Bahçeli AK Parti ile yerel seçim ittifakını değerlendirdi. CHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak yeniden Mansur Yavaş’ı aday gösterme ihtimaline yönelik açıklamalarda bulundu.

Katar’dan Cumhurbaşkanı’na hediye edilen uçak ile ilgili görüşlerini paylaştı ve Doğu illerinde Cumhur İttifakı’na değinerek, neden özellikle Güneydoğu bölgesinde AK Parti ile ittifak istediğini açıkladı.

MHP Lideri Bahçeli, Ankara, İstanbul ve İzmir'de Cumhur İttifakı'nın kazanması gerektiğini söyleyerek, "Bunun için görüşüyoruz. İstanbul'dan MHP aday göstermeyecektir" dedi.

bahceli1002.jpg

 

“İSTANBUL’DAN ADAY ÇIKARMAYACAĞIZ”

MHP Lideri Devlet Bahçeli, “MHP, İstanbul’da bir aday çıkartarak, kendi kendini kandırarak, Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez” diyerek, yerel seçimde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden “başkan adayı göstermeyeceğini” açıkladı.

“ERDOĞAN KABUL ETMEMELİYDİ”

Bahçeli, Katar’dan hibe edilen uçak ile ilgili olarak da “Türkiye Cumhuriyeti devleti hediye ve hibe kabul etmez. İhtiyaç varsa satın
alınmalı. Recep Tayyip Erdoğan’ın da kabul etmemesi gerekir” dedi. Bahçeli, af yasa
teklifini 24 Eylül’de Meclis’e sunacaklarını da kaydetti.

İŞTE MHP LİDERİ’NİN GÜNDEM YARATACAK AÇIKLAMALARI

Kendisini yakından takip eden gazetecilerle dün akşam yemekte bir araya gelen
Bahçeli, gazetecilerin sorularına şu yanıtları verdi:

Neden Cumhur İttifakı’nın yerel seçimlerde de devam etmesine yönelik
çağrıda bulundunuz?

Öncelikle şuradan başlamak lazım: 24 Haziran seçimleri sonrasında yerel yönetimler
seçimlerinin erkene mi alınacağı, zamanında mı yapılacağı tartışmasını başlatan çevreler, seçimlerin 31 Mart 2019’da yapılma ihtimalinin kuvvet kazanması sonrası,
bu defa “Acaba ittifak olur mu olmaz mı?” tartışmasını başlattılar. Birçok değerli
bilim insanı buna katılıyor, siyasiler buna giriyor. Değişmez televizyon yorumcuları
bu işin içindeler. İttifakı, Cumhur İttifakı’yla da ilişkilendirerek neler yapılacağını
hem tartışıyor, hem merak ediyorlar. Fakat öğrenmekte de güçlük çektiklerini ifade
ediyorlar. 31 Ağustos günü, Etimesgut’ta Anadolu Kültür Haftası Anadolu başlarken,
41 tesisin açılış ve temel atma töreni de düzenlenmişti. Ben de o törene
arkadaşlarımla beraber katıldım. Konuşmanın bir bölümünde bu konulara da
değinmek durumunda kaldık. Orada dört temel strateji oturtturmaya çalıştık. Mahalli
idareler seçimleri madem ki zamanında yapılacak, o zaman bu tartışmalara da cevap
teşkil edecek ve MHP’nin görüşlerini netleştirecek bir yaklaşımla yorumlamaya
çalıştık.

CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ’NİN KALICI OLMASI LAZIM

Şunu söyledik: Bir defa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi artık geri dönülmez bir
yoldadır. 16 Nisan’da yapılan referandumda hukuki boyutunu, 24 Haziran’da da
demokratik boyutunu kazanmıştır. Ve artık Türkiye’de yeni bir yönetim sistemi
olarak kalıcı ve istikrar sağlayıcı bir anlayışla yoluna devam etmesi gerekiyor. İşte bu
anlayışı sürekli kılabilmek için demokrasi içinde, seçimler kapsamında yerel
yönetimler sistemi var. O zaman yerel yönetimler sistemi Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’nin kalıcı olabilmesi için bir izdüşümü olan bir seçimdir.
Dolayısıyla bu seçimi önemsemek lazımdır. MHP olarak hareket noktamız buradadır.
Bu esas dahilinde yorumlamaya çalışıyoruz. Mahalli idareler seçimleri çok geniş
kapsamlıdır. Bin 300’e yakın, hatta aşan belediye başkanlığı seçimi var. Ona paralel
olarak belediye meclisi, il genel meclisi üyeleri var. Bunları da sayısal olarak derleyip
topladığınız taktirde her siyasi parti seçime girme hakkını elde ediyorsa, en azından
21 bin kişiyi tespit ederek belediye başkanı, belediye meclis üyesi, genel meclis üyesi
olarak topluma takdim etmesi lazım.

MEŞRUİYETİ TARTIŞMAMALI

Eğer seçime 10 parti girme yeterliliğine sahip olursa, bu 231 bin civarındadır. Bu
kadar yaygın seçimde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin meşruiyetini
tartıştırmayacak bir sonucun elde esilmesi lazımdır. 24 Haziran öncesi ve sonrasında
kendi aralarında ittifak oluşturanlar, 1946’dan bu yana uygulanmaya konmuş olan
parlamenter sisteme dayalı bir dönüşü önermektedirler. Yani Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’ni reddediyorlar ve parlamenter sisteme döneceklerini ifade
ediyorlar. Bu anlayış için mahalli idareler seçimleri önemli bir araçtır. Yani mahalli
idareler seçimlerinde bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yönetenler,
beklenen sonucu alamazsa hemen Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi’nin meşruiyeti üzerine bir tartışma başlatmaya niyetliler. Buna
hazırlanıyorlar. Biz de bunları önleyebilmek için, MHP olarak, bir öneride
bulunuyoruz. Bu öneri dört aşamalıdır. Birincisi: Hem uluslararası kuruluşlar, hem
Türkiye ile ilgilenen devletler ve onların birtakım odakları, Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi’ni destekleyenlerin 3 büyükşehirde istedikleri sonucu alamamaları
durumunda, “Sistem meşruiyetini kaybetmiştir. Halk benimsememiştir. Bu sistemden
ayrılmanın yolları nedir” diyerek, bir istismar siyaseti geliştirebilirler.

