Irkçılığa giden yol sömürgecilikle başlar, kölecilikle devam eder. Bazı kaynaklar Doğu ve Batı yarımkürelerindeki Avrupa sömürgeciliğinin köklerinin İstanbul’un fethi ile yaşıt olduğuna işaret eder

DR. BERNA BRIDGE / OXFORD

9 Temmuz’da “George Floyd: Polis ölen adama ‘bağırma’ dedi” başlığı ile yayımlanan BBC haberinde, silahsız olan siyahi adamın, ABD’li polisin onu öldürüleceğini söylerken, anne ve çocuklarını sayıkladığının mahkemede açıklandığı yazıldı. 20 dolar için bu silahsız adamın ölümü, BBC’nin aynı yazıdaki deyimiyle “cinayeti” ırkçılığın bir yansıması olarak toplumlara yansıdı, dünyada birçok olayı tetikledi. Heykeller söküldü. Gösteriler yapıldı. Tartışmalar başladı.

Irkçılığa giden yol sömürgecilikle başlar, kölecilikle devam eder… Bir devletin, kendi ülkesinin sınırları dışında, başka ulusları, devletleri, toplulukları siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılmasına sömürgecilik denir. Sömürgeciler genellikle sömürdükleri bölgelerin kaynaklarına, iş gücüne, pazarlarına el koyar, onları yoksul bırakırken kendileri varsıllaşır ve aynı zamanda sömürgeleri altındaki halkın sosyokültürel, dinî değerlerine baskı uygularlar. Kendi dilinin öğrenilip kullanılması, kendi dinine geçilmesi gibi konularda yüzyıllar içinde o toplumların kendi köklerinden uzaklaşmalarına, asimile olmalarına neden olurlar.

Osmanlı’nın örneğin Balkanlardaki fethettiği yerler sömürge değildir, çünkü Osmanlı onların kaynaklarına, pazarlarına el koymamış, onları yoksullaştırıp kendi varsıllaşmak yerine o ülkelere yol, köprü, okul gibi faydalar sağlamıştır. Ayrıca kendi dil, kültür ve dinini baskı altında onlara kabul ettirmeye çalışmamış, toplumların farklı kültür, dil ve dinleri ile yan yana yüzyıllar boyu kardeşçe yaşamalarına izin vermiştir.

AVRUPA SÖMÜRGECİLİĞİ İSTANBUL’UN FETHİ İLE YAŞIT

Doğu ve Batı yarımkürelerindeki Avrupa sömürgeciliğinin köklerinin, baharat ticareti için kaynak bulmak ve masalsı krallıkların varlığını keşfetmek isteyen Portekizli kaşiflerle başladığı söylense bile, bazı kaynaklar İstanbul’un ve Balkanların fethi ile ipek yolunun kapanmasına da işaret eder. Portekizliler Vasco da Gama'nın 1498'de denizden Hindistan'a ulaşmasına yol açana dek Atlantik adalarını ve tüm Afrika sahillerini keşfetmişlerdi.

Portekiz denizcilerinin başarıları Christopher Columbus'un 1492'de İspanyol finansmanıyla batı kıyılarına doğru yeni bir keşif rotasına çıkmasının önünü açmıştır. Columbus Hindistan sahillerine vardığı inancıyla günümüzde Bahamalar denilen yere ulaşmış ancak gerçekte Amerika denilen yeni bir kıta keşfetmişti. (Indian sözcüğü ABD’li Kızılderililer için kullanılmakla birlikte İngilizcede Hintli demektir) Amerigo Vespuci ulaştığında buranın yeni bir kıta olduğunu fark etmiştir.

Batı sömürgeciliği başından bu yana kamuözel girişimin ortaklığıyla şirketler aracılığıyla yürütülmüştür. İngiltere, Fransa ve Hollanda sömürgelerde ticari yatırım gerçekleştiren şirketlere destek olmuş, örneğin İngiltere Doğu Hindistan Şirketleri ve Hudson Bay Şirketine ticari tekel hakkı tanımış ve ticaret, sömürgedeki zenginlikleri sömüren ve Avrupa ülkelerine taşınması şeklinde gerçekleştirilmiştir. En sistemli sömürgecilik İspanya, Portekiz, Hollanda, İngiltere, Fransa, Belçika’da olmakla birlikte İtalya, DanimarkaNorveç, İsveç de kısa süreliğine sömürge sahibi olmuşlardır.

İspanya ve Portekiz sömürgeciliği, Kuzey ve Güney Amerika başta Güney Amerika'nın pek çok bölgesi, Orta Amerika, Meksika, Karayiplerin bazı bölgeleri ve ABD'nin büyük bir kesimi olmak üzere İspanya'nın hakimiyeti altına girmiştir. Halk Hristiyanlaştırılmış ve İspanyolca, Portekizce geçerli dil olmuştur. Kıtanın altını İspanya’yı o devrin en varsıl ülkesi yapmıştır.

