Türkiye NATO’ya girdiği gün bağımsızlığını kaybetti.

Bence durumu en iyi yorumlayan şarkıcı Celal İnce oldu.

1954’te yaptığı şarkısıyla:

“Amerika, Amerika

Türkler dünya durdukça

Beraberdir seninle

Hürriyet savaşında,

O muhteşem beldelerin

Pınarların nehirlerin

Ünlü şelalen Niagara

Haykırır gücünü dünyaya”

Diye Amerika’ya güzellemelerle devam ediyor:

“Bu bir dostluk şarkısıdır

Kardeşliğin yankısıdır

Kore’de olduk kan kardeşi

Sönmez bu dostluğun ateşi”

NE DOSTLUK AMA

Sönemedi gitti o ateş.

Yemediğimiz kazık kalmadı.

Başımıza gelmeyen olmadı.

10 yılda 15 milyon genç yaratmışken, geldik 80 milyon yaşlıya.

Osmanlı’ya öykünen bir garip toplum olduk.

Amerika bizim asla bırakamadığımız belalı sevgilimiz gibi bir şey oldu.

NATO uyumlu ordusuna 2 darbe yaptırdı.

Yeşil kuşak diye Atatürk Cumhuriyeti’ni sildirdi.

Milliyetçilik diye ırkçı, dinci, sol düşmanı ve Amerikancı bir sistem üretti.

Demokrasi adı altında böl ve yönet politikası uyguladı.

Özellikle 80 sonrası, Demokrasi etnik, mezhep tarikat, yani kısacası kimlik siyasetine dönüştü.

Sünni Milliyetçiler MHP, Aleviler SHP ve CHP, Sünniler MSP, RP, FP, SP ve AKP, Kürtler BDP, HDP, işkencehanelerde ezilen solcular ise mitoz bölünmeyle yüzlerce alfabetik kombinasyona bölündü.

FETÖ diye sözde Müslüman ve milliyetçi, CIA uşakları bile türedi.

Kardeşliğin yankısı oldu yani!

Ama asıl darbe ekonomiye geldi Amerikacığımızdan.

Atatürk ve Cumhuriyet’in ne kadar kazanımı varsa satıldı, yendi bitti.

Sıra topraklara geldi.

Hem ticari hem siyasi anlamda.

Çözüm süreci ve Kıbrıs Müzakarelerini hatırlayın.

Irak ve Suriye’nin işgallerine yardım edildi.

Kukla devletler sınırımızda filizlendi.

Biz bırakın seyretmeyi destek olduk, destek.

15 Temmuz 2016’dan sonra bir kendimize gelir gibi olduk.

NATO ve Amerika’yı işaret ettik.

ABD iteklemesiyle girdiğimiz Suriye’de savaşın eşiğine geldiğimiz Rusya ile kafamızı biraz kaldırıp Kuşak ve Yol hamlesi yaptığımız Çin ile yakınlaştık.

Şanghay İşbirliği Örgütü dedik, BRICS’e biz de girelim dedik.

SURİYE’DE YANLIŞ İLİKLENEN PALTO

Ama 4 yıl sonra yine aynı yerdeyiz.

Suriye’de yanlış iliklenen palto bizi buraya getirdi.

Osmanlı hayalleri ve İhvan sevdası ile geldiğimiz yer başka bir yer olamazdı.

Suriye’de PKK unsurları ve IŞİD’e karşı yaptığımız harekatlar ve Astana Süreci sonrası İdlib’de çıkmaz sokağa girdik.

Dostlarımızı çoğaltıp, düşmanlarımızı azaltmamız gereken noktada bunu yapamadık.

Bugün ABD yeniden dibimizde Suriye ve Irak’taki PKK fraksiyonlarını birleştiriyor.

Barzani ile YPG’yi, bir ara Özgür Suriye Ordusu içinde yer alan ENKS’yi bir araya getiriyor.

Biz ise buna karşı Suriye rejimi ile işbirliği yapacağımız yerde, ABD’ye yanaşıyoruz.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu,  İdlib ve Libya’da ABD ile birlikte çalışacaklarını söylüyor.

Son derece haklı Mavi Vatan atağımızı yaparken, bu işin mimarlarından (ve FETÖ’nün kabusu) Tümamiral Cihat Yaycı görevden alınıyor, Libya’da Rusya’ya karşı ABD ile işbirliği yapma hevesine girişiyoruz.

Ama Akdeniz’de pek çok ortak çıkarımız bulunan Mısır ile bu kez de Libya’da düşman konumuna geliyoruz.

LİBYA’DA ÇOK DİKKATLİ OLMALIYIZ

Akılcı diplomasiyle kolayca çözülebilecek sorunlar her nedense hep ABD’ye takılıyor.

Sahada tüm provokasyonlara açık hale geliyoruz.

TrumpErdoğan ilişkisi belki önemli ama neticede karşımızda koca bir emperyalist devlet var.

Arktik’ten Sibirya’ya, Güney Çin Denizi’nden, İran ve Yemen’e kadar donanma gezdiren ve dünyayı ateşe vermekle tehdit eden bir emperyalist.

Artık biliyoruz ki bu ABD, Yüzyılın barış anlaşması kisvesiyle İsrail’i önceleyen politikaları ekseninde hiçbir zaman vaz geçmediği BOP ile Türkiye dahil tüm bölgeyi bölüp parçalayıp yeniden dizayn etmenin peşinde.

Libya’da sadece Mısır değil Rusya ile de hasım haline geliyoruz.

Oysa “kardeş” Amerika da hakkımızda iyi düşünmüyor.

ABD Dış İlişkiler Konseyi Türkiye uzmanlarından Svante Cornell,  ”Amerika politikası açısından bakıldığında, birçok yönden kötü aktör olan Türkiye’yi dengede tutmak gerekiyor. Bir yandan da Amerika’da bu durum (Libya’yı kastediyor), Türkiye ve Rusya’yı bir şekilde ayırmak için bir fırsat olarak olarak görülüyor.” Diye açıkça söylüyor.

Ama biz hala “Amerika, Amerika” türküsünü çağırıyoruz.

Dünya hızla değişiyor.

ABD’nin iç ve dış siyasetinde çöküş sesleri artık çok uzaktan dahi duyuluyor.

Trump’ın neocon faşist eski danışmanı John Bolton’un yazdığı yeni kitap, rezaleti içeriden anlatıyor.

Amerika’nın Avrupa’daki en has müttefiki Almanya bile artık onu terk ediyor.

Berlin, Rusya ile ortak “Kuzey Akım 2” hattına karşı ABD’den gelen yaptırım tehdidine kafa tutuyor.

Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, “Çin gelecekteki süper güç. Çin, Almanya’nın en büyük ticari partneri. Pekin ile diyalogu sadece ekonomik ve ticari konularla sınırlandırmamalıyız. Kendi değerlerimizi korumamız için ortak Avrupa stratejisine ihtiyacımız var” ifadesini kullanıyor.

Ama biz hala, “hürriyet savaşında” dünya durdukça Amerika ile beraberlik şarkıları söylüyoruz.

Israrla anlamadığımız şey ise şu…

Dünya durmuyor.