İTTİFAKIN ÖNCELİĞİ 3 BÜYÜK ŞEHİR OLMALI

Üç büyükşehir Türk siyasetine damga vuran şehirlerdir. Türk siyasetini yönlendiren
şehirlerdir. Çok sayıda parlamenter, üç büyükşehirden Meclis’e doğru akış
sağlamaktadır. Burada dikkat edilmesi gereken konu şudur: Üç büyükşehirde mutlak
suretle ‘Cumhur İttifakı’ temelinde uzlaşan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sistemi’nden yana olan bir sonucun elde edilmesi hem sistemin kökleşmesi ve
yerleşmesi hem de Türkiye’nin demokratikleşme sürecine girmesi ve toplumun
normalleşmesi açısından önem arz etmektedir. O sebepten dolayı, burada da partiler
bir araya gelir, yani 24 Haziran öncesindeki birtakım ittifaklar bu seçimde oluşur.
Çevredeki kriz, ekonomideki gelişmeler, toplum dokusundaki etnik ve mezhepsel
ayrışmalar hepsini üst üste koyduğunuzda, Türkiye yeni bir sisteme geçmiş ama
tartışmaları tükenmemiş bir ülke konumunda olur. Bunun ortadan kalkması lazım.

KAYIPLAR BÖLÜCÜLERİ CESARETLENDİRİR

Bir konuya daha dikkat etmek gerekiyor: Eğer bu 30 büyükşehirde, CHP HDP
eklemlenmiş bir yapıda seçime girer ve adayların içerisinde PKK yanlısı veya PKK’lı
kişiler de aday gösterilir, bundan da sonuç alınırsa, bu defa terörle mücadelenin bir
boyutu tartışmaya açılır. O boyut 30 büyükşehir ve Batı illerimiz… Üçüncü bir konu
daha vardır: Türkiye, 15 Temmuz öncesi ve sonrasında 101 büyükşehir, il, ilçe, belde
seçim çevresini kayyıma götürmek mecburiyetinde kalmıştır. Kayyım ülkeyi 15
Temmuz’dan bu yana yönetiyor. Hendekler kapatılıyor, PKK’nın tesir alanı
daraltılıyor, kaynakları kurtulmaya çalışılıyor. Türkiye’nin Güneydoğu
Anadolusu’nda en azından 22 il, 148 bin kilometre toprak üzerinde, 8 milyonu aşkın
bir nüfusun yaşadığı bu yerler, yeniden PKK davranış modelleri ile karşı karşıya
kalmamalıdır. Kayyım herhangi bir parti değildir. Devletin yönetiminin vermiş
olduğu kararlarla şekillenmiş olan bir belediye yönetimidir. Kayyımlar kimlerdir?
Kaymakamlardır, vali yardımcılarıdır, yani devlettir. İki buçuk seneye yaklaşan bir
süreçte kayyımla yönetilen belediyeler, CHP’nin aşırı derecede ısrarlı bir tarzda,
demokrasi, insan hakları vs gibi kavramlar altında HDP ile ilişki kurarak, Türkiye’yi
bir yönetim şekline tekrar döndürmek istemesi, bazı sorunları beraberinde getirir. 94
tane PKK’lı belediye, 8 tane de FETÖ’cü belediye yönetimi vardı. Bunların tekrar
sonuç alması hali, terörle olan mücadeleyi sıfırlar. Türkiye’nin varlığı, toprak
bütünlüğü tartışmaya açılır. Ve bölücü faaliyetler tekrar cesaretlenir. Kuzey Irak’ta,
Suriye’de bu konuda da büyük iddialar ortaya konur ve bundan da yararlanan küresel
güçler olur. Bu sebepten dolayı bu kayyım atanmış belediyeler mutlak suretle PKK
ve FETÖ kontrolünden çıkarılmalıdır.

CHP SAĞDUYULU DAVRANMAK ZORUNDA

Televizyon programında, “Bu nasıl olacak, bunları kim belirleyecek? Acaba
istihbarat kuruluşları bunlara doğru bilgi mi verecek” gibi konuşmalar oluyor.
Türkiye’nin kayyımdan kurtulup, yeniden bir belediye seçim anlayışı etrafında
bütünleşmesini gölgeleyecek ama PKK’ya da yandaş olabilecek ifadeler söylüyorlar,
bu doğru değil. Kim olursa olsun... HDP, PKK’nın bu tür bir eğilimin orada tekrar belediye kazanma şansını kırabilmek için bu söylemlerin karşısındaki düşüncenin, o
bölgede belediye seçimlerinde egemen olması lazım. Onun için de kayyımla atanmış
olan belediyelerde mutlaka CHP’nin, diğer siyasi partilerin tekrar kayyım öncesine
dönüşebilecek bir yerel yönetim yapılanmasına müsaade etmeyecek sağduyu ortaya
koyması lazım.

VAR OLAN BELEDİYELERİMİZ YOK SAYILAMAZ

Dördüncü maddemiz de, biz bir siyasi partiyiz ve Allah nasip ederse 8 9 Şubat’ta 50
yılımızı kutlayacağız. Köklü bir yapısı olan MHP’nin var olan belediyelerini yok
kabul ederek, seçimlere başka türlü bir yaklaşım içerisinde, belediyelerden tamamen
kendisini uzak tutan bir davranış ortaya koyması mümkün değildir. İki şartımız var:
MHP 2004 yılında, 30 Mart’ta, almış olduğu belediyeleri koruyabilmeli ve mümkün
olduğu kadar da sayısal yönden artırabilmeli. Bu da dördüncü stratejimizdir.

