Atatürk Ankara’ya ve Kuşadası’na, şu emri verir: ‘Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk er Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse er Musa için Britanya İmparatorluğu ile savaş göze alınır. Kızılcahamam’dan şimdi hareket ediyorum. Ege Bölgesi’nde kısmı seferberlik emrini veriyorum’

NAİL TOPAL/ARAŞTIRMACI YAZAR

Bir ülkenin büyüklüğü, o ülkenin bağımsızlık ve özgürlüğüne düşkünlüğü, ekonomik ve kültürel yönden gelişmişliği, uygarlığa katkısı içte ve dışta saygınlığı ve ulusal konularda, ortak tavır almalarıyla ölçülür.

Irak Süleymaniye’de 4 Temmuz 2003’te ABD askerleri, askerlerimizin başına çuval geçirdiğinde, toplum olarak büyük tepki vermiştik.Yetkililer konuyu geçiştirmişti. Bereket, TGB değişik zamanlarda ABD askerlerine çuval geçirerek ulusal duyarlığımızı göstermişti.

Böyle durumlarda Atatürk döneminde neler yapılmış? O büyük adam, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına nasıl duyarlık göstermiş? Bu sorunun yanıtını, 85 yıl önce 14 Temmuz 1934’te Kuşadası yakınlarında Kanapiçe Koyu’nda (Dipburun’da) geçen, Türk insanına ve yöneticilerimize, uyanıklık sağlayacak olayı anlatalım.

İSMET PAŞA'YA GİDEN TELGRAF

14 Temmuz 1934’te bir İngiliz savaş gemisi Sisam’ı ziyaret eder. Öğleden sonra, bir sandal içinde 4 İngiliz subay, çıplak halde, Dipburun karakoluna yaklaşırlar. Nöbetçiler, "Dur!" uyarısında bulunurlar, uyarı dinlenmeyince askerlerimiz ateş açar. Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun, o gün, Kuşadası’na bağlı bir bucak olan Selçuk’ta denetleme yapmaktadır. Bir jandarma eri, bir telgraf uzatır. Telgrafta 14 Temmuz günü, saat 15.00 sıralarında, gerçekleşen olay anlatılmaktadır. Karine Muhafızı tarafından çekilen telgrafı okuyan Kaymakam Kuşadası’na döner.

Kaymakam, olayı Başabakan İsmet İnönü’ye telle bildirir. Bu önemli olayı, yazarak gündeme getiren Halit Çapın, telgrafı şöyle verir: "Başbakan İsmet Paşa Hazretlerine, Kanapiçe erlerinden beşi pusudayken saat 16.00 sıralarında, çıplak olarak bir kotrayla erlerin pusu yerlerine yaklaştıkları ve ikisinin karaya çıktıkları, erlerimizin ‘teslim olun!’ ihtarına rağmen karaya çıkan ikisinin derhal aşağıya atladıkları görüldüğünden, erlerin tekrar uyarıda bulunmalarına rağmen, bunların denize atladıkları, bunlara ateş açıldığı... Birinin deniz üstünde kaldığı... Açılan ateşten birinin öldüğü, birinin de yaralı olduğu... İngiliz harp gemisinin bir Yunan motorunu, sahillerimize göndererek, cesedin bulunmasını rica ettiği anlaşılmıştır." (Çapın,Takvim gazetesi, 02.08.2005)

KAYMAKAM'IN ALDIĞI EMİR

16 Temmuz 1934 günü, bir İngiliz savaş gemisi saat 14.00’te limana gelir. Kaymakam Ankara’ya durumu telle bildirir: "Gözetlemedeyim. Harp gemisinden bir motor, sahilimize yaklaşıyor. Karaya çıkmalarına izin verelim mi" Ankara’nın yanıtı: "Gelen motoru, yalnız liman reisi karşılasın. Siz telgafhanede bulunun. Sadece liman reisiyle konuşsunlar" biçimindedir. Kaymakam verilen emre uygun davranır. İngilizler Kaymakamla görüşmek isterler. Kaymakam durumu İsmet Paşa’ya telle bildirir. Bu sırada Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Kızılcahamam’da bir yurt gezisindedir. Ona ulaşılır. Birkaç dakika sonra İsmet Paşa’nın şu emri alınır: "Kaymakam liman dairesine gitmeyecektir. Kaymakamı ziyaret etmek istiyorlarsa, Kaymakam gelenleri ancak makamında kabul edebilir."

