Sosyal medya denetimi kullanıcılara yönelik değil, sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik denetimi içermektedir.Bu devletlerin en doğal egemenlik hakkıdır.

Denetim Şart!
İbrahim Okan Özkan 
İbrahim Okan Özkan

Durun durun, acele etmeyin! Hemen “Yahu bunu da mı savunacaksınız?” demeyin. Sosyal medya düzenlemesine ilişkin teklif TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı. Ciddi tartışmalara yol açan metin her kesim tarafından farklı yorumlanıyor. “AKP sosyal medyayı yasaklıyor!” diyeni de var, “Düzenleme gerekliydi” diyeni de. Ezbere atlamadan duayen gazeteci Uğur Mumcu’nun sözleriyle yazımıza başlıyoruz: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”

Bir zamanlar klişeleşen bir ifade vardı: “Eğitim şart!” Yeri geldi eğitimciler tarafından önemine dikkat çekmek için söylendi, yeri geldi Cem Yılmaz’ın bir reklamı üzerinden esprilere konu oldu. Biz de önem verdiğimiz bir konuda, sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Denetim şart!

Sosyal medya düzenlenmesine ilişkin kanun teklifini bilimsel bakış açısıyla inceleyelim:

Öncelikle yapılan, 5651 Sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun”da değişikliğe gidilmesidir. Zaten hâlihazırda mevcut olan bir kanun düzenlenmektedir. Gökten kanun indirilmemiş veya sil baştan bir kanun yaratılmamıştır. Bilmemiz gereken bu teklifin kullanıcılara yönelik değil, sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik denetimi içerdiğidir. Sosyal ağ sağlayıcıları ise özetle, Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlardır.

Sosyal Medya Düzenlemesi Nedir, Ne Değildir?

Sosyal medya düzenlemesine ilişkin kanun teklifinin tam metni, başta TBMM sitesinde olmak üzere tgb.gen.tr’de de yer almaktadır. Teklifteki maddelere geçmeden önce genel gerekçe aşağıdaki birkaç ifadeyle özetlenmiştir:

“…Buna karşın sosyal ağ sağlayıcılarının geniş çaplı kullanıcı sayıları kullanıcı verilerinden yararlanarak elde ettikleri milyarlarca dolar gelire rağmen, kişilerin haklarının korunması noktasında ihtiyaç duyulan önleyici ve koruyucu mekanizmaları geliştirmedikleri ya da etkin kullanmadıkları veyahut kullanıcıların ve devletlerin haklı taleplerine direnç gösterdikleri gözlemlenmektedir.”

Buradan anladığımız üzere, gerekçenin esasını sosyal medya kullanıcılarının kişi haklarının korunması oluşturmuştur. Devamında gelen vurgular buna dair örneklemeyi yapmaktadır:

“…küfür, iftira veya hakaret etmek amacıyla kullanıldığı durumlarda internet, düzenleme yapılması gerekli alan olarak karşımıza çıkmaktadır.”

Kanun teklifinin yer aldığı metnin 3. madde gerekçesinde, “Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcılar bakımından caydırıcılığın sağlanmasını teminen verilecek idari para cezasının artırılması öngörülmektedir.” ifadesi yer alırken devamında “ …yer sağlayıcılar hakkında bir milyon Türk Lirasından on milyon Türk Lirasına kadar idari para cezası verilebilecektir.” Teklifte önceki dönemde sosyal paylaşım ağlarına verilen para cezası 10 katına çıkarılmıştır. Kullanıcıları etkileyen hiçbir durum 3. maddede de yoktur.

4. maddede, 5651 sayılı Kanunun 8’inci maddesine ek yapılmaktadır. “İntihara yönlendirme”, “çocukların cinsel istismarı”, “uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma”, “sağlık için tehlikeli madde temini”, “müstehcenlik”, “fuhuş”, “kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları”yla ilgili düzenleme burada yer almaktadır. Teklifteki 4. madde düzenlemesinde, suç oluşturan kısmi içeriğin çıkarılmasının mümkün olduğu durumlarda, “erişimin engellenmesi” kararının yerine “içeriğin çıkarılması” kararının verilebilmesi de öngörülmektedir. Bu suçlarla mücadele hangimizin gündeminde değildir ki? Gençliğin yoğun olarak kullandığı sosyal medya mecralarında bu önlemlerin alınması zaruridir.

