10 Aralık Hareketi CHP’ye sızdıktan sonra, CHP’yi Cumhuriyet değerlerini savunan parti olmaktan çıkartmış, fiilen ve hukuken olmasa da ideolojik düzlemde kapısına anahtarı asmışlardır... Bu gerçeği görmek zorundayız...

AV. CEMİL CAN

Akşam gazetesinin 10 Aralık Hareketi ile ilgili olarak ortaya attığı iddia şu: ‘10 Aralık Hareketi’nin önde gelenleri, CHP sosyal demokrat bir parti değildir, sosyal demokrasinin önündeki en büyük engeldir ve kapatılmalıdır diyor.’

Hareketin sözcüsü CHP PM Üyesi Prof. Dr. Burhan Şenatalar bu iddiaları kesin bir dille yalanlamıştır.

Ona inanmak durumundayız...

Lakin 10 Aralık Hareketi CHP’ye sızdıktan sonra, CHP’yi Cumhuriyet değerlerini savunan parti olmaktan çıkartmış, fiilen ve hukuken olmasa da ideolojik düzlemde kapısına anahtarı asmışlardır...

Bu gerçeği görmek zorundayız...

2005 SONBAHARINDA ADINI DUYURDU

Her yıl 10 Aralık, dünyada İnsan Hakları Günü olarak kutlanır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilmiştir.

CHP’yi işgal eden 10 Aralık Hareketi de adını buradan almaktadır...

Bu kadarına itirazımız yok!..

10 Aralık Hareketi, 2005 yılının sonbaharında adını duyurmuştur.

27.07.2007 tarihinde yayınladıkları bildiride açıkça CHP’nin adı verilmemekle birlikte, ‘sosyal demokrat olma iddiasını taşıyanların’ demek suretiyle, CHP’ye ‘esaslı’ eleştiriler yöneltilmiştir.

10 Aralıkçıların, terör sorununu ‘Kürt sorunu’ olarak nitelemeleri, CHP’yi ‘laiklik’ ve ‘cumhuriyet temalarına kilitlenmekle’ eleştirmeleri ve aynı zamanda ordunun siyasete müdahalesini bazen üstü kapalı bazen açık şekilde savunmakla itham etmeleri dikkatimi çekmiştir...

‘Çağdaş sosyal demokrat bir parti’ kurmak amacıyla eyleme geçen bu hareketin akıl hocası İbrahim Kaboğlu’nun hazırladığı anayasa taslağındaki ifadelere de ciddi ciddi takıldım:

İDEOLOJİSİ TANIDIK...

‘Türk Halkı’ veya ‘Türk Milleti’ yerine, ‘Türkiye toplumu’; ‘Türk vatandaşlığı’ yerine ‘Anayasal yurttaşlık’ ifadelerini, özellikle kullanıyor. ‘Ulusdevletin milliyetçi saplantılarından sıyrılarak’ diyerek, milliyetçiliği saplantı olarak kabul ediyor; ‘aşırı merkeziyetçi yapıdan uzaklaşılması’ ile de, yerel yönetimlerin güçlenmesine gönderme yapıp, kapıyı ‘federasyona’ aralıyordu...

‘Türkiye de kimlikler üzerine can yakıcı bir konu olan yurttaşlık tanımı görmezden gelindi’ diyerek, ‘kimlik siyaseti’ yapacaklarının işaretini de veriyorlardı...

Bu söylemi bir yerden tanıyorum ben...

Daha sonraları ‘Kürt açılımı’ ve ‘Yeni Anayasa’ yapımı sürecinde de karşılaştığımız bu kavramlar, 10 Aralık Hareketinin ideolojisini anlatırken sıkça kullanılıyordu.

‘Yeni Anayasa’ yapım sürecinde, YCHP’nin anayasa teklifinin, 10 Aralık Hareketinin anayasa önerisi ile neredeyse bire bir aynı olması ve her iki önerinin, KCK’nın anayasa önerisi ile örtüşmesi oldukça dikkatimi çekmiştir...