TAM BİR İŞBİRLİĞİ HEDEFLENMELİ

Bununla ilgili ortaya birtakım değerlendirmeler koyarken, yerel yönetimlerin de
özelliğini iyi anlamak lazım. Yerel yönetimlerde tabi bir işbirliği vardır. Her ilde
ilçede, aynı ilin ilçelerinde dahi bu farklılık gösterir. Geniş aileler vardır, değişik
partiler vardır, değerli şahsiyetler vardır. Seçim alabilmek için eşdost, akraba
devreye girer; mahalleler, köyler, devreye girer ve bir kişi üzerinde anlaşmanın yolu
aranabilir. Sözgelimi bir ilçenin 15 belediye meclis üyesi varsa, aday olan kişi
bunlardan bazı dağıtımlar yapmak suretiyle kendisini seçtirebilecek bir yeterliliğe
kavuşmak ister. O sebepten dolayı hangi partiden olursa olsun herkes birbirleriyle
ilişki kurarken aynen şu tabiri kullanır: “Emmoğlu kusura kalmayın, bizim aileden bir
kişi adaylığını koydu, artık ona vereceğiz. Bu genel seçim değildir. Genel seçim olsa
partime veririm. Dolayısıyla o arkadaşımızın seçilmesini istiyoruz. Bir de laf
aramızda bize de belediye meclis üyeliği veriyorlar” gibi... Yani ister Cumhur İttifakı
olsun ister Millet İttifakı olsun burada hiç söz geçmez. Burada tabi ittifak vardır, tabi
dayanışma vardır.

GÖRÜŞMELERE BAŞLANMADI

Böyle bir yapılanmaya istikâmet kazandırabilmek için, Türkiye genelinde
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yaşatılabilmesi, Türkiye’de kökleşebilmesi,
derinleşebilmesi, yoğunlaşabilmesi için yerel yönetimlerde acaba bu ruhu yaşatabilir
miyiz? Bunun için de bazı görüşmeler yapılabilir mi? Henüz bu görüşmeler
başlamadı. Bu görüşmelerin kimler neresinden nasıl olacağı belli değil.

CUMHUR İTTİFAKINI MİLLET İSTİYOR

Ama toplumda bir kanaat var: ‘Cumhur İttifakı’ndan yana olanlar var, AKP’nin
içinde karşı olanlar var, ne var? Bol laf var. Bunu ortadan kaldırabilmek için seçime
yakın bir ortamda bu iş nasıl olacak? Bütün siyasi partiler rakamları masanın üstüne
koymuştur. “Nerede nasıl alırım, nerede ikinci partiyiz, hangi faaliyetle hangi adayla
birinci parti olurum? Şu olur, bu olur” gibi değerlendirmeler olur ama Türkiye’de
bazı çevreler de ‘Cumhur İttifakı’nın devamını istiyor. Devamını isterken, “Şurası
senin, burası benim” gibi basit bir paylaşım yerine, az önce söylediğim anlayış
çerçevesinde yeni bir sistemin, ülkeyi yönetim biçiminin başarıya ulaşabilmesi için
gerekli olan yerel yönetimler davranışıyla beslenmesini önermek durumundadır.
MHP’nin önerdiği budur. Mesela Etimesgut bizim 2014 yılında kazandığımız
belediyedir. Polatlı, Adana aynı şekildedir. Orada konuştuk ve başarılı gördüğünüz
belediye başkanına halk nezdinde teşekkür ettik, iltifat ettik, “Belediye başkanımız
olarak başarılısınız. Gelecekte de bu başarınızı daim kılacak olan belediye başkan
adayımız olabilirsiniz. Allah yolunuzu açık etsin” dedik. Bu ne demek?
MHP buralarda, “Ben ittifak yapıyorum” demiyor. Burada, “Ben bu belediyeyi
yönetiyorum, şimdi de yönetmeye talibim. Bazı hizmetler yarım kaldı, değişim var,
gelişme var. MHP olarak buraya damga vurmak istiyorum” anlayışıyla yaklaşıyoruz.

BİZİ DİNLERSENİZ ANLAMAYA DA BAŞLARSINIZ

Bizi anlayabilmek için önce dinlemek gerekir. Bizi dinleyecek kanal da yok. Onun
için her akşam birileri çıkıyor, bir şeyler anlatıyor… Biz de kendi kendimize, “Şurada
şu burada bu var” diyoruz. Bizim başarımıza engel teşkil edecek odakları biz bugünden belirliyoruz. Bize faydası burada. Yarın nasıl ne yapacağımızı MHP’yi
tanıyanlar bugünkü şartlarında görmeye çalışırlar. CHP çok farklı bir konuma geldi.
Partinin içerisinde sürekli toplantılar, tartışmalar yapılıyor ve hepsi bir sonuç almaya
niyetinde. Hangi grup olursa olsun, hangi kanat olursa olsun… İster Kemal
Kılıçdaroğlu’na muhalefet yapmış olsun, isterse taraftar olsun herkeste bir kanaat var:
“Biz bazı şehirleri almalıyız.” Alabilmek için de her şey mübahtır mantığıyla hareket
ediyorlar. İstanbul’da bazı rakamlar var. Bazı kuruluşlar bunlara karşı bir destek
talebi ile taviz politikası takip edebiliyorlar. “Efendim, siz bunu böyle yaparsanız, biz
de şurada şunu isteriz...” Orada da Ferdi Tayfur’un şarkısını söylüyor: “Merak etme
sen” diyor, “Yaparız biz bunu” diyor.

CHP’NİN SAĞI YOK, DUYUSU DA ŞÜPHELİ

CHP’ye Güneydoğu Anadolu illeri için ‘sağduyu çağrısında’ bulundunuz...Neden?

Şu an için sağ yok, duyudan da şüpheliyim... (Gülüyor)

SAF OLABİLİRİZ AMA APTAL DEĞİLİZ

İttifak için bir formül tasarladınız mı?

