Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ demokrasi karşıtı ifadeleriyle gündeme bomba gibi düştü. Cumhuriyet'e röportaj veren Başbuğ, 27 Mayıs üzerinden darbe ima ve tehdidi içeren ifadeler kullandı.

BAHÇELİ'DEN ÇOK SERT TEPKİ
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un darbe imalarına tepki gösterdi.

'DÜŞÜNCE VE KANAATLERİ SAKINCALI, SORUNLUDUR'

Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada şunları ifade etti:

"Sayın İlker Başbuğ'un, 4 Ocak 2021'de Cumhuriyet Gazetesi'nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur. Bu şahsın mantık hataları, kafa karışıklığı ileri düzeydedir."

Darbeler arasında mukayese yapmak ya bilgisizliğin ya da bilip de asıl hedefi perdeleyen mahzurlu bir mizacın eseridir.

Türkiye'yi çok tehlikeli bir tartışma ve kamplaşma girdabına sürüklemek maksadıyla el ovuşturan, hava koklayan, fırsat kollayan menhus emeller ve karanlık çevreler son günlerde tahrik kampanyalarına hız vermişlerdir. Ülkemizin sinir uçlarını tahriş ve tahrip etmek niyetiyle müsait ortam yoklayan mihrakların iç barış ve toplumsal huzurumuzu kirli bir senaryo çerçevesinde bozma teşebbüsleri ne gözlerden ne de dikkatlerden kaçmıştır. Kaos failleriyle kargaşa figüranları son kozlarını oynamak için tekrar nifak sahnesine çıkmışlardır. Bu kapsamda tezahür eden vahim gerçekler tüm çarpıcılığıyla ortadadır. Aziz milletimizin milli ve manevi hassasiyetleriyle ters düşmüş kör ideolojiler ve köhne siyasi kesimler emperyalizmin kurşun askerliğine soyunmuşlardır. Başörtüsü meselesinin mutabakatla çözülmesini hala kabullenemeyen, bir türlü hazmedemeyen çorak ve çürük siyasi zihniyetlerin inanç ve insan haklarına tahammülsüzlükleri maalesef yeniden nüksetmiştir. Adaleti kıyafette arayan, ahlakı şekilde araştıran, üstelik insani haslet ve imani haysiyetle açıktan çatışan zorbaların başörtüsü nefretleri ilkel ve ilkesiz bir anlayışın göstergesidir. Nitekim demokrasi ve özgürlük istismarının kaldıracıyla güç bela ayakta duran ayıplı siyaset temsilcileri zillet ve rezalet çukuruna artık iyice gömülmüşlerdir. Türk milleti mayaları ve meşrepleri lekeli güruhun gizil ve gizli amaçlarını ferasetle tefrik ve tespit etmiştir. Başörtüsü üzerinden kutuplaşma dinamiklerini harekete geçirmeyi planlayan faşist ve faziletsiz simalara elbette müsaade edilmeyecek, her zamanki gibi oyunları isabetle bozulacaktır. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi nerede durduğunu netleştirmeli, dürüst ve pürüzsüz hareket edecek siyasi erdemi gösterebilmelidir. Çünkü CHP'nin olduğu her yerde hizip, husumet ve huzursuzluk vaki bir çarpıklık olarak belirginlik kazanmaktadır. Zillet ittifakının söylemleri, siyaset metotları, kamuoyuyla ilişkileri ve irtibat kanalları sakat ve sancılıdır. Bunların medyaya yuvalanmış çıkarcı yandaşları da Türkiye'nin kazanımlarını, diriliş ve yükseliş çabalarını karalamak ve kötü göstermek için faaliyet halindedir. Bu kapsamda Ayasofyai Kebir Camii Şerif'in açılmasını 2020 yılının felaket ve gözyaşı olaylarından birisi olarak lanse etmek kaygı ve utanç verici bir alçalmadır. Bu üslup Türk ve İslam düşmanlarının üslubudur. Kimin sözcüsü, kimlerin gözcüsü oldukları esasen belli olanların Türkiye'nin tarihi ve egemenlik haklarına kast etme düşüncesi zulme taşeronluk, Magali İdea zırvalığına teşrifatçılıktır. Ayasofyai Kebir Camii Şerif'in kilitlerinden kurtulup Müslüman vicdanlarla buluşması 2020 yılının muhteşem bir olayı, millet nazarında unutulmayacak bir zafer anıdır. Ziyadesiyle meydandır ki, bu kutlu açılışı çekemeyenler iddia ve ilan ettikleri felaket tablosunun asıl yüzleridir. Anlaşıldığı kadarıyla, iç ve dış işgal cephesinin eşzamanlı provokasyonları 2021 yılında da devam edecektir. Ancak Türk milleti basiretlidir, şuurludur; kudret, kuvvet ve ufuk sahibidir. Bu itibarla teşkil edilen zillet ve husumet cephesinin şımarıklıklarına asla izin ve imkan vermeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti demokratik nitelikli sosyal bir hukuk devletidir. Geçmişin hüzünlü sayfalarını karıştırıp her tarafa çekilebilecek şifreli ifadelerle darbelere bahane üretmek iyi niyetle izah edilemeyecektir. Genelkurmay Eski Başkanı Sayın İlker Başbuğ'un, 4 Ocak 2021'de Cumhuriyet Gazetesi'nde neşredilen düşünce ve kanaatleri her zaviyeden sakıncalı, her cepheden sorunludur. Bu şahsın mantık hataları, kafa karışıklığı ileri düzeydedir.