Bu düzenlemedeki bam teli 6. maddede yer almaktadır. Düzenlemeye karşı çıkışların sebebini aslında bu kısım oluşturmaktadır. Ancak bu madde karşı çıkışların değil, savunuların merkezi olmalıdır. Kanunlaşan teklifteki 6. madde, 5651 sayılı Kanuna madde eklenmesini önermektedir. Bu öneriye göre, sosyal ağ sağlayıcılarıyla ilgili “…bu Kanun kapsamında yapılacak başvuruların cevaplandırılması ve bu Kanun kapsamındaki diğer yükümlülüklerin yerine getirilmesini temin için yetkili en az bir kişiyi Türkiye’de temsilci olarak belirler…” denilmektedir. Yani Twitter vb. sosyal ağlarla ilgili durumlarda Türkiye’nin muhatap bulması için burada temsilcilik açması öngörülmektedir. Bununla da sınırlı kalınmamış, temsilcinin gerçek kişi olması halinde Türk vatandaşı olması zorunluluğu getirilmiştir.

Yine 6. maddeye göre, sosyal ağ sağlayıcılarının kendisine yapılan bildirimden itibaren otuz gün içinde temsilci belirleme ve bildirme yükümlülüğünü yerine getirmesi gerekmektedir. Yerine getirilmemesi halinde sosyal ağ sağlayıcıya on milyon Türk Lirası idari para cezası verilecektir. Cezalara rağmen yükümlülükler yerine getirilmezse; ceza miktarının artırımı, reklam yasağı ve sosyal ağ sağlayıcının internet trafiği bant genişliğinin daraltılması gibi önlemlere başvurulacaktır. Özetle, sosyal medya platformlarının Türk yasalarına tabi olması zorunludur!

Kanunlaşan teklif, kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini ihlal eden paylaşımlarla ilgili düzenlemeyi geliştirmiştir. Yukarıdaki hakları ihlal edilen kullanıcıların mahkemeye gitmeksizin müdahale yetkisi doğmuştur. Sosyal ağ sağlayıcılarına yaptıkları başvuruların olumlu veya olumsuz olarak en geç 48 saat içerisinde sonuçlanma zorunluluğu bulunmaktadır. Bu başvurularla ilgili istatiksel ve kategorik bilgileri içeren Türkçe hazırlanmış raporları altı aylık dönemlerle bildirme ve kişisel verilerden arındırarak kendi internet sitesinden yayınlama yoluna gidecektir.

Egemenlik Kayıtsız Şartsız Türk Devletinindir!

Genel gerekçede “…devletlerin haklı taleplerine direnç gösterdikleri gözlemlenmektedir.” ibaresi aynen geçmektedir. O direnç, sosyal medya ağlarının Türkiye gibi milli devletlere karşı gösterdikleri dirençtir. Bu kanunun hazırlanmasının ana sebebi de burasıdır.

TBMM Genel Kurulunda onaylanan Kanun, devletlerin egemenlik yetkisi temelinde haklı ve doğru bir hamledir. ABD ve Avrupa yasalarına uygun olan ancak Türk yasalarına tabi olmayan hiçbir sosyal ağ sağlayıcısı bırakılmamalıdır. Bu, Türkiye’nin en doğal hakkıdır. Türk devletinde temsilcisi dahi bulunmayan bu ağlara temsilci belirleme zorunluluğu getirilmesi sosyal medyada güven ortamını tesis edecektir. İfade özgürlüğünü engellemek yerine ifade özgürlüğünün de güvence altına alınmasını sağlayacaktır.

