Çok dinamik günler yaşıyoruz. Her gün yeni bir gelişmeye uyanıyoruz. Küresel düzen tektonik kırılmalar ile değişiyor. Washington Konsensusu çerçevesinde şekillenen Atlantik çağı sonlanırken, geri dönülmez bir şekilde Asya çağı başlıyor. 70 yıl önce kurulan kenar kuşak temelli iki kutuplu jeopolitik sistem, Soğuk Savaş sonunda kendini ABD dayatmalı tek kutuplu sisteme bıraktı. 2008 ekonomik krizi sonrasında tek kutup parçalanmaya başladı ve yerini bugünün çok kutuplu dünya sistemine bırakmaya başladı.

ÇOK KUTUPLU ASYA ÇAĞI

Kısacası dünya tek kutupludan çok kutuplu düzene; Tarih, Atlantik çağından Asya çağına geçiyor. Türkiye özellikle 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminden sonra, hızlanan bir şekilde çok kutuplu dünya düzeninde çoktan hak ettiği yeri alırken Asya’yı yeniden keşfediyor. Dışişlerimiz 4 Ağustos’ta yeniden Asya açılımını başlatıyor. 22 Ekim’de Türkiye Rusya arasında Soçi Mutabakatı imzalanıyor. 5 Kasım’da Kuşak ve Yol Projesinin Hazar geçişli orta koridorundan ilk Çin treni Anadolu’yu kat ederek İstanbul Boğazı’nın altından Avrupa’ya erişiyor. Türkiye’de son 48 yıldır Washington Konsensüsü temsilcisi olan TÜSİAD, 10 Aralık’ta “Çin’i Anlamak Çin ile İş Yapmak” başlıklı yüksek düzeyli bir çalıştay düzenleyebiliyor. Türkiye’nin, İran, Rusya ve Çin başta olmak üzere Asya ülkeleri ile ilişkileri her seviyede yükseliyor. Suriye’de Astana süreci Cenevre sürecinin önüne geçebiliyor. Spykman’in kenar kuşağındaki devletler, yüzlerini Asya’ya dönüyor.

EMPERYALİZM SAVAŞARAK ÇEKİLİYOR

Hiç şüphe yok ki bu kaçınılmaz değişim tarihte uzun bir aradan sonra insanlığın özlediği barış, istikrar ve denge dönemini yeniden başlatacaktır. Zira insanlık özellikle son 30 yıldır tek kutuplu Atlantik dayatmalarından çok acı çekti. Çok kan döküldü. Dökülmeye devam ediyor. Atlantik emperyalizmi geri çekilirken Bolivya’dan Hong Kong’a; Venezuela’dan İran’a her türlü kışkırtma ve iç karmaşa taktiklerini deniyor. Ancak sonuç alamıyor. Gezegenimizin her yönüyle nefes almaya ve yeni bir düzene ihtiyacı var.

TÜRKİYE VE KKTC İÇİN FIRSATLAR YÜZYILI

21. Yüzyıl çok kutuplu küresel sistem içinde hem Asya, hem okyanuslar yüzyılı olacak. Türkiye ve KKTC, doğu Akdeniz devletleri olarak bu yüzyılın her iki özelliği ile donanmıştır. Tarihlerinde olmadığı kadar denizle ve Asya ile buluşacak KKTC ve Türkiye nin doğu Akdeniz’deki jeopolitik geleceği birbirine tam bağımlıdır. Bu gelecek üç ayak üzerinde şekillenmektedir. Bunların ilki mavi vatanın korunması. İkincisi deniz çıkışı olan kukla, sözde bir Kürt terör devletçiğinin önlenmesi. Üçüncüsü de Anadolu yarımadasının güney eksendeki en büyük güvencesi KKTC’nin bağımsız varlığının sürdürülmesidir. Her üç ayak, birleşik kaplar gibidir. Birbirinden ayrılamaz. KKTC, Karadeniz’den Hint Okyanusuna uzanan eksende denizde ve karada 21. Yüzyıl jeopolitiğimizin vazgeçilmezidir. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Anadolu jeopolitiği ile uyumlu hale gelen KKTC, yani yavru vatan 36. yaşgününde artık anavatan ve mavi vatanın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. KKTC için bağımsız varlığını sonsuza kadar sürdürebilmek, Türkiye için Anadolu’da güven ve emniyet demektir.

