Emete Gözügüzelli: TürkiyeLibya anlaşması Doğu Akdeniz’de hakları gasbedilmek istenen Lübnan, Filistin, KKTC gibi ülkelere de psikolojik direnç noktası oluşturmuştur. Bölge halkına moral veren bu adım, yayılımcı deniz alanı talepleri ile Türkiye karşısında yol alınamayacağının net bir mesajıdır.

Kıbrıs Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Emete Gözügüzelli, Türkiye ile Libya arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”, Yunanistan, Mısır, GKRY’den anlaşmaya yönelik yapılan tepki açıklamaları ve anlaşmanın hukuki statüsüne ilişkin AA’nın sorularını yanıtladı:

BU BİR EŞKIYALIKTIR

Kürsel güçlerin cirit attığı Akdeniz’de niye ev sahibi Türkiye’den rahatsızlık duyuluyor? Daha da öte Türkiye’nin Libya ile deniz sınırlandırma anlaşmasını nasıl okumak gerekiyor?

Avrupa Komisyonu demokratik değerlere saygı, uluslararası hukuka saygı prensibinden bahsetmektedir, ancak deniz hukukuna aykırı bir şekilde aşırı taleplerde bulunan Yunanistan, GKRY, Mısır gibi ülkelerin taleplerine sessiz kalarak kanat germektedir. Bu bir eşkıyalık stratejisidir, Türkiye açısından yok hükmünde ve geçersizdir.

Lakin Yunanistan’ın konuyu uluslararası toplumu etkilemek adına NATO nezdinde de ilerletme çabası ve arayışı içerisinde hareket ettiği görülmektedir. Bu durumda Doğu Akdeniz’i doğru anlamak gerekiyor. Uzun süredir planladıkları üçlü bir münhasır ekonomik bölge dış kıta sınırı belirlemek. NATO’da Türkiye karşısında harekete geçilmesini sağlamak. Uluslararası alanda Türkiye’ye karşı yaygara çıkararak Türkiye’nin sözde uluslararası hukuka aykırı davrandığını ortaya koymaya çalışmak, destek bulmak, Kıbrıs’ta yeni bir müzakere sürecini başlatarak adanın birleşmesini sağlayarak Akdeniz’de hem kendi hem batı üstünlüğünü deniz alanlarında da muhafaza etmek.

Türkiye ile Libya arasında imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nın sonuçları ne olur?

Türkiye ve Yunanistan arasında süren deniz yetki alanlarını belirleme sorunu, Yunanistan Meis adası için toplam 12 kilometre ve tam 40 bin kilometre deniz alanı istemektedir. Bunun üzerine Akdeniz’de var olan ihtilafın sebebi olan adalara tam etki verilmesi yönünde Yunan tezlerine karşı önemli bir yıkıcı hamledir. East Med Doğal Gaz Boru Hattının Avrupa’ya taşınmasında Türkiyesiz bir proje yürütmenin mümkün olmadığı gösterilmiştir. Yeni bir Gaz Formu kurulmasında kuzey Afrika sahilleri, Kızıldeniz, Basra, Akdeniz ülkelerini kapsayacak yeni bir birliğin oluşumunun temelleri atılmıştır.

Başta Avrupa Komisyonunca desteklenerek finanse edilen EuroAsia Enterkonnekte kablo ağı ve EuroAfrica Enterkonnekte kablo ağı projelerinin Türk kıta sahanlığından kablo ağı olsa dahi izin almadan geçirilemeyeceğini gösteren ciddi hamledir. Türk kıta sahanlığından geçirilmesi planlanacak kablo veya boru hatları söz konusu olduğu hallerde Türkiye’den rıza ve onay alınması şart olduğu teyit edilmiştir.

