Doğanın uyanışa geçtiği bu günlerde, doğaya ve insana sevdalı edebiyat insanı, Edremit Körfezi'nin tanınmış şairi, Türkiye Yazarlar Sendikası Edremit Körfezi Temsilcisi Bülent Güldal’la söyleştik.

Çiğdem Çimen/İLK KURŞUN
     
   Nisan 2020’de Şehlâ Menekşe ve İçli Bir Türküdür Ömür Güz Dallarının Dilinden isimli kitaplarınız çıktı. Sizi Kutluyorum. Bu iki kitabınızın oluşum sürecini anlatır mısınız?
 
     Doğaya ve insana sevdalı bir yapım var. Her sabah gün ışımadan, kuşlar uyanmadan uyanırım. Evrenin, dünyanın sesini dinlerim kendimce. Sokakların, kentlerin, ormanların, suların, insanın duygularıma dokunduğunu hissederim. Böylesi anlarda sözcükler sökün eder düşüncelerimden. Bunları kaydederim.
 
  Edremit Körfezi’nde yaşıyorsunuz; tanınan ünlü bir şairsiniz. Bölgenin sizin ve şiirinizin üzerindeki etkisi nedir?
 
     Son altı kitabımdaki şiirlerde yoğun olarak, körfezin izi/sesi var. Özellikle son iki kitabımdaki şiirler yoğun olarak dağ, deniz, orman ve insan kokuyor. Öyle bir kavşağa geldim ki, körfezi doğası ve insanı şiir yanlarıyla çoğalıyor duygu ve düşüncemde.
 
    Bölgede Gerçekleşen Kültürel ve Sanatsal Etkinlikler Hakkında Neler Söylemek istersiniz? Sizce Yeterli Mi? Başka Neler Yapılabilir?
 
     Doyurucu, güzel etkinliklere imza atılıyor körfezde. Ufak tefek aksamaların zamanla giderileceğine inanıyorum. Ülke geneline hitap eden Kitap Fuarı ayrı bir güzellik. Edremit’te tanıdığım Cumhur Dokur, Cemil Yavuz, Sinan Tortum körfezin kültürel dokusuna zenginlik katan kişiler. Adı anılacak başkaları da vardır mutlaka. Sanat ve kültür adına isimleri anılması gereken Sarmal Çevrim ve Gökkuşağı Edebiyat Sanat Dergileri’nin kültürel dönüşüme katkılarını da unutmayalım.
 
  Türkiye Yazarlar Sendikası Edremit Körfezi Temsilcisi Görevine Geliş Süreci Nasıl Oluştu?
     Düşüncenin özgür olmasından yanayım. Sendika üyesi arkadaşlarımın da benim gibi olduklarını biliyorum. Yazıp söylediklerimiz kimliğimizdir. Yılların oluşturduğu bu kültürel birlikteliğimizi körfeze taşıyabileceğimi düşündüm; bu düşüncemi sendikaya ilettim. Olumlu gördüler ki temsilcilik görevini verdiler. Bu bağlamda güzel etkinliklere imza attık.
 
İçinde bulunduğumuz süreçte, edebiyatçılara halka umut aşılamak gibi bir görev düşüyor mu? Bu görüşe katılıyor musunuz?
 
