Bilindiği gibi Diyanet İşleri Başkanlığının bir fetva hattı var. Hatta geçen ay bu hattı güncelleyerek mobil telefonlardan da ücretsiz ulaşılabilecek yeni bir hat numarası ilan ettiler. 7/24 hizmet veriyorlar. Eksik olmasınlar halkın çok önemli meselelerine fetvalar vererek büyük bir din hizmetini yerine getiriyorlar!

Ben de bir vatandaş olarak buradan açık bir şeklide birkaç soru soracağım. Her ne kadar soracağım sorular; “Yılbaşında kırmızı don giymenin hükmü” kadar önemli (!) sorular olmasa da, Halkın büyük bir kesiminin merak ettiği sorulardır.

Önce şunu sorayım; Diyanetin İşleri Başkanlığının resmi internet sayfası var. O sayfada “Kuruluş ve tarihi gelişim” başlığı altında bir metin var. O metinde Diyanet’in ne zaman kurulduğundan başlayarak bu güne kadarki alınan kararları, yapılan değişikleri ve işlevini yazmışlar. Ancak Diyanet’in kurucusundan hiç bahsedilmemiş.

Laiklik uygulamalarının yapılmasını sağlamak için Diyanet’i kuran Atatürk’ün adı “kuruluş” diye başlık attığınız bu metinde neden yok?

Ziya Gökalp’ın de savunduğu “Laiklik” fikri Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığını kurması ile hayata geçirilmiştir. Amaç ise Din ile Devlet işlerinin ayrılması, Din görevlilerinin TarikatCemaat safsatalarına bulaşmadan Devlet’in kontrolü altında olmasıdır. Bu fikri eleştirenlere ise Atatürk’ün cevabı; “Din adamlarını cemaatin eline baktırmayız, Onların maaşlarını biz vereceğiz” olmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı, hem fikren hem fiilen kurucusu olan Atatürk’ü neden sitesinde “Kurucu” olarak yazmaz?

Yine aynı metinde yer alan şu cümle ise evlere şenlik. Bakın Atatürk’ün laiklik temelini esas alan Diyanet işleri başkanlığının misyonunu nasıl tarif etmişler; “ Cumhuriyet’in bir kurumu olmakla birlikte tarihsel kökeni itibarıyla Şeyhülislamlığa dayanan ve onun geleneksel misyonunu sürdürmek üzere kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı…”

Bu tarifi yazmak demek Atatürk’ü hiç anlamamak veya Atatürk’e rağmen laiklik ilkesini görmezden gelmek demektir.

Şeyhülislamlık Osmanlı’da en yüksek derecede bilgi ve yetkiye sahip kimsedir ve fetvalarını Eşari anlayışına göre verirdi. Osmanlı’nın yıkılmasının en büyük sebeplerinden olan, İlmi ve Akılı reddeden Eşari anlayışını kaldırıp yerine Hanefi ve Maturidilik esaslarına göre Diyanet İşleri Başkanlığını kuran Atatürk’tür. Nasıl olurda Diyanet Şeyhülislamlığın misyonunu devam ettirir?

Diyanet’in kuruluş felsefesini, misyonunu bu kadar çarpıtarak yazmanın hükmü nedir?

Bir başka sorum da güzel ahlak üzerine;

İslam Dininin güzel ahlakı tamamlamak üzere geldiğini her fırsatta anlatan Diyanet’in, ahlaksızlığı tescilli bir kişiyi ziyaret etmesinin, ona hediyeler vermesinin hükmü nedir?

Diyanet’in topluma vermek istediği mesaj nedir?

Topluma rol model olmuş, güzel ahlakı, mesleki başarısı, vatan ve millet sevgisi ile tanınan, cumhuriyet değerlerine sahip çıkan kaç kişiyi ziyaret edip hediye verdiniz?

Atatürk düşmanlığı tescilli olan, Atatürk’e hakaretten hakkında soruşturma açılan, Yunan galip gelmedi diye ağıtlar yakan, en ahlaksız cümleler ile ağzından salyalar akıtarak Atatürk’ün şahsına, ailesine küfürler eden birini ziyaret ederek ne anlatmak istiyorsunuz?

Türkiye’de İslam Dinini en yüksek mertebede temsil eden birinin her hareketi, sözü, davranışı topluma verilmiş bir fetva, bir mesajdır. Şimdi biz bu ziyaretten şunu mu çıkartalım; Fes’li Kadir ne demişse doğrudur! Bu mudur topluma vermek istediğiniz mesaj?

10 Kasım’dan bir gün önceki Cuma hutbesinde Atatürk’ten bir Fatiha’yı bile esirgemenizin sebebi nedir?

Diyanet’in kurucusuna kurduğu kurumdan bir anma, dua dahi gelmez iken, Atatürk’e hakaret ve küfürler yağdıran birinin Diyanet’in başı tarafından taltif edilmesinin dindeki hükmü nedir?

Küfürbazlığı ve yalancılığı ile kötü nam yapmış birine gösterilen ilgi ve sevgiyi “Güzel ahlak” ile nasıl bağdaştırdığınızı gerçekten merak ediyoruz.

Mürteza Öztürk

siyasetcafe.com