Yeni Orta Çağ’a hoşgeldiniz.

Ya da epeydir oradaydınız.

2000’lerin başından beri bunu yazıyorum.

Dünyamız öyle garip bir döngüye girdi ki, teknolojik ilerleme ile siyasi gelişme ters orantılı.

Tüm dünya adeta bir hurafe çağı yaşıyor.

İslam dünyasında başta İhvan ve türevleri olmak üzere tarikat ve cemaatler, ABD’de yine benzer Evangelist tarikat ve ırkçı Hristiyan cemaat yapılanmaları.

Falcılar, yogacılar,

Acayip bir dönemdeyiz.

Zenginler de değişim geçiriyor.

Eskinin sanayici bankacı zenginleri, yerlerini bilgisayarcı, gen bilimci, uzay maceracısı girişimcilerine bırakıyor.

Dünyanın tek hakimi olduğu iddiasıyla son 75 yıldır yerküreyi terörize eden ABD’de siyaset müessesi, bizim bile gerimize düşmüş durumda.

Bunu TV, gazete ve sosyal medyadan izliyorduk ama John Bolton’un kitabı olayı netleştirdi.

Hani dünyanın en itici bir Amerikan komedi filmi vardır.

“Salak ile Avanak” isminde.

Beyaz Saray’da o filme benzer bir dönem yaşanıyor işte. (Bu arada ayaklanmalar sonrası ABD’nin Seattle eyaletinde aynı Suriye’deki Rojava benzeri ayrılıkçı bir özerk bölge kurulduğunu da hatırlatalım)

Ben Bolton’un kitabından hareketle, bunu “Aptallar ve faşistler” olarak tercüme ettim.

Trump’ın bir dönem ulusal güvenlik danışmanlığını yapan John Bolton, tam bir faşist ve yobazdır.

ABD’deki darbeci Siyonist Neocon ekipten.

1998’de Bill Clinton’a mektup yazıp Irak’a saldırırsa destek vereceklerini söyleyen CheneyBush cuntasındandır.

O mektubun diğer imzacıları da Bolton gibi insanlığın yüz karası faşist isimlerdir.

Donald Rumsfeld, Dick Cheney, Paul Wolfowitz, Zalmay Halilzad ve John Bolton, 2003’te emellerini oğul Bush ile gerçekleştirdi.

İsrail’in güvenliğini esas alan Bolton’un ikinci emeli ise Suriye ve İran’a saldırmaktı.

Rusya ve Çin’in kuşatılması da Bolton’un gündemindeydi.

Suriye kısmını Obama kısmen halletti ama İran eksik kaldı.

İşte Bolton’un asıl karın ağrısı buradan çıktı.

Donald Trump gibi dengesiz ve cahil birisi ile çalışması, kitabı yazmak için güzel bir kozmetik gerekçe tabii.

Ama Bolton ve temsil ettiği Neocon establishment, bu kitabı Demokrat ve Neocon rakibi Biden kazansın diye çıkarttı.

KİTAPTA NE VAR?

Öncelikle “Tüm İşlerin Döndüğü Oda” (The Room where It Happened) isimli kitap bir faşistin (hatta 2 faşistin) hezeyanlarıyla dolu.

Bolton’un dünyaya bakış açısını aktarmak için, internete çoktan sızmış olan kitaptan bir örnek vereyim.

Amerika’nın “bombala gitsin” manyaklarından olan Bolton, Irak’a saldırıyı şu sözlerle haklı göstermeye çalışıyor:

“Ben insanların ekonomik yaşam koşullarını iyileştirince terörizmden vaz geçeceklerine inanan Marksist analize kesinlikle inanmıyorum”

Buyurun buradan yakın!

John Bolton, kitabın neredeyse tamamında ırkçı ve dinci bir yobazlıkla Amerika dışındaki tüm ülke ve halkları küçük görüyor.

Onların hepsi gerektiğinde hiç polemiğe girmeden direk vurulmalı ona göre.

Ancak Bolton, Trump’ı daha da küçük görüyor.

Pek haksız da sayılmaz.

Ortalama bir Amerikalı kadar zır cahil olan Trump, Finlandiya ve Ukrayna’yı Rusya’nın parçası sanıyor.

Venezuela’yı da ABD’nin bir parçası olarak düşünen Trump, İngiltere’nin nükleer güç olduğunu da bilmiyormuş.

Hepimizin de bildiği gibi gazetecilerden nefret ediyor.

Bu sıra moda ya!

Onlar için “idam edilmesi gereken pislikler” diyor.