İngiltere sömürgeleri İrlanda, ABD, (Doğu’da13 koloni) Kanada’nın bir bölümü, Bahama, Jamaika ve civar adalar, (Karayipler) Honduras, Güney Afrika Cumhuriyeti, Rodezya (Zimbabwe), Avustralya, Yeni Zelanda, Hindistan, Pakistan, Filistin, Ürdün, Irak, Hong Kong olmuştur. Dünyadaki 192 ülkeden sadece 22'sinin tarih içinde hiçbir dönem İngiliz sömürgesi/işgali altında yaşamadığı belirlenmiş, diğerlerinin ise, bir süre de olsa İngiliz sömürgesi/işgali altında olduğu görülmektedir. Bu nedenle İngiltere’ye “Güneşin Batmadığı İmparatorluk” lakabı verilmiştir. İngilizce dünyanın en yaygın dili olmuştur.

Fransız sömürge imparatorluğu 17.yüzyılda başlamış ve 1960'lara kadar sürmüştür. Kanada, Haiti, Guyana, Guadalup, Martinik, Batı ve Doğu Afrika, Mağrip, Madagaskar, Komor, Osmanlı’dan aldığı Suriye, Lübnan, Güneydoğu Asya, Vietnam’ı kapsamıştır…

FRANSIZ DEVRİMİ SÖMÜRGELERİ ÖZGÜRLEŞTİREMEDİ

Fransa’nın 1789 Devrimi’nin ünlü üçlüsü; “Liberte, Egalite, Fraternite”, Bağımsızlık, Eşitlik, Kardeşlik, sömürgeciliğe geldiğinde anlamını yitirmektedir. Fransa bir türlü sömürgelerine bağımsızlık vermemiş, en son Cezayir savaşla 1962’de, Fransız devriminden yaklaşık 200 yıl sonra bağımsızlığını elde etmiştir. Bu sömürgeler bağımsızlıklarını elde etseler bile, tam bağımsızlık oluşamamıştır. 

Caspian Report “Fransa Afrika’yı nasıl avucunun içinde tutuyor” adlı programında 14 yeni bağımsız, eski Fransız sömürgesi ülkenin para birimi olan CFA (Afrika Frankı) ile bu ülkelerin bu yabancı paralarının yüzde 50 + yüzde 20’sini Fransa bankalarına yatırma zorunluluğu olduğunu belirtiyor. CFA’yı Fransa Milli Bankasının bastığını, bu anlaşma ile Fransa’nın siyasi bağımsızlıklarını kazanan bu ülkelerin üzerindeki ekonomik kontrolünü yitirmemesini sağladığını anlatıyor. Ayrıca bu 14 ülkenin Fransa bankalarındaki kendi paralarını kullanmak isterse Fransa’dan sabit ticari oranla ödünç alabildiklerini, 2008 krizinde paraları Fransa’da olduğu için bu ülkelerin paralarını çekemediklerini ekliyor.

Eski Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, bu tarihi şöyle özetliyor, “Dürüst olmalıyız, bankalarımızdaki paraların büyük bir kısmı Afrika kıtasını istismar etmemizden geliyor, kabul etmeliyiz. Afrika olmasa Fransa bir üçüncü dünya ülkesi olurdu.”

SHASHI THAROOR’DAN HİNDİSTAN ÖRNEĞİ

Shashi Tharoor adlı Hintli yazar, diplomat ve milletvekili 8 Mart 2017’de son kitabı “Unglorious Empire” (Şanlı Olmayan İmparatorluk) hakkında Channel 4 haber programında mükemmel İngiliz aksanıyla şunları söylüyor: “İngilizler Hindistan’a ne yaptı? Yağma, açık hırsızlık, ölüm ve imha getirdi, derin ırkçılıkla Hindistan’ı yıktı. Tren yolları Hintliler için değil, İngilizlerin ticareti için yapıldı. Hintliler bağışlama ve unutmada çok iyidirler, bağışlasınlar ama unutmasınlar.”

Tharoor programın devamında, “İngiltere’de tarihsel bir amnezi (unutkanlık) var. Tarih kitapları sömürgecilik tarihine değinmiyor, İngiltere endüstri devrimini nasıl finans etti, öğrenciler öğrenmiyor. Biz bunu sizin aleyhinize tutmayacağız, artık iki bağımsız ülkeyiz ama ben öğrencilere nereden geldiğinizi öğrenmezseniz nereye gideceğinizi bilemezsiniz diyorum” diyor.

6 Eylül 2017 TV’de “Q and A” programında ise “İngiltere Hindistan’a tamir/özür borçlu diyerek 1947’de İngilizler gittiklerinde nüfusun yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyordu, okuma yazma oranı yüzde 17’nin altındaydı. Onlara yardımcı olacak bir avuç insanı, onlara hizmet etmeleri için eğitti. Herkesi değil. Büyüme hızı son 100 yılda yüzde 0.001’di. Tüm okullar bağımsızlıktan sonra açıldı, küllerimizden doğduk. İngilizler endüstri devrimi otobüsünü kaçırdınız diyor ama bizi tekerleklerin altına attılar. Tekstilimiz, yok etmek için başparmaklarımızı kestiler” diye ekliyor.