GAFLET VE GARABETTİR
27 Mayıs 1960 darbesinden önce şayet bir erken seçim tarihi açıklansaydı darbe önlenebilirdi, demek tam bir gaflet, tam bir garabettir. Sayın İlker Başbuğ, erken seçim kararı almış bir hükümete karşı yapılan darbeyi gayri meşru, erken seçim kararı almamış bir hükümete yapılan darbeyi de zımnen makul ve meşru kabul etmektedir. Bu ifadeler normal karşılanacak ve sineye çekilecek bir durum sayılamayacağı gibi vesayetçi ve anti demokratik bir açmazdır. CHP'nin başını çektiği zillet ittifakının erken seçim dayatması ve zorlamasıyla Sayın Başbuğ'un sözleri üstü üste koyulduğunda, muhtemel gelişmelerle ilgili tuhaf ve düşündürücü bir illiyet bağının kurulması abartılı ve afaki bir değerlendirme olmayacaktır. Sonuçları bakımından ve toplumsal bünyede açtığı derin yaralar itibariyle hiçbir darbe masum ve mazur gösterilemeyecektir. Özellikle 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 tarihlerinde yaşanan Talat Aydemir vakalarıyla 15 Temmuz darbe girişimini ayrı yorumlamak, bu suretle 22 Şubat ve 21 Mayıs müdahale girişimlerini aklamaya çalışmak esef ve endişe verici bir yanlıştır. Ekonomik sorunlarla darbeler arasında sebep sonuç ilişkisi kurmak, dünya ekonominin çok ciddi kayıplar verdiği korona günlerinde, siyasal istikrar ile ekonomik istikrar arasındaki bağlantıya atıf yapmak oldukça kuşkulu ve zorlama bir analizdir. Demokrasiye ve millet iradesine silah doğrultmak, buna heves etmek, bunu aklından geçirmek büyük bir suçtur. Darbe cinayettir, melanettir, ihanettir. Ayrıca Sayın İlker Başbuğ'un tarihe geçmiş olayları şöyle olsaydı böyle olurdu bağlamında ele alması hem bir spekülasyon hem de nesnel gerçeklere aykırıdır. Tarih, yanlışlara kılıf aranacak, objektif esaslardan koparılacak, eğip bükülecek, hatta keyfi sonuçlar çıkarılacak bir yapboz tahtası değildir. Aksi davranışlar tarihe hakaret, tarihçilere hürmetsizliktir. Darbeler arasında mukayese yapmak ya bilgisizliğin ya da bilip de asıl hedefi perdeleyen mahsurlu bir mizacın eseridir. Tam da bu esnada, bir gazeteci müsveddesinin, aklı ve kalemi kiralanmış bir şahsın Sayın Erdoğan'ın gitmesi için büyük bir halk öfkesi ya da doğal afet lazım demesi demokrasi ve millet iradesi düşmanlığına esaslı bir örnektir. Bu tip sakat zihniyetler düştükleri uçurumda debelenirken, Cumhur İttifakı 2023'ü kucaklayacak, sonraki yılların stratejik ve reformist mimarisini heves ve heyecanla planlayacaktır.



SKANDAL AÇIKLAMA: EĞER ERKEN SEÇİM TARİHİNİ AÇIKLASAYDI DARBE ÖNLENEBİLİRDİ
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ yaptığı açıklamada, "Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de erken seçim tarihini açıklasaydı 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi" sözleriyle darbe imasından bulundu.

CUNTACILARIN MEŞRUİYET SÖYLEMLERİ
Başbuğ'un, skandal açıklamalarının 27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların darbeyi meşru göstermek için ürettikleri yalanlardan biri olduğu ortaya çıktı.