Bu nedenlerle 10 Aralık Hareketine karşı her zaman temkinli oldum...

10 Aralık Hareketini ana hatları ile tanıdık; en azından ayrılıkçı Kürt hareketine sempati ile baktıklarını söyleyebiliriz.

Şimdi de bir başka gerçeği hatırlayalım:

TERÖR ÖRGÜTÜ YETİŞTİREN ‘USTALAR’ ARASINDA...

Dünyada terör örgütlerini yetiştiren ustalar: ‘Herigate Foundation’ (Miras Vakfı) adlı aşırı muhafazakarların vakfı, CIA’nın propaganda örgütü olarak bilinen ‘Freedom House’ (Özgürlük Evi) ve yerine göre ‘sivil’ ya da ‘think tank’ denilen NED’e bağlı çekirdek örgütler olan IRI ile NDI’dir...

NED Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’ye son olarak da Venezuela’ya ‘demokrasi’ götürme bahanesi ile enerji kaynaklarını yağmalamak, nakil yolları üzerinde uydu devletçikler kurmak üzere yürüttüğü faaliyetlerde, asıl işgal edeceği ülkelerin işbirlikçi hainleri ile birlikte çalışmaktadır.

Reklamdan sonra devam ediyor 

IRI’nın Türkiye’de en yoğun işbirliği yaptığı örgüt ise kurucuları arasında Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bulunduğu TESEV (Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı)’dir.

SOROS’TAN HER YIL İKİ MİLYON DOLAR

TESEV’in SOROS’tan her yıl 2 milyon dolar yardım aldığı göz önünde tutulursa, aralarındaki ilişkinin boyutları bütün çıplaklığı ile ortaya çıkacaktır.

Görünüşte kişisel servetini ‘hayır işlerine’ bağışlayan Macar asıllı George Soros, ‘Turuncu Devrimler’ olarak tanımlanan hükümetleri devirme operasyonlarının baş mimarıdır...

10 Aralık Hareketini bu zincirin dışında düşünmek saflıktır.

Nitekim 10 Aralık Hareketinin önde gelenleri, TESEV ile YCHP yönetiminde buluşmuşlardır.

Bu operasyondan sonra, CHP’yi Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu parti olarak kabul etmek daha büyük bir saflıktır.

Bugün eylem, söylem ve ittifakları ile önümüze getirilen YCHP’nin, Atatürkçü düşünce ve 6 Ok’la uzaktan yakından bir ilgisi kalmamıştır...

HDP’NİN ÖZVERİSİ KARŞILIKSIZ MI?

HDP, İstanbul, İzmir ve Adana’da büyükşehir belediye başkanlıkları için aday göstermeme kararı aldığını duyurdu. Bu üç ile Ankara, Antalya ve Mersin de eklenebilir şeklinde açıklamaları da var.

Bu ‘özveri’ karşılıksız mı acaba? Ya da HDP’nin barajı aşması için CHP tarafından desteklenmiş olmasının karşılığı mıdır?

YCHP’nin 31 Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerde aday gösterdiği kişilerden, ABD projelerini destekleyici nitelikteki eylem ve söylemlerinden örnekler vererek, yukarıdaki sorulara yanıtlar bulmaya çalışalım:

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olarak gösterilen Tunç Soyer, PKK hendek kazarken araçlarını veren Sur Belediyesini kardeş belediye ilan etmiş ve bu belediyeye kayyum atanmasını eleştirmiştir.

HDP Tunç Soyer’e destek veriyor.

Kılıçdaroğlu’nun prenslerinden Gürsel Erol “HDP’yi terör örgütü ile bağdaştıracak söylemi doğru bulmuyorum” diyor.

