Eğitimlere katılan Uygurlar, kamplarda dini baskı olmadığını vurguluyor. Uygurlar, esas baskının 'Şeriat polisleri' tarafından 'Çinlilerin okullarına gitmeyin, hastanelerinde tedavi olmayın, yollarında yürümeyin, Allah yolunda öldürün ve cennete gidin' propagandası yapıldığını söylüyorlar.

SERDAR YURTÇİÇEK ■

Ayrılıkçılığın zeminini oluşturmak için yıllar içinde alttan alta yürütülen propaganda ve örgütlenme faaliyetleri... ‘Şeriat polisleri’ nin baskıları... Eğitime katılan gençlerin ve kadınların başarı öyküleri

Urumçi’deki Sincian Sosyal Bilimler Akademisi’nde araştırmacı olan Ma Pinyan, şeriatçı grupların yayılmasının aniden olmadığını vurguluyor. Şeriatçıların özellikle kırsal bölgelerden başlayarak yürüttükleri çalışmalarla zaman içinde Uygur kökenli Müslüman grupların hayatlarının tümüyle değişmeye başladığını kaydeden Ma, şeriatçı grupların Uygurlara yönelik propaganda temalarını şöyle sıralıyor: Kafir Hanların okullarına gitmeyin, onların evlilik belgelerini kabul etmeyin, hastanelerinde tedavi olmayın, hatta onların yaptıkları yollarda bile yürümeyin çünkü bu haramdır, cennete gitmenin en kolay yolu kafirleri Allah yolunda öldürmektir!

GİDEREK YAYGINLAŞAN MAHALLE BASKISI

Adil Abliz 22 yaşında Sincian’ın güneyinde yaşayan bir Uygur. Yasadışı dini grupların toplantılarına katılmamak, arkadaş çevresinden dışlanmak için yeterli bir ölçütmüş. Çünkü bu toplantılara katılmamak kötü biri olduğu anlamına gelirmiş ve birlikte vakit geçirmeye değer bir insan olmadığının ispatı sayılırmış. Bu sebeplerle henüz 14 yaşında bir çocukken yasadışı şeriatçı grupların etkisi altına girmiş. Adil, bir oturumda cennete gidebilmek için insan öldürmenin koşulları hakkında konuştuklarını bile duyduğunu söylüyor. Adil Çince konuşabiliyor ama Çince karakterleri (Hanzı) yazma konusunda eksikleri var. Çünkü yüksek eğitim almasına dini gerekçelerle engel olunmuş. Şu an eğitim merkezinde Çince dilbilgisi eksikliklerini gideriyor.

İNANANLARA BASKI YALANI

Sincian’da Müslüman Uygurların Çin hükümetinin baskıları sebebiyle dini görevlerini yerine getiremedikleri de çok uzun bir zamandır sürdürülegelen bir uydurma. Kaşgar Belediye Başkanı YaSincian Yahaf, şeriatçılıkla mücadele ederken inançların doğru bir şekilde yaşanmasına olanak sağlayan etkinliklerin tamamının desteklendiğini, camilerde bütün etkinliklerin geçmişte olduğu gibi bugün de olağan bir şekilde yürütüldüğünü söylüyor.

‘ŞERİAT POLİSLERİ’

Muttalip Mehmetemin 29 yaşında ve Hotan’da yaşıyor. Muttalip de birçok Uygur gencinin yasadışı şeriatçı grupların toplantısına toplumdan dışlanmamak için katıldığını belirtiyor. Bir restoranı olduğunu ve hayata bu şekilde tutunduğunu söylüyor. Bir gün ‘Şeriat polisleri’ tarafından uyarılarak kendisine Hanlar ve Uygurlar için ayrı yemek tabakları kullanması gerektiğini aksi takdirde cehenneme gideceğini söylemişler. “Mecburen onların söylediklerini yaptım. Kısa zaman sonra onların düşüncelerini kendi fikirlerim gibi benimsediğimi fark ettim” diyor.

Şeriatçı grupların baskısının çok kuvvetli olduğunu söyleyen Muttalip Mehmetemin, kimsenin onlara karşı çıkacak cesarete sahip olmadığını anlatıyor. Onların terör eylemlerinden en fazla Uygurların zarar gördüğünü, biraz daha kendisini kaybetse cennete gitme uğruna kendisinin de bu terör saldırılarının parçası olabileceğini söylüyor.