İngilizler, Kaymakamı makamında ziyaret ederler. Heyette iki İngiliz subayı ile iki de Türkçe bilen Rum vardır. Rumlar, görüşmenin Fransızca yapılmasını ister. Kaymakam Türkçe bildikleri için öneriyi reddeder. Olayı İngilizler, kendi işlerine geldiği gibi aktarırlar. Sözde yüzmek için geldiklerini, koyda kendilerine uyarı yapılmadan ateş açıldığını söylerler. Kaymakam, kaçakçılığı önlemeyle ilgili yasaya aykırı davrandıklarını anlatarak, İngiliz subaylarının suçlu olduğunu vurgular. Bunun üzerine İngiliz kumandan, hükümetinin yazılı talimatını okur. Talimatta "İngiliz Hükümeti, Osmanlı Hükümeti’ne şu istekleri, bildirmeyi talep eder, şeklinde başlayan konuşmayı, Kaymakam keser ve şöyle der: "Kumandan Bey, yanlış temas aramaktadırlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisiyim. Osmanlı Hükümeti’nin değil, der. İngiliz kumandan, kızarır, özür diler. Anlatımı, Türkiye Cumhuriyeti olarak düzeltir. İngilizlerin üç maddelik istekleri şunlardır: 1Ölen İngiliz subayının cesedinin aranması için, İngiliz motorlarının sahile gelmesine izin verilmesi 2İngiliz bayrağına tarziye (özür) verilmesi, ölen İngiliz subayının ailesine tazminat ödenmesi 3Subayı öldürdüğü saptanan, Balıkesirli er Musa’nın cezalandırılması ve verilecek cezanın İngilizlere bildirilmesi.

İNGİLİZCE MEKTUP

Konuşmalar bitince komutan, Kaymakamı gemiye davet eder. Kaymakam kabul etmez. Sahile çıkmak isterler. Kaymakam izin vermez, durumu Ankara’ya bildirir. Bir süre sonra, Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras, Kaymakama, İngilizlere verilmek üzere, şu mektubu dikte ettirir: "Kumandan Cenapları! 2 İngiliz hafif motorunun kaybolan cesedi aramalarına izin verdim, bizim tarafta bulunursa, size verilecektir. Bu araştırmalar için görevli gümrük muhafaza motorumuz, İngiliz motorlarına eşlik edecek, araştırmalara özen gösterilecek. Motorumuzun birlikte olması, muhafızların ateş etmesini men eder."

Mektup, liman reisi tarafından İngilizlere iletilir. 17 Temmuz günü, sabaha karşı Başbakan, Kaymakamı arar ve şunları söyler: "İngilizler, adamlarının karaya çıkmadıklarını söylemekteler. Kaymakam Bey’in bu noktaya temas etmemesi dikkatimizi çekmiştir. Hakikat nedir? Bunu hükümetin bilmesi, çözüm için tek çaredir.Adamlar karaya çıkmamışsa dahi, erlerimiz yine vazifelerini yapmışlardır. Elverir ki hükümetimiz, gerçeğe aykırı beyana düşmesin. Bakanlar Kurulu şu an toplantı halindedir. Memurlarımızın ve erlerimizin, korkmadan gerçeği olduğu gibi söylemelerini isterim. Yarım saate kadar cevap bekliyorum."

Reklamdan sonra devam ediyor 

‘ER MUSA İÇİN GEREKİRSE SAVAŞIRIZ ’

