Altı partinin ortak bildiriyle bağlılığını ilan ettiği AB'nin parlamentosu, skandal bir Türkiye raporu hazırladı. Raporda Türkiye 'istikrarsızlık kaynağı' olarak gösterildi

Avrupa Parlamentosunun (AP) Strazburg'daki Genel Kurul toplantılarında Avrupa Birliğinin (AB) ortak dış, güvenlik ve savunma politikalarıyla ilgili iki ayrı rapor görüşüldü.

AB'nin “Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası” hakkında Fransız parlamenter Nathalie Loiseau tarafından kaleme alınan raporda Türkiye’nin, “AB ve komşuları için birçok endişe alanında çoğu zaman istikrar bozucu rol oynadığı ve böylelikle bölgesel barış, güvenlik ve istikrarı tehdit ettiği” savunuldu. Raporda Türkiye'nin; “Başta Yunanistan ve Kıbrıs olmak üzere AB üyesi devletlere karşı ve Doğu Akdeniz’deki yasadışı faaliyetleri ve askeri çarpışma tehditleri ile Yunanistan ve Kıbrıs’ın deniz yetki alanlarında ilan ettiği yeni yasadışı faaliyetlerin son derece kaygı verici” olduğu görüşü not edildi. Bu faaliyetler kınandı.

Gerilimi düşürmeye dönük çabaların da not ediliği raporda, “Türk askeri gemilerinin, uluslararası hukuku ve AB üyesi devletlerin egemenliğini ihlal ederek, (Birleşmiş Milletler’in Libya’ya yönelik askeri ambargosunu denetim misyonlu) MED IRINI operasyonuna karşı tahrik eylemlerinin ve sataşkan tehditlerinin esef verici” olduğu ileri sürüldü. AB’nin, “üye devletlerinin ve kendisinin çıkarlarını ve bölgesel istikrarı korumak amacıyla elindeki tüm araç ve seçenekleri kullanma iradesine sahip olduğu” ifade edildi.

Raporun 23a ve 40b paragraflarına Yunan parlamenterler tarafından sunulan değişiklik önergelerinde, Türkiye'ye askeri teçhizat ihracatının durdurulması yönünde çağrı yapılması istendi. 47a paragrafına ise şu ifadenin eklenmesi önerildi: “Türkiye'nin komşu ülkelere yönelik sürekli saldırganlığının, Türkiye'yi NATO savunma işbirliğinden dışlayan bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik bir politika seçeneği olduğunu not eder; AB'yi çatışmaları önleme ve arabuluculuk için kurumsal kapasitesini geliştirmeye çağırırız.”

'ÜYELİK PERSPEKTİFİ REALİST DEĞİL'

AB’nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikası hakkında Alman parlamenter David McAllister tarafından hazırlanan raporda ise Türkiye’nin AB üyelik perspektifinin mevcut şartlarda “gerçekçi olmadığı” mesajı verildi. Türkiye’deki “olumsuz gidişatın derhal ve tutarlı biçimde tersine dönmemesi halinde” 2005’te başlayan katılım müzakerelerinin askıya alınması için Avrupa Komisyonunun öneride bulunması istendi. Türkiye ve AB’nin, “ilişkilerin mevcut çerçevesini, işleyiş kapasitesini ve gelecekteki ilişkileri için alternatifleri ve olası ilişki modellerini, gerçekçi davranarak ve üst düzey diyalog yoluyla gözden geçirmeleri” görüşü dile getirildi.

Türk dış politikasının AB çizgisinden uzaklaştığı mesajı verilen raporda, Doğu Akdeniz’deki ihtilaflara kalıcı çözüm için diplomatik diyaloğun yeniden başlatılması çağrısında bulunuldu.

Türkiye’nin “AB için önemli stratejik çıkar ifade eden bir ülke” olduğuna vurguda bulunulan raporda, ilişkilerin “ortak çıkar alanlarında yoğunlaşması gerektiği” savunuldu. İklim değişikliği, terörle mücadele, göç, güvenlik ve ekonomi gibi alanlara öncelik verilmesi istendi.

Bu raporun Türkiye paragrafına Polonyalı parlamenterler tarafından sunulan bir değişiklik önergesinde, “AB’nin Türkiye ile daha stratejik işbirliği öngörmesi” ve “milyonlarca göçmen ve sığınmacıyı konuk ettiği için Türkiye’ye minnettar olunduğunun ifade edilmesi” şeklinde iki cümle eklenmesi istendi.

Verilen diğer değişiklik önergelerinde ise “Osman Kavala ve Selahattin davalarına ilişkin AİHM kararlarına uyulması”, “müzakerelerin tamamen dondurulması”, “kapsamlı silah ambargosunun uygulanması” yönünde çağrıların yapılması istendi.

BORRELL'DEN MARAŞ VURGUSU

Genel Kurul'da yapılan tartışmada söz alan AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell Fontelles, Doğu Akdeniz’de Türkiye ile gerilimin “yatıştığını gördüklerini”, ancak Ankara’nın (Kıbrıs’ın) Maraş bölgesindeki faaliyetlerinin “endişe kaynağı olmaya devam ettiğini” söyledi.

Borrell'den bir de Afrika itirafı geldi. "ABAfrika ilişkileri çok fazla eleştiriliyor. Bunlar bazen haklı, bazen değil.” diyen Borrell, “Aşıların çok yavaş dağıtımı ya da Omicron varyantı Güney Afrika tarafından ortaya atıldığında empoze edilen seyahat yasaklarına yönelik olanlar, haklı eleştirilerin örnekleri.” ifadelerini kullandı.

Raporlar, değişiklik önerileriyle birlikte dün oylamaya sunuldu, bugün nihai kararın açıklanması bekleniyor.