Türkiye’nin enerji nakil hatları güzergahında stratejik üstünlüğünün bulunduğunun güney koridoru projesi ile öne çıkması hissedilmiştir. Avrupa Gaz Formu dışında bırakılan Libya, Türkiye ve Lübnan ile Suriye’nin bu birlikten dışlanarak Doğu Akdeniz’de yeni düzen kurma arayışlarına karşı kurgulanan düzene karşı hamle olmuştur. Arap Birliği Avrupa Birliği zirvelerinin Mısır, GKRY, Yunanistan nezdinde ilerletilerek Türkiye’siz bir deniz alanı oluşumunu destekleyen girişimleri engelleyen hamledir.

Daha da öte TürkiyeLibya anlaşması Doğu Akdeniz’de hakları gasbedilmek istenen Lübnan, Filistin, KKTC gibi ülkelere de psikolojik direnç noktası oluşturmuş ve hakkaniyet temelinde deniz sınırlandırması oluşturulduğu gösterilmiştir. Bu adım, bölge halkına moral veren ve büyük hayaller kurgulayarak yayılımcı deniz alanı talepleri ile Türkiye karşısında yol alınamayacağının net bir mesajıdır.

Türkiye 2002’den bu yana tüm dünyaya karşı dik duran tavrı ile sahip olduğu deniz yetki alanlarına izinsiz faaliyete müsaade etmemiş, bunu bizzat siyasi ve askeri yönden koruyabilmiştir. Türkiye’nin mevcut kararlılığı Akdeniz’de oluşturulmak istenen tek kutuplu hakimiyet anlayışına karşı oyun bozucu hamle yaratmıştır.

TÜRKİYE’NİN MADDE 77 DOĞRULTUSUNDA HAKLARI VAR

Peki Türkiye hangi hukuki gerekçelerle Libya ile deniz sınırı anlaşması yaptı, Yunanistan’ın iddia ettiği gibi uluslararası hukuka aykırı mı davranıyor?

Uluslararası deniz hukukunda deniz sınırı ve deniz sınırlandırması iki farklı kavramdır. Deniz hukukunda deniz sınırlandırması üzerine ihtilaf söz konusu ise, Sözleşme müzakereler yolu ile sorunun çözümlenmesini sadece hakça sonuç üretecek şekilde olması ile kabul eder, ayrıca bu sınır belirlemenin Birleşmiş Milletlere de tevdi edilmesini istemektedir. Sözleşmeye taraf olup olmamak deniz yetki alanları üzerinde haklara sahip olunmayacağı manasında değildir. Yani bir taraf sözleşme üyesi ise o uluslararası hukukun parçası denilemez. Amerika da 1982 Sözleşmesine taraf değil, İsrail de. Üye olsun olmasın her kıyı devletinin en baştan ve kendiliğinden doğal hakları vardır. Bu haklardan biri de kıta sahanlığıdır.

Türkiye’nin madde 77 doğrultusunda zaten bu hakları var ve Doğu Akdeniz’de de bu yetkilerini 200 deniz mili alanda kullanabiliyor. Türkiye ana kara devleti olması münasebetiyle deniz sınırlandırmasında dikkate alınacak en önemli hususlardan olan hakça sonucun oluşmasında uluslararası yargı organlarınca ortaya konan eşit paylaşım değil, hakça paylaşım prensibi sözleşmenin ana kalbidir. Yani siz bir ada devleti veya anakara olup adaları bulunan bir devlet olarak her bir ada adacık ya da kayalığın deniz alanı var diyemezsiniz. Yunanistan’ın gailesi bir takım ada devleti olduğunu ortaya koymaktır. Bunun için o kadar ileri gitmektedir ki Akdeniz adaları olan Rodos, Kerpe, Meis, Girit gibi Akdeniz adalarına Ege adası demektedir. Bu yanılgıya kimi akademisyenler de düşmektedir. Bu tam anlamı ile coğrafyanın yeniden şekillenmesidir. Bizim tarihçilerimize sorunuz bu bölge esasen Bahri Sefid geçmekte idi.