    Sözcükler, adil bir yaşamın görüntüsünü çizer, sınırlarını anlatır. Bu görüntüyü ve sınırları hayata geçirecek olan son aşamada insandır. Yasaları yapanları ve uygulayanları göz önüne getirdiğimizde, ‘adil dünyanın’ neresinde olduğumuz tartışılır. Bu tabloya şiirin kulvarından bakarsak; şairin insandan yani adaletten yana olduğunu görürüz.  Kapkaç bir zaman dilimi yaşanıyor. Dün, uğruna ölebileceğin kişinin saf değiştirdiğini görüyorsun bugün. Bu durum şiiri yaralıyor en çok. Kişilerin değersiz kılındığı zaman ve mekânlarda saygı, sevgi ve incelik azınlık öbekleri arasında değer buluyor. Ham kalabalık ne edebiyatın ne de hayatın farkında. İşsizin ve açın ekmek peşinde koşmasından doğal ne olabilir ki? Kişinin karnı doyacak ki haz duygusunun ayrımına varabilsin. Bu yüzden, bizim gibi toplumlarda şair yalnızdır. Ve şiir yalnız bir yolu yürür. Bütün değerlerin paraya indirgendiği bir zaman dilimini geçiyoruz. Yayınevleri de ‘ne kadar eder’gözüyle bakıyor dosyalara. Henüz basılmayan kitabın ikinci, üçüncü baskısından söz ediliyor. Birazcık okuma merakı olanların ilgisi çekiliyor böylece. Bu alaverede, gerçek edebiyatı sorguluyor has okur. Son yıllarda köşe yazarlarının kitaplarıyla doldu piyasa. Bir avuç okur bunlara yönlendirildi ve edebiyat zevkleri iyice iğdiş edildi. Ama aşığın yokluğundan, aşkı yok varsayamayız. Bütün ilgiler ve reklâmlar görecedir; özellikle şiir yalnız başına yürür geleceğe.
           Şairin dönüştürme süreci önünde sonunda, bir yerlerinden sosyal yapının kımıltılarına ilişkileniyor. Her ne kadar özerk ve özgür bir alanda yazıldığını, söylendiğini düşünsek bile, içine doğduğu sabaha, yürüdüğü sokaklara, alışverişte bulunduğu kalabalığa değiniyor ve dokunuyor şiir. Bu gerçekliğin uzağında kalmakta ısrar edenlerse, aşklarını, meşklerini, kısacık ömürlerinin iniş çıkışlarını anlatarak geçip gidiyorlar. Hayatın karmaşık bir nakış olduğunu göz önüne getirdiğimizde, bunların da alıcısının olduğu söylenebilir. Edebiyat tarihi de onaylıyor bu gerçeği. Yalnız, deneyci, eleştirici, maddeci ve devrimci bir özellik taşıyan, apaçık göremediğimiz
hiçbir şeyi doğru olarak benimsetmeyen akılcılığın düzen değiştirebilen gücü karşısında, ömürlerini evrenle özleştirme yanılgısına düşenlerin hükmünü hayat kabul eder mi?
     Edebiyatın ve toplumun birbirini beslediğinin en güzel örneğini teşkil eder düşüncesiyle, on yedinci ve on sekizinci yüzyılların Fransa’sındaki yazarların, şairlerin çağ dönüşümüne neden olan etkilerine bakalım: Moliere, Racıne, Boileau, Saınt Sımon, Fenelon, Voltaıre, Rousseau, vb. anlatım temizliğiyle, düşüncenin gücünü birbirine kaynaştırarak masalları, komedileri, şiirleri, dramları, romanları, öyküleri, ölüme dair söylevleri, dini, mistikliği, felsefeyi tabanla tavan arasında çok önemli bir etkileşim aracı kılarak yaşama geçirmişlerdir. Ülkemizdeki ihtilalleri anımsadığımızda, kültürün ne olup olmadığı bu bağlamda tartışılabilir.

Bülent Güldal kimdir?
 
     Adana`nın Ceyhan İlçesinde doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğum ilçede okudu. Liseyi, 1972 yılında Edremit’te bitirdi. Aynı yıl Necati Eğitim Enstitüsü Matematik bölümüne girdiyse de, bazı nedenlerden dolayı bu okulu bitiremedi. Doktor, jeofizik mühendisi ve  iktisatçı olmak üzere üç evladı var. Eşi, Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu mezunu, emekli öğretmen. 1993’ de, Devlet memurluğundan emekli olup Edremit’e yerleşti.
     İlk şiiri Edremit’in Dokuz Eylül Gazetesi’nde çıktı. Lisede fen öğrencisiydi ama edebiyata özel ilgisi vardı. 1980 yılından itibaren edebiyat/sanat dergileriyle tanıştı ve buralara yazmaya başladı. Aylık veya iki ayda bir çıkan dergilerde, edebi yazıları ve şiirleriyle sürekli yer aldı. Yazdıkça, yayımladıkça ismi edebi çevrelerce tanınmaya başladı. Kimi zaman tek şiiriyle, kimi zaman kitaplarıyla ödüller aldım. Bu arada bazı şiirleri sanat müziği ve özgün müzik tarzlarında bestelenip kasete, cd’ye okundu.
     Türkiye Yazarlar Sendikası (İstanbul), Edebiyatçılar Derneği (Ankara), Besam (Bilim Sanat Eserleri Merkezi, İstanbul) ve Mesam (Müzik Eserleri Sahipleri Meslek Birliği, İstanbul), üyesi ve halen Türkiye Yazarlar Sendikası Edremit Körfezi Temsilciliğini yürütmekte.
 
     Yayımlanmış Kitapları:
 
     Dördüncü Cemre (1979), Durgun Sis (1984), Sabaha Biriken (1987), Anası Okyanus (1998),Yağmurkuşunun Türküsü (2006), Şiirtüven Sofrası Ezgileri (2011, Ahmet Uysal ve Ahmet Günbaş  ile, ortak yazılan şiirler), Şakayık Şelalesi (2012), Zambak Kapısı (2017), Şehlâ Menekşe (2020), İçli Bir Türküdür Ömür Güz Dallarının Dilinden (2020), adlı şiir kitapları.