Aslında ABD’nin Venezuela’ya düzenlediği darbe, bugün değil 15 yıllık bir geçmişe sahip.

Yani bitmeyen darbeden söz ediyoruz.

Daha da geriye gidilebilir elbet.

1800’lerde Bolivar’dan bu yana süren bir savaş bu.

Aynı Türkiye’ye yaptığı gibi.

Bizde de Mustafa Kemal Atatürk’ten beri sürüyor Amerikan darbesi.

Bazen açık, bazen gizli, türlü çeşit oyun ve desiseyle.

Venezuela’ya dönersek eğer, ABD’nin 2002’de deviremediği Hugo Chavez’i bir CIA komplosuyla öldürdüğü yolunda çok ciddi şüpheler ve deliller var.

Bilindiği gibi Chavez, 2013 yılının Mart ayında 2 yıldır tedavi görmekte olduğu kanser hastalığı sonucu henüz 58 yaşında iken yaşamını yitirmişti.

Chavez, ölümünden önce, ABD’nin Latin Amerika’daki solcu liderlere kanser bulaştırarak suikast girişimlerinde bulunduğunu bizzat söylemiş ve Brezilya’dan Dilma Roussef ve Arjantin’den Christina Kirchner’in kansere yakalanmasını da örnek göstermişti.

10 yıl boyunca Hugo Chavez’in danışmanlığını da yapan araştırmacı gazeteci ve avukat Evo Golinger, Telesur televizyonundaki röportajında çok önemli açıklamalarda bulundu.

Evo%20Golinger
Evo Golinger

ABD’nin 2002’deki başarısız darbe girişimi sonrası, 2006 yılında CIA, DIA (Defence Intelligence Agency) ve DEA (Amerikan Uyuşturucu İstihbarat Örgütü) ortaklığında Kolombiya’da bir suikast merkezi kurduğunu anlattı.

Bu ekibin, Chavez’in yakın çevresindeki isimleri devşirmek için özel bir çalışma başlattığını da belirtti.

'BU KÜRSÜ SÜLFÜR KOKUYOR'

Golinger, CIA’nın muhalif liderlere karşı radyasyonla yumuşak doku kanseri zerk etme projesine, ilk kez 2006 yılında Chavez’in ABD’nin New York şehrindeki BM Zirvesi toplantısı sırasında şahit olduğunu söyledi.

Chavez’in konuşma yapacağı üniversitede oturması için ayrılan koltukta yüksek düzeyde radyasyon bulunmuştu. Chavez’in korumalarının geiger cihazıyla tespit ettiği koltuk değiştirilmişti.

Hatta aynı zirvede Chavez, Bush’un bir gün önce konuştuğu BM kürsüsünde, “Dün şeytan buradaydı. Burası hâlâ sülfür kokuyor” diyerek, bu suikast girişimine imalı bir atıfta bulunmuştu.

Ancak CIA asla vaz geçmedi.

Golinger, Kolombiya’daki suikast merkezinin 2010 Temmuz ayında bilinen bir terörist olan Francisco Chavez Abarca’yı kullanarak bir tertip düzenlediğini, ancak bu kişinin yakalandığını anlattı.

2010’da bu olaydan 5 ay önce de Kolombiya sınırında keskin nişancı saldırısının önlendiğini dile getirdi.

Ancak asıl şüpheli Hugo Chavez’in yakın koruması olan bir kişiydi.

Golinger, Chavez’in 7 yıl boyunca yakın koruma ve yardımcılığını yapan Leamsy Salazar isimli Venezuelalının Chavez’in ölümünün ardından 2014’te ABD’ye kaçtığını anlattı.

Leamsy%20Salazar%20(%C4%B0%C5%9Faretli%20olan)
Leamsy Salazar (İşaretli olan)

Salazar, Chavez’in kanser hastalığı boyunca yanında olan bir isimdi.