31 Ağustos’ta, Etimesgut’ta dört strateji ortaya koyduğumuza göre, bu strateji lafa
dayalı strateji değil. Türkiye gerçeğine, siyasi partilerin konumuna, MHP’nin gücünü
beraberinde düşünen bir stratejidir ve bunların matematiksel desteği de vardır. Buna
göre eğer bir görüşme ortamı çıkar, farklı farklı gelişmeler ortaya çıkarsa MHP bu
stratejisini daha açık ayrıntılı anlatabilir ve kamuoyu ile paylaşabilir. Ama herkesin
pusuda olduğu, tuzak kurduğu, değişik ilişkiler içerisinde bulunduğu ortamda biz
herhalde safız, ama aptal olmadığımızı da göstermeliyiz.

AKP’yle bir görüşme talebiniz oldu mu? Ya da oradan size bir talep geldi mi?

Hayır, böyle bir talep henüz doğmuş değil. Bazı kişiler, partilerin konuyla ilgili
yetkilileri, bir araya gelebilir mi sorusunu soruyor. Evet gelebilir. Biz de Genel Başkan Yardımcımız, Mahalli İdarelerden Sorumlu Sadir Bey’e (Sadir Durmaz)
“Eğer sizinle görüşmek isteyen olursa, biraz görüşme yapabilirsiniz” diye ifade ettik.

HEMEN O GECE ERDOĞAN’IN İSTİFASINI İSTERLER

İttifakın 30 büyükşehirde ya da sadece 3 büyükşehirde yapılacağı iddiası var...Nasıl olacak?

Bizim böyle bir iddiamız yok. Bu iddiada olanlar var. Trump’dan tutun Merkel’e,
Merkel’den tutun Fransa’ya kadar herkes üç büyükşehir ile ilgili… Bu gibi şeylerle
ortalığı karıştırmanın gereği yok. Ben tamamen bu tür anlayışlar dışında bir
perspektif ortaya koyuyorum. 3 büyükşehirde sonuç HDP ile CHP’nin, “Biz burayı
kazandık” sözü olursa, bu taktirde ikinci yapacakları iş hemen o gece “Recep Tayyip
Erdoğan istifa etsin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi meşruiyetini kaybetmiştir.
Hemen parlamenter sisteme dönelim” olur. Nasıl döneceklerse? Al sana yeni bir
tartışma. Bu tartışmayı sabırsızlıkla bekleyen birçok kişi de var.

PROTOKOL ÇOK DA GEREKLİ DEĞİL

İttifak bir protokol çerçevesinde mi olacak?

Karşılıklı görüşerek, uzlaşarak... Uzlaştığınız yerleri bir protokole bağlayabilirsiniz.
Ama protokole de gerek yok artık, böyle ruh ikizi gibi olanlarda var yani...

Çerçeve 81 il mi?

Tabii, 81 ili ve 1398 seçim alanını kapsıyor...

GÜNEYDOĞU’DA PKK YOK EDİLMELİ

Kayyım bölgesiyle ilgili öneriniz tam olarak nedir?

O kadar yeri tekrar tünelle, çatışmayla mücadele verenler, aradan geçen zaman
içerisinde tekrar beklentilerine cevap teşkil edebilecek sonuca geçtiği vakit, herhalde bazı talepleri derinleşecektir. Bu da Türkiye’yi başka bir noktaya doğru götürür.
Bunun önlenmesi lazım. Bunu önleyebilmek terörün dışında, Kürt kökenli,
Güneydoğu Anadolu’da yaşayan aşiretlerin iradesini alarak, onların iradesiyle adaylar
belirleyerek PKK’yı siyasi boyutta da yok edebilecek birliktelik diyorum ben.
Bu önemli bir şeydir. O bölgede yaşayan Kürt kökenli geniş büyük ailelerin iradesine
oluşturmak. Yani onlar demeli ki “Biz artık PKK’lı bir belediye başkanı istemiyoruz,
huzur istiyoruz, güven istiyoruz, yaşamak istiyoruz. İhtiyaçlarımızın karşılanmasını
istiyoruz.” Bunu neyle yapacak? Biz de diyoruz ki, “Bunu Cumhurbaşkanlığı
Hükümet Sistemi yapanlarla beraber yapabilirsiniz. Öyle bir niyetiniz olursa biz de
gerekli desteği veririz.”

MANSUR YAVAŞ’I HEMEN İLAN ETSİNLER

Yerel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın seçmenini mi göreceğiz sahada, yoksa
MHP’nin seçmenini mi? Bir de Mansur Yavaş’ın yeniden aday olabileceği
iddiaları var...

O zaman, 31 Ağustos’ta, Etimesgut’taki aday belirleme sizin söylediğinize göre
anlamsız kalır. Halbuki biz adayımızı belirledik. Ona da talimat verdik, “Çalışın”
dedik. Büyükşehiri de bir görelim bakalım. Geçmiş dönemde, şimdi MHP’de karşılığı
kalmamış insanları, karşılık olarak takdim ediyorlarsa, bu bizi memnun kılar. CHP
hemen bunu ilan etsin. Biz kendi gücümüzü çok daha iyi toplarız. Çünkü karşılığı
yok. Bununla MHP’nin kafasını karıştıracaklarını zannediyorlarsa, MHP’nin kafası
öyle kolay kolay karışmaz.

İTTİFAKIMIZ ASLA BOZULMAZ

İki partinin de aday çıkarması halinde ittifakın ruhu zedelenir mi?

Zedelenmez. Bu bir seçimdir. Onlar çıkar, yoksa biz de çıkarız... Bizim çıkardığımız
yerlerde onlar da çıkarabilir. “Hadi gelin, burada beraber bir aday etrafında
bütünleşelim” denilebilir… Bunlar hep konuşulur. Ama ‘Cumhur İttifakı’ basit bir
ittifak değildir, önemli bir ittifaktır. Efendim, “Şu olaylar olursa ittifak bozulur” yazıyorlar bazı gazeteler... İttifak mısır püsküllü değil ki en ufak bir rüzgârda
sallansın. Yel kayadan bir şey almaz. Türkiye Cumhuriyeti devleti,
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yoluna devam edecek. Bunun geri dönüşü
olmaz. Olursa çok büyük kaoslar yaşanır. O sebepten dolayı ne gerekiyorsa
yapılacaktır.

