Olaylar sırasında Hong Kong’da bulunan, gözlem ve çekim yapan gazeteci Andre Vltchek, Batı’nın rejim değişikliği için gösterileri finanse ettiğini ve kışkırttığını söyledi. Vltchek, eylemlerde hoparlörden ABD milli marşının çalındığını kaydetti.

TUNÇ AKKOÇ

Andre Vltchek’i tanımlarken “çok yönlü” ifadesi yetersiz kalıyor. 1962 Rusya doğumlu Vltchek’in dünyada hemen hemen gitmediği ülke yok. Kriz bölgelerini, halk hareketlerini, toplumsal olayları yakından takip ediyor. Uzun yıllar Avrupa’da yaşamış ve Batı konusunda uzman. Asya’nın, Latin Amerika’nın ve Afrika’nın ise dostu. Kendisini devrimci ve Batı emperyalizmine karşı mücadele eden biri olarak tarif ediyor. Andre Vltchek ile koronavirüs salgının uluslararası etkilerini, Batı’nın krizini, Çin’in gelişimini ve Hong Kong’u konuştuk. Çin Halk Cumhuriyeti’ni yakından bilen ve kısa bir süre önce Hong Kong’u ziyaret etmiş bir gazeteci olan Vltchek’le sıcak gündemi değerlendirdik. İki gün sürecek söyleşimizin birinci bölümü Hong Kong’daki olaylar ve gelişmeler hakkında.

  • Hong Kong olayları dünya gündeminin üst sıralarında. Bölgedeki huzursuzluk aylardır bitmedi. Gösteriler ve şiddet neden bu kadar uzun sürdü?

Yine Batı’nın yönlendirdiği bir renkli devrim girişimine tanık olduk. ABD, Birleşik Krallık ve Alman elçiliklerinin işin içine derinlemesine girdiği bir rejim değişikliği hareketinden söz ediyoruz. Gösterilerin finanse edildiğini çok iyi biliyoruz.

Çekimler yaptım, fotoğraf çektim, her şeyi belgeledim. Ayaklanmalar esnasında her yerde ABD bayrakları görüyorsunuz. İngiliz sömürge döneminin bayrağı altında gösterileri düzenliyorlar. ABD milli marşını en yüksek sesle hoparlörlerden okuyorlar. Apaçık başka birileri tarafından eğitilmişler.

‘GÖSTERİCİ DEĞİL, AYAKLANMACI’

  • Bu gösterileri düzenleyenleri tanıma imkanınız oldu. Onları nasıl tanımlarsınız? Ne istiyorlar, neden sokaktalar?

Öncelikle ben onları gösterici olarak değil, ayaklanmacı olarak tanımlıyorum. Ben Hong Kong’a üç defa gittim. Onlarla zaman da geçirdim. Hem bu ayaklanmacılarla, hem polisle hem de sıradan vatandaşlarla konuştum. 

Hong Kong’un bu genç çocuklarının tamamen beyni yıkanmış, böyle söylediğim için üzgünüm ama akılsızlar. Tarih hakkında hiçbir şey bilmiyorlar. Hong Kong okullarında eğitim müfredatı çok sorunlu ve bu hala değiştirilmedi. Tamamen komünizm ve Çin karşıtı. İngiliz işgali döneminin gaddarlığı hakkında, Batı emperyalizmi hakkında herhangi bir şey bilmiyorlar. 

Oturun onlarla ve sorun: “Irak hakkında, Afganistan veya Suriye hakkında ne biliyorsunuz? Latin Amerika’da hükümetlerin devrilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Bu konulara dair hiç bir şey bilmiyorlar.

Hong Kong’da geçmişte İngiliz hapishanesi olan ve şu anda kültür merkezine dönüştürülmüş yerler var. Hong Kongluların İngilizler tarafından nasıl dövüldüğü, küçük çocuk gibi sopayla nasıl dayak atıldığı sergileniyor. Oralara gitmiyorlar, ne olduğunu görmek istemiyorlar. Batı’yı seviyorlar, çünkü bunun için para alıyorlar.

Foto: Andre Vltchek

‘HAYATIMDA BU KADAR YUMUŞAK POLİS GÖRMEDİM’

  • Hong Kong polisinin de olaylara sert müdahale ettiği medyaya yansıdı. Bu durumu gözlemleme imkanınız oldu mu?

Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Dünyanın her yerinde o kadar gösteriyi, devrim hareketlerini ve ayaklanmaları yerinde takip ettim. Beyrut’ta, Şili’de hatta Gezi Parkı’nda bulundum. Hong Kong’da polis o kadar yumuşak ki. Göstericiler tarafından polis resmen aşağılanıyor. Tekmeleniyor, vuruluyor... Batı medyası bu görüntüleri çekmiyor, bekliyor. Daha fazla dayanamayan polis aniden karşılık veriyor ve kameralar o an çekim yapmaya başlıyor. 

Bunun adı fanatizm. Her şeyin altını üstüne getirdiler. Kargaşayı çıkaranlar insanları dövüyorlar, kadınları tekmeliyorlar, kendilerine karşı olan ve “sessiz çoğunluğu” oluşturan vatandaşları aşağılıyorlar. Ama Batı medyası bunları hiç bir zaman yayınlamadı. Onlar yaşananları demokrasi savaşı gibi yansıttılar. Peki bu nasıl bir demokrasi anlayışı, sizinle aynı fikri paylaşmayan insanlara şiddet uyguluyorsanız, fikirlerini özgürce ifade etmelerine izin vermiyorsanız? İçinde yaşadığınız ve Çin’in bir parçası olan toplumun çoğunluğuna karşı hareket ediyorsanız, bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Bu mükemmel sahneye konmuş bir Batı organizasyonudur.

‘EN KAPİTALİST ŞEHİRLERDEN BİRİ’

  • Hong Kong’da nasıl bu raddeye gelindi, olayların sosyal gelişimi nasıl oldu?

Gün be gün tanık oldum. Oradaydım ve tek yapmanız gereken onlarla konuşmak. Söyleyecekleri hiçbir şey yok! Bütün bunlar neden oluyor biliyor musunuz? İngiliz döneminden kalma, oligarkların yönettiği turbo kapitalist bir şehirde yaşıyorlar. Başlangıçta “suçluların iade yasasını” protesto ediyorlardı. Yasalara uymayan ve yaşadıkları şehri mahveden korkunç iş insanlarının Çin’e iade edilmelerini protesto ediyorlardı. Çok gerekli bir yasaydı. 

Dünyanın en pahalı şehrinde yaşıyorlar, özellikle genç insanların geçim sıkıntısı var ve ailelerine bağımlılar. Bir örnek vereyim; 1 aylık otopark ücreti 700 ABD Doları. Artık kiraları siz düşünün. Üniversiteli öğrenciler iş bulamıyorlar ve bu yüzden öfkeliler. Ama beyinleri yıkanmış olduğu için, sisteme tepkili olmalarına rağmen daha fazla Batı kapitalizmi istiyorlar. Gerçekten ne istediklerini onlar da bilmiyorlar. Çin’i de yeterince iyi tanımıyorlar. Bankok veya Londra’yı, kendi ülkeleri olan Çin’den daha iyi tanıyorlar. Dolayısıyla göstericiler Batı’nın sorunlarını çözeceğini düşünüyorlar. 

Son olarak, Çin’in bu kadar başarılı olmasından ötürü de hınçlılar. Geçmişte Çin anakarasında yaşayanlar Honk Kong’u çok zengin bir yer olarak bilirlerdi. Herkes eşsiz ve çok özel bir yer olduğunu düşünürdü. Şimdi ise sınırı geçtiğinizde, Guangzhou, Shenzen, Beijing’e gittiğinizde, Hong Kong’dan daha iyi şehirler olduğunu görüyorsunuz. Çok daha kaliteli kültür merkezleri var, çok daha güzel ve büyük halka açık alanları var, çok daha iyi mesire yerleri, üniversiteleri, tiyatroları, toplu taşıma sistemleri var. Hong Kong’da bu durumla ilgili düş kırıklığı var. Bir anda artık eşsiz olmadıklarını hissediyorlar ve Çin’den nefret ediyorlar, çünkü geride kaldıklarını itiraf etmek istemiyorlar. 

Foto: Andre Vltchek

ÇÜNKÜ SEVİLMİYORLAR…

  • Bu gösterileri neye benzetiyorsunuz? Bu şiddetin mantıklı bir açıklaması olmalı!

