Atatürk, bilim yerleri olan üniversitelere, öğrencilerine ve öğretim üyelerine çok önem vermiştir. Atatürk, cumhuriyeti kurduktan sonra yurtdışına yetenekli öğrencileri göndererek “üniversite reformu” için hazırlık yapmaya başlamıştır. Üniversite reformu öncesinde İsviçre Cenevre Üniversitesi pedagoji uzmanı Profesör Albert Malche Türkiye’ye davet edilir ve İstanbul Darülfünunla ilgili bir inceleme yaparak rapor yazması istenir. TBMM 31 Mayıs 1933’de İstanbul Darülfünun’un yerini alan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “İstanbul Üniversitesi” ni 2252 sayılı yasayla onayladı. Üniversite reformuyla gerçekleşmesi plânlananların pratiğe yansıması için yeni yükseköğretim kurumları açılır. Almanya’dan Nazi Rejiminden kaçarak Türkiye’ye gelen çoğunluğu Yahudi asıllı bilim adamlarının ülkemizde bilimsel ve çağdaş demokratik esaslara dayalı bir üniversite kurulmasında büyük katkıları olmuştur. TBMM 31 Mayıs 1933’de İstanbul Darülfünun’un yerini alan Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı “İstanbul Üniversitesi” ni 2252 sayılı yasayla onayladı. Bu yasaya göre: (1) Rektör, Milli Eğitim Bakanı’nın önerisi üzerine üçlü kararnameyle, (2) Dekanlar, rektörün önerisi ve Milli Eğitim Bakanı’nın kararıyla, (3) Profesörler ise Fakülte Kurulu’nun tespit ettiği 3 aday arasından Milli Eğitim Bakanı’nın kararıyla atanmaktaydı. Yasayla Türk yükseköğretimi “Kıta Avrupası Modeli”1 ne dayandırılmıştır. (Gökberk, 1997; Gürüz, 2001; Korkut, 2001: 260; Demirtaş, 2008: 165). Gürüz ve diğerlerine (1994) göre bu Türkiye’de modern üniversite tarihinin başlangıcıdır. Yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nin fonksiyonu birleştirici ve toplayıcı bir kurum olarak öngörülmüştür. İstanbul Üniversitesi’nin en önemli vasfı “milliliği” ve “inkılapçılığı” dır. Böylece Cumhuriyet ilkelerine bağlı bir gençlik yetişmiş olacaktır.


Cumhurbaşkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün İstanbul Üniversitesi ziyareti (31 Mayıs 1933).