ERDOĞAN’IN BOŞLUĞA DÜŞECEĞİNİ ZANNETMİYORUM

AKP kanadından ittifaka ilişkin bugüne değin ‘istekli’ bir yaklaşım gelmedi...
Doğru bir davranış. Ülkeyi yönetiyorlar. Hemen aceleyle, dolduruşla, dört lafla bir
strateji ortaya koyarlarsa, işleri var. Seçimi de dikkate alırsanız 5 ay var. Recep
Tayyip Erdoğan Bey’in böyle bir boşluğa düşeceğini zannetmiyorum. Çok daha
dikkatli davranacak ve tecrübesini konuşturacaktır.

AF BAŞKA İTTİFAK BAŞKA

Peki ya af...

Hiç tesir etmez. Onlar ayrı şeyler. İttifak bunların varlığı üzerine kurulmuş değil ki
ayrışma olsun. İttifak başka bir şey zaten. Türkiye’de bunu anlamak istemiyorlar.
Hattı zâtında herkes anlıyor da anlamak istemiyorlar. Türkiye’nin bugünkü şartlar
içerisinde ‘Cumhur İttifakı’nın birçok konuda devamında yarar var. Ve bu desteği
MHP olarak biz veriyoruz.

CHP ESAD’DAN VAZGEÇMELİ

Örneğin, Tahran’daki zirvede bazı gelişmeler oldu. Çok enteresan, Esad’ın hiçbir
teklifi yok, Esad’a destek olanların hiçbir teklifi yok. Türkiye’de birçok çevreler
“Esad ile görüşülsün” diyor. Tuzağa bakın, oyuna bakın, Türkiye’yi götürmek
istedikleri yere bakın. Şimdi İdlib ile ilgili Soçi’de yapılmış olan toplantıda
çatışmasız bölgenin oluşması noktasındaki mutabakat Türkiye için hayırlı olmuştur.
Bu konuda Türkiye’nin ortaya koymuş olduğu kararlı duruş ve çok yönlü siyaset,
telefon diplomasisi hem de karşılıklı ziyaretler bu sonuca ulaştırmıştır. Bundan
memnuniyet duymak lazım. Böyle bir durumda Esad’la görüşüp ne yapacaksınız?

Esad bu işin neresindedir? Esad’la görüşürsen ne olacak, bu kanal açılırsa ne olacak?
CHP bu aklından vazgeçmelidir.

ERDOĞAN ESAD İLE GÖRÜŞÜRSE TARİHİ HATA YAPAR

Esad’la görüşeceği yerde Türkiye’nin evlatları, siyasi kurumları ile görüşmesinde
yarar vardır. Esad’la Recep Tayyip Erdoğan Bey’in bir görüşmeye zorlamanın,
dayatmanın kime ne faydası olacak? Tükenmekte olan, cinayet küpünün içerisinde
gittikçe canileşen bir insanla Türkiye Cumhuriyeti’ni muhatap kılmanın kime ne
faydası var? Ama Türkiye diyor ki, “Toprak bütünlüğünü koru, Suriye’de yaşayan
topluluklara eşit adil davran, halka git. Kim gelecekse bununla ülkeni yönet. Bu Esad
olmasın.” MHP’nin görüşü de budur. Esad’sız bir Suriye’dir. Ama toprak
bütünlüğünü, orada yaşayan insanların demokratik haklarını koruyan ve tekrar
istikrar, huzur sağlayan bir Suriye istiyoruz. Şimdi bununla ilgili kalkıp Esad’la niye
görüşsün? Sayın Cumhurbaşkanı görüşmeye kalkarsa, tarihi hata yapar.
‘İdlib kararı doğru’

İdlib konusunda Rusya ile uzlaşmaya varıldı. Sonucu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru karardır, Türkiye göçü önler. 3 milyon 700 bin göç var Türkiye’de. Bunların
kendine has problemleri var. Milyonlarca insanın yaşadığı bir alanda, bunların
hepsini herhangi bir çatışmayla Türkiye’ye yönlendirdiğiniz taktirde bunun altından
kimse kalkamaz. Bunun için bir güvenlik kuşağının oluşmasında, netleşmesinde ve
orada herhangi bir zora düştükleri an kendi hayatlarına devam ettirebilecekleri bir
hayat alanının oluşmasında yarar vardır.

Ekonomideki gelişmeler yerel seçime olumsuz yansır mı?

Tabii, ekonomi politikasındaki tedbirler geciktiği taktirde, ortaya çıkan sonuçları
öteleyebilecek tedbirler alamadığınız taktirde, bunların sonucu mahalli idareler
seçimlerine değişik şekillerde yansır. Bunun önlenmesi lazım. Bu konuda biz, 2001 tecrübesini yaşadık. Yüzde 70’deki enflasyonu yüzde 39’a düşürerek, faiz oranlarını
gerileterek, dış açığı kapatarak, kamu tasarruflarına giderek birtakım tedbirlerle 2001
krizi aşıldığına göre bugünkü kriz niye aşılmasın? Ekonomideki çözüm her zaman
mümkündür. Çözümsüzlük ise büyük bir kaos yaratarak Türkiye’yi batırmaya gerek
yok. Türkiye çökmedikçe ekonomideki bu tür çözümsüzlük Türkiye’yi çökertmez.
Kabul etmek lazım.

CHP HİSSELERİNİ TÜRK MİLLETİNE İADE ETMELİ

İş Bankası tartışması sürüyor. Bankanın değer kaybettiği de söylendi...