Hürriyet gazetesi yazar Abdulkadir Selvi bugün kaleme aldığı yazıda Başbuğ'un söylemlerinin 27 Mayıs dönemindeki cuntacılar tarafından darbeye meşruiyet sağlamak için kullanıldığını belgelerle ortaya koydu.


İşte Selvi'nin o yazısı;


27 MAYIS'IN GÖLGESİNDE İLKER BAŞBUĞ
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un, "Erken seçim olsaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı" şeklindeki açıklaması kadim bir derdimiz olan darbe tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.

AK Parti MYK'da İlker Başbuğ hakkında çok sert eleştiriler yöneltiliyor. Erdoğan konuşulanları başıyla onaylıyor ama kendisi ayrıca bir değerlendirme yapmıyor. Bu Erdoğan'ın konuşmayacağı anlamına gelmez. Çünkü AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'in "Darbe milletine silah çekmektir. Darbe emri alçaklıktır" sözlerini ilgiyle takip ediyor. Bence Erdoğan ilk konuşmasında esaslı bir cevap verecek.

TARİH BAŞBUĞ'U YALANLIYOR
"Erken seçim olsaydı 27 Mayıs yapılmazdı"
 tezi, 27 Mayıs'çıların darbeyi meşru göstermek için ürettikleri yalanlardan biri. Seçimin olup olmaması askerin işi mi? Ayrıca 27 Mayıs darbesinin tarihine de aykırı.

İLK DARBE GİRİŞİMİ 6 HAZİRAN'DA
DP, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde yüzde 55.2 oranında oy alarak iktidar oldu. Ama daha seçim gecesi Genelkurmay Başkanı Gürman'ın komutanları topladığı, iktidarın DP'ye verilmeyeceği haberleri Ankara'ya yayılmıştı. Celal Bayar, bu haberler üzerine Genelkurmay Başkanı ile irtibat kurma gereği duymuştu. Darbe girişimi daha seçim gecesi başlamıştı. Siz hangi erken seçim kararından söz ediyorsunuz?

Seçim gecesi yaşanan darbe tehlikesi atlatılmıştı. 22 Mayıs'ta hükümet kurulmuştu. 14 Mayıs seçimlerinin üzerinden 22 gün geçmiş, Menderes hükümeti kurulalı daha birkaç gün olmuştu. Başbakan Menderes'e ordu içinden darbe ihbarı yapılmıştı. Menderes, 6 Haziran 1950 tarihinde Genelkurmay Başkanı Abdurrahman Nafiz Gürman ve kuvvet komutanlarını emekliye sevk etti.

İŞTE O HABERİN BELGESİ
27 Mayıs'tan bir gün önce Menderes, Eskişehir'de hükümet konağının önüne toplanan on binlere seçim kararını açıklamıştı. Başbakan'ın özel kalem müdürü Ercüment Yavuzalp, "Başbakan'ın konuşmasını duyamadık. Çünkü vilayetin önündeki hoparlörlerin kablosu kesilmişti" diye anlatacaktı.

Menderes, 26 Mayıs günü Eskişehir'de Tahkikat Komisyonu'nun görevini bitirdiğini ve seçime gidileceğini açıkladı. Ama darbeciler bunun duyulmasını engellemişti. İlker Paşam, hani erken seçim erken seçim olsaydı darbe olmazdı?

AA'NIN HABER METNİ



İlker Başbuğ'un yeniden gündeme getirdiği tartışmalara ışık tutması için Anadolu Ajansı'nın arşivinden 26 Mayıs 1950 tarihinde Eskişehir'den geçtiği haberlere ulaştım.

Menderes, "Yolumuz, seçim yoludur. Serbest seçim yoludur, hürriyet ve demokrasinin memleketimize yerleştirilmesi yoludur" diyor.



TAHKİKAT KOMİSYONU
Menderes bununla yetinmemiş, Anadolu Ajansı'na yeni bir açıklama yapmış. Anadolu Ajansı bunu, "Başvekilimiz Adnan Menderes'in Anadolu Ajansı'na beyanatı" diye geçmiş. İşte o haber: "Bundan takriben bir ay evvel kurulmuş olan Meclis Tahkikat Komisyonu, bugün vazifesini bitirmiş bulunuyor. Tahkikat Komisyonu'nun vazifesi, Meclis kararı ile üç ay olarak tespit edilmiş bulunmasına rağmen bir ayda işi bitmiş oluyor."


Hani Tahkikat Komisyonu kurulduğu için darbe yapılmıştı? 27 Mayıs darbelerin anasıdır. O nedenle 27 Mayıs'ı meşru gösterecek beyanlardan uzak durmakta yarar var.