18 Temmuz 1934 günü, Sisam’dan 7 savaş gemisi denize açılır. Bunlar Darboğaz’a doğru gelmektedir. Kaymakam durumu Ankara’ya ve İzmir Valiliğine bildirir. Bunların 7’si torpido, 4’ü kruvazördür. Konuyla ilgili askeri yetkililerle sürekli haberleşilir. Kızılcahamam’da bulunan Atatürk, gelişmeleri yakından izler. İngiliz donanmasının, tehdit edici bir biçimde kıyılarımıza yaklaştığı kendisine iletilince, Ankara’ya ve Kuşadası’na, şu emri verir: "KANUNİ VAZİFESİNİ YAPTIĞI ANLAŞILAN TÜRK ERİ BALIKESİRLİ ER MUSA, YERİNDEN ALINAMAZ VE CEZALANDIRILAMAZ. GEREKİRSE ER MUSA İÇİN BRİTANYA İMPARATORLUĞU İLE SAVAŞ GÖZE ALINIR. KIZILCAHAMAM’DAN ŞİMDİ HAREKET EDİYORUM. EGE BÖLGESİNDE KISMİ SEFERBERLİK EMRİNİ VERİYORUM."

Dilaver Argun, Atatürk’ün bu çıkışını yıllar sonra şöyle değerlendirecektir: "Bu emir, bu haysiyetli ses, beni ağlattı. Bütün yorgunluğumu alıp götürdü.(...) Atatürk’ün görev aşkını koruyan bu sözlerini, başka kimseden duymadım."

İngilizlerin davranışları izlenirken, bir taraftan da seferberlik emri yerine getirilir. Kuşadası halkının telaşa kapılmaması için, gerekli uyarılar yapılır. Madem ki Gazi Paşa, seferberlik emrini vermiştir; o zaman bu emrin bir an önce yerine getirilmesi gerekir. Atatürk’ün dediği gibi, gerekirse Balıkesirli Er Musa için bütün Türk Ulusu bir kez daha İngiltere ile savaşacaktır.

DOSTLUK İÇİNDE BİTİRİLEN TÖREN

Bir süre sonra, İngiliz harp Filosu Başkomutanından bir telgraf gelir, bizimle savaşı göze alamamışlardır. 19 Temmuz 1934’te Sisam’dan çekilen telgraf şöyledir: "Kaymakam Bey, Kuşadası. Ölü subayın cesedini aramak için İngiliz makamlarına izin verildiği anlaşıldı. Bunun telle tekrarını ve onaylanmasını rica ederim. Sisam’da İngiliz Başkumandanı."

Dilaver Bey, Milli Savunma Bakanı Zeki Bey’le görüşür. Akşam üzeri Başbakan İnönü arar. Şunları yazdırır: "Kaymakam Bey’e! 1İngiliz Donanmasının sizden, cesedi aramak için verilmiş olan iznin onayını istediği anlaşıldı. 2Tarafımızdan onaylı teyid cevabının verimesi ve motorlarımızın her kolaylığı göstereceğinin bildirilmesi uygun görüldü. İngiliz makamlarının araması sırasında, dostça davranılması ve bir olaya meydan verimemesi lazımdır."

20 Temmuz 1934 günü,Kuşadası Kanapiçe (Dipburun) koyunda yapılacak tören ile ilgili programı, Kaymakam Ankara’ya bildirir. Törene İngiliz gemilerinin yanında, İzmir’den gelen Kocatepe torpidomuz da katılır. Denize çelenk bırakılır. Saygı duruşu ve atışı yapılır. Tören dostluk içinde planlanan biçimde yapılır.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran,Ulusumuzu çağdaş, uygar ve bağımsız bir devlet durumuna getiren Ulu Önder Atatürk, Balıkesirli Er Musa için İngiliz Emperyalizmi ile savaşı göze almış, izlediği saygın devlet adamı politikasıyla emperyalizme meydan okumuş, onlara geri adım attırmıştır.

Başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve değerli silah ve çalışma arkadaşlarına, Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun’a, Dipburun (Kanapiçe) Karakolu askerlerine ve Balıkesirli Er Musa’ya saygı, sevgi, minnet ve rahmet dileklerimi sunuyorum. Demek ki tam bağımsızlıktan, özgürlükten, ulusal çıkarlardan ödün vermeyen uluslar emeperyalizmi dize getirir.

* Yararlanılan Kaynaklar:

Halit ÇapınKanapiçe Olayı, Silahlı Kuvvetler Dergisi, Ocak 2005 Sayısı, Tüma. Cem Gürdeniz’in "Türk Dış Siyasetinde Deniz Gücü’nün Rolü" makalesi