Golinger, Salazar’ın ailesiyle birlikte sözde tatil için bulunduğu İspanya’dan, DEA’ya ait bir özel uçakla ABD’ye gittiğini açıkladı.

Salazar’ın ABD’de tanık koruma programına alınarak, kimliğinin değiştirildiği de Golinger’in verdiği bilgiler arasında.

Eva Golinger bir başka isimden de söz etti.

PANAMA BELGELERİ, VELASQUEZ, SALAZAR VE CLAUDİA

Panama Belgeleri skandalını araştırırken, rastlantı eseri Venezuela ordusundan yolsuzluğa bulaşmış Yüzbaşı Adrian Velasquez’in bir dönem Chavez’in çok yakınında bulunduğunu tespit eden Golinger, bu kişinin eşi ve eski bir deniz subayı olan Claudia Patricia Diaz Guillien’in de Chavez’in hastalığı sırasında hemşire olarak görev yaptığını belirlemişti.

Claudia’nın Chavez’in 2011’de hastalığı ortaya çıkana değin, iğnelerini yaptığı, haplarını ve yemeklerini getirdiğini söyleyen Golinger, Chavez’in çok güvenmiş olduğu bu kadını 2011’de Hazine Müsteşarı yaptığını ifade etti.

Yüzbaşı Velasquez ve Claudia ikilisinin, daha sonra ortaya çıkan Panama Belgeleri’nde yolsuzluğa bulaştıkları belirlenmişti.

Bu ikili 2013’te Dominik Cumhuriyeti’nin Punta Cana kentinde mülk satın alıp Panama üzerinden bir off shore şirketi de kurmuştu.

Claudia%20ve%20Velasquez
Claudia ve Velasquez

Kara Yüzbaşısı Velasquez’in bir özelliği de, daha önce adı geçen Leamsy Salazar ile yakın arkadaş olmasıydı.

Eva Golinger, Kennedy suikastını araştıran Church Komisyonu’nun soruşturmalarında, 1960’lı yıllardan itibaren Amerikan hükümetinin kanser yapan madde ve virüsler üzerindeki çalışmalarının ortaya çıktığını da hatırlatıyor.

1960’larda Küba lideri Fidel Kastro’ya da bu şekilde suikast girişimlerinin önlendiğini vurguluyor.

Golinger, Venezuela’daki sosyalist rejim içindeki yolsuzluk ve ihanete meyille odaklarla ABD’nin işbirliğiyle önce Chavez’in öldürüldüğünü, ardından da ülke ekonomisinin mahvedildiğini ileri sürüyor.

“Ancak”, diyor Golinger ve devam ediyor: “Ne yaparlarsa yapsınlar Chavez ve onun yoksul halk için yaptıkları asla unutulmayacak ve milyonlarca insanın gönlündeki yeri hep korunacaktır.”

CIA’nin Chavez ile birlikte (Lahey’deki hücresinde ölen Miloseviç dahil) 50 kadar lidere benzer suikastlar düzenlediği iddiası güncelliğini koruyor.

Mesela 2004’te Paris’te kanserden ölen Filistin’in efsane lideri Yaser Arafat’ın kıyafetleri üzerinde yüksek dozda radyoaktif Polonyum210 maddesi bulunmuştu.

Bunu 2013’te Chavez’in ölümünün hemen ardından dile getiren de o dönem geçici başkan ilan edilen Nicolas Maduro olmuştu.

Maduro, “Chavez de Arafat gibi CIA tarafından kanser maddesi enjekte edilerek öldürüldü” demişti.

CIA ne kadar uğraşırsa uğraşsın, gerçeklerin er veya geç ortaya çıkmak gibi “garip” bir huyu vardır.

Venezuela gerçekleri ise eski komplolara göre çok daha hızlı bir şekilde ortaya çıkıyor.

KAYNAKLAR:

https://www.counterpunch.org/2016/04/22/thestrangedeathofhugochavezaninterviewwithevagolinger/