1220 yıllarında, Moğol ordularının Kayı boyunu, Süleyman Şah’ı ve halkını Türkmen topraklarından sürüp çıkarmasının ardından, Anadolu’ya gelerek yerleşen Türkmenler beraberlerinde tiftik keçisini de getirmişlerdi. 70 yıl sonra Osmanlı Devleti’ni kuracak olan Osman Bey, tiftik keçisini Anadolu’ya getiren Süleyman Şah’ın torunuydu.

Süleyman Şah 1229’da ölünce, oğulları Kayseri’den ’ya kadar uzanan bölgede  sürüleriyle yayılıp yerleştiler ve bu bölgeyi yurt edindiler. O günden başlayarak Ankara ve çevresinde halk tiftikten ipek gibi kumaşlar dokudu. Türklerin dokuduğu tiftik kumaşın ünü Ankara’dan tüm dünyaya yayıldı ve  dünyada (Angora Goat) adıyla anılmaya başladı.

İngiltere 1583’te Türk dokumacılığının sırlarını çalmakla görevlendirdiği ajanlar gönderiyordu.

Bu ilginç olay Sadri Ertem’in Çıkrıklar Durunca adlı kitabında detaylı bir şekilde ve belgeyle anlatılmaktadır.
Bu belgede: “26 Şubat 1583 tarihinde Sir William Harborne tekrar İstanbul’a geldi. Bu kez kraliçenin korumasında bir ticaret kuruluşunun bir temsilcisi olarak değil, tam yetkili bir İngiliz Elçisi olarak gelmişti.

, politik faaliyetlerinin yanısıra Elçi’nin Türkiye’de bazı ticari ve teknik olguları öğrenmesini ve İngiltere’ye getirmesini istiyordu. Bu konular ve işlevler şunlardı…diye başlıyor ve Kraliçe’nin bu İngiliz Elçisi’ni Osmanlı topraklarına bir kumaş, iplik, boyama ve dokuma sanayii casusu olarak gönderdiğini gösteren buyruklarını sıralıyordu.” 14 madde halinde sıralanan bu buyruklardan 4’ü şunlardı:

1Türkiye’de kumaşları maviye boyamada kullanılan () ve fidanı İngiltere’ye getirilecek.
2 Türkiye’de kumaş boyamakta kullanılan bütün otlar, yaprakları, tohumları veya kabukları, yahut odunu boyacılıkta kullanılan bütün ağaçların tohumu veya fidanı, bu işte kullanılan bütün bitkiler ve çalılar İngiltere’ye getirilecek.
3 Boyacılıkta kullanılan maddelerden başka, boyama sanatı da öğrenilecek.
4 Cezayir ve Tunus için yapılan şapkalarımız için pazar aranacak. Çünkü halkımıza büyük kazanç sağlayabilir.

Hamit Dereli’nin 1951 yılında yayımlanan “Kraliçe Elizabeth Devrinde Türkler ve İngilizler” adlı kitabında ise şöyle yazıyordu : “Buna benzer diğer birçok belgelerden anlıyoruz ki, o dönemde Türkiye’de dokumacılık ve boyacılık sanatları pek ilerlemişti. Onaltıncı yüzyılda İngilizlerin bütün çabası kumaşlarını ve boyalarını ıslah etmek, satışlarını artırmak, kendi sanayi ürünleri için geniş pazarlar bulmak üzerine yoğunlaştırılmıştı.

Kraliçe Elizabeth’in 1583’te elçiye verdiği ‘Türklere kenarsız kırmızı bir tür İskoç şapkası = Fes giydirme buyruğunu İngilizler 250 yıl boyunca unutmamışlar ve sonunda 1832’de, II. Mahmut döneminde Türklere bunu giydirmeyi başarmışlardı.

