Yunan komutan yönetimindeki Alman firkateyninin Türk yük gemisine yaptığı hukuksuz baskının kumpas olabileceğini değerlendiren Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, 'Arkasında Türkiye'yi savaş suçlusu ilan etmeye çalışan FETÖ olabilir' dedi.

TEVFİK KADAN

Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Yunan komutan yönetimindeki bir Alman fırkateyninde bulunan İtalyan Özel Kuvvetleri'nin Libya'ya insani yardım malzemesi taşıyan Türk bandıralı Roseline A gemisine düzenlediği baskının arka planını Aydınlık'a anlattı.

Alman ve İtalyan makamlarının FETÖ tarafından aldatıldığını belirten Amiral Yaycı, “Türkiye'ye yaptırım uygulanması için uluslararası bir kumpas kurulmuştur ve bu kumpasın arkasında başka birileri var. Burada Almanya ve İtalya'yı bu işe ikna eden yalancı bir ihbar ve kumpas mekanizması var. Bunun adı FETÖ'dür. 1.5 senedir Türkiye'yi savaş suçlusu yapmak için çalışan FETÖ'dür. Amaçları Türkiye'ye hem yaptırım uygulatmak hem de yöneticileri savaş mahkemesinde yargılatmaktır” dedi.

Amiral Yaycı'nın değerlendirmeleri şöyle:

'KORSANLIK HORTLATILMAKTADIR'

“Açık denizlerin serbestisi ilkesi vardır. Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi (BMDHS) ve teamül hukukuna göre gemiler, açık denizlerde serbestçe intikal ederler. Açık denizler karasularının ötesindeki denizlerdir. Karasularının ötesindeki denizlerde gemiler ancak ve ancak bayrak devletinin yönetsel ve yargısal yetkisi altındadır. BMDHS'nin 110. maddesinde buna istisnai durumlar, yani gemilerin ne zaman durdurulup aranabileceği ortaya konulmuştur. Bu istisnai şartlar dışında gemilerin aranması söz konusu bile olamaz. Roma'da 1988 yılında denizde seyir emniyetini tehlikeye atacak durumlar için Sua Sözleşmesi imzalanmış ve 2005 yılında bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu Sözleşme'nin 8. maddesinde 'Bir gemi köle ticareti yapıyorsa, deniz haydutluğu yapıyorsa, uyuşturucu ticareti yapıyorsa, bayrak tabiyetinden farklı bir bayrak taşıyorsa ve bunlar hakkında çok somut deliller bulunuyorsa; gemiler durdurulabilir, 4 saatlik bir süre içinde ilgili bayrak devletinden cevap beklenir, bayrak devletinden cevap gelmez ise gemiye çıkılabilir' denilmektedir. Ama bunun için somut delil olması lazım. Burada somut delil yok, somut ihbar yok. Arkas Denizcilik senelerin denizcilik şirketidir, son derece deneyimli ve repitasyonu çok pozitif olan uluslararası bir firmadır. Gemi kaptanı aramaya izin vermmiyor ve şirket derhal durumu bizim ilgili makamlarımıza bildiriyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı Ana Arama Kurtarma Merkezi'den cevap gelmeden gemiye çıkılıyor. Gemide tam 16 saat kalınıyor. Gemiler bayraklarını taşıdıkları devletlerin toprağı sayılırlar. Türk toprağına izinsiz ve konsensus oluşmadan çıkmışlardır. Bu, uluslararası hukuka tamamen aykırıdır. 1856 yılında devlet eliyle yapılan korsanlık yasaklanmıştır. Artık görüyoruz ki Avrupa eliyle korsanlık yeniden hortlatılmaktadır.”

'İRİNİ'NİN HEDEFİ TÜRKİYE'DİR'

“İrini Harekatı, aslında Aya İrini Harekatı'dır. Önceki ismi de Aya Sophia'dır. Her ikisi de Türkiye için bir anlam ifade etmektedir. Bu bir rastlantı değil. Bu harekattan kastın Türkiye olabileceği anlaşılıyor. Eğer amaç Birleşmiş Milletler'in silah ambargosunun denetlenmesi ise, Hafter'e havayolu ve karayolu ile giden silahların da denetlenmesi gerekir. Ulusal Mutabakat Hükümeti, Avrupa Birliği ile böyle bir anlaşmaya imzacı olmamıştır. Dolayısıyla Avrupa Birliği bu ambargonun denetlenmesi için yetkili bir merci değildir. Bu tamamen hukuksuz bir operasyondur. Kendi kendine durumdan vazife çıkartarak ve Türkiye'yi hedef alarak başlatılan bir operasyondur. Bu harekatın sahadaki komutanı Yunan'dır. Gemi Alman gemisidir ve Alman komutan emrindedir. Gemimize çıkan Özel Kuvvetler ise İtalyan'dır. Bunların hiçbiri ülkelerine sormadan hareket etmez. Yunan komutan emir verdikten sonra Alman gemisi milli makamlarına sorup yetki almıştır, İtalyan tim komutanı da mili makamlarına sormuştur ve onay almıştır. İster NATO'da ister BM'nin operasyonlarında olalım, mutlaka milli makamlardan müsaade istenir. Sadece müttefik makamın yada harekat komutasındakinin dediği yapılmaz.”