FETÖ’NÜN SAVUNUCUSU

FETÖ’nün savunucusu Sancaktepe Belediye Başkan Adayı Özgen Nama, CIA tarafından uydurulan ve Fetullahçılar tarafından sahneye konulan Ergenekon ve Balyoz davalarında varlığı kanıtlanmaya çalışılan hayali ‘Ergenekon Örgütü’nü, faili meçhul cinayetleri işlemekle itham etmiş ve TSK’nın kahraman subaylarını peşinen cinayet işlemekle suçlamış bir adamdır.

Kadıköy Belediye Başkan Adayı Şerdil Dara Odabaş, PKK’nın terör eylemlerini ‘Kürt ulusal kurtuluş mücadelesi’ olarak nitelemiş, Lice’deki PKK eylemlerini destekleyen ‘twit’ler atmıştır.

HDP, CHP Adalar Belediye Başkanı Adayı Erdem Gül için ‘Bizim de adayımızdır” demiştir.

Erdem Gül, HDP Eş Başkanlarının örgüt üyeliği, örgüte yardım ve yataklık etme, örgüt propagandası yapma suçlarından yargılanıp mahkum edildiği bugünlerde: “HDP’ye büyük haksızlık ediliyor. HDP seçmeni ve HDP meşrudur, gerçektir. Bu gerçeği HDP’yi kriminalize ederek, suçlu ilan ederek, eğip bükemezsiniz” demiştir.

Kartal’da HDP’li Ayhan Bilgen aday gösterilmiştir.

Mersin’de YCHP ile HDP ortak basın toplantısı düzenleyerek ortak bildiri yayımlamışlardır.

ÖDP’NİN BEYOĞLU OYU ‘SIFIR’ İKEN...

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Xebat Andok, “AKPMHP’ye kaybettirmeyi temel strateji olarak belirlemek ve bunun için her türlü çabanın içinde olmak doğrudur” diyerek, HDP’nin CHP adaylarını desteklemesine veya kendi adamlarının CHP’den aday gösterilmesi stratejisine onay vermiştir.

Beyoğlu Belediye Başkanlığı için 2018 Milletvekili Seçimlerinde DİĞER kategorisi altında oy alınan toplam 3 bin 96 oyun tamamı ÖDP (Özgürlük ve Dayanışma Partisi)’nin olsa bile, seçim sonuçları üzerinde etkili olmayacağı son derece açık iken, 2014 yerel seçimlerinde Beyoğlu’nda sıfır oy alan ÖDP’nin Genel Başkanı Alper Taş’ı, CHP Belediye Başkan Adayı olarak göstermesi ayrı bir tuhaflıktır.

Yeri gelmişken, ÖDP’nin, ABD’nin kara gücü olan PKK’nın kuyruğuna takılı olduğunu da hatırlatalım.

Reklamdan sonra devam ediyor 

‘TUNÇ SOYER’İ DESTEKLEYECEĞİZ’

HDP’nin İzmir İl Eş Başkanı Kadir Baydur, Amerika’nın Sesi (VOA) radyosuna verdiği mülakatta, “Tunç Soyer’i destekleyeceğiz. Kararımız bu konuda net. Geçmiş pratiğini göz önüne alarak Tunç Soyer şahsında umudumuz var” demiştir.

Soyer, FETÖ’nün gazete ve TV’lerine operasyon yapılırken de güvenlik kuvvetlerini engellemeye kalkışanlar arasındaydı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer’i, HDP’nin övgüyle bahsettiği ‘geçmiş pratiği” nedeniyle eleştirebiliriz.

Onu, babasının (eski) Sıkıyönetim Savcısı olmasından ötürü eleştirmek haksızlıktır. Zira ‘Suçların ve cezaların şahsiliği’ diye evrensel bir ceza hukuku ilkesi vardır ve bu çağdaş ilke bizim ceza hukukumuzda da yer almaktadır...

DERSİMLİ KEMAL İNTİKAM MI ALIYOR!

Atatürk ilkelerini ödünsüz savunan Vatan Partisi’ne YCHP’nin sürekli mesafeli davranması aslında yukarıdaki tuhaflığı bir ölçüde açıklamaktadır.