Kraliçe’nin Osmanlı’ya gönderdiği elçiye verdiği görevler arasında, Türk dokumacılık bilgi ve teknolojisinin çalınmasından başka, iki Türk kumaş boyama ustasının ne pahasına olursa olsun İngiltere’ye getirilmesi de vardı. Osmanlı Dokumacılığının Sonu Osmanlı’nın. 1837’de, 18 yaşındaki Victoria, İngiltere Kraliçesi olarak tahta çıkarken, Osmanlı iç ayaklanmalar ve Mehmet Ali Paşa isyanıyla uğraşmaktaydı.

Kraliçe Victoria, Fransızlarla işbirliği yapıp İngiliz mallarının Mısır ve Suriye’de satılmasını yasaklayan Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’ya karşı, Osmanlı Padişahı II. Mahmut’la 1838  imzalayarak, Osmanlı tahtının Mehmet Ali Paşa’nın eline geçmesini önlemek karşılığında, İngiliz mallarına uygulanan gümrüğü kaldırtmış ve böylece bir yandan Osmanlı pazarını ucuz İngiliz fabrika kumaşlarıyla doldurarak Türk yerli dokuma sanayisini yok etmeye yönelirken, bir yandan da ham tiftik ve  keçisinin yabancılara satışını önleyen yasakları delmişti.

Gavura damızlık vermek uğursuzluktur

1838 Balta Limanı Antlaşması’ndan sonra, İngiliz Albay Handerson Ankara’dan seçtiği damızlık tiftik keçilerini Güney Afrika’da özel olarak kurulan İngiliz çiftliklerine götürmüş, çoğaltmış ve böylelikle 1856’ya gelindiğinde İngiltere, Osmanlı’nın 1838’e dek kıskançlıkla koruduğu  tekeline son vermişti. “Gavura damızlık vermek uğursuzluktur” diyen Türkmenler direnirler vermemek için. İngiliz misyoner elindeki padişah fermanına güvenerek, Osmanlı zabitleriyle birlikte damızlıkları zorla almaya kalkar.

Osmanlı İngiliz’e damızlık vermeyen Türkmenlerin üzerine ordu gönderir

Bunun üzerine Türkmenler silaha sarılırlar. Haber duyulur ve silahlanan Türkmenlerin sayısı onbinlere varır. Osmanlı İngiliz’e damızlık vermeyen Türkmenlerin üzerine ordu gönderir. Üç yıl süren direniş kanla bastırılır ve İngiliz’e istediği damızlık Ankara keçileri verilir.

İngiliz, tiftik keçilerini siyaha boyayarak kaçırır

İngiliz, isyancıların dinmeyen öfkesinden korunmak için tiftik keçilerini siyaha boyayarak kaçırır ve limana ulaşıp Güney Afrika’ya doğru yola çıkar. Böylece, 1220’lerde Süleyman Şah’ın Türkistan’dan Anadolu’ya getirdiği tiftik keçileriyle, OsmanlıTürk Tiftik Kumaş tekeli üzerinde yükselen Osmanlı İmparatorluğu, 1838’de bu tekeli İngilizlere kaptırıp elinden kaçırmakla kendi sonunu da belirlemiş oluyor ve Ankara Keçisi’ne İngiliz damgası vuruluyordu(British Angora).

Ankara tiftik keçisinin öyküsü konomik alanda çöküşün başlamasının hazin bir örneği

Osmanlı tarihi sadece savaşlar, meydan muharebeleri tarihi değildir. Bu nedenle Atatürk, Cumhuriyet döneminde kendi kurduğu ’nce yazılan ve 19311941 arası okullarda okutulan tarih kitabında, Osmanlı’nın Batı’ya askeri olarak üstün olduğu yüzyıllar boyunca, aynı zamanda ekonomik ve bilimsel olarak da üstün olduğu gerçeğini özellikle vurgulamış, çöküşün askeri alandan önce ekonomik, bilimsel ve teknolojik alanlarda başladığı açık ve kesin biçimde ortaya konulmuştur. İşte Ankara tiftik keçisinin öyküsü de ekonomik alanda çöküşün başlamasının hazin bir örneğidir…

Türkiye’nin en karanlık adamı: Osman Kavala