FEDERALİST ÇÖZÜM ATLANTİKÇİ VE TEK KUTUPLUDUR

Yeni dünya düzeninin başladığı günümüzde çökmeye mahkum tek kutuplu Atlantik çağının yani eski düzenin Kıbrıs’ta sözde federalist çözüm modeli üzerinde ısrar etmek tarihin akışına karşı gelmektir. Bu model artık geçmişte kalmıştır. Söz konusu Atlantikçi çözüm modeli, yerini Asya yüzyılının bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bırakmalıdır, bırakacaktır. Bu tarihin, jeopolitiğin ve küresel barış ve istikrar arzusunun gerçekçi ve kaçınılmaz bir sonucu olacaktır. Bu sona erişmeyi içimizdeki bazı Atlantikçi mihraklar sadece geciktirebilirler. Önlemeleri mümkün değildir. Zira tarihin durdurulamaz akışı bu yöndedir.

KKTC ÜZERİNDEN ASYA İLE YAKINLAŞMAK

Yeni dönemin yani Asya yüzyılının KKTC’nin gerek Kıbrıs Türk Cumhuriyetine dönüşmesi, gerekse bağımsızlığını güçlendirecek ekonomik güç ve gönencinin artmasına büyük fırsatlar sunacağı aşikardır. Rusya Federasyonu ve Çin başta olmak üzere Asya ülkeleri ile gerek tanınma gerekse ekonomik işbirliği yolunda yapılabilecek çok şey vardır. Kırım, Sinciang/Uygur Özerk Bölgesi ve KKTC’nin geleceği konuları Türkiye, Çin ve Rusya Federasyonu arasında ilişkilerin geleceğine çok yaratıcı seçenekler sunabilir. Aynı süreç, doğu Akdeniz’de yetki alanları sorunlarına da katkı sağlayabilir. Arkalarına ABD, AB, İsrail ile Mısır’ı alan Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rumlarının haydutluk seviyesindeki saldırgan, hukuk tanımaz tutum ve eylemleri sonucu oluşan karmaşık ve tehlikeli tabloyu dengeleyebilecek seçenekler sunabilir. Bu çerçevede Türkiye’nin Libya ve Suriye; KKTC’nin Lübnan ve Suriye ile deniz sınır belirleme görüşmelerine başlaması son derece önem arz etmektedir.

MİRASI KORUYACAĞIZ

Özetle, yeni bir evre kapılarını açmıştır. Mustafa Kemalin dediği gibi “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir...” sözlerine bir ekleme yapıyorum: “Beşparmak Dağlarına dikkat ediniz. Düşman elinde bulunduğu sürece Anadolu’da rahat uyuyamazsınız. KKTC Bayrağına dikkat ediniz. İndiğinde Mavi Vatanı koruyamazsınız.” Evet, bu mirası koruyacağız. Zira Anadolu’nun savunması denizde; KKTC’nin savunması Anadolu’da başlar. Unutulmamalıdır ki bugün doğu Akdeniz’den dışlanan ve izole edilmeye çalışılan Türkiye ve KKTC devletleri, tarihi tekrar ettirmez. 100 yıl önce denenen ve başarılamayanı hayal bile etmek beyhudedir. Sevr’i 100 yıl önce emperyalizmin en güçlü döneminde yırttık attık. Asya yüzyılında kimse bırakın denemeyi, düşünmeye bile kalkmasın.


Aydınlık