Bu şiddetin mantıklı bir açıklaması var. Sevilmedikleri için böyle oluyor. Göstericiler kendi toplumlarının “sessiz çoğunluğu” tarafından sevilmiyor. Hong Kong’da desteği kaybettiklerini hissediyorlar ve daha fazla şiddete başvuruyorlar. 

Hong Kong’da doktor olan ve büyük bir müzenin küratörü olan iki arkadaşımın ikisi de çok üzücü bir şey söylediler. Dediler ki, göstericiler şehrin kültürünü ve aileleri yıkıma uğratıyorlar. Çin’de, Hong Kong’da gençler yaşlılara saygılı davranırlar. Ne olursa olsun hep aile içinde uyumu gözetirler. Bu iki arkadaşım ise artık torunlarıyla konuşamadıklarını, aşağılanmaktan veya saldırıya uğramaktan korktuklarından söz ettiler bana.

Hong Kong’da yaşanan şiddet, örneğine rastlanmamış türden. Çin, dünyadaki suç oranının en düşük olduğu ülkelerden. Dünyadaki en güvenli yerlerin başında geliyor. Japonya da öyle. Orada insanlara saldırmazsın, gündüz gözüyle kadınların kıyafetlerini parçalamazsın, yerde yatan polisi tekmelemezsin. Bu Çin değil, Asya da değil. Bu şiddeti belli ki Batı’dan, yani onları yönetenlerden, şiddet içerikli filmlerden öğreniyorlar.

Başlangıçta Hong Kong’da bazı insanlar destek vermiş olsalar da şu anda çoğunluk korkuyor. Göstericileri sevmiyorlar. Aşırı benciller. Kamu malına zarar veriyorlar. Metroları tahrip ediyorlar. Yayaları koruyan bariyerlerden demir çubuklar söküyorlar. Sokak lambalarını kırıyorlar. Şiddet, amaçları haline geldi. Kendi şehirlerinin çok iyi olan alt yapısı artık umurlarında değil. İnsanlara ve herkese faydası olan şeyleri kırıyorlar.

İnsanları provoke ediyorlar. Kendilerine katılmak istemeyen birini gördüklerinde saldırıyorlar. Ben de sözlü olarak saldırıya uğradım, ama muhtemelen yabancı görünümlü olduğum için bana dokunmadılar. Basın kartımı görünce, “bizi desteklemiyorsun, nasıl bir gazetecisin sen” dediler. Bunların mantığı bu. Tüm Batı basını bunları desteklediği için, şımarıklar ve anlayamıyorlar. 

‘GECİKMİŞ BİR YASA’

  • Ulusal Güvenlik Yasası ne getirecek? Sokak gösterilerinin liderleri, ‘iade yasasından’ çok daha kötü olacağını söylüyorlar. 

Bu çok gecikmiş bir yasa. Avrupa’da, ABD’de ve bir çok ülkedeki örneklerinden çok daha yumuşak bir yasa. Özeti şu: bölünmeyi ve Çin’den ayrılmayı yasa dışı hale getiriyor. 

İspanya’da Katalanların başına ne geldi? Tüm hükümet hapse atıldı. İnsanlara şiddet uygulandı. Fransa’da hala ana dilini bile konuşamıyor insanlar. Korsika ayrılmayı denediği için başına ne geldi biliyorsunuz. ABD’deki güvenlik yasası da çok daha sert. 

Bana göre Çin, ülkeye zarar vermeye kalkışan gruplara karşı fazla yumuşak davrandı. Joshua Wong ayaklanmanın en önde gelen isimlerden. Salgından önce Hong Kong ve Berlin arasında ve Hong Kong ile Londra arasında mekik dokuyordu. Bu çocuklarla Hong Kong’daki ABD Konsolosluğu’nda resmi toplantılar yapıldı. Gerçekten çarpıcı olan, bunun gizli olmaması ve bu toplantıların görüntü kayıtlarının olması. ABD Konsolosluğu da hiçbir zaman bunu reddetmedi.

Bunlar yabancı bir ülkenin çıkarı için savaşıyorlar. Şimdi bir düşünün; bir Kanadalı, bir Avusturalyalı veya bir ABD vatandaşı olarak yabancı bir ülke için çalışsaydınız, size ne olurdu? Bu Çin’de olunca neden eleştiriliyor? 

Foto: Andre Vltchek

FARKLI KARAKTERLİ HAREKETLER

  • Dünyanın bir çok ülkesinde bulundunuz. Benzer toplumsal hadiselerle karşılaştırdığınızda nasıl bir sonuca varırsınız?

