MUHAMMED GÖMÜK / Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği Başkanı

Fetullahçı Terör Örgütüyle Sivil Mücadele Platformu ve Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği 2018’de İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Ömer Faruk Aydıner’i, FETÖ’ye karşı verdiği örnek mücadele nedeniyle yılın hukukçusu seçmişti.

2019 yılı içinse Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Yüksel Kocaman yılın hukukçusu seçildi.

Yüksel Kocaman, Zonguldak’ın Devrek ilçesinde, 1970 tarihinde dünyaya geldi. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra Pınarhisar ve ardından Çatalzeytin Cumhuriyet Savcılığı görevlerinde bulundu. 2003 yılından itibaren sırasıyla Strateji Geliştirme Başkanlığı Tetkik Hâkimliği, Personel Genel Müdürlüğü Tetkik Hâkimliği, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanlığı görevlerini yürüttü. 2011 Yılında Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne atandı, 2014 yılında ise Adalet Bakanı Müsteşar Yardımcılığı görevini yaptı. 19 Ocak 2017 tarihinde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararnamesi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirildi. Yüksel Kocaman bu süreç içerisinde FETÖ’ye karşı yürüttüğü kararlı mücadelesiyle önce çıktı. Türkiye gibi terörün envâi çeşidinin faaliyet gösterdiği, o yetmiyormuş gibi bir de siyasetin yargıyı rahat bırakmadığı bir ülkenin başkentinin Cumhuriyet Başsavcısı olmak ateşten gömlek giymek gibidir. Bu mevkideki birinin FETÖ gibi uluslararası terör örgütlerine karşı dimdik durması mutlaka takdir edilmesi gereken bir davranıştır.

Sayın Kocaman’ın sosyal medyada da terör örgütlerine savaş açan grupların yanında durduğunu biliyoruz. Aynı asil duruşu, maalesef makam mevkii sahibi nice anlı şanlı hukukçuda göremedik.

"Yılın hukukçusu neden Yüksel Kocaman" sorusuna şimdi onlarca sebep sayarak cevap verebilirim ve yukarıda bahsettiğim evsafı da hiç şüphesiz bu cevaba dâhil edebilirim. Lakin hiç de öyle sayıp dökmeye gerek yok. Çünkü öyle bir ‘neden’ var ki tek başına her şeyi anlatıyor.

Bülent Arınç’ın hedefindeki isim olmak, başlı başına bir gurur, bir onur, bir övünç nedenidir. Bundan daha açık, daha net bir sebep olamaz. Net olabilmek için de siyasetçilere değil işinin ehli hâkimlere savcılara dönüp bakınız. Biz öyle yapıyoruz. Hukuk, bir meslektir, her babayiğidin harcı değildir. Siyasetçilik ise kahvedeki vatandaşın bile ahkâmını kestiği bir uğraştır.

Hatırlatırım, ne demişti Bülent Arınç:

"Şahsımı ve damadımı ilzam eden bir cümle ön plana çıktı."

Neymiş güya o cümle:

Evvelinde bir gazeteci Bülent Arınç’ın damadı Ekrem Yeter’in beraat kararını Başsavcılığın istinafa taşıdığını hatırlatıp Sayın Kocaman’ın konuyla ilgili değerlendirmesini rica ediyor. Sayın Kocaman ise "Bizim açımızdan o dolu bir dosyaydı, mahkeme beraat kararı verdi, istinafa götürüldü, bozulacağını düşünüyoruz, ciddi deliller vardı" diyor. Arınç işte bu cümleyi kastederek "şahsımı ve damadımı ilzam eden" nitelendirmesinde bulunuyor. Vay efendim sen misin bu cümleyi kuran..!

Arınç’a şu bilgiyi hatırlatmak gerekiyor: Başsavcı, sadece savcı değildir; diğer savcıların başıdır. Zaten bu yüzden de Ankara iline mütedâir genel yılsonu değerlendirmesini Ankara’daki herhangi bir cumhuriyet savcısı değil Cumhuriyet Başsavcısı yapmıştır. Bir başsavcının kendisine bağlı savcıların yaptıklarından bihaber olmaması düşünülebilir mi? Başsavcı orada konu mankeni mi? Bu arada Sayın Kocaman’ın söz konusu değerlendirmesinin tamamını okumanızı ve FETÖ mücadelesiyle ilgili verdiği değerli bilgileri öğrenmenizi önemle istirham ederim. Gerçekten de bazı karanlık odakları çok rahatsız edecek derecede gurur verici faaliyetler paylaşılmıştır.

