Sıcak ve hızlı geçen Haziran ayı, Japonya’daki G20 Zirvesiyle noktalandı. İran, Çin, Suriye, Filistin ve Libya’nın ön planda olduğu Haziran’da diplomatik trafik de yoğundu. G20 Zirvesi’nin kesin galibi ise yükselen Asya güçleri oldu. Küresel jeopolitik hegemonya Türkiye’nin de içinde yer aldığı Asya blokuna giderek daha çok kayıyor artık.

Haziran, ABD Başkanı Trump’un İran’a yönelik tehditleri ve Çin ile ticaret savaşıyla ısındı. Tüm küresel güçler, masadaki kağıtların yeniden karıldığının farkında. ABD’nin İsrail ve Körfez Arapları destekli İran kumpası, tüm fırıldaklık (false flag operations) ve hokkabazlıklara (ABD medyasının savaş yerine ‘sınırlı saldırı’ gibi saçma ifadeler kullanması) karşın boşa çıktı.

Küresel gelişmeler Asya’da yaşanırken, tabii olarak diplomasi de Asya’ya kaydı. Eskiden tüm konferans ve toplantılar, ya ABD’de ya da Avrupa’da yapılırdı. Haziran’a şöyle kısaca bir göz atarsak, dünyanın geleceği şu adreslerde (tarih sıralamasıyla) masaya yatırıldı:

Singapur Şangri La Diyalogu. Çin ilk kez ABD’ye yönelik sert bir “her türlü savaşa hazırız” mesajı verdi.

Devamında Moskova ve Sankt Peterburg’da ÇinRusya Zirvesi. RusÇin ittifakı “sarsılmaz bir dağa” benzetildi. Bu ikili zirvenin ardından Pentagon, RusÇin ittifakının ABD’nin küresel hegemonyasını tehdit ettiğini resmen açıkladı.

Haziran ortasında Kırgızistan Bişkek’te Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi. Rus ve Çin liderleri Hindistan ve Pakistan liderleriyle ikili görüşmeler yaptılar. İran Cumhurbaşkanı Ruhani de katıldı.

Hemen akabinde Tacikistan Duşanbe’de Asya İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Zirvesi.

Rusya’nın Başkortostan Cumhuriyeti’nin başkenti Ufa’da, 120 ülkeden istihbarat ve güvenlik temsilcilerinin katıldığı Uluslararası Güvenlik Forumu. Bu toplantıya, dört sene aradan sonra ABD, NSA temsilcisini gönderdi. Hiçbir Batılı medyada bu toplantı haber yapılmadı ama İran, Çin, Rus ve Amerikalı istihbaratçıların burada görüştüklerine kesin gözüyle bakılıyor.

Kudüs’te İsrail, Rusya ve ABD güvenlik ve istihbarat zirvesi yapıldı. Trump’un Güvenlik Danışmanı John Bolton, Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev ve İsrail Hükümeti Güvenlik Danışmanı Meir BenShabbat’ın katılımıyla yapılan toplantı önemliydi. Rusya Lideri Putin, Suriye ve Filistin için ortak bir çıkış yolu aranacak olan toplantıda, İran ve Suriye’yi satışa getirmeyecekleri güvencesini verdi.

Japonya’nın Osaka kentindeki G20 Zirvesi ile Haziran final yaptı. Trump’un soytarılıklarının öne çıkarıldığı bu zirvede aslında çok önemli gelişmeler yaşandı. Birincisi, ABD müttefiki Japonya ile Çin arasında yeni bir dönemin açılmasıydı. Ezeli düşman olarak bilinen Çin ve Japonya’nın liderleri, üçüncü ülkelerde ortak yatırım yapma ve birlikte hareket etme kararı aldı. Japonya açıkça ABD’nin tek taraflı ticaret savaşında Asya’daki onurlu yerini alacağını bildirdi. İkinci en önemli olay ise, ABD’nin bir süredir yanına çekmeye çalıştığı ve bunda da kısmi başarı sağladığı Hindistan’ın, Çin ve Rusya ile yaptığı, gizli tutulan üçlü liderler zirvesi (RIC Zirvesi) oldu. Bu esnada, Hindistan yönetimi, ABD’nin tüm baskılarına karşın Rusya’dan S400 füze savunma sistemi alacağını vurguladı ve Keşmir’den geçen ÇinPakistan Ekonomik Koridoru yüzünden karşı çıktığı ‘Kuşak ve Yol Girişimi’ne olumlu sinyal yaktı. Hindistan, Asya’nın olmazsa olmaz bir ülkesi, kısa vadeli çıkarları için ABD ile yakınlaşsa bile, Rusya ve Çin gibi iki dev potansiyel partnerini göz ardı edemez. Modi ile Duşanbe ve Bişkek’te yapılan ikili görüşmelerin de etkili olduğu anlaşılıyor.

Tüm bu gelişmelere paralel olarak Basra Körfezi, Arap Denizi ve Hürmüz Boğazı’ında yaşanan askeri gerilimde de ABD’nin İran’a saldırmayı göze alamayacağı belli oldu.

TÜRKİYE’NİN ŞANSI VE HATASI

Türkiye de, hem Duşanbe, hem Osaka’da Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından temsil edildi. Erdoğan, Duşanbe ve Osaka’da Putin ile, Duşanbe ve Osaka’dan sonra geçtiği Pekin’de Xi Jinping ile ikişer kez bir araya geldi.

Pekin’deki ikili görüşmede Kuşak ve Yol’da işbirliği vurgusu öne çıktı.

Reklamdan sonra devam ediyor 

Asya’nın yükseldiği ve Atlantik’in gerilediği, ABD’nin küresel hegemonyasını hem denizlerde, hem dolar ekonomisinde yitirmekte olduğu şu dönemde Ankara’nın önü açık.

Ama AKP ve Erdoğan, hâlâ ihvancı siyasetlerde ısrar ederek büyük bir yanlışa imza atıyor.

1928’den beri hep Batı Emperyalizmine alet (İngiltere, Almanya, ABD) olan İhvan, artık geçersiz kaldı.

Sudan’da, Mısır’da, Tunus’ta, Suriye’de hep yenildi.

El Beşir gitti, Mursi öldü, En Nahta yalan oldu, Esad hep kazandı.

Libya’da da bize en zor günümüzde yardıma koşan Kaddafi’nin hazin ölümü sonrası desteklenen İhvancı hareket de zor durumda.

İhvancılıkTürkiye’de de artık gücünü kaybediyor, FETÖ gibi gidici.

İç siyasette bir ‘Türkiye İttifakı’ yapılacaksa eğer, artık Atlantikçi Natocu, İhvancı parametreler bir tarafa konularak yapılmalı.

Tarihte tehdit bize hep Batı’dan geldi ve şimdi de S400, Doğu Akdeniz ve Suriye başta olmak üzere yine Batı’dan geliyor.

Asya’nın yükselişi, Avrasya’nın kenetlenişi ancak eksik parça Türkiye’nin de orada yerini almasıyla tamamlanacak.

Siz bakmayın şu son günlerde ‘Rusya ve İran bize düşmandır’ edebiyatı yapan Amerikan muhiplerine.

Rusya, İran ve Çin, Türkiye’nin bundan sonra yakın müttefikleri olacaktır.

Jeopolitik bunu dayatmaktadır.

Türkiye’deki tüm siyaset ve düşünce yapıcılarının bunu artık bir tunç kanunu olarak benimsemesi esastır.


Aydınlık