İlginç bir kitap hazırlıyorum. Son 6 ay içinde bire bir tanık olduğum devrim olayları ve ayaklanmalar hakkında. Lübnan, Şili, Kolombiya, Bolivya ve Hong Kong. Batı’da büyük bir kafa karışıklığı var ve bu yine Batı propagandası yüzünden. İnsanlar neyin ne olduğunu artık anlamıyorlar. Bunların bir kısmı devrim, bir kısmı da ayaklanma. 

Şili’de neoliberal düzene ve faşist hükümete karşı başlatılan isyan ile Hong Kong’da yaşananlar arasında hiç bir benzerlik bulunmuyor. Mrs. Anez’in başını çektiği Bolivya darbesiyle, Kolombiya’daki halk hareketleri arasında hiçbir benzerlik yoktur. Bolivya’da yerlilerin Morales önderliğindeki güzelim sosyalist iktidarını yıktılar. Kolombiya’daki mücadele ise, tamamen Batı’nın kontrolünde olan hükümete karşı. Batı medyası ise tüm bu olayları aynı gibi gösteriyor. 

Ben tüm bu bölgelere gittim, oralarda çalıştım. Bu olayların hepsi birbirinden farklı. Bazıları gerici nitelikte, bazıları karmakarışık (Beyrut’ta olduğu gibi). Bazıları ise tamamen sosyalist karakterde, Şili’de olduğu gibi. Dolayısıyla dikkatli olun, gördüğünüz şeylerin hepsi aynı değil. 

MANİPÜLE EDİYORLAR

  • Kafa karışıklığı neden kaynaklanıyor?

Hong Kong’da son derece gerici bir hareket söz konusu. Gelin görün Şili’de bunu anlayamayanlar var. Ben burada yaşadığım için biliyorum. Şili’de bazı insanlar CNN Espanol (İspanyolca) izliyorlar. Dolayısıyla Hong Kong hakkında tamamen yanlış fikirler ediniyorlar. Diyorlar ki, “bunlar da bizim gibi koşturuyorlar, polisle çatışıyorlar, biber gazı var vs. İşte Şili’de bizim yaşadığımızın aynısı.” Hayır değil! Aynı gibi görünüyor, ama birbiriyle alakası yok. 

Beyrut da çok çarpıcı bir örnek. En son orada bulunduğumda, Şehitler Meydanı’nda sıkılmış bir yumruk görseli vardı. Bu “sıkılmış yumruk” OTPOR örgütünün sembolüdür. OTPOR ve CANVAS, tamamen Batı emperyalizminin kontrolünde, gerici organizasyonlardır. Eylemlerin düzenleyicilerine bu durumu söyleyince, “hay Allah, fark etmemişiz” dediler. Ama bazıları fark etti işte. 

Dünyanın dört bir tarafında gördüğümüz, Irak’tan Lübnan’a, Hong Kong’a bu hareketler, tamamen birbirinden farklı. Kamera görüntüsünde aynı gibi görünüyorlar, manipüle etmesi bu yüzden kolay, ama bu hareketlerin özleri ve ruhları bambaşka. 

Foto: Andre Vltchek

ONLARCA ÜLKEDEN YAYIN YAPTI

Andre Vltchek St. Petersburg doğumlu, felsefeci, roman yazarı, belgeselci ve araştırmacı gazeteci. Onlarca ülkeden ve kriz bölgesinden yayın yaptı. Yayınlanan son altı kitabı; “New Capital of Indonesia”, “China Belt and Road Initiative”, “China and Ecological Civilization” John B. Cobb, Jr. ile beraber, “Revolutionary Optimism, Western Nihilism”, “Aurora” isimli roman kitabı ve “Exposing Lies Of The Empire”. En çok bilinen belgeselleri arasında Rwanda Gambit var. Noam Chomsky ile birlikte hazırladıkları kitap “On Western Terrorism” Türkçe de yayınlandı.

Vltchek şu anda Latin Amerika’da ve Doğu Asya’da yaşıyor. Dünyanın farklı ülkelerini ziyaret etmeye ve gazeteciliğe devam ediyor.

Kendisine şu bağlantılardan ulaşabilirsiniz: website, his undefined  and his Patreon.

KİTAPLARI

Aydınlık