değildi, millî egemenliğin sınırsız savunucusuydu.

Egemenlik, sınırlanamaz, paylaşılamaz, devredilemez.

Montrö, Lozan’dan ileri bir adım, ama Türkiye’nin egemenliğini sınırladığı ve paylaştığı için *Lozan’a göre bir ilerlemeydi, fakat ulaşacağımız hedefler açısından aşılması gereken bir aşamadır.

Türkiye’nin egemenliğini savunamayanlar, Montrö yobazlığında mevzi tutuyor.

Türkiye’nin egemenliğini savunanlar, 1936 yılının ilerisindeki hedeflere kilitlenmişlerdir.

Egemenlik açısından bakarsanız, Yozgat, Kütahya, Antalya, Trabzon sözleşmesi yapılamayacağı gibi Montrö Sözleşmesi de aşılması gereken bir aşamadır. Edirne’den ya da Yozgat’tan ya da Habur Kapısı’ndan yabancı ülke tanklarının ve toplarının nasıl geçecekleri konusunda bir sözleşme yapıyor muyuz? Hayır! İstediğimiz tank geçer, istemediğimiz tank geçemez.

İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi’ne ‘’doğal su yolu’’ diyenler dün emperyalist İngiltere’nin, bugün emperyalist ABD’nin tezini savunuyorlar. Hayır! İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, Türkiye’nin karasuları ve egemenliği içerisindedir. Marmara Denizi de Türkiye’nin iç denizidir. Buralar ‘’Uluslararası su yolu değildir’’. ‘’Uluslararası su yolu’’ dediğiniz zaman Mehmet Ali Güller’in dediği gibi Boğazları yabancılara ve sözleşmelere teslim edersiniz. *Egemenliğinizden vazgeçersiniz. Unutmayalım Türkiye, Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değildir.

Lozan yobazlığı olsaydı, Montrö Sözleşmesi yapılamazdı.

Montrö yobazlığına mahkûm olursak, Boğazlar’da tam egemenliğimizi kuramayız.

Vatan Partisi’nin programı, Türkiye’nin Boğazlar’daki tam egemenliğidir. Yurtta Sulh Cihanda Sulh ilkesi gereği, Karadeniz komşularımızın ekonomik çıkarlarını ve güvenliklerini egemenliğimizle buluşturan çözümler üretmek ve Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin ticari çıkarlarını Türkiye’nin egemenliği ile buluşturan çözümler üretmek durumundayız.

İşte bütün bu nedenlerle Büyük Devrimci Atatürk’ün ‘’Montrö Sözleşmesi makul ama parlak değil’’ saptaması, devrimci bir saptamadır. Egemenlikçidir ve bize ışık tutuyor. Dahası bize sorumluluk ve görev yüklüyor.

Atatürk’ün devrimciliğini anlamayanlar ve Montrö Sözleşmesi konusunda bilgisi olmayanlar, Türkiye’nin egemenliği mevzisinde değil, Montrö yobazlığında saf tutuyorlar. Montrö Sözleşmesi üzerinden emperyalist mevzilere yuvarlanmaları acıdır ve düşündürücüdür. Başıbozuklar Bildirisi’nin Montrö bahane edilerek imzalatılması çok öğreticidir. Montrö, Türkiye’nin egemenliği mevzisinde durmayanların kalkanı değildir. Montrö, mevcut durumun ‘’bahanesi’’ ve ‘’aracı’’ değildir.

Aydınlık