Gaffar Yakınca yazdı...


İnternet suçlarına yönelik kanun teklif dün itibarı ile meclisten geçti. Aslında yapılan günün ihtiyaçlarına uygun bazı ek düzenlemelerden ibaret. 5651 sayılı internet kanunu 2007 yılında çıkmış. Bu son değişiklik dışında, 2008, 2013, 2014, 2015, 2016, 2018 ve 2019’da kanunda çeşitli değişiklikler yapılmış. Ne kadar çok değil mi? Sebebi şu: Kanun, henüz gelişmekte olan ve hızla değişen bir ortamı, internet yayınlarını düzenliyor. Bu alandaki değişimlerin hızı, yasa koyucuyu da aynı hızla hareket etmeye zorluyor. Bu, sadece Türkiye için değil başka ülkeler için de geçerli.

HALKA KARŞI DİJİTAL TERÖR

Son düzenlemelerin can alıcı noktası “kişilik haklarının korunması” ile ilgili. İnternet, kimliğini gizleyerek insanlara iftira atanlardan, hakaret edenlerden geçilmiyor. Sıradan vatandaştan tutun da devletin en üst kademesindeki insanlara kadar herkes bu tür itibar cellatlarının kurbanı olabiliyor. Üstelik yapılanlar sadece bunlarla sınırlı kalmıyor, tehdit, şantaj, çocuk istismarı gibi çok daha çirkin boyutlara ulaşabiliyor. Sosyal medya sitelerinin doğası, bu eylemlerin linç kampanyalarına dönüşmesine imkan veriyor. Bu tip rezilliklerin özellikle milli saflarda yer alan yazarları, siyasetçileri, gazetecileri hedef aldığı, HDP/PKK, FETÖ ve DHKPC yanlısı gruplarca organize edildiği açıkça görülüyor. Son yıllarda CHP’nin bu örgütlerin yanında yer alması, çok geniş bir kesimin yanlış bilgilerle yönlendirilmesine, nefret kampanyalarına alet edilmesine yol açıyor.

Uzmanlar “ortam sanal ama işlenen suçlar gerçek, sosyal medyada anonim ve sahte hesaplar üzerinden işlenen suçlar üst seviyelere çıktı” diyor. Üstelik işin bir ucu gelip milli güvenliğe dayanıyor. Daha önceki yazılarımda özellikle altını çizmiştim, “sosyal medya bir milli güvenlik meselesidir” diye. Son aylarda yaşananlar, ABD devletinin kontrolündeki Twitter, Facebook gibi kuruluşların emperyalizmin bir operasyon aracı gibi kullanıldığını gösteriyor. Milyonlarca kişi tarafından takip edilen bu platformlar, terör örgütlerinin adeta korunup kollandığı, onlara karşı durmaya çalışanların ise sesinin kısıldığı yerler olarak işlev görüyor.

ALMAN’IN HAKKI VAR, TÜRK’ÜN YOK

Devletin görevi önce sınırlarının sonra da vatandaşının güvenliğini sağlamaktadır. Bizim devletimiz de bu düzenleme ile tam olarak bunun için bir adım atıyor. Yabancı şirketlerden (bunların en önemlisi Twitter’dır) çok basit iki şey talep ediyor:

Türkiye’de muhatap alabileceğimiz (gerçek ya da tüzel kişi) bir temsilci atayın.

Türk vatandaşlarına ait verileri Türkiye sınırları içindeki sunucularda (bilgisayarlarda) tutun, yurtdışına çıkarmayın.

Üstelik bu düzenlemelerin benzerleri Almanya, Fransa, Rusya, Çin gibi pek çok ülkede mevcut. ABD’li sosyal medya şirketleri Avrupa ülkelerindeki yasalara ses etmeden uyarken konu Türkiye’ye gelince kızılca kıyamet kopuyor. Türk hükümeti “sansürcülükle” suçlanıyor. Emperyalist şirketler halkımıza ve devletimize yönelik saldırılarında, utanıp arlanmadan, dokunulmazlık talep ediyor. Almanların, Fransızların haklarına gösterilen saygı Türklerden esirgeniyor.

KUMPAS KURMA ÖZGÜRLÜĞÜ

Bu sansür yaygarasının başını ne yazık ki yine bizdeki muhalif siyasetçiler çekiyor. CHP’nin milletvekilleri ve PKK’nın meclisteki mensupları zaten meclisten ziyade Twitter’da mesai icra ediyor. Milleti ve devleti korumak için yemin etmiş isimler, nefret kampanyalarının başını çekiyor, itibar suikastlarının tetikçiliğini yapıyor. Bu raddeye varmış bir rezilliğe hangi ülkede bu kadar müsamaha gösterilebilir? Hangi bağımsız ülke, namuslu vatandaşlarının sosyal medya vampirlerine yem olmasına izin verir?

Bizim ülkemizde de artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti yasaları hüküm sürer, emperyalizmin insan onurunu hiçe sayan uyduruk özgürlük masalları değil. Türk vatandaşları devletin yasalarına güvenirler, ne idiği belirsiz “sosyal medya topluluk ilkelerine” değil. Hakaret etmenin, iftira atmanın, devlete operasyon çekmenin, millete kumpas kurmanın özgürlüğü olamaz.

Vatan algımızı değiştiren Mavi Vatan konsepti gibi burada da bir “dijital vatan” söz konusudur. Kişisel verilerimiz, vatandaşlık haklarımız ve milli değerlerimiz bu vatana dahildir. Dijital vatanın “dijital teröre” karşı korunması da vatan savunmasının çok önemli bir parçasıdır.

Meraklısına Not: Dijitalin Türkçe karşılığı sayısaldır. Ancak, sayısal bizde başka anlamları da karşıladığından şimdilik dijital sözcüğünü kullanmak daha doğru duruyor.


Aydınlık