Tharoor “Churchill soykırım yaptı, bizim buğdayımızı ileride kıtlık olur mu diye aldı götürdü ve 4.3 milyon Bengalli açlıktan öldü. Açlıktan öldükleri defalarca Churchill’e söylendiği halde Churchill ölmelerine göz yumdu, bu kadar çocuk doğurmasalardı dedi” diyor. Bu sözlerini Oxford Üniversitesi’ndeki konuşmasında da tekrarlarken aynı programda yazar ve gazeteci Laurie Penny “Biz gençler ülkemizin sömürgeci tarihini bilmiyoruz, yüzleşmedik çünkü okullarda okutulmuyor, ülke olarak düşünmek istemiyoruz. Tüm bunları senin kitabından öğrendim” diye ekliyor. 

Tharoor, emperyal müze olduğunu ama koloni müzesi olmadığını, yapılması gerektiğini sözlerine eklerken 1.3 milyon Hintli Birinci Dünya Savaşı’nda, 1.7 milyon Hintli İkinci Dünya Savaşı’nda öldü, bizi anmıyorlar, Kraliçe bizden özür dilemeli, biz “Jewel in The Crown” (Tacındaki Mücevher) dik” diyerek Hindistan’ın sömürge tarihine ışık tutuyor.

Round table programında Tharoor, “Biz buradayız çünkü siz oradaydınız”, “Neden buraya geldin, daha iyi bir hayat için? Çünkü bizim ülkemizde bizim hayatlarımızı siz mahvettiniz”, diyerek şu an neden kendi ülkelerinde olmayıp, İngiltere’ye göç ettiklerini, “1947 de sömürge olmaktan çıkarken PakistanHindistan olarak bölünüp ayrıştırılmalarını, Bu ayrıştırılma sırasında Britanya İmparatorluğu elinde binlerce insanın öldüğünü, Cyril Radcliffe’in bölünme çizgisini çizdiğini açıklıyor. “Trajedi oluştu, 1416 milyon insan yer değiştirdi, 2 milyona yakın yollarda öldü, bölündükten sonra 3 savaş yaşadık” diyerek böl/yönet politikalarının getirdiği acılara işaret ediyor.

SÖMÜRGECİLİĞİN SONUÇLARI

Sömürgeciliğin en büyük sonucu soykırım ve ırkçılık olarak karşımıza çıkıyor. Soykırıma uğrayanlar arasında Kuzey Amerika yerlileri, Avusturalya’da ve Yeni Zelanda’da Aborijinler, Güney Amerika yerlileri Aztekleri ve diğerlerini sayabiliriz. Hayatta kalanların birçoğu kimliklerini kaybediyor. Irksal bölünmüşlük yaşıyorlar. Örneğin Afrika’da ten ne kadar açıksa o kadar avantajlı, koyulaştıkça avantajsız oluyorlar.

Dillerini, dinlerini kaybediyorlar. Bölünüp yönetilenler iç savaşlarla yıpranıyor. Yağma, hırsızlık, aşağılanma (aşağılık kompleksi gelişir), yoksulluk, hastalık, eğitimsizlik ile yoksullukla boğuşuyorlar. “Zihinlerimiz sömürgeleştirildi, örneğin bir İngiliz oyunu olan cricket oyununu sevip kendi oyunlarımızı unuttuk” diyorlar. Biz de güreş, cirit yerine basketbolu, futbolu sever mi olduk? En önemli sonuç da ırkçılık olarak sürüyor…

IRKÇILIK

Bir ırkın (çoğunlukla kendi ırkının) diğerlerinden üstün olduğuna ve diğerlerine hükmetmeye hakkı olduğuna duyulan inanç veya bu değerleri kabul eden doktrindir. Ortaya çıkış nedenleri arasında çoğunlukla ekonomik nedenleri olması yanı sıra düşünsel nedenlere de dayanmaktadır. Kökeninde sömürgecilik ve kölecilik vardır.

Bir zamanlar sömürdüğü ve köle olarak çalıştırdığı insanlara hükmetmeye alışmış olan beyaz ve egemen toplum sonunda bağımsızlığını kazansa bile hükmettiği grubu eşit ve kardeş olarak benimsememiştir. Ayrıca ekonomik düzen, bir zaman köle olanları şimdi ucuz işçi olarak sömürmek ve işsiz, aç ve yoksul bırakarak onları ikinci, üçüncü sınıf vatandaş durumuna itmiştir.

Yüzyıllarca toplumların bilinçaltına kazınan boyunlarından zincirli, kırbaç altındaki köle resimleri özellikle Afrika kökenli toplumu ezmiştir ancak Asya kökenli topluluklar da ABD ve Avrupa’da benzer tutumlarla karşılaşmıştır, ırkçılık devam etmektedir. George Floyd’un ölümü protestoları tetiklemiş, dünyanın birçok kesiminde insanlar sokağa dökülmüş, sömürgeci, köleci heykeller sökülmeye başlanmıştır. Konuyu çözmek için yapılan iyi şeyler vardır, bunları da başka bir yazıda dile getirmek gerekir.