Çiğdem Çimen yazdı...
İnsan bazen ne yazacağını bilemiyor. Belki de bunun nedeni Coronavirüs ile devam eden yaşantımızdır. Her gün öğrendiğimiz vefat sayısı, bilinçsiz sokağa çıkışlar, dünyanın her köşesinde yürekleri dağlayan ölümlerin yaşanışı gibi durumlardan etkilenmemek elde değil. Bütün bunları düşününce sözcükler aklımda dönme dolap gibi dönüp duruyor. Sözcükler dile gelmese de, birden dökülüvermese de bizlerin yüreklerinde, vicdanlarında, akıllarında dönüyorlar. Bu kez hiçbir şey yazmasam nasıl olur? Ne coronavirüs ile ilgili ne de başka bir konu… Yazıp anlatmak yerine çok sevdiğim doğaya gitsem. O güzelim bahar çiçeklerini toplasam ne güzel olur. Topladığım çiçekler sağlık, umut, huzur, barış, mutluluk demetlerine dönüşseler ve bütün dünyayı kaplayıverseler çok daha güzel olur değil mi? Önce kendime şöyle bir bakıyorum. Geçmişe bugüne, yaşadıklarıma, tanık olup duyduklarıma.. Olumlu düşünceler uyandıran insanları sevgiyle anımsıyorum. Günü kurtarmak için şeytanın bile aklına gelmeyen ali cengiz oyunlarını oynayanları da düşünmüyor değilim. Onların parayı pulu, zenginliği, bir eli balda bir eli yağda olan yaşamı acaba alın teri ile mi kazandıklarını sorguluyorum. Yeniden ne yazacağımı düşünmeye başlıyorum. Geçmişi, bugünü, düşündüm. Ama onlara dair bir şey yazmayacağım. Az önce söylediğim gibi bugün doğada olmak istiyorum. Kazdağlarına koşmak istiyorum. Kuzey Ege’nin güneşli sabahlarına uyanmak istiyorum. Topladığım çiçekleri, dünyadaki bütün hastalara şifa olarak ulaştırmak istiyorum. Başta sağlık çalışanları olmak üzere büyük bir özveriler ile bizler için çalışan bütün herkese sunmak istiyorum. Sağlık, umut, huzur, barış, mutluluk demetine dönüşen bütün çiçekler yan yana… Öyle güzel bir tablo var ki önümde. Her şeye rağmen umudum hiç tükenmemek üzere tazeleniyor. Bir kez daha ne yazacağımı düşünmeye başlıyorum. Sözcükler, sanki inat ediyor. Dizüstü bilgisayarımın klavyesinden ekrana dökülüvermiyor. Sanırım ne yazacağıma düşünmek yerine doğanın tadını çıkarmalıyım. Aklımdan bütün olumsuz düşünceler siliniveriyor. Sanki evimde değilim. Sanki ilkbaharın bu güzel gününde Kazdağları’nda yürüyorum. Bir süre daha yürüdükten sonra önüme baharın müjdeleyicisi çiğdemler çıkıyor. Bir taşın üzerine oturuyorum. Onları izlemeye başlıyorum. Bana bu mutluluğu yaşatan çiğdemlerden adımı almış olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Onların moral depolamak için çıktığım bu hayal yürüyüşümde karşıma çıkışını, bir doğum günü hediyesi olarak kabul ediyorum. Ve sonra diyorum ki kendime: hayat seni ne kadar çok seversem o kadar çok olsun ömrümden geçen yıllar… Sevgili okurlarım, bugün ben Kazdağ Çiğdemi’nin doğum günü. Yeni yaşıma girdiğim an itibari ile sokağa çıkma yasağı da başladı. Yeni yaşımın ilk dakikasında sevgilim ailem, doğum günümü kutladı. Kutlama mesajlar gelmeye başladı. Hayalimdeki çiğdemler gibi her bir mesaj beni çok mutlu etti. Yeniden kendime şöyle bir baktım. Yeni yaşım ile hayatımda neler değişecek diye düşündüm. Belki bir değişime kendimde ihtiyaç duyabilirim. O zaman kendime en yakın dünyanın kendim olacağımı anladım. Değişime oradan başlayacağımı unutmayacağım. İnsanın kendisini anlamadığı zamanlar, hayatındaki en zor zamanlardır. O nedenle yeni yaşımda da kendini anlayan, hayattan ne istediğini bilen, kendiyle barışık, dünyaya güzellikler katmak için daha ne yapabilirim düşüncesinde olan, kendini geliştirmek için çabalayan, ilkeleri ve ideallerinden vaz geçmeden inandığı yolda yürümeye devam eden, insanları anlayıp dinleyen, onlara yardım elini uzatan, umuduna sahip çıkan bir birey olmaya devam edeceğim. Beni mutlu eden çiğdemler, aslında birkaç gün önce bir doğum günü hediyesi vermişti. Kocaeli’nde bulunan çiğdem türü, Keltepe Çiğdemi olarak litaratüre girdi. Bu gelişme Phytotaxa adlı dergide yayımlanan bilimsel makalede yer aldı. Samanlı Dağları’nın en yüksek kısımlarında bulunan Kelteğe Çiğdemi, benim için içinde bulunduğumuz bugünlerde bir umut kaynağı oldu. Baharı müjdeleyen çiğdemler çoğalıyor. Sadece Çiğdem adına sahip olmak yetmez. Onlar kadar hayat dolu olmak gerekir. Bu duygu ve düşüncelerimle yazımı sonlandırıyorum. Sevgili okurlarım, hafta sonu sokağa çıkma yasağı bitince de sağlıklı bir gelecek için evlerimizde kalalım. Evde kalalım ama aynı kalmayalım. Değişelim, gelişelim. Etrafımıza umut, ışık, lider olalım.

İLK KURŞUN