Arınç devam ediyor:

"Sayın Başsavcı, siz bir gazeteci veya sokaktaki herhangi bir kişi değilsiniz, her düşündüğünüzü herkese söyleyemezsiniz" diyor.

Oldu olacak başsavcıların hatta tüm hukukçuların düşünce ve ifade hürriyeti engellensin, konuşmaları yasaklansın, ağızlarına bant takılsın.

Sonra da diyor ki:

"Doğrudan bir adli konu üzerinde isim veya olay zikrederek sübjektif görüş beyan edemezsiniz. Sizin bu konuşmanız (2019 yılı genel değerlendirmeniz) ihsası rey mahiyetindedir, yargılamayı etkilemeye teşebbüstür (TCK 288), Yargı Etiği Bildirgesinin tüm maddelerine ve özellikle mahremiyete saygı, insan haklarına uygunluk, eşit davranış, tarafsızlık, dürüstlük ilkelerine tamamen aykırıdır. Sayın Başsavcı bu sözlerinizle kötü niyetlilere malzeme verdiniz, bu sözleriniz sebebiyle gerek Bakanlığın gerekse Hâkimler Savcılar Kurulunun gerekli incelemeyi yapacağını da inanıyorum (!)."

Savcılık makamı, yargılamayı yapan, kararı verecek olan makam değildir; iddia makamıdır ve o safha çoktan geçilmiştir. Bir defa bu yüzden ihsası rey söz konusu olamaz. O hâlde yargılamayı etkilemeye teşebbüs de olamaz. Yetki alanındaki kriminal vakıalar hakkında başsavcılar görüşlerini açıklamayacak da siyasiler mi görüşlerini açıklayacak? Adalet Bakanlığı ve HSK’nın gerekli incelemeyi yapacağına inanıyorum diyerek sübjektif görüşlerin en âlâsını bir başsavcıyı hedef tahtasına koyarak ve birilerine yol göstererek dermeyen etmek niyedir?

Arınç’ın en çok tepki çeken cümlesi ise şu:

"Sayın Başsavcı, açıklamalarınız her hâliyle yanlıştır, hukuk kurallarına ve etik kurallarına aykırıdır, bu ve buna benzer açıklamalar sebebiyle kamuoyunda yargıya güven neredeyse yüzde 30’ların altına düştü."

Bunun sebebi, vaktiyle yargı camiasını Fetullahçı terörist hâkimlerle, fetullahçı terörist savcılarla, fetullahçı terörist memurlarla doldurulmasıydı. Yargıya olan güvenin azalışını, başsavcıların özgürce görüş beyanlarına bağlamak son derece talihsiz ve düşündürücü bir saptırmadır. Bülent Arınç’ın söz konusu bildirisinden sonra yargıya olan güvenin bir basamak daha düştüğüne inanıyoruz.

Arınç daha bir sürü şey saymış. Mecelle’ye bile atıf yapmış. Bu arada yine son derece ilginç ve tepki çeken bir ayrıntı daha var. Arınç’ın sosyal medyada paylaştığı bildirinin başında "Bülent Arınç 22. Dönem TBMM Başkanı" yazıyor. ‘Emekli Büyükelçi’ yazan kapı zillerine alışmıştık ama bu hakikaten çok enteresan bir noktai nazariye...

Damadı FETÖ’den yargılanan bir kişinin TBMM’nin eski başkanlarından biri olması veya devlette bir görev almış olması, o kişinin bir hukukçuyu hedef tahtasına koymasını haklı kılar mı? Ülkenin kozmik odasını yol geçen hanına çevirip oraya elini kolunu sallayarak giren Fetullahçı teröristleri kimse hedef tahtasına koymadı ama ömrünü ve mesleki kariyerini FETÖ ile mücadeleye adayan önemli bir hukukçu nedense çok rahat hedef tahtasına konabiliyor!

Toplumun hafızası da işte bunları bir bir kaydediyor.

Toplumsal Adalet ve Yardımlaşma Derneği Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Yüksel Kocaman’ı yılın en iyi hukukçusu seçti. Yılın en kötü siyasetçisi kimdir, onu da aziz halkımızın takdirine bırakıyoruz.