Dicle Eroğul yazdı

9 Eylül 2020 tarihinde internet ortamında yapılan Taksim Toplantıları'nın onur konuğu olan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun 1.5 saatlik konuşmasında, Atatürk'e atfen üç kez Gazi Mustafa Kemal ifadesini kullanması üzerine; TBMM eski Başkanvekili Uluç Gürkan,

"Atatürk adını kullanmamak tercihiniz mi?" sorusunu yöneltmiş.

Bu soruya Kaftancıoğlu şöyle yanıt vermiş:

"Kişilerin isimlerinden söz ederken, belirli alışkanlıklarla bunların özel atıflarla kategorize edilmesine karşıyım. Yıllardır kullandığım gibi bu şekilde ifade etmek, kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için tercih ediyorum."

 

Sözcü Gazetesi yazarı Serpil Yılmaz'ın, bu yanıtı haberleştirmesi üzerine CHP milletvekilleri dahil birçok kişi tepki mesajları yayınladılar. Gelişmeler üzerine Kaftancıoğlu, sosyal medya hesabından konuyla ilgili açıklamada bulunarak, Sözcü’nün haberine tepki gösterdi. Canan Kaftancıoğlu, bu tepki mesajında, kendini ait hissetmediği ifadeyi kullanarak, 5 kez 'Atatürk' dedi.

 

Bu haber, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanı olduğu sıralarda özenle 'Atatürk' adını kullanmamayı tercih etmesini hatırlara getirdi. Kılıçdaroğlu, bu tercihinde uzun süre direnmiş, sonunda tabandan gelen baskıya boyun eğmek zorunda kalmıştı. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun İstanbul İl Başkanı'nın da aynı tercihte bulunması şaşırtıcı olmamalı.

 

Ayrıca Canan Kaftancıoğlu'nun bugüne kadar çizmiş olduğu profil de, onun 'Atatürk' adını kullanmama tercihinin hiç de şaşırtıcı olmadığını kanıtlıyor. Bu profili belgelemek için iki video yeterli olacak.

 

Birincisi, Kaftancıoğlu'nun CHP İstanbul İl Başkanlığı görevine başladığı sıralarda hakkındaki iddiaları yanıtlamak için yapmış olduğu basın toplantısından bir bölümü içeren video (1). “Burdan halkın iradesiyle seçilmiş ve şu anda cezaevinde olan Selahattin Demirtaş'a selam yolluyorum arkadaşlar” dediği bu basın toplantısında Kaftancıoğlu, atmış olduğu 'tweet' mesajlarından bahsediyor ve aynen şu ifadeleri kullanıyor:

 

“İnanarak yaptığım ve bundan sonra da yapmaya devam edeceğim mücadelemden bir adım geri atmayacağım.”

 

Peki inanarak yaptığı ve yapmaya devam edeceği mücadelesini belgeleyen 'tweet' mesajlarında Kaftancıoğlu neler demiş:

 

“'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' sözünü militan bulduğumu ifade ederek ama bir adım daha ileriye giderek 'Mustafa Kemal'in yoldaşlarıyız' demişimdir.”

 

“Taksim'de Ermeni soykırımı yürüyüşü başladı.” 'tweet'ini atmış olduğunu kabul eden Kaftancıoğlu, basın toplantısında bu konuda gelen soru üzerine bakın ne demiş:

 

“Ermeni sorunu vardır diye tutturan da, yoktur diye tutturan da, toplumu ve ordaki geçmişteki büyük acıyı, bakın açık söylüyorum, büyük acıyı görmezden gelen bir zihniyettir.”

 

İftiracı Ermenilerin ve ABD Başkanları'nın Atalarımızı ve dolayısıyla Türk Milleti'ni karalamak için kullandığı “büyük acı” ifadesi, Kaftancıoğlu'nun ağzına “Atatürk” adından çok daha fazla yakışıyor doğrusu.

 

Söz konusu basın toplantısında Kaftancıoğlu, imzacısı olduğu bir metinden bahsediyor:

“'Kürt sorununun çözümünde özgürlükçü demokrasi metni' diyerek bir metne imza attım. Bu metin de benim gurur duyduğum bir metindir.”