HAS Parti’den CHP’ye transfer edilen ve halen PM Üyesi olan Zeki Kılıçarslan, HDP ile ittifak yapmanın ‘milli bir görev ve milli bir politika’ olduğunu söyleyerek, bu partinin önünün açılması gerektiğini savundu.

Bu son (YCHP/İyi P/HDP /ÖDP/FETÖ) seçim ittifakı hamlesi ile Dersimli Kemal, Cumhuriyetten, Cumhuriyet Halk Partililerden ve Atatürk ile İsmet Paşa’dan intikamını almış kabul edilebilir mi, bilemiyorum!..

Kuyruk acısına bakılırsa ihanetlerine bir süre daha devam edecek gibi...

HDP KAPATILIRSA...

2014 Yerel Seçimlerinde HDP’nin adayı olarak seçilen, daha sonra PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıkları, terör örgütleri ile iltisaklı oldukları için görevden alınan belediye başkanlarının akıbeti ile şimdiki adayların akıbetinin aynı olmayacağını kim garanti edebilir?

Üstelik bu defa böyle bir sonucu yaşamak için yeni kanıtlar aramaya gerek bile olmayacaktır.

Anayasa Mahkemesi tarafından HDP’nin kapatılması ve PKK terör örgütünün Meclisteki uzantısı olduğuna dair bir tespit yapılması durumunda, adı HDP ile anılan tüm belediye başkanlarının görevlerine son verileceğine ve yerlerine KAYYUMLAR atanacağına kuşku yoktur. Beklentim bu yöndedir!

YCHP, bu sonucu görmüyor mu yoksa göze mi alıyor?

Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, YCHP’nin gösterdiği adaylara verilen oylar çöpe gitmeyecek mi?

Buna ilaveten, HDP’nin ‘onay’ verdiği adaylara oy verenler, Devletin gözünde güvenilmez insan damgasını yemeyecekler mi?

VENEZÜELA MODELİ!

Örgüt üyelerine ayrıcalık sağlayan ‘Seçimle gelenlerin seçimle gitmesi gerektiği’ görüşünü ısrarla savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir durumun söz konusu olması halinde, uluslararası kuruluşlara çağrı yaparak Türkiye’ye baskı yapılmasını mı isteyecektir?

Halktan umudunu iyice kesen Kılıçdaroğlu, olası bir ekonomik ve siyasi istikrarsızlık sonucunda, ABD ve AB’nin Venezuela’ya yaptığı gibi yapmalarını mı beklemekte ve oluşacak kargaşa ortamından yararlanarak iktidara gelmeyi mi düşlemektedir?

Tabii ki, bu sorularının yanıtlarının da birileri tarafından verilmesi gerekmektedir...

CHP SEÇMENİ VE BONZAİ ETKİSİ

Denebilir ki, alternatifsiz bırakıldıkları için aday gösterilen hainlere ‘tıpış tıpış’ oy vermek zorunda kalan CHP seçmeninin, temel hak ve özgürlüklerden olan ‘Siyasi Hak ve Ödevleri’ iyice parçalanmıştır.

CHP tabanının ‘Seçme ve Seçilme Hakkı’ delege düzeni içerisinde elinden alınmış, geriye bir tek siyasi katılımı olmadan ‘gösterilen adaylara oy verme ödevi’ bırakılmıştır...

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterildiği Cumhurbaşkanlığı Seçimleri bunun tipik örneğidir.

Meral Akşener direnmeseydi, önceki Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Dersimli Kemal’in çatı adayı olarak göstermeye çalıştığı Abdullah Gül’e oy verme mecburiyetinde kalacağımıza en ufak bir kuşku bulunmamaktadır...

Bütün bu eylem ve söylemleri ‘hayra yoran’ bonzainin etkisinden kurtulamamış ‘rüya tabircilerine’ ise gerçekleri anlatmak imkansızdır.

Bu nedenle, YCHP’yi iyice dibe vurmadan, CHP’yi yüzeye çıkartmak mümkün görülmemektedir...