AV. NUSRET SENEM / VATAN PARTİSİ BAŞKANLIK KURULU ÜYESİ

FETÖ kumpas davalarından biri hakkındaki hukuk dışı cezaların infazına başlandı. Başta eski Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi, Jandarma Genel Komutanı Fevzi Türkeri ve 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan olmak üzere 14 generalimiz cezaevine gönderildiler.

Yaşasaydı, “aklanmak istiyorum, ölmeden beraat kararını görmek istiyorum” diyen Genelkurmay Başkanlarımızdan Org. İsmail Hakkı Karadayı dahi cezaevine konulanlar arasında olacaktı.

Sanıklardan bazıları, Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuru” haklarını kullandı.

Bizce “Hak ihlali” bulunduğu çok açık.

“Hak ihlali” başvurularının karara bağlanması beklenmeden infazların gündeme gelmesi sorunlar yaratacaktır. Anayasa Mahkemesi’nin, PKK ve FETÖ’cü çevrelerin lehlerine kampanya yürüttüğü, HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, Can Dündar vb. kişiler hakkında gösterdiği süre hassasiyeti biliniyor. Aynı davranışı FETÖ kumpaslarına hedef olan Atatürkçüler için gösterecek mi? “Adli tatil” bitince göreceğiz.

Ortada 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkındaki “hak ihlali” kararı varken bekleyecek ne var! İlker Başbuğ hakkındaki Yargıtay bozma kararı ile Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin “hak ihlali” kararlarını kamuoyumuza kısaca hatırlatayım:

İstanbul 13 Ağır Ceza Mahkemesi’nin FETÖ’cü hakimleri, Ergenekon kumpasında 26. Genelkurmay Başkanı Mehmet İlker Başbuğ’a da müebbet ağır hapis cezası verdi. Oysa bu kesinlikle mümkün değildi. İsanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yetkili ve görevli değildi.

İlker Başbuğ, “hak ihlali” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. “Yetkili ve görevli mahkemede yargılanmadım; tutuklanmam hukuk dışıdır” dedi. Anayasa Mahkemesi 2014 yılı başında verdiği kararla sayın Başbuğ’u haklı buldu.

Tertipçiler 2016’da bir kez de Yargıtay’dan tarihi bir tokat yediler. Ergenekon tertibi Yargıtay bozma kararı ile çok hayati bir darbe yedi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 21 Nisan 2016 günü Ergenekon davası hakkında verdiği bozma kararı, İlker Başbuğ ve onunla bağlantılı sanıklar açısından farklıydı.

Bozma ilamında; Genelkurmay Başkanı hakkında soruşturma açılabilmesi için o tarihte Başbakanın daha sonraki Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının izin vermesinin yasal zorunluluk olduğu vurgulanıyordu.

28 ŞUBAT İÇİN DE GEÇERLİ

Anayasa'nın 37. maddesine göre; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz.” deniyor.

Oysa M. İlker Başbuğ FETÖ’cü savcıların tertibi ile İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin önüne çıkarılmıştı. Bu da yetmemiş hukuk dışı şekilde yargılanmış ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. Tertibi bozan Yargıtay ilamındaki ifadeler 28 Şubat davasında yargılananlar için fazlasıyla geçerliydi. Kararda şöyle deniyordu:

“Tüm bu düzenlemeler ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, üst norm olan Anayasa'nın 5922 sayılı Kanun'la kabul edilen ve 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla yürürlüğe giren 148/7. maddesindeki “Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar” hükmü ile sanığın yargılama merciinin Yüce Divan olarak değiştirilmiş olmasına, usule ilişkin bir düzenleme olması nedeniyle yürürlüğe girmesinden sonra yapılan tüm yargılama işlemlerine uygulanması gerekmesine rağmen, Yüce Divan yerine Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılması ve yargılamaya bu mahkemede devam edilmesi Anayasa'ya ve yasalara açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, sanık Mehmet İlker Başbuğ ile bağlantılı suç işlediği iddia olunan diğer sanıkların durumlarının da Yüce Divan tarafından takdir edilmesi uygun görülmüştür.”

VAHİM HUKUK İHLALİ

Bu kararlar ortada dururken, 28 Şubat davasında yargılanan bütün sanıkların İsmail Hakkı Karadayı ve kuvvet komutanlarıyla “bağlantılı” olduklarından dolayı Yüce Divanda yargılanmaları zorunluydu.

Oysa, Anayasaya ve yasalara, emsal Anayasa Mahkemesi kararına ve Yargıtay kararına karşın Ağır Ceza mahkemesinin kendisini yetkili ve görevli sayması, yargılama yapması, müebbet hapis cezaları vermesi vahim bir hukuk ihlalidir.

Anayasa Mahkemesi’nin İlker Başbuğ kararı, Ergenekon davasında sayın İlker Başbuğ hakkındaki Yargıtay’ın bozma gerekçeleri bir kenara konamaz. Oysa bunlar görmezden gelinip cezalar onanmıştır.

KARAR İDEOLOJİK

Onama kararı hukuk dışıdır.

İdeolojiktir,

Asker karşıtlığının dışa vurumudur.

Açıkça “hak ihlali” vardır.

Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi bütün bu kararları ve gelişmeleri dikkate almak ve ivedilikle “hak ihlali” başvurularını sonuçlandırmak zorundadır.

Sözkonusu başvuruların önünde daha 3 bin civarında bireysel başvuru olduğu bilgisine ulaştım. Sıra beklenirse 80 üzeri yaşına karşın vatansever, Atatürkçü komutanlar belki yıllarca cezaevlerinde tutulacaklar.

Anayasa Mahkemesi Başkanı gündeme hakimdir. Hangi dosyaların öncelikle ele alınacağına karar verebilir. Burada sıra vb. gerekçelere sığınmak asla, hukuki, adil bir davranış olarak kabul görmez/görmeyecektir.