 

Kaftancıoğlu'nun gurur duyduğu, AKP'nin “Çözüm sürecini” destekleyen metin, şu paragraflarla başlıyordu:

 

“Kamuoyunda ‘Barış Süreci’ olarak bilinen görüşmeler Kürt sorununun çözümünün askeri yöntemlerle değil siyasi yöntemlerle sağlanabileceğinin anlaşılması açısından önemli bir adımdır. Bu süreç Türkiye için hayati bir imkandır. İlan edilen çatışmasızlık  kararı ve silahların bırakılması niyeti Kürt sorununun artık tüm boyutları ile demokratik ve sivil bir şekilde tartışılmasının önünü açmıştır.

 

Sürecin kalıcı barış ve tüm Türkiye için özgürlükçü bir demokrasi sağlayacak şekilde sonlandırılması için sürmekte olan yeni anayasa hazırlama süreci de önemli bir fırsattır. TBMM’de grubu bulunan tüm partiler kapsamlı anayasa önerilerini kısa süre önce açıklamış bulunmaktadırlar. Kürt sorunu açısından bakıldığında Kürt siyasi hareketi anayasal taleplerini ilk defa bu netlikte ve kapsamda ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu husus demokratik bir tartışma ortamı için büyük bir fırsattır.

 

Türkiye’de yaşayan Kürtlerin kendilerini tam anlamıyla eşit yurttaş olarak hissetmelerini sağlayacak ve üzerinde geniş bir uzlaşma sağlanabilecek birçok anayasal adım bulunmaktadır. Farklılıkları koruyan; çoğulculuk, özgürlükçülük ve eşitlik ilkelerine dayanan; etnisite temelli olmayan bir yurttaşlık tanımı ile eşit yurttaşlık anlayışını güçlendiren; Türkiye’de yaşayan her yurttaşın kendi dil ve kültürünü korumasını, geliştirmesini ve gelecek kuşaklara aktarmasını sağlayacak; yurttaşların demokratik süreçlere katılımını artıracak şekilde yerel iktidarları ve karar alma süreçlerini güçlendirecek değişikliklerin yapılması ve geçmişte Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini tüm çıplaklığı ile ortaya koyacak bir geçmişle yüzleşme mekanizmasının kurulması gibi adımların atılması sadece Kürt sorununun değil Türkiye’nin genel demokrasi sorununun çözümü için de hayati önemdedir. Barıştan ve demokrasiden yana olan tüm aktörler demokratik ilkeler temelinde bir anayasal uzlaşı sağlanması için çalışmalıdır.”

 

6 Mayıs 2013 tarihli bu metnin tamamı aşağıdaki adreste bulunabilir:

 

http://bianet.org/bianet/siyaset/146387barisicinozgurlukcudemokrasi

 

6 Mayıs Bildirisi’ne imza atan CHP’lileri eleştiren ve bu konuda 9 Mayıs’ta TBMM’de bir basın açıklaması yapan 7 CHP milletvekili ise Kaftancıoğlu'nun onur duyduğu metin ile ilgili olarak şu yorumda bulunmuşlardı:

“Bildiride, Türk milleti ve Türk vatandaşlığı kavramının anayasadan çıkarılmasının öngörüldüğü; parlamento çalışmalarını Türkçe dışındaki dillere açma girişiminde bulunulduğu; özel yetkili mahkemelerin verdiği tüm kararlara karşı yeniden yargılama süreçlerinin işletilmesinin önerildiği, yerel iktidarlardan söz ederek federasyonun da yolunun açılmasının öngörüldüğü kuşkusu dile getiriliyor… PKK liderinin taleplerinin anayasa çalışmasında yer almasını amaçlayan ve buna barış süreci adını veren anlayışın CHP politikalarında yeri olmadığına dikkat çekiliyor.”

Kaftancıoğlu'nun 'Atatürk' adını kullanmama tercihinin hiç de şaşırtıcı olmadığını gösteren profilini belgeleyen ikinci video, Haber Türk televizyonunda 27 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan “Gerçek Fikri Ne?”adlı programı içeriyor. Bu programda da Kaftancıoğlu'na atmış olduğu iddia edilen 'tweet' mesajlarından hangilerinin kendisine ait olduğu soruluyor. Söz konusu video'da, 28. dakikadan itibaren yer alan bu bölümde Canan Kaftancıoğlu'nun doğruluğunu kabul ettiği 'tweet' mesajları şunlar:

15 Temmuz gecesi 23.12'de attığı 'tweet'ler

 

“Alın size nur topu gibi bir mağduriyet daha”

“Tekbir getirerek, boğaz keserek mi demokrasi mücadelesi verilir? İnandığınız Allahınız sizin de belanızı versin”

“Bu saatte ezan okumak suretiyle kalkışma yapanlara ne diyeceğiz, ne yapacağız şimdi?”