'ARKASINDA FETÖ VAR'

“Burada amaç şudur: Avrupa Birliği'nin 1011 Aralık'ta yapacağı zirvede Türkiye'ye yaptırım uygulanması için Yunan ve Rum makamların büyük baskısı var. Böyle bir durumda eğer ki bir silah bulunmuş olsaydı, o zaman yaptırım kararı için somut bir dayanak elde edeceklerdi. Hiçbir deniz subayı, hiçbir amiral normal şartlar altında bunu yaptırmaz. Ama o kadar eminler ki bir şey bulacaklarından, bulduklarında yaptıkları hukuksuzlukların hiç gündeme gelmeyeceğini, buldukları şeyin gündem olacağını düşünüyorlardı. Bu hedef ellerinde patladı ve aslında Türkiye'ye bir kazanç olarak döndü. Türkiye'ye yaptırım uygulanması için uluslararası bir kumpas kurulmuştur ve bu kumpasın arkasında başka birileri vardır. Burada Almanya ve İtalya'yı bu işe ikna eden yalancı bir ihbar ve kumpas mekanizması var demektir. Bunun adı FETÖ'dür. 1.5 senedir Türkiye'yi savaş suçlusu yapmak için çalışan FETÖ'dür. Bunların bir takım tivitleri var: Türkiye'nin silah taşıdığı, BM ambargosunu deldiği yönünde… Eski kumpasları hatırlatırcasına şunu diyorlardı: 'MİT TIR'ları MİT gemileri oldu.' FETÖ bütün yayın organlarında Türkiye'den Libya'ya giden ticaret gemilerini, harp gemilerini hep hedef gösterdi. Bunun arkasında hem Türkiye'ye yaptırım uygulatmak, aynı zamanda Türkiye'yi yönetenleri savaş mahkemesinde yargılatmak var. Türkiye'ye çok ciddi yaptırımlar ve müdahaleler gelebilirdi. Gerçekten bunlar bir konteynerin içine silah koymuş da olabilirlerdi. 16 saat arama şu demek: muhtemelen kumpas ve iftira ustası FETÖ'cüler bunları çok ciddi inandırmış. Rastgele bir arama değil. Yoksa 12 saatte çıkılırdı. Didik didik aramışlar.”

YAPILMASI GEREKENLER

“Bu saatten sonra atılması gereken adımlar şunlardır:

1) Birleşmiş Milletler nezdinde şikayetçi olmak gerekir. Mavi Marmara olayında ilgililer nasıl dava edildiyse şimdi de dava edilmesi,

2) Yunanistan, İtalya ve Almanya'dan davacı olunması.

3) Emri veren subaylar ve uygulayan askerler hakkında ismen uluslararası ceza mahkemelerinde davacı olunması,

4) Misilleme hakkı uluslararası hukukta meşru bir haktır. Aynıyla mukabele edilmesinde büyük fayda vardır. Boğazlardan geçen bir Yunan gemisi aynı şekilde durdurulur ve aynı faaliyetler uygulanabilir.

Bu noktada Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler çok boyutlu düşünmelidirler. Almanya ile bizim çok ciddi bir ticaret ilişkimiz var. İhracatımızın en büyük ortağı. Çok sıkı bir ilişkimiz var. O zaman bunları karşılıklı zarar verecek şekilde değil, bir daha olmayacak şekilde alınacak tedbirlerin düşünülmesi gerekir. Türkiye'nin hedefi şaşırmaması gerekir. Askeri ve adli tedbirler alınırken ekonomik ve siyasi menfaatlerimiz açısından da düşünmemiz lazım. Ama Harekat Komutanı Yunanlıdır ve emri veren de odur. Dolayısıyla Yunanistan affedilmemelidir.”

İŞTE FETÖ'CÜLERİN O TİVİTLERİ