AYRILIKÇILIK İÇİN KİMLİK DAYATMASI

Hotan Belediye Başkanı Erkin Ali şeriatçı grupların hedeflerini; “Kaynaşmış bir toplum ülküsünün karşısında durmak ve bunu yapmak için de dini sonuna kadar kullanarak izole edilmiş bir toplum yaratmak” diyerek açıklıyor. Buna en iyi örnekse Ruşengül Gayret. Hotan’da yaşıyor ve bir mağazada çalışıyor. 2000 yılında bazı kadınların aniden uzun, siyah elbiseler giymeye başladığını görmüş. 2005 yılındaysa bütün yaşlı akrabalarının ve komşularının bu elbiseleri giymeye başladığını söylüyor. Neden bunu giydiklerini sorunca Uygurlar arasında geleneksel bir elbise olduğu söylenmiş. Kendisi de giymeye başlamış. Bir zaman sonra farkında olmadan çağdaş giyinen kadınlara karşı söylenmeye başl mış.

AİLE İÇİNDE ŞİDDETE KARŞI DEVLET KORUMASI

Gülbahar Erkin, Yorkız Ublikhasım ve Ruşengül Gayret; Kaşgar ve Hotan kentlerindeki eğitim merkezlerinden mezun oldular. Aldıkları eğitimle birlikte aile içi şiddete karşı hukukun yanlarında olduğunu ve kendilerini koruyan yasaların olduğunu öğrendiler. Her biri temel becerilerini geliştirerek seçtikleri dallarda yetkin oldular ve bugün hepsi iş sahibi.

Geçen temmuz ayında hukuk ve mesleki beceri sınavları geçtikten sonra Yutian eğitim merkezinden mezun olan Muttalip Mehmetemin bir çay fabrikasında çalışıyor. Fakat hayalindeki meslek bu değil. Bir muhasebeci olmak ve kendisine ait bir muhasebe firması olmasını istiyor.

Gülbahar, eğitiminden sonra köyüne dönmeyi ve orada bir terzi dükkanı işletmeyi planlıyor. Gülbahar ikinci defa evlendi fakat ilk evliliğinin travmasını henüz atlatabilmiş değil. Gülümseyerek şöyle söylüyor: “Kocam bana karşı çok iyi davranıyor ama geçmişin kötü hatıralarını silemediğim için hala bazı korkularım var. Ama bildiğim bir şey var, bundan sonra kendi ayaklarımın üzerinde duracağım ve kendi hayatımı ben kontrol edeceğim.”

SİNCAN'DAKİ PROPAGANDA HABERLERİNİ KÖKENİ

Sincian Uygur Bölgesinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin mücadele ettiği terörist eğilimler ve halkı kazanma, eğitim düzeyini artırma ve beceri kazandırma hedefi bu kadar belirginken Çin’e karşı yürütülen psikolojik savaş neden yürütülmektedir? Merkezi neresidir?

Doug Bondow, 2 Kasım’da kaleme aldığı makalede konuyla ilgili cevabı veriyor. ABD’nin Çin’e karşı başlattığı ticaret savaşını kazanamayacağını, Çin ve ABD arasındaki ekonomik ilişkilerin çok kuvvetli ve çok yönlü olduğunu vurguluyor. Ek vergiler ve ambargoların Sudan, Küba, Irak, Suriye ve İran gibi görece zayıf ekonomilerde dahi işe yaramadığını; bu uygulamaların devletlerin diz çökmek bir yana daha fazla bağımsız kararlar almasıyla sonuçlandığını söylüyor. Çin gibi bir ekonomik devin ABD’nin de zarar göreceği bir yöntemle hizaya getirilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. ABD’nin kendisinin de kaybedeceği doğrudan bir ekonomik savaşa girmektense Çin’in zayıf ve hassas taraflarına yönelik etkinlikleri desteklemesinin çarpıcı sonuçlar vereceğini söylüyor. Tabii ki insan hakları ihlalleri propagandasıyla ve NGO’ları aracılığıyla!

Sincian’daki şeriatçılar ve bölücüler, Tibet’te halkın kanını emen rahipler uzun zamandır ABD’nin kontrolü altındaki medyada ezilen ve daha fazla demokrasi isteyen halkların temsilcileri olarak bütün dünyaya servis ediliyordu. Uzun zamandır bu projeye hayat vermek için çalışmalarını da yapıyorlardı. Böylece başta Türkiye olmak üzere Çin’in Kuşak ve Yol Projesi kapsamında ilan ettiği coğrafya üzerinde Çin hakkında şüphe uyandırmak ve Çin’i kendi iç işleriyle meşgul etmek vardı. Çin bunu öngörerek Sincian’da şeriatçılığın ve bölücülüğün önüne geçmek ve terörün kaynağını ortadan kaldırmak amacıyla eğitim merkezlerini kurdu.

■ Zhejiang Üniversitesi Uluslararası Meseleler ve Küresel Yönetişim Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi