'Bir Başkadır' adında bir Türk dizisi Netflix'de yayına geçti, soğuk suratlı sanatçılar, çok yavaş akan bir konuşma ritmi, artık hayatlarımıza ve sosyolojimize hiç oturmayan kahramanlar.

Yani Türkiye gerçeği hala başörtülü hizmetçi ve onu aşağılayan yüksek sınıf psikiyatristler mi?

Yoksa bugünün gerçeği havan batsın çalımlarıyla Cherokee Jeep'lere binen başörtülü hanımlar mıdır?

Senaryo yazarları hiç değilse İslamcı bürokrasinin ikinci, üçüncü metres hanımlarıyla 'garsoniyer'ine dönüşmüş Ankara'nın en şatafatlı Çukurambar semtini görmüş olsalardı. O eski varoşlar o başörtülü hizmetçi o eski çamlar, çoktan görmemişin burjuvazisi oldu. Bir Başkadır dizisinin dekoru çoktandır Türkiye'nin gerçeği hiç değil.

Ama sanki o eski mağdur aşağılanan alt sınıf taşralı varoş İslamcı tipini yeniden mayalandırmak canlandırmak aynı laikşeriat elit kemalisttaşra vs. kodlarının yeniden turşusunu kurmak isteyenler var.

Senaryoyu yazanlar hiç değilse milyonlarca tıklama almış İslamcı burjuvanın sosyal medya videolarına bakabilselermiş. Başörtülü hanımların özenti malikaneleri, lüks düşkünü ceyizleri, hatta standup gösterisine dönüştürülmüş mevlid ve doğum günleri, sefa, süs, incik cincik manyaklıkları, hatta moloz yığınını andıran zevksiz eşyalar içine gömülüp koca arayan fettan pozları.

Dizinin yansıtmaya çalıştığı kasvetli karanlık loş varoş evleri ve tipleriyle 80'li yıllarda kalmış. Müteahhitleri cemaatleriyle inancımbaşörtüm diye iktidara gelenler bu ülkenin 500 milyar dolarını yedi bitirdi, o başörtülü hizmetçinin varoştaki mahallesini de Toki çoktan kentsel dönüşümüne katıp iç ediverdi.

Ancak bu saçma sapan dizi yayınlanınca gördük ki aşağılanan mağdur başörtülü 'model'ini siyasi islamcılar kadar bizim enteldantel de çok seviyor olmalı, galiba tek bildikleri konu bu, belki de laikşeriat çatışmasının nostaljisini özlemişlerdir.

Ve bu ezilen horlanan nerdeyse pörsümüş başörtülü 'kodlamasının' Netflix gibi bir yerde yayına girmesinden çok da memnun görünüyorlar, hayrola, o solmuş başörtülerin yerini çoktan cırtlak, parlak, cümbüşlü renkli başörtülerin aldığını görmemiş olmalılar!

Oysa bu çok kullanılan elitvaroş klişe kalıplar kırılalı çok oluyor, bu 'kalıplara' artık İslamcılar'ın kendileri de inanmıyor. Hatta bu kalıplar kırıldıkça rezillikleri müsriflikleri bomboş hayatları şatafatları Allah korkusu taşımayan hazcı hayatları açığa çıkıpgörünür olmasından çok da rahatsız olup binlerce yazı yazdılar: 'süslüman' adı verdikleri kendi başörtülü kızlarına karşı!

Senaryo yazarları çok iyi okullardan mezun milyonlarca genç işsizken liyakat imtihan eşitlik demeden sadece başörtüsü takıyor diye kimlerin kayırıldığına bir zahmet bakabilseymiş.

Senaryodan anladığım, senaryo yazarları, değişen gerçek dünyamızı resmetmekten çok öte gerçek'i aşmışlar, eğmişler, bükmüşler, hatta bugünkü gerçeğimiz üzerinde tepinmişler hatta İslamcımüslümantaşralı kalıbının bozulup cılkının çıkmasından çok rahatsız olmuşlar ve tekrar başörtünün o eski mağdur günlerini çok özlemişler.

Hadi iktidardan korkuyorlar hiç değilse Fetö dönemine bakabilselermiş, liberallerin ve islamcıların başörtüsünü Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuk ve ordusunu tasfiye edip işgal etmek adına nasıl kullandıklarını öğrenebilirlerdi.

Yani diziyi seyreden Türkiye'nin sosyal ve siyasi kodlarını karıştıracak!

Başörtüsü arkasına sığınan İslamcıların cumhuriyet'i ve hukuk'un sonunu hazırladıklarını hiç bir batılı anlamayacak.

Başörtüsü, inanç vs. gibi sembollerle yasa dışı cemaat ve tarikatların bin bir türlü yolsuzluk ve sapıklıklarının önünün açıldığını hiç göremeyecekler.

Ruhban sınıfı Diyanet'in ülkenin en büyük bütçesini har vurup harman savurduğuna şahit olamayacaklar. Akademi, medya, belediyeler ve devlet dairelerinin tarihinden bugüne tavandan tabana satılıp değiştirilip içlerinde ne varsa yıkıldığından haberleri olmayacak.

Peki dizide Türkiye gerçeği olarak neyi görecekler: Aşağılanan başörtülü hizmetçiyi!

Vay be, soyulan biz olalım, yıkılan tek dayanağımız cumhuriyet olsun, işsiz kalan biz olalım, atılan kovulan biz olalım, tek laf ettik diye mahkeme kapılarında yargılanan tehdit edilen biz olalım, bunca çabaya rağmen sağdan soldan hala beş kuruş sigortamız gelirimiz olmasın, her gün Cumhuriyet değerlerimize küfredilsin, her gün sübyancı sapık şeyhler kutsansın, seçim meclis lağv edilip yoksul halkın sırtından saraylar kurulsun, yazacak çizecek bağıracak yer bulamayıp elimiz kolumuz bağlansın, vs. yani, dayağı hep biz yiyelim...

Ve ama, mağdur olan yine başörtülü hizmetçi üzerinden, İslamcılar oluversin!

İktidar yalakası senaryo yazarlarını kutlarım.

Turşu kavanozları arasından o eski manipülesahtekar hatta kumpas o çok kullanılmış sosyal çatışma kodları laikşeriat elittaşralı vs. gibi kavramları canlandırmaya çalıştığı için.

Kutlarım, İslamcılar'rın çok ekmeğini yediği kavramları yeniden bilinçaltına sokmaya çalıştığıı için. İslamcılar'ın ölmüş bitmiş rezil kepaze olmuş skandallar ve yolsuzluklarla mahvolmuş siyasetlerini yeniden azdırmak bir daha gaddarlaştırmak için!

Bir Başkadır'ın senaryo yazarı! O başörtülü hizmetçi kardeşimiz bir yirmi yıl vardır SARAYLARDA OTURUYOR!

Kadınların tırnak uzatmaları Afrika'da başlamıştır, kralın kadınları, biz artık soyluyuz, sizin gibi ev işi, tarla işi yapmıyoruz demek için 'tırnak' uzatmaya başladı.

Sayın senaryo yazarı, o iş başı yapıp iş üzerindeyken arkadan bağlanan mutfak başörtüsünü kullanan kalmadı, başörtüler artık o kadar parlak ki?

Sayın senaryo yazarı, 19. yüzyıla kadar Fransızlar'ın bok kokusunu parfümle kapatmasını taklit edip, kokuyla renkle cümbüşle parlak renklerle 'gerçek'i gizleyemezsiniz!

Sayın senaryo yazarı, Cumhuriyet'in ve bu milletin kollarını aynı yerden bir daha boşuna kırmaya çalışmayın, gücünüz yetmez, reklamınızlansmanınızpiarınız bir kaç gün sizi konuşturur, ama, gerçek üç güne kalmaz, sizi ve yedi sülalenizi rezil edip tarihten siler!

Sorumluluğum gereği şunu da söyleyeyim, oyuncu kadrosu çok ama çok başarılı, bu hastalıklı rezalet çok bayat senaryonun şeytanca üstünü örtecek kadar!