Doğu Akdeniz ve Ege'deki menfaatlerimiz konusunda Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı’nın açıklamaları, Türkiye'nin Mavi Vatan politikasını çıkmaza sürükleme tehlikesi taşıyor. Yaycı'nın ülkemize yönelik ana tehdidi saptamayan, hatta bilinçli olarak üstünü örten yaklaşımları, Türkiye'yi yeniden Atlantik rotasına sokmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyor. Son dönemde Yaycı'nın Bahçeşehir Üniversitesi'nde kurduğu Denizcilik ve Global Araştırma Merkezi aracılığıyla da Türkiye'yi İsrail'in yanına çekme tezlerinin altı dolduruluyor.

İSRAİLCİ OLDUĞU İÇİN GÖREVDEN ALINDI

Cihat Yaycı'nın istifasına giden sürecin ardından çok sayıda analiz kaleme alındı. Bunların bir kısmında Yaycı'nın görevden alınması sürecinde İsrail'le anlaşma fikrinin belirleyici olduğu belirtildi. Cumhurbaşkanı'nın kendisinden sitayişle bahsetmesine rağmen istifasını kabul etmesinin arkasında da Yaycı'nın NATO ve İsrail eksenine yakın politikalarının olduğu ileri sürüldü.

İstifanın ardından Yenişafak Gazetesi'nde bir köşe kaleme alan Şebnem Merve Oruç, Yaycı'nın İsrail ile anlaşma taleplerini eleştirerek şu ifadeleri kullanmıştı: "Analitik olarak bunun Türkiye açısından fayda getireceğine kani olabilirsiniz. Bu konuda bünyesinde olduğunuz Savunma Bakanlığı'na bu fikri arz edebilir, hatta akademisyen kimliğinizle bu fikri tez olarak geliştirebilirsiniz. Ancak bir bürokrat, hele de bir asker olarak, medyaya bu konuda demeç veremezsiniz."

Siyasal yetkililer, Cihat Yaycı'nın İsrail konusundaki ısrarlı tutumunu değerlendirirken şunu vurguluyorlar: Amacı İsrail ile görüşmek veya Türkiye yararına bazı deniz anlaşmaları yapmak değil, Türkiye'yi ABDİsrail eksenine bağlamak istiyor ve en son Bahçeşehir Üniversitesi'nde İsrail Lobisini temsil eden bir psikolojik harekat merkezi kurdu.”

Cihat Yaycı'nın istifasının ardından Atlantikçi kuvvetler ve FETÖ'cüler kendilerini güçlü göstermek için Mavi Vatan doktrininin bittiği propagandasını yaptı. Aydınlık, Deniz Kuvvetlerimizdeki komutan birikiminin Mavi Vatan'daki kararlılığımızın garantisi olduğunu vurgulamıştı.

İSRAİL İÇİN İLK TEHDİT TÜRKİYE

İngiliz Sunday Times gazetesi, MOSSAD Başkanı Yossi Cohen’in 'Körfez'deki mevkidaşlarıyla Türk tehdidini görüştüğünü' duyurduğu yazısında, İsrail dış istihbarat şefinin bu görüşmeler sırasında "İran’ın gücünün kırılgan olduğunu, gerçek tehdidin Türkiye’den kaynaklandığını" dile getirdiğini kaydetti. MOSSAD Başkanı'nın bu tarihi tespiti, son dönemde BAE ve Bahreyn ile işbirliği anlaşmaları imzalayan İsrail'in, Türkiye karşıtı bir Arapİsrail NATO'su hazırlığında olduğu yönündeki iddiaları da güçlendirdi. İsrail'in "birinci tehdit" olarak saptadığı Türkiye'ye karşı gerek Körfez gerek Avrupa ülkelerini aktif davranma yönünde teşvik etmesi, ülkemize yönelik tehdidin de kaynağını gözler önüne serdi.

Doğu Akdeniz'deki sondaj gerilimi ile birlikte tarafını bir kez daha ilan eden İsrail, bugünlerde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan ile ortak tatbikatlar yaparak Türkiye'ye karşı silah göstermeye devam ediyor.

YAYCI KAMUOYUNU İSRAİL'E ISINDIRIYOR

İsrail ile anlaşma fikrini daha 2013'te ortaya attığını belirten Yaycı, henüz Deniz Kuvvetleri'nde görev yaparken Ertuğrul Özkök'e verdiği röportajında "En kısa sürede İsrail’le anlaşmalıyız" demişti. Özkök'ün bütün teamülleri yıkarak "Tipik bir Deniz Kuvvetleri Komutanı" olarak sunduğu Yaycı, daha sonra bu tezini hem kitaplarında hem de televizyonlarda defalarca işledi. İsrail'den gelen tehditlerin arkasına dolanan Yaycı, "İsrail'le anlaşma Filistin'le anlaşmadır" diyerek kamuoyunu ikna çabasını da bir üst seviyeye taşıdı.