 

Kaftancıoğlu, atmış olduğu 'tweet' mesajlarının Parti politikaları ile ayrışan hiçbir yanı olmadığını söylüyor. “O saatlerde İl Başkanı olsam içerik olarak aynı şeyleri yazar, sadece farklı bir üslup kullanırdım.” diyor.

 

15 Temmuz yurt dışı kaynaklı darbe ve işgal girişimine karşı gösterilen tepkiyi bu şekilde karşılayan Kaftancıoğlu, bir 24 Nisan günü attığı 'tweet'i aracılığıyla yaptığı çağrıyla da Atalarımıza 'soykırımcı' iftirası atanların yanında olduğunu kendisi itiraf ediyor:

 

“Taksim'de Ermeni soykırımı yürüyüşü başladı.”

 

Bölgedeki Kürtçü bölücü harekete desteğini de aşağıdaki 'tweet'iyle göstermiş:

 

“CHP'yi BDP'yle aynı yola girdi diye eleştiren gerzekler, yol, doğru yol, ona bak sen. Kürtler, gezide yok şunu yapmış, yok bunu yapmış, bahane bulma, sen Kobani'de ne yapıyorsun, nasıl davranıyorsun, ona bak.”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Annesine ait bir duvar yazısını paylaştığı için özür diliyor. Gezi direnişi sırasında o günün ortamında yüzlerce binlerce paylaşım yaptığı bir dönemmiş, “Cumhurbaşkanı'nın Annesine küfür olan bir duvar yazısının fotoğrafını paylaşmışım”, o yapılmaması gereken bir şeydi, yapanın da ayıplanması normaldir, sadece özür dilediğim 'tweet'im odur, onu da kaldırdım. Kısacası bunun dışında doğruluğunu kabul ettiği tüm 'tweet'lerinin arkasında duruyor.

 

Sunucu, tüm 'tweet' mesajlarının üzerinden geçemeyeceklerini belirtip, son olarak şu soruyu yöneltiyor:

 

“Mehmetçik'ten insanlık dersi” başlığıyla verilen bir haberi eleştiriyorsunuz ve şu 'tweet'i yazmışsınız:

“Sadece utandım, izlemeye bile””

 

Kaftancıoğlu bu soruyu yanıtlarken, eleştirisinin Mehmetçiğe değil, o haberin veriliş şekline olduğunu belirtiyor. Mehmetçik yemek yedirirken teröristin elleri arkasından bağlı imiş, bunun bu şekilde haber olarak verilmesi hakikaten bir utanç vesilesi imiş, burada kim olursa olsun, ne olursa olsun, bir teröristin elleri bağlı arkadan yemek yediriliyor olmasını, o günün koşulları, ortamı içinde 'insanlık dersi' olarak vermek ya da bu şekilde algılamak televizyonlarda 'zamlara, güncelleme yapıldı' denmesinden hiç farklı değilmiş.

 

Bir teröristin ellerinin arkadan bağlanmış yemek yediriliyor olmasını insanlığa sığdıramayan Kaftancıoğlu, aynı televizyon programının  devamında Millet ittifakını kastederek “İttifaka HDP'nin alınmış olmasını çok isterdim.” diyor. Bölücü teröristlere olan sempatisini gizlemeyen Kaftancıoğlu'nun, teröristbaşının heykelini dikeceğini açıkça ifade etmişve “Yüzyıllık rövanş için” sahnede olduğunu da belirtmiş olan Demirtaş sevgisi zaten fotoğraflarla da belgelenmişti.

 

Bu durumda, Kaftancıoğlu'nun “Atatürk” adını ağzına almamış olması daha hayırlı değil mi? CHP milletvekillerinin ve tabanının tepki göstermesi güzel ama şimdiye kadar göstermeleri gereken tepkiyle zaten bu şahsın, işgal etmekte olduğu koltuğu çoktan bırakmış olması gerekmez miydi?

 İLK KURŞUN

 İlgili videolar:

(1) https://www.youtube.com/watch?v=Uyn_UmOiL0

(2) https://www.youtube.com/watch?v=oaDbOfTZXkQ

 Kaftancıoğlu'na tepkiler dinmiyorken CHP'li Belediye başkanından rezilce sözler: Tek ulus olmaya karşıyım!

Sözcü gazetesinden Canan Kaftancıoğlu'na sert yanıt