Kadın sorununu devlet düşmanlığına iten emperyalizm ise kadınlarımızı hayatın gerçekliğinden koparmaya çalışıyor.

Devlet Düşmanlığıyla Özgürleşme Olur Mu?
İshak Aykaç 
İshak Aykaç

Son zamanlarda adını sık sık duyduğumuz Las Tesis aslında bir eylemin adı değil Şili’deki feminist örgütün ismidir. Las Tesis eylemi diye nitelendirilen eylem, Şili’de bir kadının polis tarafından yakalanıp tecavüz edilip öldürülmesi üzerine Las Tesis feminist örgütünün protesto dansı ile gündeme geldi. Eylemin sloganları ise şöyle “Ataerkil bir yargıç/ Kadın olmak suçumuz/ Kestiğiniz cezamız/ Seyrettiğiniz şiddet/ Her nerdeysem/ Ne giydiysem/ Suç bende değil/ Tecavüzcü sensin/ Öldüren sensin/ Polisler, hakimler, devlet ve başkan/ Direnen kadınlar/ Dünyada her yerde/ Asla yalnız yürümeyeceksin…

Hangi Özgürlük?

Özgürlük mücadelesi toplumsal kurtuluş mücadelesinden bağımsız olmamıştır aynı zamanda hiçbir özgürlük mücadelesi bireyci değildir, toplumun çıkarlarınadır. 1. Dünya savaşından sonra haklarını kazanan Türk kadınları bu hakları cephede savaşarak kazanmışlardır. Daha kadınlar seçme ve seçilme hakkını kazanmadan 1923 seçimlerinde halk aday olmadıkları halde kadınlara oy vermişti. Kadın toplumsal sorunlarla birleşerek toplumdaki önemini göstermişti. Fransız Devriminde verilen özgürlük mücadelesi ise yine toplumun ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusundaydı. Deyim yerindeyse Mustafa Kemaller rakı festivalleri, balolar için özgürlük mücadelesi vermedi. Yani neoliberalizmin “özgürlük” tanımı için kazanılmış bir özgürlük mücadelesi yoktur.

Bugün de emperyalizme karşı mücadele eden devletlere, Batı’dan dayatılan “özgürlük” anlayışı vardır. Bunlar; Türkiye düşmanı FETÖ’cülerin içeri alınmasından sonra cereyan eden “basın özgürlüğü” sloganları, PKK terör örgütüne karşı verilen mücadelede “diktatörlük ve insan hakları” sloganları, Las Tesis eyleminde ise yine “özgürlük” temelinde devlet düşmanlığı. Yine emperyalizme karşı mücadele eden Çin devletine karşı yürütülen Hong Kong eylemlerindeki ABD bayraklı “özgürlük” eylemleri, Suriye’ de Esad düşmanlığı üzerinden “diktatörlük” sloganları, İran’ da ABD destekli “özgürlük” mücadelesi, Venezuela’da ABD yanlısı Guaido önderliğinde “özgürlük” mücadelesi ve sosyal medya üzerinden yürütülen algı operasyonları… Ülkelerin kaynaklarını sömüren, bombalar patlatan, iç savaşlar çıkaran ABD ve Batı, emperyalizme karşı mücadele eden ülkelerde “özgürlük” savunucusu oluyor(!)

Neoliberal Sistem Kadın Sorununu Çözümsüzleştiriyor

En temelinde kadını tutsak eden ve onu metalaştıran neoliberal sistemdir. Kadın mücadelesinde ise neoliberal sistem ile aynı safta olursanız kadını Ortaçağ gericiliğine mahkum edersiniz. Neoliberal sistemin özgürlük anlayışı içi boş ve yozlaşmıştır. Her yerde istediğim her şeyi yapabilirim anlayışı bir tek üretim dışında her şeyi “özgür” kılıyor. İnsanlık tarihinden üretimi çıkaralım geriye hiçbir şey kalmaz. Kadının özgürlüğünü üretim ilişkilerinden koparıp cinsellik temeline indirgemek, kadını cariye olarak kullanan Ortaçağ gericiliğinden farkı yoktur. Aynı zamanda kadını hayattan koparan “özgürlük” ekonomik kadının özgürlüğünü de eline almasına izin vermiyor.

Yukarıda belirttiğimiz 1. Dünya Savaşı örneğinde görüldüğü gibi Türk kadını toplumsal sorunlardan bağımsız kalmayıp müdahale edince, toplumdaki önemini kavratıyor. Kadını toplumsal meselelerden (tam bağımsızlık, ekonomik kriz, terörle mücadele) koparan anlayış kadına şiddet, taciz, tecavüz sorununu çözüyor mu? Aksine kadını toplumdan daha çok uzaklaştırıp değersizleştiriyor, meta haline getiriyor. Kadınların haklarını koruyan devlete tecavüzcü demek toplumsal eşitsizliği çözüyor mu yoksa çözümsüzlüğe mi ulaştırıyor? Yine tecavüzlere, kadın cinayetlerine müebbet hapis cezası veren yargıya, toplumsal huzuru ve güvenliğimizi sağlayan polisimize tecavüzcü demek çözüm sunmayıp çözümsüzlüğe ulaştırmakla birlikte kadınımızı yalnızlaştırıyor.

Toplum Mu Devleti Oluşturur, Devlet Mi Toplumu?

Diyarbakır anneleri bu devletin bir parçası değil midir? Şehit kadın subaylarımız devletin bir parçası değil midir? Devlet sadece başkan ve bakanlardan mı oluşur? Devlet tüm organlarıyla birlikte büyük bir teşkilattır, bu teşkilatı oluşturan ise toplumdur. Devlet, toplumun ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumsal talepleri yerine getirmek için ortaya çıkmıştır. Bu yüzden devleti toplumdan bağımsız bir organ olarak görmek insana yabancılaşmanın, neoliberalizmin ürünüdür. Bugün ulusdevlet ise feodalizmi, şeyhliği, ağalığı, müritliği yıkmıştır. Ulusdevlete düşman olmak, onun organları olan emniyet ve yargıya düşman olmak insanı insanın yönetmesine karşı olmak demektir. Aynı zamanda kadınlarımızın haklarını Ortaçağ ilişkilerinden devlet korur. Bu yüzden kadının sorunları da devletin sorunudur. Diyarbakır’da çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan analarımız devletle birleşiyor. Kadın subaylarımızı şehit eden yine PKK terör örgütü, gerici Şeyh Sait ve Seyit Rıza’yı savunan, yine PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP. Emperyalizmin taşeron örgütleri bugün devlet düşmanlığı yapıyor, devletle birleşen milletimiz ise zaferler kazanıyor. Kadın sorununu devlet düşmanlığına iten emperyalizm ise kadınlarımızı hayatın gerçekliğinden koparmaya çalışıyor.

Sorun Ekonomik ve Sınıfsal

Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine bakarsak ülkemizde öldürülen kadınlarımızın faillerinin %7’sinin okuma yazması yok, %46’sı ilkokul mezunu, %1822’ si ilköğretim mezunu, faillerinin %30’u nitelik gerektirmeyen işlerde çalışıyor, %26’sı işsiz. Son zamanlarda yargımızın kadın cinayetlerine karşı verdiği cezalar önemli fakat tek başına yetersiz kalıyor.

Yukarıda verdiğimiz verilere göre işsizlik, düşük gelir ve eğitimsizlik toplumsal huzuru bozuyor. Aynı zamanda ekonomik zorluklardan kaynaklı kadınlarımızın iş bulabilmesi, ekonomik özgürlüklerini eline alabilmesi oldukça zor görünüyor. Kadının ekonomik özgürlüğünü eline alabilmesinin kazancı, feodal bağlarını koparabilmesi, şiddete karşı koyabilmesi, hayatın her alanında olabilmesi ve toplumdaki önemini gösterebilmesi için oldukça önemlidir. Bunun için Türkiye’de üretimi güçlendirip, eğitim politikaları ile nitelikli insanlar yetiştirmeliyiz. Bunu da emperyalizme karşı mücadele etmeden gerçekleştiremeyiz. Yani ABD’nin yaptırımlarına karşı, terör örgütlerine karşı, tam bağımsızlığımızı savunup bağımsız ekonomimizi kurmalıyız. Böylece üretim araçlarını arttırıp üretim alanlarını genişletebiliriz. Dolayısıyla devletin sosyal ve ekonomik politikalarıyla birlikte; kadın erkek üreterek, hayatı ve emeği paylaşarak toplumsal eşitsizliği yenebiliriz.

İshak Aykaç

TGB Eskişehir İl Başkanı

tgb.gen.tr