EASTMED PROJESİNE YEŞİL IŞIK

Cihat Yaycı, İsrail gazını Avrupa'ya taşıması öngörülen ve Türk kıtasahanlığını ihlal eden EastMed boru hattı projesine de yeşil ışık yaktı. Yaycı bir televizyon konuşmasında "EastMed'e cepheden karşı değiliz. Gelip bizden kıtasahanlığımızdan geçmek için izin istesinler, izni vererek kendi alanlarımızı da tanımalarını sağlayabiliriz" ifadelerini kullandı. Kıtahasanlığının ab initio (başlangıçtan beri) ve ibso facto (fiilen) bir hak olduğunu, ilan edilmesi gerekmediğini, buna rağmen Türkiye'nin kıtasahanlığı sınırlarını Birleşmiş Milletler'e tevdi ettiğini de bilen Yaycı'nın hâlâ İsrail'den tescil araması ise dikkat çekiyor. 

YAYCI: AVRASYACI OLAMAYIZ!

Cihat Yaycı'nın son olarak yine bir televizyon programındaki "Biz ne ABD’ci, ne Rusya’cı ne Avrasya’cı olmalıyız. Biz Türkiye’ci olmalıyız" sözleri ise stratejik vizyonunu gözler önüne serdi. ABD'nin Yunanistan kadar Türkiye'yi de desteklediğini ileri süren Yaycı, Rusya karşıtı söylemlerini ise sürekli dillendirdi. Hangi sunucu Yaycı'ya "ABD PYD'ye silah veriyor" dese, Yaycı da "Ama Rusya'da da ofisleri var" karşılığını verdi. Yaycı'nın gayri askeri statüde bulunan Dedeağaç'ta ABD'nin üs kurmasına, hatta Türkiye sınırına kadar gelerek tatbikatlar yapmasına karşı da "Bize karşı değil, Rusya'ya karşı yapıyorlar" demesi dikkat çekti.

DOĞU AKDENİZ'DE TEK HEDEF ENERJİ Mİ?

Doğu Akdeniz'de sözde enerji işbirliği adı altında Türkiye karşısında kurulmuş 3'lü, 4'lü ve 7'li olacak şekilde toplam yedi farklı işbirliği mekanizması bulunuyor. Öncülüğünü ABD ve İsrail'in yaptığı bu işbirliği mekanizmalarının amacı ise Yaycı'nın iddia ettiği gibi enerji paylaşımından ibaret değil. ABD'de Nisan 2019'da Cumhuriyetçi Senatör Marco Rubio ve Demokrat Senatör Bob Menendez tarafından Kongre'ye sunulan ve 26 Haziran'da onaylanan "Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji İşbirliği Yasası", Avrasya karşıtı planı da açıkça gösteriyor. Yasa tasarısına göre ABD ve İsrail; Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni kanatları altına alıyor, Türkiye ve Rusya'yı bölgeden çıkarma amacını ilan ediyor. Tasarının sahiplerinden Bob Menendez, amaçlarını şöyle açıklıyor: "Amerika Birleşik Devletleri’nin Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail’le güçlü ve gelişen ilişkileri sayesinde Doğu Akdeniz’deki çıkarları önemli boyutlardadır. Bu ülkeler arasında son yıllarda enerji eksenli gelişen işbirlikleri daha geniş kapsamlı bölge güvenliği, ekonomi ve enerji ile ilgili işbirliklerine kapı aralamıştır. Birleşik Devletler’in bu işbirliğini derinleştirmek ve Doğu Akdeniz’i daha güvenli hale getirmek için devreye girme zamanı gelmiştir."

Menendez'in "Doğu Akdeniz'i daha güvenli hale getirmek" için tasarıya koyduğu maddeler içinde Türkiye'nin S400'lerden vazgeçmesi, GKRY limanlarının Rus gemilerine kapatılması, Rumlara silah ambargosunun kaldırılması, Atina ve Lefkoşa'ya askeri ve maddi yardım yapılması ile ortak eğitimlerin başlatılması gibi öneriler yer alıyor. Tasarı, Doğu Akdeniz'de neden ABD savaş gemileri olduğu hakkında fikir veriyor.

Aydınlık