Bolton’un kitabı aslında çok yeni bir şey söylemiyor.

Sadece Beyaz Saray’daki rezaleti doğrudan tanıklıklarla daha çıplak biçimde gözler önüne seriyor.

Bolton Trump’ı vurmak için Çin’i de kullanıyor.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüşmesinde, Trump’ın da Şi’ye (Uygur bölgesindeki) “Kampları kurmaya devam etmelisiniz, bu yapılacak doğru bir şey” dediğini iddia ediyor.

Esasen Bolton’un güvenilirliği de sorgulanmayı hak ediyor.

Hayatını kumpaslarla, provokasyonlarla dolu bir çetenin içinde geçirmiş bu faşistin sözüne ne kadar güven olur o da ayrı bir tartışma konusu.

Bolton, Trump’a geçirirken! Rusya’yı da ihmal etmiyor.

Kurnaz Putin’in Trump’ı ‘adeta bir keman gibi çaldığını’ söylüyor kitabında.

Yani Trump o kadar salak ki, hem Şi, hem Trump, hatta Erdoğan da, civciv kafayı istedikleri gibi manipüle edebiliyor.

Yerseniz.

Erdoğan demişken…

Bolton, Trump’ın damadı Jared Kushner’den kişisel (kıskançlık) sebeplerle haz etmiyor.

Kitabında İran (Halkbank) üzerinden vurmaya çalıştığı Erdoğan’ı damadı Berat Albayrak üzerinden Trump ve Kushner ile eşleştiriyor Bolton.

Erdoğan’ın tüm taleplerini kişisel olarak Halkbank üzerinden Trump’a ricacı olma noktasında dile getirdiğini anlatıyor.

Ancak kamuoyunda tavırlarıyla İtalyan faşist diktatör Benito Mussolini’ye benzetilen Trump ortadayken, Bolton Erdoğan’ı da Mussolini’ye benzetiyor.

Suriye’de Rusya ve ABD gerilimi konusunda Trump’ı arayan Erdoğan’ın tavırlarını aynen şu ifadelerle aktarıyor:

“Erdoğan’ın telefonu tam anlamıyla bir deneyimdi. Onu dinlerken (konuşmaları her zaman İngilizceye çevrilirdi) adeta Mussolini, Roma’daki balkonundan konuşuyor gibi geliyordu, oysa Erdoğan telefonda aynı tonda ve bağırarak konuşuyordu. Sanki bize yüksek kürsüden vaaz verir gibiydi.”

Bolton tipik bir hain aslında.

Hem Trump’a onca ay hizmet edip, hem de ardından Trump’ın Rusya’nın kuklası olduğunu yazacak kadar düşük bir karakter.

Kendisinden önceki Ulusal Güvenlik Danışmanı eski asker Mike Flynn’in seçilmesi esnasında Henry Kissinger’in kendisine “bir yıl kalmaz Flynn gider” dediğini yazan Bolton, bunun sebebinin Flynn’in Ruslarla derin ilişkileri olduğunu ima ediyor. Bolton, “Kissinger, Flynn’in yanlış işlerle uğraştığını biliyordu” diyor.

Rahmetli Cüneyt Arcayürek’in Cumhurbaşkanlığı döneminde Süleyman Demirel’e başdanışmanlık yaptıktan sonra yazdığı “Etekli Demokrasi” ve “Babasının Kızı” kitapları, Bolton’unkinin yanında masum bir aşk hikayesi gibi kalır.

John Bolton, benim de önceden tahmin ettiğim gibi, Trump’ın yanına sokulan bir Neocon casusuydu.

Kitabıyla bunu tescil etmiş oldu.

Tüm amacı da Trump’ın savaş, daha çok savaş çıkarmasıydı.

Bunu beceremeyince, ayrılıp kitabını yazdı.

Kitapta Trump’ı, aptal ve cahil olmakla suçladı.

Trump da ona çok kızdı, ‘hain ve yalancı’ dedi.

“Kovulduğu için viyaklayan hasta encik” diye tanımladı eski danışmanını.

Bolton’un kitabını hızlı okudum.

Yani konu başlıkları ve Türkiye’yi ilgilendiren bölümler üzerinden gittim.

Diğer yorumlardan da faydalandım.

Kitap çıkınca alıp okur muyum?

Şüpheliyim.

Ancak belki ibret olsun diye okunabilir.

ABD’yi gözlerinde hala yüceltenler, köhnemiş emperyalistin kimlerin eline düştüğünü görmesi açısından, kitap ibret belgesi olarak ortada duruyor.