Değer kaybedildiği zaman bu hisseleri sahiplenebilecek olan İş Bankası’nın
ortaklarının da bir göz önüne alın. Bu tür şeylerden yararlanmak isteyenler olur.
Orada çalışanlar yüzde 40’mış, başkaları bilmem neymiş, oralarını biz bilemiyoruz,
ancak İş Bankası, Türkiye’nin her siyasi tartışmasında gündeme getirilen bir konu
olarak görmeli ve bunu çözüme kavuşturmalı. Çözüm nedir: CHP’nin Atatürk’ün
mirası diye nitelendirilen yüzde 28’i Türk milletine iade etmesi lazım. Atatürk’ün
gerçek varisi Türk milletidir. Herhangi bir kurum ve kuruluş değildir. Bunu Türk
milletine iade ettiğini beyan etsin, mesele kalmaz. Bazı konularda da CHP’nin anlayış
göstermesi lazım. “Efendim, dört kişi atıyoruz bunların herhangi bir akçe işi olmaz
olmaz” da onların oradaki havası, iklimi yeter zaten CHP’ye. İş Bankası gibi bir
bankanın 4 yönetim kurulu üyesi sendeyse, bu çok önemli. Bu bir güçtür bunun için
CHP’den izin almalarına gerek yok, değişik yöntemlerle yapılabilir.

‘Bizim de hakkımız var’

15 ve 16 yüzyılda Osmanlı’nın parası akçe. Bizim oralardan garibim bir tanesi
kalkıyor, İstanbul’a geliyor, dünyanın yolunu yürüyor. Israr ediyor, Padişah’la
görüşeceğim, sonunda görüştürüyorlar. Padişah’a diyor ki: “Padişah’ım mümin
müminin kardeşidir. Ben hissemi istemeye geldim.” Mümin müminin kardeşidir,
doğru. Padişah bakıyor, “Evladım sen şunu, 20 akçeyi, al köyüne git. Yalnız bunu
aldığını diğer mümin kardeşlerin duyarsa bu sana da kalmaz” diyor. Şimdi alayımız Atatürk’ün mirasçısı olarak ilan edersek, CHP ne yapacak? Bizim de hakkımız var
orada.

ERDOĞAN UÇAK HEDİYESİNİ KABUL ETMEMELİYDİ

Katar’dan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir VIP uçak hediye edildiği iddialarıyla ilgili olarak ne söylersiniz?

O konuda benim görüşüm çok nettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti hediye, hibe kabul
etmez. Türkiye’de uçak ihtiyacı varsa, bunun piyasası neredeyse, kendi kaynaklarıyla
almayı tercih etmelidir. Şu sualin cevabı da netleşmelidir. Türkiye’de
Cumhurbaşkanlığı’nın ve devlet yönetiminin kendilerinin uluslararası ilişkilerde
taşıyıcısı olarak uçaklardan ihtiyacı varsa onu satın alabilir, ihtiyaç yok ise almaya
gerek yok. Ama “Bana hibe edildi. hediye edildi...” Bu, Türk milletinin kabul
edeceği bir durum değil. Recep Tayyip Erdoğan’ın da bunu kabul etmemesi gerekirdi
diye düşünüyorum.

KILIÇDAROĞLU 15 TEMMUZ’U İYİ ANLAMALI

Kemal kılıçdaroğlu’ndan “4. Devrim” açıklaması geldi... Halk hareketi ifadesini kullandı... Sizce nedir bu 4 devrim?

Kılıçdaroğlu, tehlikeli sularda yüzüyor. Dördüncü devrimden neyi kast ediyorsa, bize
açıklasın, bilme hakkımız vardır. Halk hareketinden de neye hevesleniyorlarsa onu da
bilmemiz lazım. Eğer Gezi gibi bir olayı kast ediyorlarsa, o bir defa yüzlerine güldü,
ikinci defa güldürmez. Bu sevdadan vazgeçsinler. Daha geniş düşünüyorlarsa 15
Temmuz’u iyi anlasınlar 18 Temmuz iddiasından vazgeçsinler.

TÜRKİYE’NİN YAKASINDAN DÜŞSÜNLER

CHP’li Dursun Çiçek’in açıklamalarını bu bağlamda nasıl değerlendirirsiniz?
Çok daha tehlikeli. Kemal Kılıçdaroğlu neden böyle konuşur, Dursun Çiçek niye
böyle konuşturulur? Bunları birbirleriyle ilişkilendirmekte bir mahsur yoktur.

Türkiye’de birileri hesap soracaksa, bunu önce, “Siz şöyle yapın” çığırtkanlığına
gerek yok. Bunu bilenlerden, yaşayanlardan bir tanesi de Dursun Çiçek. Balyoz
hareketinden tutun bilmem nesine kadar bunlar Türkiye’nin yakasından düşsünler. Bu
kadar tartışmanın içinde bu millet sizi CHP’den Meclis’e taşımış, artık milletvekili
aklıyla hareket edin. Bu cümleler birilerini seslendirir, birilerini cesaretlendirir.
Bundan sonra böyle bir teşebbüs olursa bu işler Dursun Çiçek’ten başlar. Bir de ben
bu üç devrimi bilmiyorum. Dördüncüsü hangisi oldu? Cumhuriyet devrini, inkılap
tarihi dersinden öğrendik ama devrim yoktu, inkılap vardı. Ondan sonrakileri 46’yı
devrim olarak nasıl kabul ediyorlar? Milli iradenin tercihindeki dönüşümdür o. Yani
milli iradenin her kıvrımlarında bir darbe ortaya koyarsanız Türkiye’yi büyük
sıkıntılara koyarsınız. Bir zamanlar bir teori geliştirdiler. Dediler ki, “Devalüasyon
çok tehlikelidir. Bilim insanları bunu ortaya koydu. 46 devalüasyonu 50’de iktidar
değişikliğine vesile oldu. 58 devalüasyonu 27 Mayıs İhtilali’ni getirdi. 71
devalüasyonu Türkiye’de ara rejimlere neden oldu. Derken nerede bir para oynaması
varsa arkasında iktidar oynamasında çalışanlara fırsat verdi.” Bunları toplum biliyor.
Tekrar kalkıp devalüasyon, para değer kaybedince Türkiye’de her şeyin değeri
kaybedilir gibi bir anlayışla gerekçe yaratıp, Türkiye’yi karanlığa sürüklemenin bir
manası yok. 46 devalüasyonu 50’de rejim değiştirdi. 58 devalüasyonu 27 Mayıs
İhtilali ve demokrat partiyi uzaklaştırdı. 71 tarihinde Türkiye’de askerlerin
komutasında, güdümünde bir olan bir hükümet biçimleri ortaya koydu. 79 yılında
petrol yok şu yok bu yok aynı lafları… Şimdi de duyuyorsunuz “Petrol yok
soğanların fiyatı şöyle oldu, böyle oldu” hep aynı. Bu arada Cumhurbaşkanı seçimi
olur mu olmaz mı derken, hemen bir cevap Türkiye’de silahlı kuvvetler bilmem neye
el koydu. Sonra ne soğan fiyatı kaldı, ne bilmem ne kaldı. Bu tecrübelerden bu millet
yararlanıyorsa, yararlanmalı bunları biz düşünerek hareket ediyoruz.