Bugün dergi, gazete vb. yayın araçlarında FETÖ veya PKK terörü savunulabilir mi? Denetimin olduğu yerde bölücü terör barınamaz. Ancak Türk yasalarını umursamayan her sosyal medya ağı Türkiye’ye karşı operasyon unsuru haline gelebilir. FETÖ’cülerin BOLD Medya, Türkiye Gerçekleri gibi Twitter hesapları üzerinden Türkiye’yi hedef almasına göz yumamayız. İşte bu yüzden, denetim gereklidir.

2019 yılının Ekim ayında, Barış Pınarı Harekâtı’na destek veren TGB’li yönetici ve üye arkadaşlarımızdan yüzlercesinin hesapları bir süreliğine askıya alınmıştı. Attığımız twitlerin ABD’yi ve PKK terör örgütünü hedef alması öyle zannediyoruz ki Twitter yöneticileri tarafından yeterli sebep görülmüştür. Peki, Türkiye’nin yaptığı harekâta sahip çıkmak Türk yasalarına göre suç sayılabilir mi? Twitter’ın ABD ilkeleri doğrultusunda vatansever hesaplara sansür getirmesine izin verilemez.

Sosyal Medya ve Yozluk

Sosyal medya, yararlılıklarının yanı sıra yer yer insani değerlerin dahi hiçe sayıldığı bir alan haline gelmektedir. İnsana, kültüre, çevreye yabancılaşmanın meşruiyet kazanabildiği bir alandır.

Nezaket ortamının tesisi sadece siyaset gibi alanlarda değil, sosyal ağlarda da sağlanmalıdır. Karşılıklı hoşgörüye ve saygıya dayanan güven ortamı kurulmak zorundadır. Twitter gibi fikri tartışmaların yoğun olduğu alanlar, yer yer “sosyal linç” aracı haline dönüşebilmektedir. Toplumumuzun değerlerinin yozlaşmasına yol açan her alanda denetim zaruridir.

Doğru bilginin yerini yalan ve yanlış bilgilerin veya iftiraların aldığına da bu alanlarda rastlamaktayız. Doğru bilgi yüz beğeni alamazken, kaynağı belirsiz komplo teorileri on binlerce beğeniyle buluşmaktadır. Özellikle koronavirüs sürecinde sosyal ağlarda sıklıkla denk geldiğimiz durum budur. Sağlık Bakanlığının verilerini yalan yanlış hesaplamalarla çarpıtanlar, maske bulunmadığı rivayeti yayanlar, sahte fotoğraflarla milletimizi galeyana getirmeye çalışanlara karşı denetim güvencedir. Doğru bilgi RT ve beğeni üstünlüğünden ötürü yanlış bilgi karşısında ezilmemelidir.

Atatürk Gibi Yapmak

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Gençliğe Hitabede birinci vazifemizi çizmiştir: Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmek! Atatürk’ü anlamak onun yeniden Samsun’dan gelmesini beklemekten değil, 2020 Türkiye’sinde Atatürk gibi yapmaktan geçer.

Atatürk hem Kurtuluş Savaşı yıllarında hem de Cumhuriyetin ilk yıllarında devletçi anlayışlarla net ve keskin adımlar atmıştır. İngilizlerin Kurtuluş Savaşı sırasında İstanbul’dan Anadolu’ya yaymak istediği tüm yayınlar, Mustafa Kemal Paşa’nın engeline uğramıştır. Savaşı yıldıracak ve yıpratacak hiçbir yayın İstanbul’un doğusuna geçememiştir. Cumhuriyet döneminde de benzer önlemleri görebiliriz.

Önümüzdeki soru açıktır: Atatürk gibi yaparak Türk devletinin sosyal medya alanındaki egemenliğini mi pekiştireceğiz? Yoksa “özgürlük” kandırmacasıyla ABD/Avrupa’nın hegemonya araçlarına koşulsuz şartsız alan mı açacağız?

İbrahim Okan Özkan | TGB Genel Sekreteri

tgb.gen.tr