AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un "İstanbul Sözleşmesi kaldırılabilir" açıklamasının ardından Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür İstanbul Sözleşmesi'ni ve kadın hakları açısından bu sözleşmenin önemini anlattı.

Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür Oygür’ün açıklamasından satırbaşları:
"Kadına yönelik şiddet dünyanın bir sorunu. Bu evrensel bir sorun. Bu sorunu bugün çözmek, sihirli maddeyle ortadan kaldırmak mümkün değil."

"Kadına yönelik şiddet veya kadına yönelik ayrımcılık yapılması 80'lerde girdi uluslararası metinlere. 40 yıl çok az bir süre... Aşağı yukarı 40 yıldır kadına yönelik şiddet, kadına yapılan ayrımcılığın kaldırılması, şiddetle mücadele kollarında ciddi bir uğraş var. Bu uğraşın son örneklerinden bir tanesi İstanbul Sözleşmesi."

"2011 yılında Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan sözleşme, uluslararası bağlayıcılığı olan bir sözleşme. Tam adı 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi'. Biz buna İstanbul'da imza attığımız için İstanbul Sözleşmesi diyoruz."

"Batının hazırladığı bir sözleşme ama kadına yönelik şiddet batının veya doğunun, güneyin veya kuzeyin sorunu değil bu evrensel bir sorun."

"Sözleşme kadına yönelik şiddeti, insan hakkı ihlali temelinde değerlendiriyor. İnsan hakkı denildiği zaman kadın ve erkek eşitleniyor. Kadın ve erkeği eşitledikten sonra da şu anlayışla sözleşme hükümleri yerleştiriliyor; 'Kadına yönelik şiddete toplumsal bahane tanınamaz'. Yani kadına yönelik şiddetin bir bahanesi olmayacaktır. Yani böyle bir madde yok ama metne bakınca bunu görüyorsunuz."

"Sözleşmenin içinde geçen bazı ifadeler, ülkemizde ve başka ülkelerde bir takım kesimleri rahatsız ediyor. Örneğin, biz de en çok rahatsızlık veren kısımlar 12. maddede şiddetin örf ve gelenekler gerekçesi ile kabul edilmesi taraflarca engellenir veya kabul edilmez gibi bir ifade geçiyor. Burada sanki kadına şiddeti engellemenin bir temelinin de örf ve adetlere savaş açmak olduğu şeklinde bazı kesimlerce yorumlanıyor."

"Bir sıkıntılı ifadede tanımlar maddesinde mağduru tanımlarken içine her şeyi koymuş, cinsel yönelim, cinsel tercihini belirlemiş olan diye bir sürü tanım koymuş içine. Bu sözleşmede kadını kadın olarak bırakmamışlar."

“ESAS DERTLERİ 6284 SAYILI KANUNU KALDIRMAK”
"Bu ifadeler bu kesim açısından sadece bahanedir. Bu kesim kadının yerini bin 500 yıl önceki haliyle tabir etmektedir. Biz bu kesime söyleyecek bir şey bulamıyoruz. Bu kesimin gidecek çok fazla bir yolu yok. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti 100 yıl önce bu milletin bağımsızlık iradesi ile bu milletin aydınlık yolda ilerleme kararlılığı ile kurulmuştur. 100 yıldır gidiş gelişlerimiz olmuş olabilir ama halkımızın durduğu nokta budur, bundan sonra da böyle olacağız. Siz toplumda kadını hala ortaçağdaki anlayışınızla görmek istiyorsanız bu sizin bileceğiniz iştir. Burada siz sözleşmeye bu dediğim unsurlarla karşı çıkıyormuş gibi görünüyorsunuz ama sizin derdiniz 6284 sayılı kanunu kaldırmaktır."

"6284 sayılı kanun kaldırılırsa çok kötü olur. İstanbul Sözleşmesi'ndeki pratik yarar zaten budur."

"Kayıtlar tutulmaya başlandı ve görüldü ki kadın cinayetleri artıyor. İşte burada ailenin korunmasına dair kanunun kadına yönelik şiddeti önleme de yetersiz olduğu görüldü ve 2011 yılında imzalanılan sözleşmeden yararlanılarak 6284 sayılı kanun çıkarıldı."

"Neden bu kanun önemli? Çünkü İstanbul Sözleşmesi'nde, kadına dönük şiddeti insan hakkı ihlali görüp kabul eden temel anlayışa sahip. Yani kanunumuzda da bu temel anlayış var."

"6284 sayılı kanun eğer kaldırılırsa, kadına yönelik şiddetle mücadelenin geriye savrulacağını kabul etmemiz lazım."

"Kadına yönelik şiddete karşı verilen mücadeleden hiçbir şekilde geri adım atılmamasının önlemlerini almak zorundadır iktidar. Bunun için de kadına yönelik şiddetin belirleyici esaslarını toplumun her yönüne anlatmak ve benimsetmek zorundadır."

ulusal.com.tr