Bugün böyle tehlike var mı?

Zannetmiyorum bu alışkanlığı taşıyanlar söylüyor. Onun için Dursun Çiçek
konuşuyor, öbürü konuşuyor. Bir tane CHP’de eczacı var. Muhteşem bir siyasi üslup sahibi. Bunlar konuşuyor ne yapalım biz de susup dinliyoruz yani. Bize göre çok net
bunlar ama bunları karıştırmak isteyenler bütün bunları böyle söylemenize rağmen
anlatıyorsunuz, anlatıyorsunuz. Geçenlerde yine televizyonlarda bir arkadaşımız
konular üzerinde biraz durdu. arkasından “Siz efendim MHP’ye yakın bir
gazetecisiniz ittifak yapmayı düşünüyorlar mı” 10 dakika konuşmasını sıfırladı. Bu
yol değil. MHP şimdi burada, çok muhterem gazeteci arkadaşlarım var benim, çok
net konuşuyorum, bu kadar netten sonra hâlâ MHP’ye, “Şöyle diyecek, böyle
diyecek” demeye gerek yok. MHP, “Önce ülkem ve milletim” diyor, ona göre hareket
ediyor. Belediye başkanlığı olup da kazandığımız yerler var, kaybettiğimiz yerler var,
tekrar kazanacağımız yerler var. Bunları da kazanmalıyız yani. Biz de bir siyasi
partiyiz 50 yılımızı kutlayacağız.

Adana’yı açıkladınız... Manisa, Mersin devam edecek mi?
Cümlemi geniş kullandım ben.. Kazandığınız yerleri kaybetmemek için dördüncü
stratejimiz budur.

İSTANBUL’DAN ADAY ÇIKARMAYACAĞIZ

İttifak halinde aday çıkarmama durumu söz konusu olur mu?

Biz adaylarımızı çıkarırız ama aday çıkaracağımız yer olur, çıkarmayacağımız yer
olur. İstanbul’da aday çıkarttık. Samimi konuşuyorum, İstanbul’da çıkarttığımız
adayların geçmişte ne kadar oy aldıkları belli. Aday çıkartıp, belediye başkanlığını
kazanamayacağınız yerde bir aday çıkarıp, “Bizim de adayımız var” demenin bir
manası var mı? Ama ilçelerinde bizim de aday çıkartacağımız yerler var. Şimdi bütün
bunlara dikkat ederek konuşuyoruz biz. Olmayacak olan bir şeye ‘olur’ damgası
vurarak, kendi siyasetimizi şekillendirmeye çalışmıyoruz. Gerçekçi davranıyoruz.

Sadece belediye başkanlığı yok, belediye meclis üyelikleri de var...

Evet. Mesela koskoca İstanbul’da bizim büyükşehir belediyesinde bir tek üyemiz var.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde aday çıkarmıyorsunuz, onu mu anlamalıyız?

Ben de onu söylüyorum. MHP, İstanbul’da bir aday çıkartarak, kendi kendini
kandırarak, Türk siyasetinde varlığını devam ettiremez. Çünkü aday çıkardığınız
vakit kazanabilecek oran bizim için geçerli. Böyle bir durum karşısında kamuoyunda
tartışmaya açıp, bazı isimleri söylemenin gereği yok. Türkiye’de diğer siyasi partiler
de böyle netleşmeli. Elimizde dökümler var. CHP’nin aday çıkaracağı bir yerde
örneğin, alacağı oy belli. Şimdi niye ısrar edecek? O da bir başka formül bulacak. Bu
yerel yönetim. Biz yerel yönetimin ilçelerini ortaya koyarken Türkiye Cumhuriyeti
devletinin varlığını esas alıyoruz. Geçmişte yaşandı bunlar. Örnek vermek istiyorum.
1989 yılında, ben genel sekreterdim. Yerel seçime gidiyoruz. Tanıdığımız bildiğimiz
bir arkadaşımızı davet ettim ve “Geniş bir ailenin evladınısınız. MÇP’nin belediye
başkan adayı olmanızı istiyorum. Gidin bir ön çalışma yapın” dedim. Bir gün sonra
geldi. Annesi merak etmiş, “Bu ani gelişin bir sebebi olsa gerek” demiş. O da, “Genel
sekreterimiz benim belediye başkan adayı olmamı istiyor” deyince annesi, “Olmaz
evladım. Çünkü dayın ANAP’tan aday. Dayının karşısına seni çıkartamam, ailede
sıkıntı yaratamam. Genel sekretere hürmetlerimi bildir, aday olmayacağını söyle”
diyor. Şimdi orada siz istediğiniz kadar bir aday çıkartacağız de. Oyun yarısından
fazlası zaten onların. Sonra genel seçimde bunları husumete çevirmenin de bir manası
yok.

ANKARA VE İZMİR MASA

Ankara için de geçerli mi? İzmir için mesela...

Ankara’ya bakacağız. Hepsine bakacağız çalışıyoruz üzerinde. Ama o dediğiniz
isimlerden bazıları aday olursa yeme de yanında yat derler ya. Karşılığı olmayan
insanları CHP’ye kim telkin ediyor? Birkaç köşe yazarı var yine yazıyorlar, “Keşke o
olsa…” O zaman Mevlüt Bey(Mevlüt Karakaya) adayımızdı nelerin olup bittiğini
biliyoruz.

Çok büyük bir özveride bulunuyorsunuz İstanbul’da aday göstermeyerek...Aynı şekilde karşıdan da bir özveri bekliyor musunuz? Adana, Mersin ve Manisa için…

Bizim anlayışımızı anlayanlarla yola gidilir. Anlamayıp “İlle de benim dediğim
olacak” diyenleri de sırtımızda küfe yok, taşımak mecburiyetinde değiliz. Yani
gerçekçi siyaset yapmaya çalışıyoruz. Türkiye’yi düşünerek yapmaya çalışıyoruz.

KAYBEDECEKSEK ADAY GÖSTERMEZDİK

Adana, Mersin’de kaybetme endişeniz var mı?
Niye aday taktim edeyim ki! Hüseyin Sözlü diye ilan ettim. Kaybedeceksek niye
aday gösterdik, yazık değil mi çocuğa? (Gülüyor)

Kayyım olan illerde nasıl aday belirlemeyi planlıyorsunuz?

Onu geniş tutuyoruz. Yani oranın yapısını, terörle mücadeleyi biliyoruz. PKK ile
HDP ile Kürt kökenli kardeşlerimizi ayırdığımız vakit orada memleketini seven çok
sayıda Kürt aşireti vardır. Her biri saygındır, her biri çevresinde etkin insanlardır.
Onları terör korkusundan arındırıp mahalli idareler seçimlerinde hangi partiyi
istiyorlarsa oradan aday olmalarını teşvik etmek lazım. Yani oranın iradesiyle bunu
çözmek lazım. bunları söylediğimiz zaman biz de elimizden gelen bütün gayreti
göstereceğiz. Bizim de orada çok oyumuz var. Yoksa aday çıkartılacaksa biz aday da
çıkartırız. Bunu haricinde yöntemler var onlar da geçmişte denendi.

ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Rahmetli Türkeş Bey ile Antalya dönüşü, Afyon’da yolumuzu kestiler. Dediler ki
“Efendim, parti binamızda arkadaşlarımız bekliyorlar bir çay için yolunuza öyle
devam edin.” Türkeş Bey kabul etti. Orada birkaç kişi, Afyon’da davaya hizmet eden
arkadaşlar söz aldı; “Efendim biz ANAP’tan bir arkadaşımızı aday gösteriyoruz. Bu
kanaate vardık ama seçildiği gün, mazbatayı alır almaz istifa edip MÇP’ye geçecek.”
Rahmetli Türkeş elini masaya vurdu, “Ben zafer hırsızı değilim” dedi. Bu önemli bir
söz. Sözün aslı Büyük İskender’indir. Ama Türkiye’de yeri geldiğinde kullanılabilecek bir söz. Siyaseti böyle yaptığın taktirde ne oldu? O arkadaş
ANAP’tan seçildi, bize de gelmedi. Ama biz oradan daha sonra iki defa belediye
başkanlığı kazandık. Çok önemli.

İYİ PARTİLİLER DE MEMLEKETSEVER İNSANLAR

İYİ Parti’nin konumunu ve geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Onlar 12 otobüsle seyahate çıktılar, nabız yokluyorlar. Zannederim bir karara varırlar.
Onlar da memleketsever insanlardır. Bizim gördüğümüz tehlikeleri onlar da fark
edecektir. Veya fark edecek insanlar var orada.

Fark eden insanlara kapınızın açık olduğunu anlıyoruz...

Hiç kapıdan bahsetmedim. (Gülüyor) Bir tanesi gerçekleşti. Bu bir anlayış
meselesidir. Ben Meclis’e geldiğimde, geçmişte beraber olduğumuz bir çok
arkadaşımız var. Açılışta onları tebrik ettim. Bazıları da bize saygı gösterdiler.
Geçmişte olduğu gibi elimizi öptüler. Bunlardan birini de basın öne çıkarttı. Herkes
onlara yüklendi. Derken onlar olağanüstü kongreye gittiler ve söz ettikleri kişiyi
dışladılar. Ben bunu öğrenince o sabah, İstanbul Milletvekillerimize; “Lütfen Hayati
Bey’i (Hayati Arkaz) arayın, partimize gelsin” dedim. Niye? Çünkü onun bir ailesi
var. El öptü diye partiden dışlana kişiye eşi, “Peki elini öptüğün kişi ne yapıyor?”
Elini öptüğü kişi onu partiye davet ediyor. Baş tacı yapıyor. Size bir siyasi etik
örneği. O arkadaş ne düşünürse düşünsün. Eğer ondan da hiç ses gelmiyor denilse ne
olur? O cümleyi onlar kurmadı ben kurdum. Elini öptüğün kişi ne yapıyor sorusunu
onlar sormadan biz sormuş kabul ettik.

KIRGIN, KÜSKÜN, KIZGINLARA KAPIMIZ AÇIK

Bu örnekler artabilir mi?

İçlerinde bazıları vardır ki geçme ihtimali yoktur. Olmaması gerekir. MHP’nin bir
haysiyeti, şerefi ve mücadele kararlılığı vardır. Bunları istismar edenleri tekrar kapıyı
açıp onlarla yola devam etmek var olan arkadaşlarımızı da çok üzer. Siyaseti bu
kadar yozlaştırmamak lazım. Ama içlerinde bazı insanlar var? Bunlara ‘3 K’ diyorum. Kırgın, küskün, kızgın. Siyasette oluyor bunlar. Bir şeye kızıyor, bir şeye
küsüyor bir şeyden kırılıyor. Bu ‘3 K’nin ikisini ortadan kaldırdın mı bir tanesi kırılsa
da gelebilir. Küskün olsa da gelebilir. 80 milyon nüfus var. Onların içinden kadrolar
çıkartacağız artık.